Konu Özeti Konu Anlatımı Avrupa’da Meydana Gelen Siyasi Gelişmeler

  • Konbuyu başlatan Talebe
  • Başlangıç tarihi
  • Cevaplar 0
  • Görüntüleme 1K

Talebe

Yönetici
Katılım
14 Şub 2021
Konular
547
Mesajlar
4,047
Tepkime puanı
10,674
Puanları
113
Meslek - Branş
Öğretmen - Tarih
Talebe Hakkında ek bir bilgi sağlanmamış.
5.2 AVRUPA’DA MEYDANA GELEN SİYASİ GELİŞMELER

5.2.1. Doğu Avrupa Ülkelerindeki Değişimler


-Doğu Bloku ve SSCB, 1975’te imzalanan Helsinki Deklarasyonu sonrasında dağılmanın işaretlerini vermeye başladı.

-Helsinki Deklarasyonu ve glasnost-perestroyka ile Doğu Bloku’nda başlayan demokrasi ve hürriyet akımları neticesinde SSCB ve uydusu olan ülkelerde birer birer yönetim ve rejim değişiklikleri yaşandı.

SSCB’nin Uydusu Olan Ülkelerdeki Değişimler -Doğu Bloku içinde Helsinki Deklarasyonu’na tepki veren ilk ülke Çekoslovakya’dır.

-Macaristan, Polonya, Romanya ve Bulgaristan’da komünist idareler peş peşe yıkılmış ve yerlerine demokratik idareler kurulmuştur.

-Bu ülkelerin tamamı kısa süre sonra AB’ye üye olmuştur.

Doğu Almanya

-Doğu Almanya, II. Dünya Savaşı sonrası SSCB tarafından kurulduğu için Doğu Bloku’na en sadık uydu devletti. Helsinki Deklarasyonu ve glasnost-perestroykadan diğer devletler kadar etkilenmedi.

-Doğu Almanya, ülkedeki rejim karşıtlarının etkileri arttı.

-ülkeden çıkıp bir daha dönmemeleri umuduyla turistik çıkış vizesi uygulaması yürürlüğe girdi.

- Doğu Alman vatandaşlarının sınırlara yığılması uluslararası bir krize neden oldu. Bu insan yığınları “We are the people” şarkısı eşliğinde “Duvar yıkılmalıdır.” sloganları atarak komünizm karşıtı gösterilere başladı.

-Baskılara dayanamayan hükümet 1989’da Berlin Duvarı’ndan geçişlere izin verdi.

-Berlin Duvarı aynı yıl içinde yıkıldı.

-Batı Almanya ve Doğu Almanya Moskova’da yaptıkları antlaşma sonunda birleşti, 3 Aralık 1990’da yapılan demokratik seçimlerle yeni yönetimi belirlenen Almanya Cumhuriyeti kuruldu.

Yugoslavya

-I. Dünya Savaşı sonrasında kurulan Yugoslavya’nın federal sistemi içerisinde Sırpların etkisi diğer milletlere göre daha fazlaydı.

-Sırbistan’ın Yugoslavya içerisindeki konumu, Rusya’nın SSCB içindeki konumuna benziyordu.

-1989’da Doğu Bloku’nda başlayan demokratikleşme süreci Yugoslav milletlerinde bağımsızlık hareketlerinin başlamasına neden oldu.

-Bu bağımsızlık istekleri bütünü bozmayan fakat hakların eşitlendiği konfederasyon isteğinden ibaretti.

-Sırplar ise Sırbistan etrafında birleşmekten yanaydı.

- “Sırpların yaşadığı her yer Sırbistan’ın parçası olacak.” fikriyle hareket ettiler.

-İlk olarak 1991’de bağımsızlıklarını ilan eden Slovenya ve Hırvatistan’a karşı Sırplar direnç gösterdilerse de Batı’nın gösterdiği tepki karşısında durumu kabullendiler.

-Aynı yıl içerisinde Makedonya da bağımsızlığını ilan etti.

Yine aynı yıl Karadağ, Sırbistan’la birleşerek Yeni Yugoslavya (Federal) Devleti’ni kurduklarını ilan etti.

-Üç etnik unsurdan oluşan Bosna-Hersek’te ise Aliya İzzetbegoviç liderliğindeki Müslümanlar, Hırvatlarla anlaşarak 1992’de Bosna-Hersek’in bağımsızlığını ilan ettiler.

-Durumu tanımadığını bildiren Bosna-Hersekli Sırplar isyan başlattı. Sırbistan’ın da destek vermesiyle olay bir iç savaşa dönüştü.

Bosna Savaşı (1992-1995)

-Başlangıçta Hırvatlarla birlikte Sırp saldırılarına karşı koymaya çalışan Boşnaklar, bir müddet sonra Hırvatların, Bosna-Hersek Hırvat Devleti’ni kurduklarını ilan etmeleri üzerine iki ateş arasında kaldı.

-Avrupa’nın gözleri önünde yaşananlara diğer devletlerin de duyarsızlığı eklenince vahşet soykırıma dönüştü. -Boşnaklar (Bosnalı Müslümanlar) bağımsızlık mücadelelerini “Baba, Bilge Kral” gibi unvanlar verdikleri Aliya İzzetbegoviç’in etrafında kenetlenerek yürüttü.

Bosna Savaşı’nın Acı Tablosu

-Bosna Savaşı’nda yaklaşık 300 bin Boşnak hayatını kaybetti, 3,5 milyon insan göçmen durumuna düştü, 30 bin kişi kayboldu, 500 toplu mezar ortaya çıkarıldı.

-Bu toplu mezarların birçoğu mavi kelebekler sayesinde tespit edildi.

-Kültürel mirasın %80’i yok edildiç

Bosna Savaşı’nda Küresel Güçler ve Uluslararası Örgütlerin Tutumu

Rusya


-Barıştan yana olduğunu ilan eden Rusya, BM ambargo kararına rağmen Sırpları desteklemekten ve onlara yardım etmekten geri durmamıştır.

ABD

-ABD, Kuveyt Savaşı’na gösterdiği tepkiyi Bosna’da göstermemiş, sadece birkaç göstermelik bombardıman yapmıştır.

NATO

-1994’te NATO’nun Sırplara verdiği ültimatom sonrasında Sırplar Saraybosna muhasarasını kaldırmıştır.

Bu sınırlı müdahaleler NATO’nun göstermelik hamleleridir.

Avrupa Topluluğu

-AB ülkeleri, Sırp zulmünden kaçan Boşnakları ülkelerine kabul etmemiş, yapılacak yardımları da Boşnakların kendi bölgelerinde kalmaları şartına bağlamışlar, Sırbistan’ı kınamak, büyükelçiliklerini Belgrad’dan çekmek, AGİK’teki oy ve söz hakkını askıya almak gibi etkisiz önlemler almakla yetinmişlerdir.

BM

-Kuveyt’in işgalinde tüm dünyayı ayağa kaldıran BM, Bosna Savaşı’nda sesini çıkarmamıştır

Kosova Savaşı

-Sırbistan içerisinde özerk bir yapısı olan Kosova’da millet meclisi 1990’da Kosova Anayasası’nı kabul etti. -Kosova, 1991’de yapılan referandum sonrasında 1992’de bağımsızlığını ilan etti.

-1997’de Kosova Üniversitesinde başlayan olaylar ülke geneline yayılan çatışmalara dönüştü.

-Sırp baskı ve şiddeti karşısında Kosova’daki Müslüman Arnavutlar, 1997’de Kosova Kurtuluş Ordusunu (UÇK) kurdu.

-Sırplar, 15 Ocak 1999’da Reçak’ta başlattıkları katliamı ülke geneline yaydılar.

-Bosna Savaşı’nda ortaya koyduğu kötü intibayı düzeltmek isteyen uluslararası kuruluşlar ve NATO’nun müdahalesi bu kez fazla gecikmedi.

-Sırplar ile barış antlaşması imzalandı.

-Kosova; AGİT, NATO barış gücü ordusu KFOR ve BM’ye bağlı UNMIK idaresine bırakıldı.

-2001’de yapılan genel seçimlerle Kosova’da demokratik idare tesis edildi.

-2008’de Kosova’nın bağımsızlık ilanını Türkiye ve diğer ülkeler tanıdı.

-Kosova Savaşı sırasında bir kültür katliamı da yaşandı.

-Osmanlı mirası kültür varlıkları bu şekilde yok edilmiş oldu.

5.2.2. AB’nin Genişlemesi

-II. Dünya Savaşı’ndan sonra Avrupa’nın kaybettiği dünya liderliği, ABD ve SSCB’nin eline geçti.

-Bu durumda Avrupa kendi içinde ekonomik gelişmeyi sağlamak için 1951’de altı ülkenin katılımıyla AKÇT’yi kurdu.

-Bu kuruluş 1957’de AET’ye, 1992’de AB’ye dönüştü.

-Kuruluşundan günümüze gelinceye kadar üye sayısını 28’e çıkaran birliğin genişlemesindeki esaslar, Roma Antlaşması’nın 237. maddesine göre sadece Avrupa devleti olma koşuluna bağlanmıştı.

-Tam üyelik için Avrupa devleti olma şartına hukuk devleti olma, temel hak ve özgürlükler ile demokrasinin kurumsallaşması şartları da eklendi.

-Kopenhag’da Haziran 1993’te yapılan zirvede tam üyelikle ilgili nihai kriterler belirlenerek Kopenhag Nihai Kriterleri uygulamaya konuldu.

-1995’te yapılan Madrid Zirvesi’nde ise devletlerin idari yapısı ve entegrasyonuna dair esaslar belirlendi. Kopenhag Kriterleri

-AB’ye tam üyelik şartlarının belirlendiği kriterlerdir.

-Kopenhag Kriterleri adıyla anılan bu kriterler üç başlıkta toplanmaktadır: 1. Uyum Kriterleri 2. Siyasi Kriterler 3. Ekonomik Kriterler

5.2.3. AB ve Türkiye

-II. Dünya Savaşı’nın ardından AET’nin (Avrupa Ekonomik Topluluğu) kısa sürede genişlemesi üzerine bütünleşmenin dışında kalmak istemeyen Türkiye müracaat konusunda kendini zorunlu hissetmiştir.

-Türkiye 1959 yılında AET’ye başvuru yaparak günümüzde de devam etmekte olan adaylık sürecini başlatmıştır. -Türkiye’de gerçekleşen 27 Mayıs 1960 Darbesi ile süreç yavaşlamış olsa da 1963 Ankara Antlaşması, Türkiye- AET ilişkilerinin geliştirilmesinde önemli bir adım olmuştur.

-1980’lerde dünyada yaşanan hızlı değişim, Doğu ve Batı blokları arasında ilişkilerin yumuşaması, Avrupa’nın Türkiye’ye bakışında bir değişim başlatmıştır.

-Ekonomik refahın artırılmasının AB’ye üyelikten geçtiğine dair düşünce, Türkiye’nin 14 Nisan 1987’de tam üyelik başvurusu yapmasına yol açmıştır.

-Türkiye’nin tam üyeliğe geçişte büyük bir adım olarak gördüğü Gümrük Birliği Antlaşması 1995’te imzalanarak 1 Ocak 1996’dan itibaren yürürlüğe girmiştir.

-Tek taraflı yükümlülükler üstlenen Türkiye, tam üye olmadan Gümrük Birliğine giren ilk ve tek ülke olmuştur. -Aralık 1997’deki Lüksemburg Zirvesi kararlarında Kıbrıs dâhil on bir ülkeden tam üyeliğe aday ülke olarak söz edilirken Türkiye için adaylık kavramı kullanılmamıştır.

-Lüksemburg kararları ile Kıbrıs ve Türk-Yunan ikili sorunları Türkiye’nin önüne ilk defa ön koşul olarak konulmuştur.

-Türkiye, 1998’de diğer adayların olduğu rapor sistemine dâhil edilmiştir.

-1999 Helsinki Zirvesi'nde Türkiye'nin adaylığı resmen onaylanmış ve diğer aday ülkelerle eşit konumda olacağı açık bir dille ifade edilmiştir.

-AB; Helsinki Zirvesi, Kıbrıs ve Ege sorunlarını Türkiye’nin AB’ye uyum sürecinde siyasi kriterler hâline getirmiştir.

-Türkiye için hazırlanan Katılım Ortaklığı Belgesi, 8 Mart 2011’de AB Konseyi tarafından onaylanmıştır.

-Yaşanan bütün bu süreçlere rağmen Türkiye, AB’ye kabul edilmemiştir.

-AB’nin, Türkiye’nin nihai üyeliğini geciktirmesinde üç temel sorun alanı tespit edilmiştir.

-Nüfus, Türkiye seksen milyonluk nüfusuyla AB üyesi olursa AB kurumları içerisinde en büyük katılım ve temsil hakkını elde etmesi,

-Türkiye, aynı zamanda AB’deki fonlardan en çok yararlanan ülke olması,

Jeopolitik konum

-Türkiye, ABD’nin teröre destek veren ülkeler listesinde yer alan devletlerle komşudur.

-Türkiye’nin AB üyesi olması AB’yi, İran, Irak ve Suriye gibi ülkelerle komşu yapacaktır.

Kültürel farklılıklar

-Türkiye’nin demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olmasına rağmen AB’deki bazı çevreler Türkiye’nin sahip olduğu İslami kimliğin AB değerleriyle uyumlu olmadığını düşünmektedir.

-Bu tespitlere rağmen Türkiye’nin AB’ye üyeliği sürüncemede bırakılmıştır.
 

Bu konuyu görüntüleyen kullanıcılar

Geri
Üst Alt