- Katılım
- 13 Şub 2021
- Konular
- 50
- Mesajlar
- 4,860
- Çözümler
- 1
- Tepkime puanı
- 405
- Puanları
- 83
- Yaş
- 53
- Konum
- Türkiye
- Web sitesi
- tarihbilinci.com
- Meslek - Branş
- Tarih Öğretmeni
Yazarın son konuları
Tarih 9, Tarih 10, Tarih 11 Öğretim Programları (2024)
Ortaöğretim T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük Dersi (12. Sınıf)- 2024 Yılı Ders Programı
@Akıncı Vezir olmuştur
akıncı Yeni Çeri Ağası olmuştur
Ramazan Bayramı İdari İzin
2024 Yılı Millî Eğitim Bakanlığına Bağlı Özel Program ve Proje Uygulayan Eğitim Kurumlarına Yönetici Görevlendirme Kılavuzu
Millî Eğitim Bakanlığına Bağlı Eğitim Kurumlarına Yönetici Seçme ve Görevlendirme Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
Ders ve Ünitelere Göre Tasniflenen Sanal Müzeler, Öğrenci ve Öğretmenlerin Kullanımına Açıldı
Ortaöğretim T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük Dersi (12. Sınıf)- 2024 Yılı Ders Programı
@Akıncı Vezir olmuştur
akıncı Yeni Çeri Ağası olmuştur
Ramazan Bayramı İdari İzin
2024 Yılı Millî Eğitim Bakanlığına Bağlı Özel Program ve Proje Uygulayan Eğitim Kurumlarına Yönetici Görevlendirme Kılavuzu
Millî Eğitim Bakanlığına Bağlı Eğitim Kurumlarına Yönetici Seçme ve Görevlendirme Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
Ders ve Ünitelere Göre Tasniflenen Sanal Müzeler, Öğrenci ve Öğretmenlerin Kullanımına Açıldı
Baltacı Mehmet Paşa
Çorum'un Osmancık kasabasından olan Mehmet Paşa, akrabasından Hacı Sefer isminde birisi vasıtası ile eski saray baltacıları ocağına yazdırılmış, sesinin güzelliği ve musikiye vukufu sebebiyle kendisine Pakçe müezzin lakabı verilmiştir.
Mehmet Ağa daha sonra Darüssaade ağası yazıcılığı halifeliği (ağa yazıcısı muavinliği) ile terakki ederek şehzadeliğinde kendisini tanıdığı Üçüncü Ahmet hükümdar olunca birinci imrahorluğa tâyin olunmuştur. Mehmet Ağa bir sene sonra yani 8 Receb 1116 da Küçük Osman Paşa'nın yerine vezirlikle kaptan Paşa olmuştur.
Kalaylıkoz Ahmet Paşa'nın sadaretten azlinde görüldüğü üzere, bunun hilesiyle Ahmet Paşa'nın azli kararlaştırılınca, pâdişâh kendisinin yetiştirmesi olduğu için, sözüne îtimad ettiği şeyhulislâm Paşmakçızâde Ali Efendi ile görüştükten sonra sadaret makamına Baltacı Mehmet Paşa'yı münasip gördü ve kapı ağası Hacı Mustafa ağa vasıtasıyla Kalaylıkoz'dan alınan mühr-ı hümâyun, Baltacı Mehmet Paşa'ya verildi (27 Şaban 1116-25 Aralık 1704).
Baltacı Mehmet Paşa, Kalaylıkoz aleyhindeki hileciliğinin cezasını gördü; hasımları tarafından pâdişâha vaki münafıklıklar ve tezvirler ile hükümdarı kendisinden soğuttular; bundan başka Sultan Ahmet, Baltacı'nın, Kalaylıkoz aleyhindeki tertiplerini sonradan Öğrenmiş olduğundan müteessir olmuş ve sadr-ı azama gücenikliği artmıştı.
Boş boğazlığı ve sevmediği kimseleri türlü türlü hilelerle kirletmek âdeti olduğundan, sadareti esnasında da aynı yolu takib etti ve tâyinlerden aldığı rüşvetlerin bir kısmını "pâdişâha veriyorum" diye imalarda bulunmakta idi. "Sadarette her işime karışıyorlar" diye istiğna gösterip "ben bu işin ehli değilim, iki öküz ile çiftçi olmak gerekti" gibi sözlerle sadarette müstakil olmadığını îma yollu sözler söylüyordu; filhakika bir kısım işleri saraydaki mukarripler tarafından baltalanıyordu.
Baltacı Mehmet Paşa, Darüssaade ağası Süleyman ağa ile Şeyh-ul islâm Paşmakcızâde'ye diş geçiremeyip onlarla beraber olan ve perde arkasından vezir-i âzamın icraatına mâni olmağa çalışan silâhtar Ali ağa Damad Şehid Ali Paşa) ve Darüssaade ağa yazıcısı İbrahim efendi (Damad Nevşehirli İbrahim Paşa)'yi de mutadı olan iftiralarla İstanbul'dan uzaklaştırmağa muvaffak olamayınca teessürü artmıştı; "sadarette müstakil değilim" demesi, işlerine bu zatların engel olmalarından dolayı idi.
İşte yukarıda adı geçen hasımlarının haklarından gelememesi ve bunların sadrâzam aleyhinde çalışmaları neticesinde ortada makul bir sebep yokken 18 Muharrem 1118 -12 Mayıs 1706 da saraya davet olunarak pâdişâh kendisiyle buluşmayıp bostancılar mektebinde tevkif edilmiş ve Darüssaade ağası vasıtasıyla mühr-i hümâyun alınarak üçüncü vezir Çorlulu Ali Paşa'ya verilmiştir.
Baltacı Mehmet Paşa, saraydan derhal izmit'e gönderilip oradan da Sakız adası muhafızlığına tâyin olunarak yola çıkarılmış ise de, zevcesi olan hanım, pâdişâh tarafından verilmiş makbul bir cariye olduğundan onun rica ve istirhamıyla Marmara adasından geri çevrilerek Erzurum valiliğine tâyin edilmiştir.
Baltacı Mehmet Paşa 1119 Rebiulevvel - 1707 Haziran başlarına kadar Erzurum'da kaldıktan sonra Sakız adası muhafızlığına tâyin edilmiştir. Bundan sonra 1120 Zilhicce -1709 Martta Haleb valisi olan Baltacı iki buçuk sene burada kaldı.
Rusların Karlofça ahidnamesi'ne mugayir hareketleri sebebiyle neticenin bir harbe neden olacağı anlaşıldığından, ordu sevk ve idaresinde muktedir bir vezirin bulunması lüzumu nedeniyle, Baltacı'nın birinci sadaretinde aleyhinde olan dedikodular yavaş yavaş meziyetlerine ve medh ü senasına inkılâp etmekte idi. Hattâ, Baltacı'nın aleyhtarı olan Silahdar Ali ağa, Baltacı Mehmed Paşa'nın birinci sadaretinde kethüdası bulunan Ali ağa'nın kendisine verdiği teminat üzerine Mehmet Paşa'nın sadaretini padişaha tavsiye etmiştir. Bunun üzerine üçüncü Ahmed:
"—Kendi adamımızdır ve taşradan tâyin edilen ve umur-i ha-riciyesi olmayan vezirlerden iyidir" diye, yapılan tavsiyeyi muvafık karşıladığından Baltacı, Köprülüzâde Numan Paşa'nın yerine ikinci defa sadrâzam olarak (21 Cemaziyelâhır 1122 -17 Ağustos 1710) süratle gelmesi için ferman gönderildi ve (2 Şaban - 26 Eylül) İstanbul'a geldi.
Baltacı Mehmet Paşa Prut muzafferiyetini ve müsalehasını müteakib dönüp Edirne'ye gelmiş, fakat Baltacı'nın aleyhinde çalışan grup yeni baştan faaliyete geçerek onun muvaffakiyetini hiçe indirmeye çalışarak pâdişâha telkin yapıyorlardı.
İşte bu suretle sadrâzam aleyhindeki Silahtar Ali Ağa, şeyhul islâm ve kızlarağasından müteşekkil grup, Baltacı'nın hasımlarını bertaraf etmek için Ocaklıyı tahrik ettiğini söyleyerek, pâdişâhı şüpheye düşürdüklerinden, hizmetinden dolayı takdir bekleyen sadrâzam Edirne'de bulunduğu sırada birdenbire azl olunarak yerine yeniçeri ağası bulunan Gürcü Yusuf Paşa saderâzam olmuştur (5 Şevval 1123 - 16 Kasım 1711).
Baltacı Mehmet Paşa, azlini müteakib Şevval sonlarında (Aralık) Trablusşam valiliğine tâyin edilmiş ise de aleyhtarlarının fesatçılığı devam ettiğinden kendisini tamamen kötürüm bir hale getirmek için kalebend olarak Midilli adasında ikamete memur ettirmişler ve bu hususta Edirne bostancı başısına bir ferman göndertmeğe muvaffak olmuşlardır (1123 Zilkade -1711 Aralık ayı sonları).
Baltacı'nın Midilli'deki kalebendliği 1124 Safer ayı sonuna (1712 Nisan) kadar sürmüş ve sonra bu kalebendlik Cezirebendliğe tahvil olunarak kaleden kasabaya çıkıp oturmasına müsaade olunmuştur.
Baltacı'nın hasımları, onun bir gün olup affedilmesinden korkarak hazineye olan borcu için baskı yaptırdılar; filhakika zimmetinde olan yüz iki kese akçeyi ne suretle olursa olsun göndermesi ve bahane gösterirse özrünün kabul olunmayacağı ve iğbirar-ı hümâyunun artacağı hakkında kendisine bir ferman yollandı ve daha sonra da kalebend olarak Limni adasına gönderildi (1124 Cemaziyelâhır -1712 Temmuz) ve iki ay sonra da Limni'de vefat etti. Kabri Limni'de Mısrî Niyazî'nin kabri yanındadır. Vefatında elli yaşını geçkin olup bir oğlu ve bir kızı vardı, iki defaki sadareti müddeti iki buçuk seneden ziyadedir.
Baltacı Mehmet Paşa orta derecede tahsil görmüş olup güzel söz söyler ve iyi yazardı. Tab'an cesur, vakur ve gayretli ise de boşboğaz, dostu ve düşmanı hakkında iyi, kötü sözünü esirgemezdi; bu pervasızlığı sebebiyle epey aleyhdarı vardı. Kendisi aldatıcı ve hilekâr olduğundan hakkında söylenen her söze inanır, küçük bir vak'a veya uydurma bir söz üzerine yıllarca olan dostluğu bir anda yıkardı; bundan dolayı dostluğuna güvenilemezdi. Kendisini birinci sadaretinde azlettirenlerin bu ikinci sadaretinde de ittifaklarından dolayı kuşkulanarak aleyhlerinde bulunması, kendisinin eski intikam alma hırsının sönmediğine delil olduğundan bunlar, Baltacı'nın muzaffer olmasına rağmen kendisine galebe etmişlerdir.
Üçüncü Ahmet'in Baltacı'ya itimadı ve iş bildiğine kanaati olduğu anlaşılmaktadır. Prut Antlaşması esnasında büyük Petro'nun zevcesi Katerina ile olan münasebatına dair çıkarılan sözler aleyhdarları tarafından uydurulmuş ve bu suretle muvaffakiyeti hiçe indirilmek istenmiştir.
Çorum'un Osmancık kasabasından olan Mehmet Paşa, akrabasından Hacı Sefer isminde birisi vasıtası ile eski saray baltacıları ocağına yazdırılmış, sesinin güzelliği ve musikiye vukufu sebebiyle kendisine Pakçe müezzin lakabı verilmiştir.
Mehmet Ağa daha sonra Darüssaade ağası yazıcılığı halifeliği (ağa yazıcısı muavinliği) ile terakki ederek şehzadeliğinde kendisini tanıdığı Üçüncü Ahmet hükümdar olunca birinci imrahorluğa tâyin olunmuştur. Mehmet Ağa bir sene sonra yani 8 Receb 1116 da Küçük Osman Paşa'nın yerine vezirlikle kaptan Paşa olmuştur.
Kalaylıkoz Ahmet Paşa'nın sadaretten azlinde görüldüğü üzere, bunun hilesiyle Ahmet Paşa'nın azli kararlaştırılınca, pâdişâh kendisinin yetiştirmesi olduğu için, sözüne îtimad ettiği şeyhulislâm Paşmakçızâde Ali Efendi ile görüştükten sonra sadaret makamına Baltacı Mehmet Paşa'yı münasip gördü ve kapı ağası Hacı Mustafa ağa vasıtasıyla Kalaylıkoz'dan alınan mühr-ı hümâyun, Baltacı Mehmet Paşa'ya verildi (27 Şaban 1116-25 Aralık 1704).
Baltacı Mehmet Paşa, Kalaylıkoz aleyhindeki hileciliğinin cezasını gördü; hasımları tarafından pâdişâha vaki münafıklıklar ve tezvirler ile hükümdarı kendisinden soğuttular; bundan başka Sultan Ahmet, Baltacı'nın, Kalaylıkoz aleyhindeki tertiplerini sonradan Öğrenmiş olduğundan müteessir olmuş ve sadr-ı azama gücenikliği artmıştı.
Boş boğazlığı ve sevmediği kimseleri türlü türlü hilelerle kirletmek âdeti olduğundan, sadareti esnasında da aynı yolu takib etti ve tâyinlerden aldığı rüşvetlerin bir kısmını "pâdişâha veriyorum" diye imalarda bulunmakta idi. "Sadarette her işime karışıyorlar" diye istiğna gösterip "ben bu işin ehli değilim, iki öküz ile çiftçi olmak gerekti" gibi sözlerle sadarette müstakil olmadığını îma yollu sözler söylüyordu; filhakika bir kısım işleri saraydaki mukarripler tarafından baltalanıyordu.
Baltacı Mehmet Paşa, Darüssaade ağası Süleyman ağa ile Şeyh-ul islâm Paşmakcızâde'ye diş geçiremeyip onlarla beraber olan ve perde arkasından vezir-i âzamın icraatına mâni olmağa çalışan silâhtar Ali ağa Damad Şehid Ali Paşa) ve Darüssaade ağa yazıcısı İbrahim efendi (Damad Nevşehirli İbrahim Paşa)'yi de mutadı olan iftiralarla İstanbul'dan uzaklaştırmağa muvaffak olamayınca teessürü artmıştı; "sadarette müstakil değilim" demesi, işlerine bu zatların engel olmalarından dolayı idi.
İşte yukarıda adı geçen hasımlarının haklarından gelememesi ve bunların sadrâzam aleyhinde çalışmaları neticesinde ortada makul bir sebep yokken 18 Muharrem 1118 -12 Mayıs 1706 da saraya davet olunarak pâdişâh kendisiyle buluşmayıp bostancılar mektebinde tevkif edilmiş ve Darüssaade ağası vasıtasıyla mühr-i hümâyun alınarak üçüncü vezir Çorlulu Ali Paşa'ya verilmiştir.
Baltacı Mehmet Paşa, saraydan derhal izmit'e gönderilip oradan da Sakız adası muhafızlığına tâyin olunarak yola çıkarılmış ise de, zevcesi olan hanım, pâdişâh tarafından verilmiş makbul bir cariye olduğundan onun rica ve istirhamıyla Marmara adasından geri çevrilerek Erzurum valiliğine tâyin edilmiştir.
Baltacı Mehmet Paşa 1119 Rebiulevvel - 1707 Haziran başlarına kadar Erzurum'da kaldıktan sonra Sakız adası muhafızlığına tâyin edilmiştir. Bundan sonra 1120 Zilhicce -1709 Martta Haleb valisi olan Baltacı iki buçuk sene burada kaldı.
Rusların Karlofça ahidnamesi'ne mugayir hareketleri sebebiyle neticenin bir harbe neden olacağı anlaşıldığından, ordu sevk ve idaresinde muktedir bir vezirin bulunması lüzumu nedeniyle, Baltacı'nın birinci sadaretinde aleyhinde olan dedikodular yavaş yavaş meziyetlerine ve medh ü senasına inkılâp etmekte idi. Hattâ, Baltacı'nın aleyhtarı olan Silahdar Ali ağa, Baltacı Mehmed Paşa'nın birinci sadaretinde kethüdası bulunan Ali ağa'nın kendisine verdiği teminat üzerine Mehmet Paşa'nın sadaretini padişaha tavsiye etmiştir. Bunun üzerine üçüncü Ahmed:
"—Kendi adamımızdır ve taşradan tâyin edilen ve umur-i ha-riciyesi olmayan vezirlerden iyidir" diye, yapılan tavsiyeyi muvafık karşıladığından Baltacı, Köprülüzâde Numan Paşa'nın yerine ikinci defa sadrâzam olarak (21 Cemaziyelâhır 1122 -17 Ağustos 1710) süratle gelmesi için ferman gönderildi ve (2 Şaban - 26 Eylül) İstanbul'a geldi.
Baltacı Mehmet Paşa Prut muzafferiyetini ve müsalehasını müteakib dönüp Edirne'ye gelmiş, fakat Baltacı'nın aleyhinde çalışan grup yeni baştan faaliyete geçerek onun muvaffakiyetini hiçe indirmeye çalışarak pâdişâha telkin yapıyorlardı.
İşte bu suretle sadrâzam aleyhindeki Silahtar Ali Ağa, şeyhul islâm ve kızlarağasından müteşekkil grup, Baltacı'nın hasımlarını bertaraf etmek için Ocaklıyı tahrik ettiğini söyleyerek, pâdişâhı şüpheye düşürdüklerinden, hizmetinden dolayı takdir bekleyen sadrâzam Edirne'de bulunduğu sırada birdenbire azl olunarak yerine yeniçeri ağası bulunan Gürcü Yusuf Paşa saderâzam olmuştur (5 Şevval 1123 - 16 Kasım 1711).
Baltacı Mehmet Paşa, azlini müteakib Şevval sonlarında (Aralık) Trablusşam valiliğine tâyin edilmiş ise de aleyhtarlarının fesatçılığı devam ettiğinden kendisini tamamen kötürüm bir hale getirmek için kalebend olarak Midilli adasında ikamete memur ettirmişler ve bu hususta Edirne bostancı başısına bir ferman göndertmeğe muvaffak olmuşlardır (1123 Zilkade -1711 Aralık ayı sonları).
Baltacı'nın Midilli'deki kalebendliği 1124 Safer ayı sonuna (1712 Nisan) kadar sürmüş ve sonra bu kalebendlik Cezirebendliğe tahvil olunarak kaleden kasabaya çıkıp oturmasına müsaade olunmuştur.
Baltacı'nın hasımları, onun bir gün olup affedilmesinden korkarak hazineye olan borcu için baskı yaptırdılar; filhakika zimmetinde olan yüz iki kese akçeyi ne suretle olursa olsun göndermesi ve bahane gösterirse özrünün kabul olunmayacağı ve iğbirar-ı hümâyunun artacağı hakkında kendisine bir ferman yollandı ve daha sonra da kalebend olarak Limni adasına gönderildi (1124 Cemaziyelâhır -1712 Temmuz) ve iki ay sonra da Limni'de vefat etti. Kabri Limni'de Mısrî Niyazî'nin kabri yanındadır. Vefatında elli yaşını geçkin olup bir oğlu ve bir kızı vardı, iki defaki sadareti müddeti iki buçuk seneden ziyadedir.
Baltacı Mehmet Paşa orta derecede tahsil görmüş olup güzel söz söyler ve iyi yazardı. Tab'an cesur, vakur ve gayretli ise de boşboğaz, dostu ve düşmanı hakkında iyi, kötü sözünü esirgemezdi; bu pervasızlığı sebebiyle epey aleyhdarı vardı. Kendisi aldatıcı ve hilekâr olduğundan hakkında söylenen her söze inanır, küçük bir vak'a veya uydurma bir söz üzerine yıllarca olan dostluğu bir anda yıkardı; bundan dolayı dostluğuna güvenilemezdi. Kendisini birinci sadaretinde azlettirenlerin bu ikinci sadaretinde de ittifaklarından dolayı kuşkulanarak aleyhlerinde bulunması, kendisinin eski intikam alma hırsının sönmediğine delil olduğundan bunlar, Baltacı'nın muzaffer olmasına rağmen kendisine galebe etmişlerdir.
Üçüncü Ahmet'in Baltacı'ya itimadı ve iş bildiğine kanaati olduğu anlaşılmaktadır. Prut Antlaşması esnasında büyük Petro'nun zevcesi Katerina ile olan münasebatına dair çıkarılan sözler aleyhdarları tarafından uydurulmuş ve bu suretle muvaffakiyeti hiçe indirilmek istenmiştir.
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
SON KONULAR