Mustafa Kemal Atatürk'ün Hayatı ve Mustafa Kemal Paşanın İstanbul'daki Faaliyetleri

  • Konbuyu başlatan Talebe
  • Başlangıç tarihi
  • Cevaplar 0
  • Görüntüleme 753

Talebe

Yönetici
Katılım
14 Şub 2021
Konular
540
Mesajlar
4,040
Tepkime puanı
10,674
Puanları
113
Meslek - Branş
Öğretmen - Tarih
Talebe Hakkında ek bir bilgi sağlanmamış.
Milli Mücadele Dönemi
Mustafa Kemal Atatürk'ün Hayatı
Mustafa Kemal Paşanın İstanbul'daki Faaliyetleri

Mustafa Kemal ATATÜRK'ün Hayatı
Mustafa Kemal Atatürk 1881’de Selânik’te doğdu. Babası Ali Rıza Efendi, annesi Zübeyde Hanım’dır. Babası Ali Rıza Efendi Selânik Evkâf katipliğinde, 1876 yılında Selânik Asakir-i Milliye Taburunda Birinci Mülâzim (Üsteğmen) olarak bulunmuştur. Mustafa Kemal’in doğduğu tarihte ise Rüsumat memurudur. Daha sonra memuriyetten ayrılarak kereste ticareti ile meşgul olmuştur.

Babasını çok küçük denecek bir yaşta kaybeden Mustafa Kemal’in büyütülmesi ve yetiştirilmesi görevi annesi Zübeyde Hanım’a düşmüştü. Mustafa Kemal, ilk eğitimine annesinin isteği üzerine Hafız Mehmet Efendi’nin mahalle mektebinde başlamış, ancak oğlunu yeni sistemde okutmayı daha uygun gören babası tarafından Selânik’te modern eğitim yapan Şemsi Efendi Mektebi’ne gönderilmişti. Mustafa Kemal ilköğretimini bu okulda tamamladı. Daha sonra, Selanik’teki Mülkiye Rüştiyesi’ne (sivil ortaokul) giren Mustafa Kemal, kendisini haksız yere döven hocası nedeniyle buradaki eğitimini tamamlayamamış ve okuldan ayrılmıştı. Ailesinin haberi olmaksızın, kendi kararıyla 1893 yılında Selânik’teki Askeri Rüştiye’ye (askeri ortaokul) girerek öğrenimine burada devam etti.

Bu okulu çok seven Mustafa Kemal, arkadaşları arasında zekâsı ve üstün yetenekleri ile kısa zamanda kendini göstermiş ve öğretmenlerinin takdirini ve sevgisini kazanmıştı. Bu okulda matematik öğretmenliği yapan Yüzbaşı Mustafa Efendi, genç öğrencisinin kabiliyet ve olgunluğunu beğendiği için ona “Kemâl” adını vermişti. Artık, Mustafa Kemal olarak anılmaya başlanmıştı.

Mustafa Kemal, Selânik Askeri Rüştiyesi’ni bitirdikten sonra, 1896 yılında Manastır Askerî İdadisi’ne (askeri lise) girdi. Burada tanıştığı arkadaşı Ömer Naci’den hitabet ve edebiyat konusunda etkilendi. Daha sonraki yıllarda yakın arkadaşlarından birisi olacak olan Ali Fethi (Okyar) ile bu okulda tanıştı ve arkadaşlığını ilerletti. Mustafa Kemal, askerî öğreniminin yanısıra yabancı dil öğrenmeye önem vermiş; yaz aylarında Selânik’teki Fransız okuluna devam emiş ve Fransızcasını ilerletmişti.

Manastır Askerî İdadisi’ni başarıyla bitiren Mustafa Kemal Paşa, 13 Mart 1899’da İstanbul’daki Harp Okuluna girdi. Üç yıl süren başarılı bir öğrenimden sonra 10 şubat 1902’de Harbiye’deki öğrenimini tamamlayan Mustafa Kemal teğmen rütbesiyle bu okuldan mezun oldu. Harp okulunu başarıyla bitirdiği için “kurmay” sınıfına ayrılan Mustafa Kemal, öğrenimine Harp Akademisi’nde devam etti. 1903 yılında Üsteğmen olmuştu. 11 Ocak 1905 tarihinde ise Kurmay Yüzbaşı olarak Harp Akademisi’nden mezun oldu.

Mustafa Kemal, Harp Okulu ve Harp Akademisi’ndeki zekâsı, kabiliyeti ve üstün kişiliği ile kendisini arkadaşlarına ve hocasına tanıtmış, onların samimî saygı ve sevgilerini kazanmıştı. Askerlik derslerine büyük ilgisi yanında matematiğe, edebiyata ve hitabete karşı merakı ve eğilimi vardı. Harbiye’de ve Harp Akademisi’nde memleket ve millet meseleleri ile ilgilenmesi, düşüncelerini cesaretle ifadeden çekinmemesi sebebiyle, çevresinde aydın ve inkılâpçı bir subay olarak tanınmıştı. Dönemin istibdat ve bir jurnal devri olması, Harp Akademisi’nden mezuniyetini izleyen günlerde istibdat idaresi hakkındaki aleyhtar fikir ve düşünceleri ve durumu şüphe çekmiş ve birkaç ay müddetle İstanbul’da tutuklu kalmıştı. Daha sonra da bir nevi sürgün bir görevlendirmeyle 5 şubat 1905 tarihinde Suriye bölgesine, Şam’a atandı.

Şam’da 5. Ordu’nun emrinde kaldığı üç yıl içinde Suriye’nin hemen her yerini görevle dolaşmış, memleket idaresindeki aksaklıkları, ordunun eğitim ve öğretimindeki eksiklikleri daha da yakından görmüştü. Mustafa Kemal, ülkenin kurtuluşu için mutlaka inkılâp yapılması gereğini görerek, bu amaçla Şam’da 1906 yılı Ekim ayı içinde güvendiği bazı arkadaşlarıyla gizli olarak “Vatan ve Hürriyet Cemiyeti’ni” kurdu. Bu arkadaşlarıyla beraber kurdukları cemiyetin yeni şubelerini Suriye’nin değişik şehirlerinde açtılar. Bir ara gizli olarak Mısır ve Yunanistan yoluyla Selânik’e geçerek burada da “Vatan ve Hürriyet Cemiyeti’nin” bir şubesini açan Mustafa Kemal tekrar Şam’a döndü. Bir süre daha Şam’da kalan Mustafa Kemal Paşa, 20 Haziran 1907 tarihinde Kolağası (kıdemli yüzbaşı) oldu ve Şam’daki Ordunun Kurmay Başkanlığı’nda bir göreve getirildi.

Şam’da etkili bir çalışma yapamayacağını gören Mustafa Kemal, 13 Ekim 1907’de gizlice tayinini Manastır’da bulunan 3. Ordu Karargahına yaptırdı. Bu Karargahın Selânik’teki şubesinde çalışmak üzere Selânik’e geldi. Bu sıralarda, Selânik’te kurduğu “Vatan ve Hürriyet Cemiyeti”, İttihat ve Terakki Cemiyeti bünyesine katılmıştı. Cemiyet, bu bölgede yoğun bir faaliyet içindeydi. Mustafa Kemal Paşa da Selânik’e geldikten sonraki günlerde bu cemiyete katıldı ve hizmet görmeye başladı. Memleketin istibdat idaresinden kurtarılması, yapılacak yenilikler bu sıralarda onun en çok üzerinde durduğu konulardı. Bir süre sonra, 22 Haziran 1908’de Üsküp-Selânik arasındaki demiryolu müfettişliği de 3.ncü Ordu karargahındaki görevine ek olarak kendisine verildi.

Bu arada, İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin özellikle Rumeli’deki baskıları sonucu, II. Abdülhamid 23 Temmuz 1908’de Meşrutiyeti yeniden ilan ederek Kanun-i Esasî’yi yürürlüğe koymuş ve parlamentoyu açmıştı. Mustafa Kemal Paşa, İkinci Meşrutiyet ilân edildiğinde, kolağası rütbesiyle Selânik’teki askeri görevini sürdürmekte ve bir taraftan da İttihat ve Terakki Cemiyeti için çalışarak, İstanbul’daki siyasal gelişmeleri daha yakından izlemekteydi. Mustafa Kemal, II. Meşrutiyet’in ilânından sonra yapılan değişiklikleri yeterli görmüyor; Meşrutiyet’in yarattığı olumlu havadan ve ortamdan istifade edilerek daha büyük ve daha köklü değişikliklerin gerçekleştirilmesi gereğine inanıyordu. Ancak O’nun bu görüşleri, “İttihat ve Terakki Cemiyeti” ileri gelenlerince paylaşılmadığı için, nazarı itibara alınmamıştı.

13 Nisan 1909’da İstanbul’da İkinci Meşrutiyet’e karşı muhalif ve muhafazakar çevreler bir isyan başlatmışlardı. 31 Mart Olayı olarak siyasi tarihimize geçen bu olayı bastırmak amacıyla Rumeli’de oluşturulan Hareket Ordusu’nun Kurmay Başkanlığı’na Mustafa Kemal Paşa getirilmişti. Hareket Ordusu İstanbul’a girdiğinde halka hitaben yayınlanan bildiriyi de Mustafa Kemal kaleme almıştı. Hareket Ordusu’nun İstanbul’daki bu isyanı bastırmasından sonra Mustafa Kemal Paşa, 16 Mayıs 1909’da tekrar Selânik’e dönmüştü. Bu sıralarda Selânik ve çevresinde yapılan manevra ve tatbikatlarda bir taraftan askerî konulardaki düşünce ve görüşlerinin isabetliğini ortaya koyuyor; bir taraftan da askerî eğitim konularında telif ve tercüme eserler hazırlıyordu.

Mustafa Kemal, İkinci Meşrutiyet’i takiben Ordu’nun İttihat ve Terakki Cemiyeti ile sıkı alakasının ve siyasete karışmasının tehlikelerini sezinlemeye başlamış ve bu görüşlerini 1909’da Selânik’te toplanan İttihat ve Terakki Büyük Kongresi’nde açıkça dile getirmişti. Fakat, cemiyetin lider kadrosu onun bu görüşlerini paylaşmadılar. Bu nedenle, Mustafa Kemal de cemiyetten gittikçe uzaklaşarak kendisini askerî vazifelerine vermişti.

Mustafa Kemal, Selânik’teki görevini başarı ile yürütürken Eylül 1910’da “Pikardi Manevalarını” izlemek üzere Fransa’ya gönderildi. Burada Fransız ordusunu ve komutanlarını yakından tanımıştı. Selânik’e dönüşünden kısa bir süre sonra başlayan Arnavutluk İsyağnı’nın bastırılmasında görev aldı.

Mustafa Kemal 15 Ocak 1911’de 3 ncü Ordu Karargahı’ndaki görevinden alınarak; önce 5 nci Kolordu Karargahında, daha sonra da Selânik’te bulunan 38nci Piyade Alayı’nda görevlendirildi. Bu görevlerinde de başarılı hizmetler veren Mustafa Kemal Paşa, 27 Eylül 1911’de İstanbul’da Genelkurmay Başkanlığı bünyesindeki bir göreve tayin edildi.

Mustafa Kemal Paşa’nın İstanbul’a gelişinden kısa bir süre sonra, 5 Ekim 1911’de İtalyanlar Trablusgarp’a saldırarak istila etmeye başlamışlardı. Bir çok genç rütbeli Türk subayı gibi O da gönüllü olarak o bölgede savaşmak ve hizmet etmek için 15 Ekim 1911’de İstanbul’dan ayrıldı. Trablusgarp’a gelişinden bir süre sonra Tobruk ve Derne bölgeleri’ndeki gönüllü mahalli kuvvetlerin başında bulundu. 12 Mart 1912’de Derne Komutanlığı’na getirildi. Bu sıralarda 27 Kasım 1911’de binbaşılığa terfi etti.

1912 yılı Ekim’inde Balkan Harbi başlamıştı. Mustafa Kemal, 24 Ekim 1912’de Trablusgarp’ten hareket ederek İstanbul’a geldi. 21 Kasım 1912’de Gelibolu’da bulunan Bahr-ı Sefid (Akdeniz) Boğazı Kuvay-ı Mürettebesi Komutanlığı Harekat Şubesi Müdürlüğü’ne atandı. Bu atama üzerine Gelibolu’ya geldi. Bu arada Osmanlı orduları Balkanlar’da süratle yenilmiş ve Mustafa Kemal’in doğduğu şehir Selânik ve diğer şehirlerimiz düşmanların eline geçmişti. Bulgar ordusu ilerleyerek Çatalca’ya kadar gelmişti. Bu duruma Mustafa Kemal çok üzülmüştü. Bu cephede bir süre sonra Bolayır Kolordusu Kurmay Başkanlığına getirilmişti. Bu görevde iken Edirne’nin geri alınmasında da büyük hizmetleri görüldü.

Mustafa Kemal Balkan Harbi’nden 27 Ekim 1913 tarihinde Sofya Ateşemiliterliğine atandı. 11 Ocak 1914 tarihinden itibaren Belgrat ve Çetine Ataşemiliterliklerini yürütme görevi de kendisine verildi. Mustafa Kemal, Sofya Ateşemiliterliği görevi esnasında 1 Mart 1914’de Yarbaylığa terfi etti. 1915 yılı Ocak sonlarına kadar Sofya’da kaldı.

Bu sıralarda 1 Ağustos 1914’de Almanya’nın Rusya’ya savaş ilanı ile Avrupa’da başlayan savaş genişlemiş ve I. Dünya Savaşı başlamıştı. Mustafa Kemal gelişen siyasi ve askeri olayları büyük bir dikkatle izliyor, bir taraftan da görüş ve düşüncelerini Harbiye Nezaretine bildiriyordu. Ona göre katılma zorunlu hale gelmedikçe Osmanlı Devleti bu savaşın dışında kalmalıydı. Ancak olayların gelişmesi Osmanlı Devleti’ni ister istemez Almanya’nın yanında savaşa girmek mecburiyetinde bıraktı. Mustafa Kemal bu gelişmeler üzerine Başkumandanlıktan kendisine faal bir hizmet istedi ise de uzun bir süre bu isteği yerine getirilemedi. Nihayet ısrarı üzerine 20 Ocak 1915 tarihinde, Tekirdağ’da teşkil edilen 15nci Tümen Komutanlığına tayin edildi. Mustafa Kemal bu tayin üzerine Sofya’dan ayrılarak İstanbul’a döndü, hemen yeni görev yerine hareket ederek Tümenini kurdu. Bu tümen kısa bir süre sonra görülen lüzum üzerine 25 şubat 1915’te Tekirdağ’dan Maydos (Ecebat)’a nakledildi. Mustafa Kemal burada Maydos Mıntıkası Komutanı olarak görev yaptı.

Bu arada Gelibolu Yarımadası’nda önemli olaylar oluyordu. İngiliz Donanması 18 Mart 1915 günü Çanakkale Boğazını geçmeye teşebbüs etti ise de kıyı topçusunun başarılı savunması karşısında, başarılı olamayarak ağır zayiat verdi. Donanması ile Boğazı geçemeyen düşman, bu defa Gelibolu Yarımadası’nı çıkarma ile zorlamaya karar verdi. Olaylar bu şekilde gelişirken, Genelkurmay Başkanlığı da 23 Mart 1915 tarihinde Gelibolu’da 5nci Ordu kurulmasına karar vermiş ve komutanlığına da Alman Generali Liman Von Sanders’i atamıştı. Bu ordunun ihtiyatı olarak görevlendirilen Mustafa Kemal’in 19 ncu Tümeni 18 Nisan 1915 günü Bigalı’ya gelmişti.

Düşman kuvvetleri 25 Nisan 1915 günü Seddülbahir ve Arıburnu bölgesinden çıkarma hareketine başladı. Ancak çıkarma ilk gün karşısında Mustafa Kemal’i bulmuştu. Mustafa Kemal, çıkarmanın başladığını görür görmez kuvvetlerini süratle Bigalı’dan Conkbayırı’na sevk etmişti. Arıburnu’ndan Conkbayırı’na ilerleyen İngiliz kuvvetleri o gün, Mustafa Kemal’in komuta ettiği 19 ncu Tümen kuvvetlerinin taarruzu ile geri çekilmeye mecbur edildi. 25 Nisan’da başlayan çıkarma kuvvetlerimiz tarafından kıyıya itilmesine rağmen düşman, 26-27 Nisan günleri de çıkarma harekâtına devam etti. İlerlemek isteyen İngiliz askerleriyle yer yer şiddetli çarpışmalar oldu; ancak her taarruz Türk askerinin kahramanca savunması karşısında başarısız kaldı. Mustafa Kemal, Çanakkale Cephesindeki bu üstün başarıları üzerine 1 Haziran 1915’de Albay’lığa terfi etti.

Arıburnu ve Seddülbahir’deki Türk kuvvetlerini yerinden sökmek ve daha sonra da yeni bir çıkarma harekâtı yapmak amacıyla 6ğ7 Ağustos 1915 günleri, takviyeli kuvvetlerle yeni bir taarruzu daha denediler; düşman kuvvetleriyle, kuvvetlerimiz arasında şiddetli çarpışmalar oldu. ancak Mustafa Kemal’in aldığı önlemler sayesinde düşmanın bu taarruzu gelişme imkanı bulamadı. Arıburnu ve Seddülbahir’deki bu taarruz devam ederken İngilizler 6 Ağustos 1919 akşamı Çanakkale’nin güney kıyılarına asker çıkararak ilerlemeye başladı. Bu nedenle Anafartalar bölgesi oldukça hassas bir bölge oldu. Yıldırım Ordular Grubu Komutanı Liman von Sanders tarafından “Anafartalar Grup Komutanlığı” görevine 8 Ağustos 1915 günü Mustafa Kemal Paşa getirildi. 9 Ağustos 1915 günü ani bir saldırı düzenleyen Mustafa Kemal Paşa, düşmanları tekrar çıkarma yaptıkları kıyılara kadar itti. Aynı günün akşamı Conkbayırı bölgesine geçen Mustafa Kemal buradaki kuvvetleri ile beraber 10 Ağustos 1915’te tekrar taarruza geçti. Böylece düşmanın ilerlemesi durdurulmuş ve Anafartalar bölgesine hakim olunmuştu. Bu muharebeler esnasında gösterdiği kahramanlık, azim ve yüksek kumanda kudreti, kendisine memleket içinde ve dışında büyük bir ün sağlamış, artık “Anafartalar Kahramanı” olarak anılmaya başlanmıştı.

Aylarca süren çıkarma ve savaşlar sonucu ilerleme kaydedemeyen İngilizler nihayet 1915 yılı Aralık ayı sonunda müttefikleriyle beraber Çanakkale’den çekildiler. Mustafa Kemal Paşa 10 Aralık 1915’te Anafartalar Grup Komutanlığı’nı Fevzi Çakmak Paşa’ya bırakarak izinli olarak buradan ayrıldı ve İstanbul’a döndü.

Mustafa Kemal, 27 Ocak 1916’da karargahı Edirne’de bulunan 16ncı Kolordu Komutanlığı’na atandı. Bir süre sonra bu Kolordu’nun aynı isimle Diyarbakır’da kurulması üzerine Kolordu Komutanı olarak 11 Mart 1916’da Diyarbakır-Bitlis-Muş Cephesine tayin edildi.1 Nisan 1916 günü Generalliğe yükseltildi. Diyarbakır’a gelişinden kısa bir süre sonra 3 Ağustos 1916’da emrindeki kuvvetlerle Bitlis ve Muş yönünde taarruza geçildi. Yapılan şiddetli çarpışmalardan sonra 8 Ağustos’ta Muş ve Bitlis kuvvetlerimiz tarafından ele geçirildi. Tekrar Rusların eline düşen Muş’u Mustafa Kemal Paşa, 2 nci Ordu Komutanlığı sırasında 14 Mayıs 1917’de ikinci defa Rusların elinden kurtardı.

Mustafa Kemal Paşa 1916’da -Ahmet İzzet Paşa’nın izinli olarak bir süre İstanbul’a gitmesi üzerine- vekâleten 2 nci Ordu Komutanlığğı’na tayin edildi. Karargahı Diyarbakır’da olan bu ordunun Kurmay Başkanı Albay İsmet (İnönü) Bey’di. Mustafa Kemal Paşa, 14 şubat 1917’de Hicaz Kuvve-i Seferiyesi Komutanlığı’na atanması üzerine Şam’a giderek Sina Cephesi’ni teftiş etti ise de 5 Mart 1917’de Diyarbakır’da 2 nci Ordu’ya vekâleten komutan atandı. Tekrar Diyarbakır’a dönen Mustafa Kemal Paşa, 16 Mart 1917’de asaleten 2. Ordu Komutanlığına getirildi. Fakat bu görevde çok kalmayarak 5 Temmuz 1917 tarihinde Yıldırım Orduları Grup Kumandanlığı’na bağlı olarak Halep’te kurulması kararlaştırılan 7. Ordu’nun başına getirildi. Bu cephenin komutanlığı Falkenhayn adlı bir Alman generaline verilmişti. Mustafa Kemal Paşa, 15 Ağustos 1917’de Halep’e gelerek göreve başladı. Fakat bir süre sonra general Falkenhayn ile aralarında askeri görüşler ve uygulanacak harekat bakımından anlaşmazlık çıktı; bu anlaşmazlık sonucu Mustafa Kemal Paşa, 1917 Ekim başlarında istifa mecburiyetinde kalmıştır. İstanbul’a dönen Mustafa Kemal Paşa 7 Kasım 1917’de Genel Karargah’ta görevlendirildi. Ancak kısa bir süre sonra Veliaht Vahdettin’in maiyetinde Alman Umumî Karargahını ve Alman Cephelerini ziyaret etmek üzere Almanya seyahatine iştirak etti. 15 Aralık 1917ğ4 Ocak 1918 tarihleri arasını kapsayan bu seyahat esnasında Mustafa Kemal Alman askerî çevreleriyle tanınmış ve devrin tanınmış komutanlarıyla görüşmüştür. Mustafa Kemal Paşa 20 gün süren Almanya seyahatinden İstanbul’a döndükten bir süre sonra böbrek rahatsızlığı sebebiyle Viyana ve Karlsbad’a giderek tedavi gördü.

Mustafa Kemal 4 Ağustos’ta tedavisini tamamladıktan sonra İstanbul’a dönmüş ve Osmanlı Devleti’nin tahtına geçen Vahdettin tarafından, 7 Ağustos 1918’de Yıldırım Orduları Grup Kumandanlığı bünyesindeki 7. Ordu’ya yeniden Komutan olmuştur. 15 ağustos 1918’de Halep’e gelen Mustafa Kemal Paşa, bu cephede İngilizlere karşı başarılı savaşlar yaptı. Mustafa Kemal’in maharet ve dirayeti sayesinde bu cephedeki kuvvetlerimizin büyük bir kısmı dağılmadan ve fazla zayiat vermeden Halep’e kadar geri çekilmeyi başarabilmişti. I. Dünya Savaşı’nın Almanya ve müttefiklerinin aleyhine gelişmeye başlamıştı. Nitekim Bulgaristan savaştan çekilmiş, 4 Ekim 1918 tarihinde de Almanya mütareke istemişti. İstanbul’da da Talat Paşa başkanlığındaki hükümet istifa etmiş, yeni hükümeti Ahmet İzzet Paşa kurmuştu. Yeni hükümet 30 Ekim 1918’de mütareke isteyerek Mondros Mütarekesi’ni imzalamış ve savaştan çekilmişti.

Mondros Mütarekesi’nin imza edildiği gün Yıldırım Ordu Grup Komutanlığına getirilen Mustafa Kemal’in artık yapacağı bir şey kalmamıştı, 7 Kasım 1918 günü Yıldırım Ordu Grubu Kumandanlığı’nın kaldırılması üzerine Adana’dan hareketle 13 Kasım 1918’de İstanbul’a dönmüştü. Artık o Harbiye Nezareti emrine verilmiş bir ordu komutanı idi.


Mustafa Kemal Paşa'nın İstanbul'daki Faaliyetleri
Mustafa Kemal Paşa İtilâf Donanmasının İstanbul’a demirlediği 13 Kasım 1918 günü şehre geldiğinde, Tevfik Paşa Hükümeti kurulmuş ancak meclisten henüz güvenoyu almamıştı. Ahmet İzzet Paşa’nın kuracağı yeni bir hükümetle çok işler yapılabileceğini düşünen Mustafa Kemal Paşa, hemen Sadaret Konağına giderek Ahmet İzzet Paşa ile görüşmüştü. Bu görüşmede; yeni Sadrazam Tevfik Paşa’nın meclisten güven oyu almaması için çalışılması ve Ahmet İzzet Paşa’nın yeniden Sadrazamlığa getirilmesi kararlaştırılmıştı. Bu kararın alındığı günlerde Mustafa Kemal Paşa, Vahdettin’le ilk görüşmesini yapmıştı. Bu görüşmede Ahmet İzzet Paşa’nın yeniden işbaşına getirilmesi de görüşülmüştü.

Mustafa Kemal Paşa, bir taraftan Vahdettin’i Ahmet İzzet Paşa başkanlığındaki bir hükümeti iş başına getirmeye çalışırken, diğer taraftan Tevfik Paşa Hükümeti’nin de meclisten güvenoyu almaması için yoğun bir çaba sarfediyordu. Bu amaçla Fındıklı’daki meclise giden Mustafa Kemal Paşa, bazı milletvekillerini ikna ettiyse de, yapılan oylamada Tevfik Paşa Hükümeti Meclisten güvenoyu almıştı. Bu oylamadan sonra Mustafa Kemal Paşa, 29 Kasım’da Vahdettin’le ikinci görüşmesini yapmıştı.

Mustafa Kemal Paşa’nın İstanbul’da bulunduğu bu günlerde Padişah Vahdettin’le üçüncü bir görüşmesi olmuştur. Bu görüşmede Vahdettin, Mustafa Kemal’e Ordu içinde kendisine karşı bir grubun varlığından bahsetmiş ve hayatına kastedecekleri endişesinde olduğuğnu söyleyerek, bu konuda ondan destek istemişti. Padişahın kendisinden ısrarla güvence istemesinin nedenini anlamayan Mustafa Kemalde “İstanbul’a yeni geldiğini, ordu komutan ve subaylarının zat-ı şahane ile karşı karşıya olması için bir sebep bulunmadığını, bir kötülük beklememesini” söylemişse de Vahdettin “Yalnız bugünden bahsetmiyorum, bugünden ve yarından” demiş ve “siz akıllı bir kumandansınız, arkadaşlarınızı tenvir ve teskin edeceğinizden eminim” sözleriyle konuşmasını tamamlamıştı.

Meclis-i Mebusanı kapatmayı düşünen Padişahın, Mustafa Kemal Paşa’nın aracılığı ile ordunun nabzını tutmayı amaçlamıştı. Nitekim “zorunlu siyasi sebeplerden” şekliyle başlayan iradesiyle Vahdettin 21 Aralık 1918’de Meclis-i Mebusanı kapatmıştı.

İstanbul’da bir çok İttihatçı devlet adamı, asker ve aydınların tutuklandığı Ocak 1919 başlarında, Vahdettin’in kendilerini oyalamaktan başka bir iş yapmadığını düşünen Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşlarının, “milliyetçi-vatansever“ kişilerden oluşan bir hükümetin işbaşına gelmesi için, zorla iktidara gelmenin yollarını düşünmeye başladılar; ancak bu gerçekleşmedi.

Bu arada 4 Mart’ta Damat Ferit Paşa ilk kabinesini kurdu. Yeni kabine İtilâf devletlerine yaranmak için eski İttihatçı lider ve aydınları tutuklamaya başladı. Tutuklananlar arasında “Mustafa Kemal-Rauf-Fethi” üçlüsü olarak nitelendirilen vatansever-milliyetçi kadrodan Fethi Bey de bulunuyordu.

İstanbul’da iktidara gelme konusundaki tüm girişimleri Vahdettin ve onun hükümetlerince boşa çıkarılan Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları için Anadolu’ya geçerek saray, hükümet ve İtilâf Devletleri’nin ulaşamayacağı bir yerde vatan mücadelesine girişmekten başka bir çare kalmamıştı. Gerçekte Anadolu’da yapılacak bir millî mücadelenin temelleri 20 Aralık 1918’de Mustafa Kemal’le Ali Fuat Paşa’nın yaptıkları görüşmede atılmıştır. Bu görüşmede; “Ordunun terhisinin derhal durdurulması, silah, cephane ve teçhizatların düşmana verilmemesi, genç ve muktedir kumandanların kıtalar başında bulundurulması” gibi kararlar alınmıştı.

Mustafa Kemal Paşa, İstanbul’da kaldığı günlerde, siyasi faaliyetlerini daha rahat gerçekleştirebilmek amacıyla Şişli’de bir ev kiralamıştı. Mustafa Kemal Paşa’nın Şişli’deki evinde yapılan toplantılarda, sivil ve asker bir çok kişiyle görüşülerek Anadolu’ya geçecek kadronun belirlenmeye çalışıldığı görülmektedir. Mustafa Kemal’in de o günlerde Anadolu’ya geçmeyi düşündüğü ve bu konudaki kararını kesinleştirdiğini görüyoruz.

Bu arada Mustafa Kemal Paşa’nın İstanbul’daki faaliyetlerinin hükümet çevrelerinde ve hatta İngilizlerde rahatsızlık yaratacak ve onun İstanbul’dan uzaklaşması istenecektir. Bu nedenle 7 Şubat 1916’da İstanbul’a gelen General Allenby, 6ncı Ordu Komutanlığı görevinden alınan Ali İhsan Paşa’nın yerine Mustafa Kemal Paşa’nın atanmasını istemiştir. Mustafa Kemal Paşa, merkezi Nusaybin’de bulunan bu ordunun başına geçmesinin saf dışı ve sürgün edilmekten başka bir şey olmadığını kavrayarak görevi reddetmişti. Bunun üzerine yaveri ve arabası alınmıştı.

Mustafa Kemal Paşa, yine o günlerde Albay İsmet Bey’le (İnönü) Şişli’deki evinde yapmış olduğu bir görüşmede “...hiçbir sıfat ve selahiyet sahibi olmaksızın Anadolu’ya geçmek ve orada milleti uyandırarak kurtulma çarelerini aramak için en müsait mıntıka ve beni o mıntıkaya götürecek en kolay yol hangisidir” şeklinde konuşması, Anadolu’ya resmi veya resmi olmayan yollardan geçme kararını kesinleştirdiğini ortaya koymaktadır.

Şubat 1919 ortalarından itibaren Mustafa Kemal Paşa’nın Anadolu’daki ordu birliklerinin başına komutan olarak atanmış arkadaşlarıyla daha sık bir araya gelmeye çalıştığını ve onlara Anadolu’da takip edilecek hareket tarzı konusunda tavsiyelerde bulunduğunu görüyoruz. Nitekim merkezi Konya Ereğlisi’nde bulunan (sonra Ankara) 20. Kolordu Komutanlığı görevine gitmek üzere hazırlık yapan Ali Fuat Paşa ile yapmış olduğu bir görüşmede, O’na “Kolordusunun başında bulunmasını, etrafına emniyet vermesini ve halk ile yakından temas etmesini” tavsiye etmişti.

Rauf Bey’in de bulunduğu bir başka toplantıda ise kendisini bir görev ile tayin ettiremezse, Anadolu’da en güvendiği bir komutana katılacağını ve işe oradan başlayacağını söylemişti. Aynı toplantıda, resmi bir görevle Anadolu’ya geçme imkanı olmayan Rauf Bey, emekli olmaya karar vermiş ve 27 şubat’ta emekli olmuştur. Mustafa Kemal 11 Nisan’da, merkezi Erzurum’da bulunan 15 nci Kolordu Komutanlığına atanan Kazım Karabekir Paşa’yı kabul etmişti. Bu görüşmede Karabekir Paşa, Mustafa Kemal Paşa’nın bir an önce Anadolu’ya geçmesini beklediğini ifade etmiş, Mustafa Kemal de “iyi olayım gelmeye çalışırım” şeklinde bir cevap vermişti.

Mustafa Kemal Paşa, Anadolu’ya geçme konusundaki kararını kesinleştirdikten sonra, bu kararı ilk kez Albay İsmet Bey’e açıklamıştır.​
 

Bu konuyu görüntüleyen kullanıcılar

Geri
Üst Alt