Talebe
Yönetici
- Katılım
- 14 Şub 2021
- Mesajlar
- 4,103
- Tepkime puanı
- 12,826
- Puanları
- 113
- Meslek - Branş
- Öğretmen - Tarih
Talebe Hakkında ek bir bilgi sağlanmamış.
Yazarın son konuları
T.C. İnkılâp Tarihi ve Atatürkçülük Dersi, 6-7-8. Üniteler Sorularıdır
Türk - İslam Devletleri Konu Tarama Testleri
3.Ünite Orta Çağda Dünya Konu Tarama Soruları (9.Sınıflar)
İlk ve Orta Çağlarda Türk Dünyası Konu Tarama Soruları ve Cevapları
İslam Tarihi Konu Tarama Etkinliği
5.Ünite (Osmanlı Yükselme Dönemi) Tarama Etkinliği
10. Sınıflar ÖSYM Sınavlarında Çıkmış Sorular (2.3.4 Üniteler)
Tarih Dersi 10.Sınıflar 1.Ünite konu tarama soruları
Karma Sınava Hazırlık Ve Konu Tarama Soruları
Tarih Dersi 10. Sınıflar 2.Yazılı İçin Karma Tarama Soruları
Türk - İslam Devletleri Konu Tarama Testleri
3.Ünite Orta Çağda Dünya Konu Tarama Soruları (9.Sınıflar)
İlk ve Orta Çağlarda Türk Dünyası Konu Tarama Soruları ve Cevapları
İslam Tarihi Konu Tarama Etkinliği
5.Ünite (Osmanlı Yükselme Dönemi) Tarama Etkinliği
10. Sınıflar ÖSYM Sınavlarında Çıkmış Sorular (2.3.4 Üniteler)
Tarih Dersi 10.Sınıflar 1.Ünite konu tarama soruları
Karma Sınava Hazırlık Ve Konu Tarama Soruları
Tarih Dersi 10. Sınıflar 2.Yazılı İçin Karma Tarama Soruları
6.2. PADİŞAH, HANEDAN VE KANUNNAME-İ ALİ OSMAN
- Osmanlılarda devlet düzeni, otoritenin karar birliğine ve saltanatın dokunulmazlık inancına dayanırdı.
-Ülkenin ve devletin tek sahibi padişahtır.
-Osmanlı siyasi hayatında bütünlüğün ve istikrarın devam etmesi ancak bu prensibin korunmasıyla sağlanırdı.
-Mutlak otorite olan padişahı, mührünü verdiği vezîriâzam temsil ederdi.
-Divân-ı Hümâyun’da bulunan diğer vezirler ise danışman konumundaydı.
-Eski Türk devlet geleneğine göre ülke, hanedanın ortak malı kabul edilirdi.
-Bu anlayışı sürdüren Osmanlılarda da padişah, hanedanın erkek üyelerinden biri olmalıydı.
-Tahta geçiş konusunda kesin bir kural olmadığından hanedan üyeleri arasında taht mücadelesi yaşanabilirdi. -Devletin kurucusu, mülkün sahibi padişahtı.
- Padişah ölünce yaptığı bütün atamalar düşer ve padişahın tasarrufları geçerliliğini yitirirdi
-Osmanlı Devleti’nde merkezî otoritenin güçlendirilmesi ve istikrarın sağlanması için bazı uygulamalara gidilmiştir. -Bunlardan ilki, veraset sisteminde yapılan düzenlemelerdir.
-I. Murad Dönemi’nde kabul edilen “Devletin toprakları padişah ve oğullarınındır.” ilkesinin yerine Fatih Devri’nde “Devletin toprakları padişahındır.” anlayışı getirilmiştir.
-Merkezî otoritenin güçlendirilmesindeki bir diğer uygulama devletin bekası için padişahlara kendi kardeşlerini öldürme izninin verilmesidir.
-II. Mehmet’e kadar saltanat üzerinde hak iddia edenlerin meydana getirdiği karışıklıklar ve özellikle Fetret Devri’nde yaşanan taht mücadeleleri, devletin bütünlüğünü tehlikeye sokmuştur
-Mutlak otoritesini güçlendirmek isteyen Fatih, daha önce var olan kanunlarla kendisinin düzenlemiş olduğu kanunları birleştirerek “Kanunname-i Ali Osman”ı oluşturmuş ve padişaha, diğer şehzadeleri öldürme hak ve yetkisi verilmiştir.
- Böylece padişah, egemenliğin bölünmezliği ve devletin parçalanmazlığı anlayışını her şeyin üstünde tuttuğunu göstermiştir.
-Merkezî otoritenin güçlenmesi için yapılan bir diğer düzenleme ise padişahın, Divân-ı -Hümâyun’un başkanlığını vezîriâzama devretmesidir.
-Divân-ı Hümâyun toplantılarına 1475 yılına kadar padişahlar başkanlık etmiştir.
-Fatih’ten itibaren vezîriâzamlara geniş yetkiler verilmiş ve padişahın mutlak vekili olarak Divân-ı Hümâyun’a vezîriâzamlar başkanlık etmeye başlamıştır.
-Padişah ise Kubbealtı salonunun üstünde kafesle ayrılan bir bölümden dilerse toplantıları takip etmiştir.
-Bu uygulama ile Divân-ı Hümâyun bir karar organı olmaktan ziyade bir danışma kurulu hâline dönüşmüştür. -Merkezî otoriteyi güçlendirmek için yapılan bir başka düzenleme de haremden evlenme usulünün uygulanmasıdır. -Fatih’ten itibaren Osmanlı padişahları genellikle haremden evlenmiştir.
-Merkezî otoriteyi güçlü kılmak için yapılan diğer uygulama ise müsadere usulüdür.
-Haksız yollarla servet edinenleri cezalandırmak amacıyla devlet tarafından kişinin malına el konulması sistemi olan müsadere, Hunlardan beri Türk devlet geleneğinde uygulanmıştır.
-Osmanlı Devleti’nin kuruluş yıllarında sadece zimmetine mal geçirenlere ve isyancılara uygulanan bu sistem Fatih Sultan Mehmet Dönemi’nden itibaren bir gelenek hâline gelmiştir.
-Müsadere sistemi, kanuni sınırlamalarla kişisel mülk ve servetin veraset yoluyla ailelerin elinde toplanmasını engellemiştir.
-Böylece devşirmeler arasında aristokratik bir sınıf oluşmamıştır.
Siyasetnâmelerde Padişahların Vasıfları
-Siyasetnâme türündeki eserlerin çok eskilere giden bir geleneği vardır.
-Bu tür eserler hem devrin hükümdarlarına ve devletin ileri gelenlerine hem de daha sonra bu görevi üstleneceklere yol göstermek, tavsiyelerde bulunmak amacıyla kaleme alınmıştır.
-Eserlerde siyaset konularına değinildiği gibi devletin işleyişi, idare şekilleri ve devlet ileri gelenlerinin taşıması gereken özelliklere dair bilgilere de yer verilmiştir.
-Siyasetnâme veya nasihatnâme türündeki eserler, Osmanlı devlet yönetiminde de özellikle yöneticiler için çok önemli bir yere sahiptir.
-Siyasetnâmelere göre devlet idaresinde adalet anlayışı en başta gelen erdemdir.
-Osmanlı Devleti’nde ilk siyasetnâme Şeyhoğlu Mustafa tarafından kaleme alınan “Kenzü’l-Küberâ ve Mehekkü’l Ulemâ”dır.
-Sultan II. Murad’ın oğluna nasihatı “Nasihât-ı Sultân Murâd” padişahlar tarafından yazılan nasihatnâme geleneğine ait önemli örneklerden biridir.
-Osmanlı siyasetnâme geleneğine göre padişahta bulunması gereken vasıflardan bazıları şunlardır:
-Her konuda adil olmalıdır. İnsaflı, olgun, dürüst olmalı ayrıca yalan ve iftiradan sakınmalıdır. Vefakâr olmalı, verdiği sözü yerine getirmelidir. İffet, hikmet sahibi ve cesur olmalıdır.
-Yönetici ve diğer kadroları seçerken liyakati gözetmeli, tayin, terfi ve görevden alımlarda çok dikkatli davranmalıdır.
-Divan üyeleri, tecrübeli devlet adamları, din adamları, ilim adamları ve askerlerle fikir alışverişinde bulunmalıdır. -Verilen emirden sonra işin yapılıp yapılmadığını takip etmelidir.
-Devlet memurlarından ve halkın durumundan haberdar olmak için casuslar atamalıdır.
-Halkı aydınlatmak için gönderilen vaizlerin hurafelerle halkı kandırmamasına dikkat etmelidir. Halkın malını, ırzını korumalı ve vergiyi zamanında adilce almalıdır.
-Akrabaları ve adamları halka zulmetmemelidir.
-Kendisine emanet edilen devlet hazinesini boş yere harcamamalıdır.
-İhtiyaç yokken cami ve medrese inşa etmemeli, özellikle yolların bakımı, tamiri ve emniyetine dikkat etmelidir.
Şehzadelerin Eğitimi
-Padişahın erkek çocukları olan şehzadelerin doğum haberi bir hatt-ı hümâyunla vezîriâzama bildirilirdi.
-Devlet adamları padişahı tebrik eder ve hediyeler verirdi.
-Şehzade doğumları ülkede düzenlenen şenliklerle kutlanırdı.
-Şehzadelerin hizmetlerinin karşılanması için annesi tarafından “usta” denilen genç kızlar seçilirdi.
-Osmanlı Devleti, padişah adayı olması sebebiyle şehzadelerin eğitimine çok önem vermişti.
-Saray geleneğine göre dört yaşına gelen şehzade, haremdeki Şehzadegân Mektebinde ilk eğitimine başlardı. -“Bed-i Besmele Merasimi” denen ve bütün devlet adamlarının katıldığı büyük bir törende şehzadeye, konusu besmele öğretimi olan ilk dersi şeyhülislam verirdi.
-Şehzadeler eğitim hayatı boyunca Kur’an-ı Kerim, tarih, coğrafya, Arapça, Farsça dersler alır; ok ve yay yapmayı, güzel yazı yazmayı öğrenirdi.
-I.Murad Dönemi’nden itibaren ise şehzadeler on dört on beş yaşına geldiklerinde, sancakbeyi olarak görevlendirilmeye başlandı.
-Sancaklara vali olarak atanan şehzadelere “Çelebi Sultan” denirdi.
-Sancağa çıkma izni verilen şehzadeler, Şehzade Alayı denilen büyük bir törenle başkentten uğurlanırdı.
-Sancağa çıkan şehzadenin yanında “Lala” denilen tecrübeli bir devlet adamı bulunurdu.
-Şehzadelerin sancağa çıkmaları, devletin o bölgeye verdiği öneminde bir göstergesi olarak kabul edilirdi.
-Sancak gelirlerine sahip olan şehzadelerin masrafları da devlet hazinesine yük olmaktan çıkardı.
-Sancaklarda şehzadelerin başkanlık yaptığı, Divân-ı Hümâyun’un benzeri Şehzade Divanları vardır. Şehzade, sancağı yönetirken kendi Divanı’na gelen davalara bizzat bakmış ve devlet yönetimini uygulamalı olarak öğrenmiştir.
-Sancakta bulunan Tımarlı Sipahiler şehzadeye bağlıdır.
-Savaşlarda ordu komutanı olarak görev yapan şehzadeler olduğu gibi padişahın sefere çıktığı zamanlarda İstanbul’da taht kaymakamı olarak kalanlar da olmuştur.
-Sancağa çıkma usulüyle yetişen son padişah III. Mehmet’tir.
-XVII. yüzyıldan itibaren şehzadeler eğitimlerini sarayda almaya başlamış fakat bu durum, şehzadelerin devlet idaresinde tecrübesiz olmalarına neden olmuştur.
- Osmanlılarda devlet düzeni, otoritenin karar birliğine ve saltanatın dokunulmazlık inancına dayanırdı.
-Ülkenin ve devletin tek sahibi padişahtır.
-Osmanlı siyasi hayatında bütünlüğün ve istikrarın devam etmesi ancak bu prensibin korunmasıyla sağlanırdı.
-Mutlak otorite olan padişahı, mührünü verdiği vezîriâzam temsil ederdi.
-Divân-ı Hümâyun’da bulunan diğer vezirler ise danışman konumundaydı.
-Eski Türk devlet geleneğine göre ülke, hanedanın ortak malı kabul edilirdi.
-Bu anlayışı sürdüren Osmanlılarda da padişah, hanedanın erkek üyelerinden biri olmalıydı.
-Tahta geçiş konusunda kesin bir kural olmadığından hanedan üyeleri arasında taht mücadelesi yaşanabilirdi. -Devletin kurucusu, mülkün sahibi padişahtı.
- Padişah ölünce yaptığı bütün atamalar düşer ve padişahın tasarrufları geçerliliğini yitirirdi
-Osmanlı Devleti’nde merkezî otoritenin güçlendirilmesi ve istikrarın sağlanması için bazı uygulamalara gidilmiştir. -Bunlardan ilki, veraset sisteminde yapılan düzenlemelerdir.
-I. Murad Dönemi’nde kabul edilen “Devletin toprakları padişah ve oğullarınındır.” ilkesinin yerine Fatih Devri’nde “Devletin toprakları padişahındır.” anlayışı getirilmiştir.
-Merkezî otoritenin güçlendirilmesindeki bir diğer uygulama devletin bekası için padişahlara kendi kardeşlerini öldürme izninin verilmesidir.
-II. Mehmet’e kadar saltanat üzerinde hak iddia edenlerin meydana getirdiği karışıklıklar ve özellikle Fetret Devri’nde yaşanan taht mücadeleleri, devletin bütünlüğünü tehlikeye sokmuştur
-Mutlak otoritesini güçlendirmek isteyen Fatih, daha önce var olan kanunlarla kendisinin düzenlemiş olduğu kanunları birleştirerek “Kanunname-i Ali Osman”ı oluşturmuş ve padişaha, diğer şehzadeleri öldürme hak ve yetkisi verilmiştir.
- Böylece padişah, egemenliğin bölünmezliği ve devletin parçalanmazlığı anlayışını her şeyin üstünde tuttuğunu göstermiştir.
-Merkezî otoritenin güçlenmesi için yapılan bir diğer düzenleme ise padişahın, Divân-ı -Hümâyun’un başkanlığını vezîriâzama devretmesidir.
-Divân-ı Hümâyun toplantılarına 1475 yılına kadar padişahlar başkanlık etmiştir.
-Fatih’ten itibaren vezîriâzamlara geniş yetkiler verilmiş ve padişahın mutlak vekili olarak Divân-ı Hümâyun’a vezîriâzamlar başkanlık etmeye başlamıştır.
-Padişah ise Kubbealtı salonunun üstünde kafesle ayrılan bir bölümden dilerse toplantıları takip etmiştir.
-Bu uygulama ile Divân-ı Hümâyun bir karar organı olmaktan ziyade bir danışma kurulu hâline dönüşmüştür. -Merkezî otoriteyi güçlendirmek için yapılan bir başka düzenleme de haremden evlenme usulünün uygulanmasıdır. -Fatih’ten itibaren Osmanlı padişahları genellikle haremden evlenmiştir.
-Merkezî otoriteyi güçlü kılmak için yapılan diğer uygulama ise müsadere usulüdür.
-Haksız yollarla servet edinenleri cezalandırmak amacıyla devlet tarafından kişinin malına el konulması sistemi olan müsadere, Hunlardan beri Türk devlet geleneğinde uygulanmıştır.
-Osmanlı Devleti’nin kuruluş yıllarında sadece zimmetine mal geçirenlere ve isyancılara uygulanan bu sistem Fatih Sultan Mehmet Dönemi’nden itibaren bir gelenek hâline gelmiştir.
-Müsadere sistemi, kanuni sınırlamalarla kişisel mülk ve servetin veraset yoluyla ailelerin elinde toplanmasını engellemiştir.
-Böylece devşirmeler arasında aristokratik bir sınıf oluşmamıştır.
Siyasetnâmelerde Padişahların Vasıfları
-Siyasetnâme türündeki eserlerin çok eskilere giden bir geleneği vardır.
-Bu tür eserler hem devrin hükümdarlarına ve devletin ileri gelenlerine hem de daha sonra bu görevi üstleneceklere yol göstermek, tavsiyelerde bulunmak amacıyla kaleme alınmıştır.
-Eserlerde siyaset konularına değinildiği gibi devletin işleyişi, idare şekilleri ve devlet ileri gelenlerinin taşıması gereken özelliklere dair bilgilere de yer verilmiştir.
-Siyasetnâme veya nasihatnâme türündeki eserler, Osmanlı devlet yönetiminde de özellikle yöneticiler için çok önemli bir yere sahiptir.
-Siyasetnâmelere göre devlet idaresinde adalet anlayışı en başta gelen erdemdir.
-Osmanlı Devleti’nde ilk siyasetnâme Şeyhoğlu Mustafa tarafından kaleme alınan “Kenzü’l-Küberâ ve Mehekkü’l Ulemâ”dır.
-Sultan II. Murad’ın oğluna nasihatı “Nasihât-ı Sultân Murâd” padişahlar tarafından yazılan nasihatnâme geleneğine ait önemli örneklerden biridir.
-Osmanlı siyasetnâme geleneğine göre padişahta bulunması gereken vasıflardan bazıları şunlardır:
-Her konuda adil olmalıdır. İnsaflı, olgun, dürüst olmalı ayrıca yalan ve iftiradan sakınmalıdır. Vefakâr olmalı, verdiği sözü yerine getirmelidir. İffet, hikmet sahibi ve cesur olmalıdır.
-Yönetici ve diğer kadroları seçerken liyakati gözetmeli, tayin, terfi ve görevden alımlarda çok dikkatli davranmalıdır.
-Divan üyeleri, tecrübeli devlet adamları, din adamları, ilim adamları ve askerlerle fikir alışverişinde bulunmalıdır. -Verilen emirden sonra işin yapılıp yapılmadığını takip etmelidir.
-Devlet memurlarından ve halkın durumundan haberdar olmak için casuslar atamalıdır.
-Halkı aydınlatmak için gönderilen vaizlerin hurafelerle halkı kandırmamasına dikkat etmelidir. Halkın malını, ırzını korumalı ve vergiyi zamanında adilce almalıdır.
-Akrabaları ve adamları halka zulmetmemelidir.
-Kendisine emanet edilen devlet hazinesini boş yere harcamamalıdır.
-İhtiyaç yokken cami ve medrese inşa etmemeli, özellikle yolların bakımı, tamiri ve emniyetine dikkat etmelidir.
Şehzadelerin Eğitimi
-Padişahın erkek çocukları olan şehzadelerin doğum haberi bir hatt-ı hümâyunla vezîriâzama bildirilirdi.
-Devlet adamları padişahı tebrik eder ve hediyeler verirdi.
-Şehzade doğumları ülkede düzenlenen şenliklerle kutlanırdı.
-Şehzadelerin hizmetlerinin karşılanması için annesi tarafından “usta” denilen genç kızlar seçilirdi.
-Osmanlı Devleti, padişah adayı olması sebebiyle şehzadelerin eğitimine çok önem vermişti.
-Saray geleneğine göre dört yaşına gelen şehzade, haremdeki Şehzadegân Mektebinde ilk eğitimine başlardı. -“Bed-i Besmele Merasimi” denen ve bütün devlet adamlarının katıldığı büyük bir törende şehzadeye, konusu besmele öğretimi olan ilk dersi şeyhülislam verirdi.
-Şehzadeler eğitim hayatı boyunca Kur’an-ı Kerim, tarih, coğrafya, Arapça, Farsça dersler alır; ok ve yay yapmayı, güzel yazı yazmayı öğrenirdi.
-I.Murad Dönemi’nden itibaren ise şehzadeler on dört on beş yaşına geldiklerinde, sancakbeyi olarak görevlendirilmeye başlandı.
-Sancaklara vali olarak atanan şehzadelere “Çelebi Sultan” denirdi.
-Sancağa çıkma izni verilen şehzadeler, Şehzade Alayı denilen büyük bir törenle başkentten uğurlanırdı.
-Sancağa çıkan şehzadenin yanında “Lala” denilen tecrübeli bir devlet adamı bulunurdu.
-Şehzadelerin sancağa çıkmaları, devletin o bölgeye verdiği öneminde bir göstergesi olarak kabul edilirdi.
-Sancak gelirlerine sahip olan şehzadelerin masrafları da devlet hazinesine yük olmaktan çıkardı.
-Sancaklarda şehzadelerin başkanlık yaptığı, Divân-ı Hümâyun’un benzeri Şehzade Divanları vardır. Şehzade, sancağı yönetirken kendi Divanı’na gelen davalara bizzat bakmış ve devlet yönetimini uygulamalı olarak öğrenmiştir.
-Sancakta bulunan Tımarlı Sipahiler şehzadeye bağlıdır.
-Savaşlarda ordu komutanı olarak görev yapan şehzadeler olduğu gibi padişahın sefere çıktığı zamanlarda İstanbul’da taht kaymakamı olarak kalanlar da olmuştur.
-Sancağa çıkma usulüyle yetişen son padişah III. Mehmet’tir.
-XVII. yüzyıldan itibaren şehzadeler eğitimlerini sarayda almaya başlamış fakat bu durum, şehzadelerin devlet idaresinde tecrübesiz olmalarına neden olmuştur.
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
SON KONULAR