Osmanlı Devleti'nin imzaladığı antlaşmalar

AYESTEFANOS ANTLASMASI

1878'de imzalanan Ayastefanos Antlaşmasına göre;

- Osmanlı Devleti'ne bağlı bir Bulgaristan Prensliği kurulacak, Prensliğin sınırları Tuna'dan Ege'ye, Trakya'dan Arnavutluk'a uzanacaktı.

- Bosna-Hersek'e iç işlerinde bağımsızlık verilecek

- Sırbistan, Karadağ ve Romanya tam bağımsızlık kazanacak ve sınırları genişletilecek

- Kars, Ardahan, Batum ve Doğu Beyazıt Rusya'ya verilecek

- Teselya Yunanistan'a bırakılacak

- Girit ve Ermenistan'da ıslahat yapılacak

- Osmanlı Devleti Rusya'ya 30 bin ruble savaş tazminatı ödeyecekti.

Rusya'nın Osmanlı Devleti'ni Ayastefanos Antlaşmasıyla istediği gibi parçalamasını istemeyen Avrupalı Devletler bu antlaşmaya itiraz ettiler. Berlin'de toplanan konferanstan sonra yeni bir antlaşma imzalandı. Berlin Antlaşması ile:

- Ayastefanos Antlaşmasıyla kurulan Bulgaristan, üç kısma ayrıldı.

- Bosna-Hersek Osmanlı Devleti'ne ait kabul edilecek fakat Avusturya tarafından yönetilecekti.

- Karadağ, Sırbistan ve Romanya'nın bağımsızlığı devam edecek, fakat sınırları değiştirilecek

- Kars, Ardahan, Batum, Ruslarda kalacak, fakat Doğu Beyazıt Osmanlı Devleti'ne bırakılacak

- Teselya Bölgesi Yunanistan'a ait olacak

- Rumeli'de ve Anadolu'da Ermenilerin oturduğu bölgelerde ıslahatlar yapılacak

- Osmanlı Devleti, Rusya'ya 60 milyon ruble savaş tazminatı ödeyecekti.
 
BALTA LİMANI ANTLASMASI


1838'de Ingiltere, daha sonra diger Avrupa devletleri ile Balta limaninda yapilan ticâret andlasmalari.

Osmanli Devleti'nde ekonomik faaliyet genis ölçüde devletin kontrolü altinda cereyan etmekteydi. Yaygin bir iktisadî faaliyet olan tarim, devlete ait topraklarin isletilmesi esâsina dayaniyordu. Buna bagli olarak kurulan timar sistemi, Osmanli zirâat ekonomisinin temelini teskil etmekteydi. Sanayi üretimi ise devlet kontrolündeki ahilik müessesesi içinde yürütülüyordu. Kapali bir iktisat sistemi olan ahîlik, üyelerine çalisma zevki, meslek disiplini, dürüstlük, kanaatkârlik gibi saglam ahlâk kurallarini asiliyor, meslek itibârini korudugu gibi, standartlari ayakta tutarak, haksiz rekabetleri önlüyordu. Hükümetin müdâhalesi ahiligin iç islerine kadar gitmez, yalnizca ahilige bagli subelerin îmâl ettikleri mallarin kalite, mikdâr ve fiyatlarinda olurdu. Böylece ahîlik sistemi, ham maddelerin arz ve talebini tanzim eden bir mekanizma olarak islerdi. 17. ve 18. yüzyillarda pamuk, ipek, kereste ve demir gibi maddeler ulasim güçlükleri ve üretimdeki yetersizlikler dolayisiyla piyasaya her zaman yeterli mikdârda yâni bütün talebi karsilayacak ölçüde sevk edilemezdi. Bu bakimdan ham maddelerin, ahilige mensûb ustalarin eline normal fiyatlar üzerinden ve onlardan hiç birini issiz birakmiyacak sekilde dagitilmasi büyük bir ehemmiyet arz ederdi. Bâzi maddelere sik sik konan ihraç yasaklari veya bu maddelerin stokçular tarafindan satin alinmasini önleyen tedbirler bu cümledendi.

Bu arada 1820'lerin basinda Ingiltere, sanayi inkilâbini tamamlamis ve Napolyon savaslari sonunda da Fransa'yi yenerek rakipsiz duruma gelmisti. Dünyâ pazarlarinda ingiltere sanayii ile rekabet edebilecek bir ülke yoktu. Sanayi inkilâbini henüz tamamlamamis olan diger Avrupa ülkeleri korumaci tedbirlerle Ingiltere'nin kendi pazarlarina girmelerini önlüyorlardi. Bu durumda Ingiltere ticâret ve sanayi sermâyesi için yapilacak tek sey kaliyordu. O da, Avrupa disindaki ülkelerin pazarlarini ve ham maddelerini ticârete açmak. Nitekim onlar bu gaye ile 1820' lerden 1840'lara kadar Latin Amerika'dan Çin'e kadar pek çok bölgede, ya anlasmak suretiyle veyahut silâh zoruyla, pek çok ticâret andlasmasi imzaladilar.

Avrupa'da sanayi inkilâbinin neticesi olarak daha fazla hammaddeye ihtiyâç duyulmaya baslanmasi üzerine, Osmanli hükümeti de 1826'dan itibaren, ham maddesini disariya çikararak esnafin issiz kalmasini önlemek maksâdiyle bir nevi himaye sistemi olan yed-i vâhid (tekel) usûlünü uygulamaya koydu. Sistemin ayrica yeni kurulmus olan Asâkir-i Mansûre-i Muhammediyye ordusuna kaynak bulmak ve üreticinin mahsûlünü ucuza satarak aldanmasini önlemek gibi gayeleri de bulunuyordu. Yed-i vâhid uygulamasi özellikle Ingiliz tüccarlarini son derece rahatsiz ediyordu. Nitekim Ingiliz sefiri Ponsenby, yed-i vâhid usûlü ile ticâret serbestisine konmus engellere siddetle çatmakta; "Türkiye'de mahsûl yetistirenler, bunlarin fiyatlarini tesbit etmekte yegâne hâkim olan imtiyazli kimselere satmak mecburiyetinde kaldikça, Türk sanâyiinin gerilige mahkûm kalacagini iddia etmekte idi. Kisaca yed-i vâhid usûlü, Ingiltere'nin Osmanli Devleti'ni gönlünce sömürmesini engellemekteydi.

Bu sebeple Ingilizler, Osmanli ticâretinde kendilerine ters düsen hükümlerin kaldirilmasi için 1833' den itibaren ünlü hâriciye nazirlari Polmerston araciligiyla ugrasmaya basladilar. 1836'daki muzakerelerde Osmanli hey'etine baskanlik eden gümrük emini Tâhir Efendi, eski düzenden mümkün oldugunca az tâviz vermeye çalismis ve Ingiliz isteklerine boyun egmemisti. Bu durumda Ingiliz diplomasisi Osmanli bürokrasisinin zayif ve bunalimli bir devresini kollamaya basladi. Nitekim bu firsat iki yönlü olarak Ingilizlerin karsisina çikti. 1837'de Londra büyük elçiliginden hâriciye nazirligina getirilen Mustafa Resîd Pasa, Ingilizlere yakin bir müzakereci idi. Londra büyükelçiliginde iken mason locasina kayitli olan Resîd Pasa, Osmanli Devleti'ni iktisâdi bakimdan çökertecek bir andlasmaya yanasmakta hiç tereddüt göstermedi. Bu sirada Mehmed Ali Pasa Misir'da Osmanli Devleti için büyük bir tehlike arz ediyordu. Resîd Pasa, Misir mes'elesinde Ingilizlerin yardimlarini te'min bahanesiyle Balta Limani'ndaki yalisinda dört gün süren ve çok gizli tutulan pazarliklar sonucunda, 16 Agustos 1838'de Osmanli-Ingiliz ticâret andlasmasini imzaladilar. Andlasma, 8 Ekim 1838'de kraliçe Victoria, bir ay sonra da Sultan Mahmûd tarafindan tasdîk olundu. Esas ve zeyl olmak üzere iki kisim hâlinde tanzim edilen andlasmanin birinci kismi (esas) iç ticârete ait maddeleri; zeyli meydana getiren ikinci kisim ise Ingiltere'den ithâl edilecek mallarla, transit esyalarin gümrüklendirilme sekillerini ihtiva ediyordu.

Andlasmanin zeyl kisminin ikinci maddesine göre zirâi mahsûller ile sâir esya üzerine konan yed-i vâhid yâni tekel usûlü tamamen kaldiriliyordu. Bu madde ile emperyalizmin önündeki engeller kaldirilarak iktisadî sistemimiz felce ugramis oluyordu. Ayrica iç ticâretin Osmanli vatandaslarina münhasir kalmasi da kaldirilip, istisnasiz bir sekilde Ingiliz tüccarlarina veriliyordu.

Andlasmanin diger önemli hükümlerine gelince; dördüncü madde ile, Britanya tebeasi, Osmanli memleketleri mahsûlü olan bütün maddeleri, istisnasiz olarak ihraç etme müsâadesine sâhib olacaklardi. Altinci madde ile transit resmi kaldirilmaktaydi. Yedinci madde ile, Ingiliz gemileriyle gelen Ingiliz emtiasi için bir defa gümrügü ödendikten sonra, ithalâtçi veya alici tarafindan nereye götürülürse götürülsün bir daha gümrük ödenmeyecekti. Andlasmanin bu hükümleri ile, Osmanli hazînesi, önemli bir gelir kaynagindan mahrum kaldi, önceden yabanci bir emtia bir eyâletten diger bir eyâlete geçerken ilâve gümrük ödemek zorunda bulundugundan, fiyati artarak rekabet gücünü kaybediyordu. Simdi ise Osmanli tüccari bir yerden bir yere bir mali götürüp, satarken y üzde 12 verg i verirken, Ingiliz tüccarlari ortaklari ve adamlari yüzde bes vergi ödeyecekti. Böylece Ingiliz tüccarlari Osmanli tüccarina karsi korunmus oluyordu. Bilâhare transitresminin devam etmesine karar verilmis ise de buna karsilik ithalât resimlerine yüzde ikiye varan bir indirime daha gidildi.

Bu arada andlasma hükümlerinin Misir, Afrika eyâletleri dâhil bütün Osmanli ülkelerinde ve her sinif halk tarafindan tatbik ve riâyet olunacagina dikkat çekildikten sonra, isteyen bütün dost devletlerede istisnasiz olarak andlasmanin tesmîl edilecegi taahhüd olunuyordu. Nitekim 19. yüzyilin ilk çeyregine kadar Osmanli dis ticâretinde birinci sirayi alan Fransa menfâatlerine halel gelecegini bilerek bu andlasma hükümlerine siddetle karsi çiktigi hâlde, çok geçmeden 25 Kasim 1838'de yukaridaki maddeye istinaden ayni hükümleri ihtiva eden bir andlasma imzaladi. Bunu, Avrupa'nin diger devletleri tâkib etmekte gecikmediler. 31 Ocak 1840'da Isveç ve Norveç, 2 Mart 1840'da Ispanya, 14 Mart 1840'da Hollanda. 30 Nisan 1840'da Belçika, 1 Mayis 1841'de Danimarka ve 20 Mart 1843'de Portekiz ile andlasmalar imzalandi.

Mustafa Resid Pasa'nin faaliyetleri sonucu 1838'de önce Ingiltere ve sonraki yillarda diger Avrupa devletleriyle imzalanan bu ticarî andlasmalar esnafi ve tüccarlarimizi usakliga, devletimizi de borç batakligina düsürmekten öte bir ise yaramamistir. Nitekim andlasmanin imzalanmasindan sonra Avusturya basbakani; "iste Osmanli simdi bitti" derken, Osmanli'ya büyük bir darbenin vuruldugunu daha isin basinda söylemekten kendini alamamistir. Aradan yirmi yil geçtikten sonra, 1858'de andlasmanin te'sirlerini anlatan Ingiliz Edvvard Michelson ise; "Yabanci ülkelerde büyük ünü olan Türk sanayiinin bir çok kollari simdi tamamen yok olmustur. Bunlar arasinda pamuk sanayii basda gelir ki, bunlar tamâmiyle Ingiliz sanayii tarafindan saglanmaktadir Sam'in çelik biçaklari; Kibris' in sekeri, Iznik'in çini, Teselya'nin iplik boya sanayii hep yok olmustur. Bütün bu sanayii kollarinin bugün Türk topraklarinda artik izi bile kalmamistir" derken, Türk sanayiinin düstügü aci durumu dile getirmistir. Bu ticâret andlasmalari, devlet hazînesini önemli masraflari karsilayamaz hâle getirdi ve Avrupa'dan borç alma yolu açildi. Böylece disa bagimlilik devri baslamis oldu.

Gerçekten de sultan Abdülazîz 1861'de tahta çikarken, 1838 ticarî andlasmalarinin bir neticesi olarak, dis ticâretin yaninda iç ticâret de yabancilarin eline geçmis, büyük çapta mâlî ve iktisadî çöküntü içerisinde bulunan bir devletle karsilasmis idi.
 
BERLİN ANTLAŞMASI


Osmanli târihinde Doksanüç harbi diye bilinen Osmanli-Rus harbinden sonra, 13Temmuz 1878'de, Osmanli Devleti'yle; Rusya, Almanya, Avusturya, Macaristan, ingiltere ve Fransa arasinda Berlin'de imzalanan andlasma.

Sultan ikinci Abdülhamîd Han'in pâdisâh olmasindan sonra kabul edilen Kânûn-i esâsi'ye göre kurulan Meclis-i meb'ûsân; Rusya'nin 24 Nisan 1877'de Osmanli Devletl'ne karsi harb îlâniyla ilgili notasina, Abdülhamîd Han'in karsi çikma gayretlerine bakmayarak harb ilaniyla karsilik verdi. Osmanli ordusunun çesitli cephelerde kahramanca çarpismasina ragmen, harb maglûbiyetle bitti. Rus kuvvetleri Dogu Anadolu'da Erzurum; Rumeli'de ise Edirne'ye kadar ilerlediler. Edirne'nin teslimi ile istanbul yolu Ruslara tamamen açilmis olacakti. Bundan sonraki Rus ilerleyisi karsisinda istanbul'un bile tehlikeye düsecegini gören sultan ikinci Abdülhamîd Han, 9 Ocak 1878'de mütâreke (ateskes) yapilmasi için Rus ordulari baskumandani Grandük Nikola'ya müracaat etti. Mütâreke istegini telgrafla bildirdikten sonra, onunla bu hususda temaslarda bulunmak üzere murahhas olarak hariciye naziri Server Pasa'yi ve hazîne-i nassa nâziri müsir Nâmik Pasa'yi. yanlarinda da askeri müsavir olarak ferik Necib, mîrliva Osman Pasa ve kaymakam Agâh Bey'i gönderdi. 19 Ocak 1878'de bu hey'et Kizanlik'a ulastigi hâlde, Grandük Nlkola, Edirne'nin tesliminden evvel görüsmeye yanasmadi. Bu müddet zarfinda sultan Abdülhamîd Han, Rus carina ve arabuluculuk yapmasi için ingiltere kraliçesi Victoria'ya (Viktorya'ya) müracaat etti. Ruslarin bogazlara hâkim olmasini ingiltere'nin Akdeniz'deki nüfuzu için tehlikeli gören kraliçe Victoria, sulh için arabuluculugu kabul ederek çara müracaat etti. Bunun üzerine Grandük Nikola sulh esaslarinin da imza edilmesi sartiyla mütârekeyi kabul etti.

Rusya'nin, Osmanli Devleti üzerinde hâkim bir duruma gelmesi, Avrupa devletlerini, bilhassa ingiltere'yi harekete geçirdi. Ruslarin istanbul'u isgal etmek kararinda olduklari söylentisi yayildi. Evvelâ, Avusturya harekete geçerek, iki devlet arasinda yapilacak baris andlasmasinin, yürürlükteki andlasmalara uygun olmasini saglamak için Viyana'da bir meclisin toplanmasini istedi, ingiltere ise, bogaz disinda durmakta olan donanmasini Çanakkale bogazindan geçirerek Marmara denizine girdi.

Bu sirada Rus ordulari baskumandani Grandük Nikola, mütâreke için su agir sartlari ileri sürdü:

1-Bulgaristan'a muhtariyet verilecek.

2-Karadag'in istiklâli kabul edilecek ve son harplerde elde ettigi topraklar kendisine verilmek suretiyle hudut tesbit edilecek.

3-Romanya ve Sirbistan'in istiklâlleri tasdîk olunacak ve her iki devlete arazi verilip hudutlari tesbit edilecek.

4-Bosna-Hersek'e muhtariyet verilecek.

5-Rusya' ya, nakit veya arazi terki suretiyle harb tazminati verilecek.

6-Bogazlarda Rus haklarinin korunmasi, Pâdisâh ile Çar arasinda yapilacak müzâkere ile kararlastirilacakti.

Bu esaslarin kabulünden baska, baris esaslarinin vasitasiz olarak Ruslarla müzâkere edilmesi için bir Osmanli murahhas hey'eti Odesa'ya veya Sivastopol'e gidecekti.

Mütâreke sartlari kabul edilince harb harekâti durdurulacak, te'minât olarak; Vidin, Rusçuk, Silistre ve Erzurum kaleleri Türkler tarafindan bosaltilacak, müzâkereler devam ettigi müddetçe bu kalelere Rus askerleri yerlestirilecekti.

Türk murahhas hey'eti, bu agir sartlari ilk önce kabul etmeyerek, hafifletmek ve degistirmek için çok ugrasti. Fakat Ruslar, sarttan kabul edilmedigi takdirde, istanbul üzerine yürüyeceklerini kesin bir dille bildirince, 31 Ocak 1878'de mütâreke ve baris esaslari andlasmasi Edirne'de imzalandi.
 
BUCAŞ ANTLAŞMASI

Hotin antlaşmasından sonra, Lehistan ve Osmanlı Devleti arasında elli yıl süren bir barış süreci yaşanmıştı. Osmanlı himayesindeki Ukrayna Kazaklarına saldıran Lehliler, barışı bozdular. Sultan Dördüncü Mehmed ve Köprülü Fazıl Ahmed Paşa, Ukrayna kazaklarının yardım istemesi üzerine, Lehistan seferine çıktılar. Osmanlı ordusunun ard arda kazandığı başarılardan sonra, Lehistan barış istedi. İmzalanan Bucaş antlaşmasıyla (18 Ekim 1672), Podolya Osmanlılara geçti. Lehistan Kırım Hanına vergi ödemeye devam edecekti. Ayrıca Lehistan her yıl Osmanlı Devleti'ne 22.000 altın ödemeyi kabul ediyordu.

Lehistan meclisinin, bu antlaşmadaki para maddesini kabul etmemesi üzerine, 4 yıl süren İkinci Lehistan seferine çıkıldı. Bazı kalelerin fethedilmesi üzerine, Lehistan elçisi, Podolya ve Ukrayna'nın iadesi şartıyla antlaşma istediyse de bu kabul edilmedi. Bu arada Köprülü Fazıl Ahmed Paşa'nın hastalanması üzerine, 1675 yılında Lehistan serdarlığına İbrahim Paşa tayin edildi. Sultan Dördüncü Mehmed, Köprülü Fazıl Ahmed Paşa ile birlikte Edirne'ye döndü.

İbrahim Paşa, kısa sürede 48 kale ve palangayı fethedince, Lehistan tekrar antlaşma istedi. 27 Ekim 1676'da Zarawno'da imzalanan antlaşma ile 22.000 altından vazgeçilmek şartıyla, daha önce Köprülü Fazıl Ahmed Paşa tarafından imzalan Buçaş antlaşmasının maddeleri aynen kabul edildi. Sadrazam Köprülü Fazıl Ahmed Paşa antlaşmanın imzalandığı haberini aldıktan bir süre sonra 3 Kasım 1676 tarihinde vefat etti.
 
BÜKREŞ ANTLAŞMASI

Osmanli Devleti ile Rus Çarligi arasinda yapilan bir andlasma. 28Mayis 1812 senesinde Bükres'te imzalandi. On sekizinci asrin sonlarinda Fransa krali Napolyon Ponapart Misir'i isgal etmisti. Rusya, Fransizlari Mora'nin batisindaki adalardan; ingiltere de Misir'dan çikarmak için Osmanli Devleti ile anlastilar. Bundan sonra Osmanli ve ingiliz donanmalari Misir kiyilarini kusatti. Osmanli-Rus kuvvetleri de Mora' nin batisindaki adalarda Fransizlara karsi çarpisti. Neticede bu bölgede Rusya'nin nezâreti altinda Osmanli Devleti'ne bagli yedi Ada Cumhuriyeti kuruldu Fransizlar, Osmanli-Rus-lngiliz ittifaki karsisinda Misir'dan çekildi. 1802'de Osmanli-Fransiz sulhu gerçeklesti. Osmanli-Rus-ingiliz ittifaki, Fransizlarin Misir' dan çekilmesinden sonra da devam etti. Ancak Rusya bastan beri devam ettigi üzere Osmanli Devleti aleyhindeki düsmanca siyasetini degistirmedi. Bu sirada Osmanli Devleti 1804'de ortaya çikan Sirp isyanini bastirmakla mesgul idi. Rusya ise Sirbistan'in Eflak-Bogdan gibi imtiyazli bir beylik haline gelmesini istiyordu.

Eflak ve Bogdan beyleri de Rusya ile isbirligi yapmislardi. Bu hareketleri üzerine Osmanli Devleti Eflak ve Bogdan beylerini azledip vazifeden uzaklastirdi. Yerlerine baska beyler tâyin edildi. Bogazlari da Rus donanmasina kapatti. Bu hâdiseler üzerine Rusya, Osmanli Devleti'ne karsi 1806 senesinde savas açti. Osmanlilarin Rusya ile savasa girmesini istemeyen ingiltere, azledilen Eflak-Bogdan beylerinin yerlerine iadesini ve bogazlarin Rus donanmasina açilmasini istedi. Bu teklif kabul edilmezse, ingiliz donanmasinin Çanakkale'ye gönderilecegi tehdidinde bulundu. Osmanli Devleti, Rus ve ingiliz tehdîdlerine aldirmadi. Rusya'ya karsi savas îlân etti ve Tuna boylarina ordu gönderdi. Neticede Ruslarla yapilan savasta, Ruslar; Hotin, Bender, Kili ve Akkerman kalelerini aldilar, fakat Bükres civarinda Osmanli kuvvetlerine yenildiler, ismail kalesi önünde de bozguna ugradilar. Fakat bu sirada ingiliz donanmasi Çanakkale bogazini geçerek istanbul önlerine geldi, ingilizler bir elçi ile tekliflerinin kabul edilmesini istediler, ingilizlerin bu isteklerine red cevâbi verilip, hemen savunma hazirliklarina baslandi, istanbul sahillerine binden fazla top yerlestirildi. Diger taraftan da, Çanakkale bogazinin tahkimatina baslandi, ingiliz donanmasi kumandani hiç bir sey yapamayacagini anlayinca, önce adalara çekildi sonra da büyük sikintilarla 1807'de Çanakkale bogazindan çikip gitti, ingilizler bu basarisizligin acisini Misir'dan çikarmak istediler, iskenderiye ve Rosetta'yi isgal ettiler. Ancak Kavalali Mehmed Ali Pasa'nin sert taarruzlari karsisinda tutunamayip Misir'i terketmek zorunda kaldilar. Bu hâdise üzerine Osmanli Devleti, ingiltere' ye savas ilân etti. Diger taraftan Osmanli Devleti ile Rusya arasinda Tuna boylarinda siddetli bir savas sürüyordu.

Sadrâzam Aga ibrahim Pasa kumandasindaki Osmanli ordusu Silistre'de, Rusçuk ayani Alemdar Mustafa Pasa da Rusçuk cephesinde savasiyordu. Bu sirada istanbul'da Kabakçi Mustafa isyani çikti. Sultan üçüncü Selîm Han tahttan indirilerek 1807'de dördüncü Mustafa Han pâdisâh îlân edildi. Hâdise Tuna boylarinda Ruslara karsi savasan yeniçeri askerleri tarafindan duyulunca orduda isyan basladi. Sadrâzam Aga ibrahim Pasa'yi da ordudan uzaklastirdilar. Neticede Osmanli ordusu dagildi. Rusya için istanbul yolu açilmis, önünde bir engel kalmamisti. Bu sirada Napolyon, 1806'da Yena'da Prusya'yi yendikten sonra Rusya tarafina girmis, Eylau ve Friedland savaslarinda bu devleti yendikten sonra çar birinci Aleksandr ile Tilsit'te bir andlasma imzalamisti. Bu andlasmanin maddelerinden biri de Osmanli-Rus savasina derhâl son verilmesi ve mütâreke yapilmasi idi. Bu sebeble ateskes îlân edildi. Tilsit andlasmasi hükümlerine uyan Rusya, yedi adadan askerlerini çekti ve Fransizlar bu adalari isgal etti. isgalden sonra da adalarin Fransa'ya, Ragusa'nin da italya' ya baglandigi ilân edildi.. Bu hâdise, Tilsit andlasmasinda gizli maddelerin bulundugu ve Fransa' nin dostça davranmadigini ortaya çikariyordu. Rusya da, mütâreke sartlarina uymadi. Eflak ve Bogdan'dan askerlerini çekmedigi gibi yeni kuvvetler de gönderdi. Paris'teki Osmanli elçisi baris için Napolyon'a gönderildi ise de iyi netîce alinamadi. Fransa' nin Osmanli Devleti aleyhindeki emelleri, Osmanli Devleti'nin ingiltere ile ittifak yapmasina sebeb oldu. Rusya ise Eflak-Bogdan'i israrla istiyordu. Bu. sebeble Osmanli-Rus savasi yeniden basladi. Yapilan Silistre savasinda Ruslar yenildi ve Tuna' nin karsi kiyisina çekildiler. Ertesi sene tekrar kanli savaslar basladi. Bu durum karsisinda Ruslar, Fransizlarla aralarinin açik olmasi ve Napolyon'dan çekindikleri için, bu savastan acele bir netîce almak veya Osmanli Devleti ile baris yapmak istiyorlardi. Çünkü Ruslarin Fransizlarla savasa girmesi kaçinilmaz bir hâl almisti. Bunun farkina varan Rus çari birinci Aleksandr, Osmanliya önceden teklif etmis oldugu andlasmanin maddelerini hafifleterek andlasma istedi. Bu sirada Ruslara karsi savasan Osmanli sadrâzami, ordusunun daha fazla dayanamayacagini görerek baris teklifini kabul etti. Neticede 28 Mayis 1812'de Bükres'te andlasma imzalandi. Andlasma, Osmanli Devleti adina sadâret kethüdasi Seyyîd Mehmed Sa'îd Gâlib Efendi, Ibrahim Selîm Efendi, yeniçeri kâtibi Abdülhamîd Efendi ve Rusya adina da Andrey Italinsky, Ivan Sabaniyev ve Osip Fanton imzaladilar.

Bükres andlasmasinin maddeleri sunlardir:

1-Prut irmagi ve Tuna'nin sol sahili, Osmanli-Rus siniri olacaktir.

2-Tuna sularinda iki devletin ticâret gemileri dolasabilecek, Rus savas gemileri Kili bogazindan Prut irmaginin Tuna ile birlestigi yere kadar gidebilecektir.

3-Rusya; Eflak, Bogdan ve Tuna adalarini Osmanli Devleti' ne birakacaktir.

4-Osmanli Devleti iki sene müddetle Eflak-Bogdan halkindan vergi almayacaktir.

5-Rusya'ya birakilan topraklarin müslüman halki, isterlerse Osmanli topraklarina göç edebileceklerdir. Ayni hak. Osmanli topraklarinda kalan hiristiyanlar için de kabul edilmistir.

6-Sirbistan'daki kaleler ve mühimmat Osmanli Devleti'nin elinde bulunacak; Sirplar içislerini ve vergilerini kendileri düzenleyeceklerdir.

7-Anadolu tarafindaki sinirlar eskisi gibi kalacak ve Rusya isgal ettigi yerleri bosaltip Osmanli Devleti'ne geri verecektir.

Bükres andlasmasi neticesinde 1806'dan beri devam eden Osmanli-Rus savasi sona erdi. Rusya'nin Fransa tehlikesine karsi tedbir almak durumunda olmasi, Osmanli Devleti'nin daha fazla toprak kaybini önledi. Tuna'dan geçis hakki ve Baserabya'yi vermekle kurtulmus oldu. Rusya'nin Rumeli'deki Osmanli topraklari üzerinde nüfuzu artti. Sirplara içislerinde muhtariyet verilmesi, Balkanlarda kavmiyetçilik akimlarinin baslama sebeblerinden biri oldu. Osmanlinin dis siyâsetinde Avrupa devletlerinin te'sirleri daha çok görülmeye baslandi.
 
EDİRNE ANTLAŞMASI

Rusya, Sultan İkinci Mahmud'un Navarin'de Osmanlı donanmasının yakılması ile sonuçlanan olaylardan dolayı savaş tazminatı istemesi üzerine, Osmanlı Devleti'ne karşı savaş açtı.

Sultan İkinci Mahmud bu arada Yeniçeri Ocağı'nı kaldırmış, yerine Asakir-i Mansure-i Muhammediye isimli yeni bir askeri teşkilat kurmuştu. Teşkilatlanmasını henüz tamamlayamamış olan bu ordu Rus kuvvetleri karşısında önemli bir varlık gösteremedi. Eflak ve Boğdan'ı işgal eden Ruslar, Tuna'ya kadar indiler. Balkanları aşan Rusya, batıda Edirne, doğuda ise Erzurum'a kadar ilerledi. Bu gelişmeler üzerine Osmanlı Devleti barış istedi. Ruslarla yapılan Edirne Antlaşması sonunda, Yunanistan'a bağımsızlık verildi. Eflak, Boğdan ve Sırbistan'a imtiyazlar tanındı. Ruslar işgal ettikleri yerleri geri verdiler. Rus ticaret gemilerine boğazlarda geçiş hakkı tanındı. Osmanlı Devleti Rusya'ya savaş tazminatı ödemeyi kabul ettİ..
 
HÜNKAR İSKELESİ ANTLAŞMASI

8 Temmuz 1833'de Rusya ile Osmanli Devleti arasinda imzalanan andlasma.

Gerek Yunanistan, gerekse Arabistan yarimadasinda Osmanli Devletine büyük hizmetler yapmis olan Misir Valisi Mehmed Ali Pasa, kendisine verilen yanlis bir haber üzerine Osmanlilara karsi oglu Ibrahim Pasa' nin kumandasinda Suriye tarafina asker sevk etmisti. Üç gün süreyle yapilan muharebede Misir askeri çoklugu ve intizamli olmasi sebebi ile galip gelmis, hattâ Kütahya'ya kadar dayanmislardi. 14 Mayis 1833 de Osmanlilar ile Ibrahim Pasa arasinda Kütahya andlasmasi imzalandi. Fransizlar ve Ingilizler Müslümanlari birbirine düsürmek için Mehmed Ali Pasa'yi, Osmanlilar'a karsi kiskirtiyorlardi. Bu sebepten Sultan Ikinci Mahmud Han, Rusya ile Hünkar Iskelesi Andlasmasiyle ittifak akdine mecbur kaldi. Sultan Ikinci Mahmud Han'in mecburiyet sebebiyle yaptigi bu andlasmadan maksadi iyice bozulmus dejenere olmus olan Yeniçerileri intizamli hale getirmek ve kardes kani dökülmesine mani olmakti.

8 Temmuz 1833 de imzalanan andlasma 6 açik ve biri gizli 7 maddeden mütesekkil olup 8 sene için geçerli idi. Andlasmanin açik maddelerinde; iki devletin sadece savunma maksadiyla bu andlasmayi imzaladigi, herhangi bir savas vukuunda birbirlerine yardim edecekleri, yardimi istiyenin digerinin masraflarini karsilayacagi, sürenin 8 yili asmayacagi ve iki ay içinde onaylanmasi gibi hususlar bulunuyordu. Gizli maddede ise; Rusya bati ile savasa girdigi anda, Osmanlilarin bogazlari batililara kapatacagi hususu vardi. Avrupa devletleri andlasmaya büyük tepki gösterdiler. Zaten mecburiyetlerden dogan andlasma tatbik edilmedi.
 
İSTANBUL ANTLAŞMASI

I. Balkan Savaşı sonrasında Osmanlı Devleti ile Bulgaristan arasında imzalanan antlaşma. Bu antlaşma ile bugünkü Türkiye - Yunanistan - Bulgaristan sınırı çizilmiştir.

Osmanlı Devleti'nin I. Balkan svaaşından yenilgiyle çıkması sonucunda Osmanlı Devleti Trakya'yı ve Edirne'nin büyük bir bölümünü Bulgaristan'a bırakmak zorunda kalmıştır.

Osmanlı Devleti, II. Balkan Savaşı'nda (30 Haziran 1913) büyük kayıplar veren Bulgaristan'ın bu durumundan yararlanarak Edirne'yi geri aldı. İki cephede birden savaşan Bulgaristan bu durum karşısında ateşkes istedi ve iki devlet arasında İstanbul'da bir antlaşma imzalandı. Bu antlaşma ile Londra Antlaşması'nın Bulgaristan ve Osmanlı Devleti ile ilgili maddesi iptal edilmiş oldu.

İstanbul Antlaşması'na göre :

- Batı Trakya Bulgaristan'a verildi.

- Edirne Osmanlılar'a bırakıldı.

- Bulgaristan'da yaşayan Türkler'in dört yıl içinde Türkiye'ye göç etmelerine izin verildi. Kalanlara da her türlü mezhep ve din özgürlüğü tanındı.
 
KARLOFÇA ANTLAŞMASI

Sultan İkinci Mustafa döneminde Avusturya üzerine üç büyük sefer düzenlendi. Ancak 11 Eylül 1697'de uğranılan Sente mağlubiyeti ile Osmanlı Devleti bir anda savunmasız kaldı. Bu arada Venedikliler Mora ve Dalmaçya'ya, Lehistan ise Boğdan'a saldırdı. Aynı dönemde Rusya'nın başına Deli Petro geçmişti. Deli Petro ordusunu modernize etmiş, boğazlardan Akdeniz'e inme ve Karadeniz'e egemen olma çabalarına girişmişti. 1695'deki saldırıda başarısız olmuş, fakat bir yıl sonra Azak Kalesini ele geçirmişti (6 Ağustos 1696).

Uzun süren savaşlar sonunda Osmanlı Devleti yorgun düşmüştü. Özellikle İngiliz hükümetinin araya girmesi sonucu, Sultan İkinci Mustafa barışa razı oldu. İmzalanan Karlofça Antlaşmasıyla Banat ve Temeşvar hariç, bütün Macaristan ve Erdel Beyliği Avusturya'ya, Ukrayna ve Podolya Lehistan'a, Mora ve Dalmaçya kıyıları Venediklilere bırakıldı (26 Ocak 1699). Karlofça Antlaşması Osmanlı Devleti'nin toprak kaybettiği ilk antlaşmadır. Bu tarihten sonra Osmanlı Devleti'nin gerileme dönemi başlar. Ayrıca bir yıl sonra Rusya ile de bir antlaşma yapıldı. 14 Temmuz 1700 tarihinde imzalanan İstanbul Antlaşması ile Azak kalesi Rusya'ya bırakıldı.

Tarih 1703 yılına gelmiş, Osmanlı Devleti'nin kötü gidişine dur denilememişti. Padişah tahta çıktığında söylediklerini unutmuş gibiydi. "Zevk ve sefa bana haram olsun" dediği halde, av partileri düzenliyor, aylarca av peşinde dolaşıyordu. Devlet işlerini sadrazamlarına ve eski hocası olan sonradan şeyhülislam yaptığı Feyzullah Efendi'ye bırakmıştı. Bu durum ordu içinde hoşnutsuzluğa yol açtı.
 
Kasr i ŞİRİN ANTLAŞMASI

Bugünkü İran sınırımızın çizildiği, Osmanlı Devleti ile İran arasında imzalanan antlaşmadır.

Osmanlı-İran Savaşları, İran Şahı I. Abbas'ın ölmesi ve IV. Murad'ın tahta çıkarak yönetimi ele almasıyla Osmanlı Devleti'nin lehine gelişmiştir. Sultan IV. Murad 1635'de Revan (Erivan) ve Bağdat'ı geri aldı. İran'ın barış istemesi üzerine Hulvanrud Irmağı'nın kıyısında bulunan Kasr-ı Şirin'de bir antlaşma imzalandı.

Antlaşma gereğince;

- Bağdat, Bedre, Hassan, Hanıkin, Mendeli, Derne, Dertenk ile Sermenel'e kadar olan alanlar Osmanlılara'a bırakılacaktı.

- Derbe, Azerbaycan ve Revan İran sınırları içinde kaldı.

İran'ın kuzey sınırı, Kars, Ahıska ve Van Osmanlı topraklarında kalacak biçimde belirlendi. Sınırın her iki taafında kalan kalelerin ve istihkamların yıkılması öngörüldü. Antlaşmanın sonuna eklenen bir madde ile İran'da, ilk üç halife (Hz. Ebubekir, Hz. Ömer ve Hz. Osman) ile Hz. Muhammed'in eşi Hz. Ayşe'ye hutbelerde "seb ve lanet" edilmemesi koşulu kondu. Bu antlaşma 1722 yılına kadar yürülükte kaldı ve 1723'te başlayan savaş sonrasında 1747'de yeniden yürülüğe konuldu
 
KÜÇÜK KAYNARCA ANTLAŞMASI

III. Mustafa'nin son günlerinde baslayan baris görüsmeleri, I. Abdülhamid tahta çiktiktan tam alti ay sonra "Küçük Kaynarca Antlasmasi" ile sonuçlandi (21 Temmuz 1774)
Tuna Kiyisinda Küçük bir kasaba olan Küçük Kaynarca'da imzalanan antlasmanin baslica maddeleri sunlardi:

1- Kirim Hanligi Osmanli Devleti'nden ayriliyor, sözde bagimsiz oluyordu.

2- Kilburun, Kerç, Yenikale, Azak Kalesi, Özi (Dnieper) Nehri ile Aksu (Bug) nehirleri arasindaki Büyük ve Küçük Kabartay ülkeleri de Rusya'ya birakiliyordu.

3- Rusya, isgal ettigi Basarabya, Akkirman, Kili. ismail, Bender ve diger bazi kalelerle Eflâk ve Bogdan'i Osmanli Devleti'ne geri verecek, fakat Osmanli Devleti Eflâk ve Bugdan'da bir genel af ilân edecek, voyvodalarin Babiâli nezdinde maslahatgüzar bulundurmalari ve Rus elçilerinin bu memleketleri korumak için görüsme yapabilmeleri imkânini saglayacakti.

4- Rus gemileri Bogazlar'dan serbestçe geçebilecek, Karadeniz, Akdeniz ve Bogazlar'da serbestçe ticaret yapabileceklerdi. Rusya Osmanli Devleti'nin gerekli gördügü yerlerinde konsolosluk açabilecekti.

5- Evvelce Ingiltere ve Fransa'ya verilmis "kapitülasyon" haklarindan Rusya da yararlanacakti.

6- Osmanlilar yazismalarda Rus çarlari için "Ruslar'in padisahi" deyimini kullanacak, Istanbul'daki daimi Rus elçisi en büyük devletlerin elçileri gibi muamele görecekti.

7- Osmanli Devleti Ruslar'a, 1775 yilindan baslamak üzere üç taksitte (üç yilda) toplam 15.000 kese (750 milyon akçe) harp tazminati ödeyecekti.

Bu sartlarin içinde en agiri, 1500 senelik bir Türk yurdu olan Kirim'in elden çikmasi idi. Bu, bütün Osmanli Devleti'ni mateme bogdu, ikinci önemli husus, Ruslar'in, Ortodokslarin hamisi sifatiyle Eflâk ve Bogdan islerine burunlarini sokabilmelerine imkân verilmesiydi.

Simdi, Osmanli Devleti Avrupa islerine karismiyor, hâkim devlet niteligini tamamen kaybetmis bulunuyor, sadece Balkanlar'i elinde tutuyordu. Romanya yari bagimsiz bir duruma gelmisti.
 
MONDROS ANTLAŞMASI

Birinci Dünyâ harbinden sonra Osmanli Devleti'yle Itilâf devletleri arasinda 30 Ekim 1918' de Limni adasindaki Mondros limaninda demirli bulunan Agememnon ingiliz zirhlisinda imzalanan ateskes andlasmasi.

Sultan ikinci Abdülhamîd Han'in tahttan indirilmesinden sonra, ittihâd ve Terakki iktidara geldi. Ittihâd ve Terakki ileri gelenleri, maceraci isteklerini tatmin etmek ve Rusya, ingiltere ve Fransa'dan meydana gelen îtilâf devletleri karsisinda Almanya'nin yükünü hafifletmek için Osmanli Devleti'ni Birinci Dünyâ harbine soktular. Osmanli Devleti AImanya, Avusturya ve Macaristan üçlüsü ile ittifak kurmak suretiyle, itilâf devletlerinin karsisinda harbe girdi. Kafkasya, irak, Sûriye-Misir ile Çanakkale cephelerinde harbe giren Osmanli Devleti yüz binlerce müslüman-Türk evlâdini sehîd verdi. Rusya 1917'de Bolsevik ihtilâlinin zuhur etmesiyle savastan çekildi. Bu durum îtilâf devletlerinin aleyhine oldu. Bu dönemde bütün devletlerde bir yorgunluk ve bikkinlik basgösterdi. Rusya ile Brestlitovsk andlasmasini imzalayan Osmanli Devleti, dogudaki topraklarini istilâdan kurtardi. 1917 Hazîran'inda Yunanistan, îtilâf devletleri safinda savasa girdi. Ayrica 1918 yazi sonlarina dogru îtilâf devletleri bütün cephelerde umûmî bir taarruza geçtiler, ittifak devletleri yaninda savasa giren Bulgaristan, Fransiz taarruzlari karsisinda yenilince, mütâreke isteyerek savastan çekildi. Böylece Almanya'nin doguya açilan yolu kesildi, Istanbul ise, Trakya yönünden gelebilecek bir saldiriya açik duruma geldi. Sayisi dokuza çikan ve uzaklarda çarpisan Osmanli ordulari da cephane ve gida sikintisi yüzünden yorgun ve bitkin bir hâle geldi. Gerek bu durum. gerekse Suriye cephesindeki maglûbiyet, yillardir zafer vadiyle aldatilan millete ittihâd ve Terakkî siyâsetinin basarisizligini gösterdi. Savasa devam etmekte hiç bir fayda ycktu. Mart 1918'de sadrâzam olan ittihâd ve Terakkî'nin ileri gelenlerinden Talat Pasa, mütârekeyi imzalayacak bir hükümetin kurulmasina imkân vermek için, 7 Ekim 1918' de sadrazamliktan istifa etti. Sadrâzam olan Ahmed izzet Pasa, Bagdâd-Kerkük arasindaki Kütül-Amare'de Osmanlilarca esir alinan ve Büyükada'daki kampta bulundurulan ingiliz generali Tovvshend araciligiyla Londra'ya bas vurarak mütâreke istedi, Ingiltere mütâreke teklifini kabul etti. Bunun üzerine Limni adasinin Mondros limaninda demirli bulunan Agememnon ismindeki Ingiliz zirhlisinda mütâreke (ateskes) görüsmelerine baslandi. Görüsmelerde Ingiltere.' yi, Akdeniz donanmasi baskumandani visamiral Calthorpe, Osmanli Devleti'ni ise, bahriye nâziri Rauf Bey (Orbay), Hâriciye naziri müstesari Resat Hikmet Bey ile erkân-i harb kaymakami Sâdullah beyler temsil ettiler. Pâdisâh sultan altinci Mehmed Vahîdeddîn Han, Dâmâd Ferîd Pasa'yi bu hey'etin basinda göndermek istediyse de, sadrâzam ve vekillerin karsi çikmalari üzerine vazgeçti. Pâdisâh, gidecek murahhaslara (delegelere); "Hilâfet, saltanat ve hanedan hukukunun korunmasini, bâzi eyâletlere verilecek muhtariyetin sâdece idarî olup, siyâsî olmamasini; siyâsî muhtariyetin, âlem-i. islâm'a ihanet sayilacagini tenbîh ediniz" diye söylemesini sadrâzamdan istedi. Pâdisâh'in bu arzusu üzerine sadrâzam; "Biz simdi mütâreke akdediyoruz, muahede degil. Bunlari muahede müzâkerelerinde düsünürüz" diye cevap verdi.

24 Ekim 1918'de gece yarisindan sonra bir vapurla Mondros'a hareket eden hey'etin mütâreke görüsmeleri dört gün sürdü, imzalanan bu andlasmayla, dört seneden beri büyük bir mahrumiyetle devam eden ve milyonlarca müslüman-Türk evlâdinin sehîd olmasina sebeb olan harbe son verildi.

Ingiltere hükümeti, müttefiki Fransa'ya bile haber vermeden Akdeniz baskumandani visamiral Arthur Calthorpe (Kaltrop)'a Londra'dan telsizle bildirdigi yirmi bes maddelik Mondros mütârekesini Osmanli temsilcilerine dikte ettirerek hiç bir îtirâza yer vermiyecek sekilde imzalatti. Osmanli târihinde görülmemis bir esaret ve teslim olus vesikasi olan bu mütârekenin imzalanmasini tâkib eden günlerde keyfî idareleri, ikbâl ve makam hirslari sebebiyle, Osmanli Devleti'nin yikilmasina sebeb olan ittihâd ve Terakki'nin, üç pasasi Talât, Enver ve Cemâl pasalar ile diger ileri gelenleri yurt disina kaçtilar.

Sâdece Birinci Dünyâ harbine degil, batili devletlerin tabiriyle 618 senelik Büyük Türk Devleti' ne de son veren yirmi bes maddelik Mondros mütârekesinin maddeleri özetle sunlardir:

1- Karadeniz'e geçisi saglamak üzere bogazlar açilacak ve geçis güvenligi için Çanakkale ve istanbul bogazlarindaki istihkâmlar îtilâf devletleri tarafindan isgal edilecek.

2-3- Osmanli sularindaki bütün mayin tarlalari ve öteki engeller gösterilecek; bunlarin taranmasina ve kaldirilmasina yardim edilecek.

4- Itilâf devletleri tebeasindan olan esirlerle, Ermeni esirleri istanbul'da toplanacak ve kayitsiz sartsiz Itilâf devletlerine teslim edilecek.

5- Sinirlarin korunmasi ve iç güvenligin saglanmasi için taraflarca kararlastirilacak gerekli sayida askerî kuvvetten fazlasi hemen terhis olunacak ve bunlarin silâh, cephane ve teçhizati îtilâf kuvvetlerine teslim edilecek.

6- Emniyeti saglamakla vazifeli tekneler disindaki bütün Osmanli savas gemileri belirlenerek îtilâf kuvvetlerine teslim edilecek ve Osmanli limanlarindan disari çikmayacak.

7- Itilâf devletleri güvenliklerini tehlikede gördükleri herhangi bir stratejik bölgeyi asker çikarmak suretiyle isgal edebilecek.

8-9- Osmanli Devleti' nin bütün liman ve tersaneleri îtilâf devletleri gemilerinin faydalanmasina açik bulundurulacak.

10- Toros tünelleri îtilâf devletlerince isgal edilecek; (böylece güneydeki Türk kuvvetlerinin geri çekilmesini önlemek ve Güney Anadolu'yu isgal öngörülüyordu).

11- Kafkasya ve Iran'in kuzey-batisinda Türk kuvvetleri savastan önceki yerlerine çekilecek, (Bu bölgede bir Ermenistan devleti kurulmasini öngören madde).

12- Hükümet haberlesmeleri disindaki her türlü haberlesme, îtilâf devletlerince denetlenecek.

13- Askerî ve ticarî kara ve deniz vâsitalari ve malzemesi tahrip edilmeyecek.

14-Ülkenin ihtiyâcindan fazla olan kömür, akaryakit ve deniz levâzimâti, îtilâf devletleri tarafindan satin alinacak.

15- Bütün demiryollari îtilâf devletleri me' murlarinca denetlenecek; Kafkas demiryollarini ise, dogrudan dogruya îtilâf devletlerinin me'murlari idare edecek ve Batum'un isgaline karsi durulmayacak.

16-Sûriye, Irak, Hicaz, Yemen, Trablus ve Bingâzi'deki Türk kuvvetleri en yakin îtilâf kumandanina teslim olacak.

17-Trablus'da ve Bingâzi'de bulunan Osmanli zabitleri en yakin italyan muhafaza kit'asina teslim olacak. Osmanli hükümeti teslim emrine itaat etmedikleri takdirde muhâberât ve yardimlasma kesilecek.

18- Misir da dâhil olmak üzere Trablus ve Bingâzi'de isgal edilmis bütün limanlar, Itilâf kuvvetlerine teslim edilecek.

19-Almanya ve Avusturya uyruklu sivil ve asker bütün vazifeliler bir ay içinde Osmanli ülkesinden ayrilacak.

20- Ordunun terhis edilmesi üzerine elde kalacak silâh ve cephane, îtilâf devletlerinin talimatina göre muhafaza edilecek.

21- îtilâf devletleri vazifelilerin çikarlarini kollamak üzere, iase nezâretinde kontrol memurlari bulunacak.

22- Itilâf devletlerince esir alinmis Türkler hemen iade edilmeyerek simdilik bulunduklari yerlerde muhafaza edilecek.

23- Osmanli Devleti merkezî hükümetlerle bütün münâsebetlerini kesecek.

24-Vilâyât-i Sitte'de (Erzurum, Sivas, Diyarbakir, Elazig, Van, Bitlis) herhangi bir karisiklik çikacak olursa, Itilâf devletleri bu bölgede önemli gördükleri yerleri isgal edebilecek.

25- Taraflar arasinda ateskes durumu 31 Ekim 1918 günü ögle vakti baslayacaktir.

Mütâreke (ateskes andlasmasi) olmaktan ziyâde muahede (baris andlasmasi) hüviyetinde olan ve Osmanli Devleti'ni îdâm sehpâsina çikaran Mondros mütârekesinden sonra, kendi menfaatlerini düsünen, harbin sonunda aslan payini ele geçirerek dünyâ siyâsetinde ön plânda rol oynamak isteyen ingiltere'nin tâkib ettigi siyâset, diger îtilâf devletleri tarafindan hos karsilanmadi. Osmanli Devleti'ni paylasmak hususunda çikar çatismasina düsen müttefik devletlerin arasi açildi. Fransa, Almanya'nin parçalanmasini ve Alsas Loren'in kendisine verilmesini istedi, Ingiltere ise, harb gücü ve donanmasini kaybeden Almanya'nin parçalanmasini istemiyordu. Çünkü, Avrupa'nin dengesi Fransa lehine bozulmus olacakti. Böylece ingiltere'ye Avrupa'dan gelebilecek en büyük tehlike Fransa'dan gelebilirdi. Bu sebeble ingiltere, parçalanmis bir Almanya degil, birlesik bir Almanya olmasini müdâfaa etmeye basladi. Almanya'nin parçalanmasini istemeyen Amerika ile de karsilasan Fransa, Ingiltere' ye karsi çikmaya basladi. Ingiltere'nin yakin sarkta tâkib ettigi islâm âlemini parçalayarak himayesine almak istegini de kendi menfaati açisindan hos görmeyen Fransa, kendi hissesine Suriye ve Kilikya'nin ayrilmasina rizâ göstermedi. Aynca Osmanli Devleti'nin parçalanmasi veya yikilmasi durumunda, kapitülasyonlar sebebiyle en çok zarar görecek olan Fransa, ingiltere'nin Osmanli Devleti'ni yikma siyâsetine de karsi çikti, Italya'nin ise, gerek sömürgeler gerekse yakin sarkin taksimi hususunda Ingiltere'yle arasi açildi.

Harbden sonra Ingiltere'de iktisadî bir buhran ve issizlik bas gösterdi. Gizli emellerine Yunanistan'i âlet etmek isteyen ingiltere, Yunan gelismesini te' min ederek menfaat mikdârini arttirmak ve kendi menfaatlerini tehlikeye sokan belki de mâni olacak olan Türk mukavemetini kirmak, Türkleri de istegine boyun egdirmek için, izmir'i Yunanistan'a birakarak onu Anadolu'ya saldirtmak istedi.

Harbden çekilmis olan Rusya' nin, Dogu Anadolu'da terk ettigi arazî hususunda da görüs ayriliklari ortaya çikti, Ingiltere burada bir Ermenistan ve Kürdistan devletinin kurulmasini menfaatlerine uygun buluyordu. Fransa ve italya ise, ayni düsüncede degillerdi. Fransa kendisine mâl ettigi Kilikya'yi ermenilere terketmek Istemedigi gibi, ermeniler de Ingiltere'nin kendilerine bahsetmek istedigi yerleri kâfi görmüyorlardi.

Menfaat için çarpisan, harbi kazandiktan sonra en büyük menfaatleri ele geçirmek isteyen emperyalist îtilâf devletlerinin vaktiyle kendilerinden istifâde etmek için istiklâl ve hürriyet vâd ettikleri milletler de haklarini istediler.

Mondros mütârekesinin imzalanmasindan sonra 8 Kasim 1918 günü Ahmed Izzet Pasa sadrazamliktan istifa etti. Yerine Tevfik Pasa sadrâzam tayin edildi. Hiç bir sebeb yok iken mütârekenin yedinci maddesini tatbike koyup 13 Kasim 1918'de Ingiliz, Fransiz, Italyan ve Yunan gemilerinden meydana gelen itilâf donanmasi karaya asker çikararak Istanbul' un muhtelif yerlerini isgal ettiler. Sehirdeki rumlarin çilgin gösterileri ve Yunan bayraklari arasinda "Zito=Yasa" sesleriyle Itilâf askerleri sehre girip yerlestiler, Itilâf kuvvetleri Istanbul'a girdikten sonra mütâreke muahedesi artik bir hiç oldu. Haydarpasa'dan Ankara'ya kadar olan tren yolu güzergâhindaki istasyonlar; Karadeniz bogazindan Batum'a kadar olan limanlarimiz Itilâf devletleri tarafindan isgal edildi. Zonguldak ve Eregli' yi Fransizlar; Samsun, Merzifon, Batum ve Baku'yu Ingilizler isgal ettiler.

Ingilizler 19 Nisan 1919'da Kars'i isgal ederek ermenilere verdiler. 20 Nisan'da Gürcüler Ardahan'i, 29 Nisan'da Italyanlar Antalya'yi, Yunanlilar 11 Mayis'da Fethiye'yi, 15 Mayis'da da Izmir'i isgal ettiler. Yunan barbarlari karaya çikarçikmaz fes giyen yahut "Zito Venizelos" demiyen masum ve silâhsiz insanlarin hepsini hunharca katletmeye basladilar. O sirada otuz Türk zabiti sehîd edildikten sonra halktan bâzi kimseler denize atildi ve dükkanlar yagma edildi. Bütün gün katliâm ve yagma ile geçti. Irzlara tecâvüz edildi. Kendilerini medenî sayan Avrupa ve Amerika ise, bu müdhis sahneyi zevkle seyrettiler, Izmir'i isgal etmekle iktifa etmeyen Yunanlilar; Manisa, Salihli, Denizli ve çevresini de isgâl ettiler, italyanlar ise, Kusadasi'ndan baslayarak Mugla, Antalya ve Konya civarini isgale basladilar, ingiltere ve Fransa da taksim sonunda kendi hisselerine düsen yerleri isgal ettiler. Bu isgallerle beraber Millî Kurtulus hareketi basladi.
 
PARİS ANTLAŞMASI

Kirim harbinden sonra, 30 Mart 1856 târihinde Osmanli Devleti ile Avusturya, Fransa, Ingiltere, Prusya, Rusya ve italya arasinda Fransa'nin bassehri Paris'te imzalanan sulh andlasmasi. Bu andlasmayla Kirim harbi sona erdi.

Uzun müzâkerelerden sonra 34 madde olarak Paris andlasmasi imzalandi. Andlasma su hususlari ihtiva ediyordu:

1- Andlasmanin tasdikinden itibaren müttefik devletler ile Rusya arasindaki sulh devamli kalacak.

2- Taraflar aldiklari yerleri geri iade edecekler, 2,3,4, 30 ve 31. maddelere göre; Osmanlilar ve diger müttefik devletler Rusya'ya; Sivastopol, Balaklava, Kamis, Gözleve, Kerç, Yenikale, Kilburnu'nu, Rusya ise; Anadolu cephesinde isgal ettigi Kars'i ve çevresindeki diger yerleri Osmanli Devleti'ne iade edecekler. Anadolu'daki hudud ihtilâfini sekiz ay içinde hâlletmek için iki Osmanli, iki Rus, bir ingiliz ve bir Fransiz komiserinden meydana gelen komisyon kurulacaktir.

3- Besinci maddeye göre; andlasmayi imzalayan devletler harb suçlularina umûmî af îlân edecekler. Altinci maddeye göre esirler karsilikli degistirilecektir.

4- Yedinci maddeyle; Osmanli Devleti Avrupa hukukundan faydalanacak, Osmanli Devleti'nin istiklâli ve toprak bütünlügü korunacaktir.

5- Sekizinci maddeye göre; Osmanli Devleti ile Paris andlasmasini imzalayan diger devletlerden biri veya bir kaçi arasinda sulhu bozacak önemli bir ihtilâf vuku buldugu takdirde, mes'ele taraflara bildirilip halledilecektir.

6- Dokuzuncu maddeye göre; Bâb-i âli'nin 18 Subat 1856 târihinde îlân ettigi Islâhat fermani devletlerce tescil edilecek ve bu devletler pâdisâh ile tebeasi arasina girmeyecekler, Osmanli Devleti'nin iç islerine karismayacaklardir.

7- 10,11,12,13,14. maddelere göre; Bogazlarin kapaliligina dâir 1841 Londra andlasmasi aynen yürütülecek, Karadeniz tarafsiz duruma getirilecek, bütün devletlerin ticâret gemilerine açik fakat savas gemilerine sürekli kapali olacak, Osmanli Devleti ve Rusya Karadeniz'de donanma bulunduramayacagi gibi tersaneleri yikip yenilerini yapamiyacaklar, sahil muhafazasi için en büyügü 300 tonluk altisar, 200 tonluk dörder gemi bulundurabileceklerdir.

8- 15, 16, 17,18 ve 19. maddelere göre; Tuna nehrinde ulasim serbest olacak, bunu andlasmada imzasi bulunan devletlerin temsilcilerinden kurulacak bir komisyon yürütecek, Rusya tarafindan terk edilecek olan Tuna nehri deltasinin bir bölümü Bogdan'a verilecek, Tuna'daki gemi isletmeciligi ve muhafazasi Avrupa devletlerinin kefaletinde olacakti.

9- 20 ve 21. maddelere göre; Kirim Rusya'da kalmak sartiyla, Besarabya'nin Câhu, Ismail ve Belgrad kazalarindan meydana gelen kismi, Osmanli hakimiyetindeki Bogdan beyligine verilecek, Rusya Tuna nehri agzindan uzaklastirilacakti.

10- 22, 23, 24, 25,26, 27. maddelere göre; Memleketeyn denilen Eflâk ve Bogdan beylikleri Osmanli himayesinde olacak, ancak bunlarin sâhib olduklari imtiyaz ve haklar genisletilecek, kânunlarini kendileri yapacaklar, millî bir ordu bulundurabilecekler. Bâb-i âlî, Memleketeyn'de çikan bir hâdiseyi devletlerle müsavere ettikten sonra düzeltmeye çalisacak. Bu verilen imtiyaz ve haklar andlasmada imzasi bulunan devletlerin ortak garantisi altinda olacak, hiç bir devlet bu beyliklerin iç islerine karismiyacaktir.

11- 28 ve 29. maddelere göre; Sirbistan prensligi Osmanli hâkimiyetinde kalmak sartiyla, taraflarin kefaletinde imtiyazli olacakti. Devletlerin onayi alinmadan, Osmanli Devleti Sirbistan'a hiç bir sekilde asker sokamayacak, ancak eskiden oldugu gibi bir kaç Sirbistan kalesinde Osmanli askeri bulunabilecekti.

12- 32,33,34. maddeler ise Osmanli Devleti'yle ilgili degildi. Bu maddeler bâzi sinir tashihleri yaninda, Baltik denizindeki Aland adalariyla ilgiliydi. Fin adalari için Fransa, ingiltere ve Rusya aralarinda özel andlasmalar imzaladilar.

Bu andlasmaya bagli olarak, andlasmaya katilan devletler arasinda 1841'de imzalanan Londra andlasmasini yenileyen Paris Bogazlar Sözlesmesi, Osmanli Devleti ile Rusya arasinda Karadeniz'le ilgili Paris andlasmasi imzalandi. Daha sonra da yine Paris andlasmasina bagli olarak Osmanli Devleti ile Rusya arasinda 5 Aralik 1857'de Rusya ile sinir andlasmasi imzalandi.

Osmanli Devleti'nin toprak kaybina sebeb olmayan, fakat siyâsî ve ekonomik zararina yol açan, dis borçlanma sebebiyle Avrupa'ya bagimliligin kapisini aralayan, Kirim harbi sonunda imzalanan Paris andlasmasi, Avrupa devletlerinin Osmanli Devleti'nin iç islerine karismalarina sebeb oldu. Gayr-i müslimlerle ilgili maddeler konulmasi, hattâ Osmanli Devleti'nde yapilacak islâhatlarin müsterek kefalet altina alinmasi bunun delili idi.

Paris baris andlasmasiyla Kirim harbine son verilmek suretiyle Osmanli Devleti'nin daha fazla yipranmasi önlendiyse de, hâkimiyeti altindaki Memleketeyn ve Sirbistan'a muhtariyet verilmekle, Osmanli Devleti'nin hükümranlik haklari zedelendi ve devletin bölgedeki nüfuzu azaldi
 
PASAROFÇA ANTLAŞMASI


Avusturya'nın, Karlofça Antlaşması gereğince Mora'nın Venediklilere geri verilmesini istemesi üzerine, Avusturya'ya da savaş açıldı. Sadrazam Silahtar Ali Paşa, Osmanlı ordusu ile birlikte Macaristan'a girdi. Peter Varadin'de Prens Ojen komutasındaki Avusturya ordusu Osmanlı kuvvetlerini bozguna uğrattı (5 Ağustos 1716) ve Sadrazam Silahtar Ali Paşa şehit düştü. Bu bozgundan sonra 18 Ağustos 1717 tarihinde Belgrad düşman eline geçti. Silahtar Ali Paşa'nın yerine sadrazamlığa getirilen Damat İbrahim Paşa barış teklif etti. Yapılan Pasarofça Antlaşmasına göre; yukarı Sırbistan, Belgrad ve Banat yaylası Avusturya'ya, Dalmaçya, Bosna ve Arnavutluk kıyıları Venedik'e verildi, Mora Yarımadası Osmanlılarda kaldı (1 Temmuz 1718).

1724 yılında İran'da taht kavgaları başlamıştı. Bu durumdan yararlanarak İran'ı ele geçirmek isteyen Rusya harekete geçti. İran'ın Rusya'nın eline geçmesini istemeyen Osmanlı Devleti İran'a sefer düzenledi. Ruslarla yapılan İstanbul antlaşmasına göre Azerbaycan'da alınan yerler Osmanlılarda kalacak, Derbent, Bakü ve Dağıstan Ruslara bırakılacaktı.
 
SEVR ANTLAŞMASI


Birinci Dünya Harbi sonrasindaki andlasmalar 'dan. Osmanli Devleti ile Ingiltere, Fransa, Italya ve Yunanistan arasinda 10 Agustos 1920 tarihinde Fransa'nin bassehri Paris'in Sevres kasabasinda imzalandi. Osmanli Sultani Vahideddin Hân, (1918-1922) ile Ingiliz, Fransiz ve Italyan parlamentolari tarafindan tastik edilmediginden hükümsüz kalmistir. Yunanistan tek tarafli kabul edip, yürürlüge koymak istediyse de, ordusu 9 Eyyül 1922'de Izmir'den Ege Denizine dökülünce arzusundan vaz geçmek zorunda kaldi.

Sevr Andlasmasi, 10 Nisan 1915 târihinde Londra' da Rusya-Ingiltere-Fransa Gizli Andlasmasina göre, Türkiye'nin paylasilmasi esasina dayaniyordu. Fakat, Sevr'de, Bolsevik Ihtilâli, iç harp ve çarligi destekleyen Avrupali kuvvetlerle ugrasan Sovyet Rusya disarida birakildi. Sovyet Rusya disarida birakilinca, önceki gizli andlasmalarda Rusya'nin payina düsen topraklar yeniden paylasildi. Londra Andlasmasi'nda Rusya'ya verilen Türk Bogazlarinin, Sevr öncesi tertiplerle Ingiltere-Fransa, Italya kontrolünde tutulmasi kararlastirildi. Itilâf devletlerinin hazirladiklari andlasma metnini Paris'de 11 Mayis 1920 tarihinde Osmanli Devleti temsilcisi eski sadrazam A. Tevfik Pasa okuyunca (Istiklâlimize aykiridir) diyerek imzalamadi. Tevfik Pasa, andlasma metnine itiraz cevabi yazip, Istanbul'a döndü. Osmanli mebuslari, Istanbul'un isgalinden sonra bir kismi yakalanip, Malta'ya sürülmesi, bir kismi da Anadolu'da Millî Mücâdeleye katildigindan andlasma metni Mebuslar Meclisinden geçemiyordu. Sultan Vahideddin Hân, andlasma metnini Türk Istiklâline aykiri buldugundan, Mebuslar Meclisi'nden geçmedigini dünya kamuoyuna ilân edip, bütün baskilara ragmen tastik etmedi. Yunanistan Meclisi, Sevr Andlasmasi'ni tastik edip, yürürlüge koymaga kalkisti. Bunun üzerine besinci defa sadrazamliga getirilen Damad Ferid Pasa; ayandan Hadi Pasa, filozof Riza Tevfik ve Bern elçisi R. Halis Beyler ile Paris'e gidip, Sevr Andlasmasi'ni imzaladi. Sevr Andlasmasi Osmanli Sultani Vahideddin Hân ile Ingiliz-Fransiz-ltalyan parlamentolarinca tastik edilmediginden, dörtyüzotozüç madde ve oniki bölümün (ölü-dogan) hükümleri sunlardi:

l- Istanbul ile Bogazlari'ni ve Marmara'nin Anadolu kiyilarinin tahkim edilmemesi ve buralarin Karma Bogazlar Komisyonunca kontrolü;

2- Suriye ve Lübnan'in Fransizlar'a; Arabistan, Yemen, Irak, Filistin'in Ingiltere'ye yine Misir, Sudan ve Kibris'in Ingiliz idaresine; Fas ve Tunus'un Fransa'ya birakilmasi;

3- Izmir/Aydin vilâyeti ile Çatalca'dan batiya Dogu Trakya ve Imroz/Gökçeada ile Bozcaada dâhil Yunanlilara;

4- Rize, Trabzon, Gümüshane, Artvin, Kars, Agri, Van, Bitlis, Mus, Bingöl, Erzincan ve Erzurum'un Ermeniler'e;

5-Mugla ve Antalya'nin Italya'ya verilip, Konya, Göller Bölgesi, Afyon ve Bursa'ya kadarki yerlerde de himaye hakki taninmasi;

6- Kapitülasyonlarin her devlete taninmasi;

7- Osmanli devlet borçlarinin ödenmesini ihtiva ediyordu.
 
UŞİ ANTLAŞMASI


Trablusgarp Savaşı'nda İtalyanlara karşı başarılı direnişler başlamıştı. Aralarında Mustafa Kemal'in de bulunduğu genç subaylar, yerli Arapları örgütleyerek başarılı bir savunma hattı kurmuşlardı. Balkan Savaşları'nın başlaması nedeniyle bu yetenekli ve genç subaylar İstanbul'a çağrıldı.

Bundan sonra, direnme cephesi çöktü ve İtalyanlar Trablusgarp ve Bingazi'yi rahatça ele geçirdiler. Ege denizine de bir filo yollayan İtalya, 12 adayı işgal etti. Libya tümden elimizden çıktı. Bunun üzerine Ouchy (Uşi) kentinde, 15-18 Ekim 1912'de İtalya ile Osmanlı Devleti arasında barış antlaşması imzalandı. Uşi Antlaşmasına göre, Libya İtalya'ya bırakıldı. 12 ada ise, Balkan Savaşları sonunda Osmanlı Devleti'ne geri verilecekti. Ama, İtalyanlar sözlerinde durmadılar ve böylece Ege'deki Türk egemenliği de sarsılmaya başladı.
 
VASVAR ANTLAŞMASI

Osmanlı Devleti'nin gerileme dönemine girmeden önce Avusturyalılarla iyi koşullarda yapmış olduğu barış antlaşmasıdır.

Avusturya'nın Erdel üzerindeki baskılarının artması üzerine Osmanlı Devleti ile Avusturya arasında görüşmeler yapılmış fakat bu görüşmelerden bir sonuç alınamamıştır. Bunun üzerine Osmanlı ordusu Avsuturya'nın doğusunda bulunan kale ve kasabaları ele geçirmesi üzerine Avusuturya barış istemek zorunda kalmıştır.

Görüşmelerden sonra bir protokol hazırlandı ve padişahın ve Avusturya İmparatoru'nun karşılıklı imzalaması koşuluyla 10 Ağustos 1664 'de iki devlet arasında Vasvar Antlaşaması yapıldı.

Antlaşmaya göre :

1- Avusturyalılar Erdel'de işgal ettikleri alanları boşaltacaklar

2- Her iki ülkenin askerleri aynı anda Erdel'den çekilecek

3- Osmanlı himayesindeki Erdel Beyi yerinde kalacak ve Osmanlılara vergi verecek

4- Serinvar Kalesi ile diğer palangalar tekrar yapılmamak üzere Avusturya'ya bırakılacaktı.
 
YAŞ ANTLAŞMASI

Avusturya'nın bu savaştan çekilmesi sonucunda yalnız kalan Rusya, bir yıl sonra barış istedi. İki devlet arasında imzalanan Yaş Antlaşması ile savaş sona erdi (1792). Bu antlaşma ile Kırım'ın Rus hakimiyetine geçişi onaylanmış oldu. Buğ ve Dinyester ırmakları arasında kalan bölge ve Özi kalesi Rusya'ya bırakıldı. Dinyester ırmağı iki devlet arasında sınır kabul edildi. Karlofça Antlaşması'ndan sonra başlayan gerileme süreci, yerini dağılma ve parçalanma dönemine bıraktı.
 
ZİTVATOROK ANTLAŞMASI


Sultan Birinci Ahmed tahta geçtiği sırada Avusturya Savaşı devam ediyordu. Osmanlı kuvvetleri Belgrad'dan Budin'e doğru ilerlemekteydi. Peşte (25 Eylül 1604) ve Hatvan kaleleri savaş yapılmadan kolaylıkla ele geçirildi. Osmanlı ordusu ilerleyerek Budin'in kuzeyinde bulunan Vaç kalesini ele geçirdi (16 Ekim 1604). Osmanlı Ordusu, Sultan Birinci Ahmed'in buyruğu üzerine Belgrad üzerinden Budin'e yürünü. 29 Ağustos 1605'de Estergon kalesi kuşatıldı ve Ciğerdelen kalesi fethedildi. 8 Eylül'de Vişigrad, 19 Eylül'de Saint Thomas (Tepedelen) kaleleri fethedildi. 3 Ekim 1605'de ise Estergon kalesi teslim alındı.

Osmanlılar da, Avusturyalılar da ard arda yapılan bunca savaştan dolayı sosyal ve ekonomik yönden çok yıpranmışlardı. Daha önce yapılan barış görüşmelerinden bir sonuç çıkmamıştı. Ancak 11 Kasım 1606'da Estergon-Komorin arasında, Zitva suyunun Tuna Irmağına döküldüğü yerde imzalanan Zitvatoruk antlaşmasıyla barış sağlandı.

Antlaşmaya göre Eğri, Estergon, Kanije kaleleri Osmanlılarda , Rop ve Koman kaleleri Avusturyalılarda kalacaktı. Avusturya bir kereye mahsus olmak üzere 70.000 altın savaş tazminatı ödeyecekti. Osmanlı padişahı Avusturya İmparatoruna Roma İmparatoru (Cesar) ünvanıyla hitap edecek, her üç yılda bir karşılıklı armağanlar gönderilecekti. Avusturya'nın Macaristan için ödemekte olduğu yıllık 30.000 altın vergi kaldırılacaktı.

Zitvatoruk Antlaşması Osmanlıların lehine gibi görünse de Osmanlı Devleti artık eski gücünde değildi. Bu antlaşma ile Osmanlı Devleti'nin Avusturya karşısındaki kat'î üstünlüğü sona ermiş, siyasi dengeler Osmanlı aleyhine bozulmaya başlamıştır.
 
Brest- Litovsk Antlaşması


I.Dünya Savaşı sonunda Osmanlı Devleti , Almanya, Avusturya, Macaris- tan, Bulgaristan ve Rusya arasında imzalanan antlaşma.
Antlaşma metni aşağıdadır:
1.Madde: Bir taraftan Osmanlı, Almanya, Avusturya, Macaristan, Bulgaristan devletleri ve diğer taraftan Rusya Devleti arasındaki savaşın son bulduğunu açıklarlar. Antlaşmayı imzalayanlar öncelikle birbirleriyle barış içinde yaşamayı kabul ederler.
2.Madde: Taraflar diğer tarafın devlet teşkilatı, askeri teşkilatı ve hükumeti aleyhine her türlü tahrikler ve teşvikleri terkedeceklerdir. Rusya hakkındaki bu taahhüd dört devlet işgalinde bulunan araziyi dahi ihtiva eder.
3.Madde: Tarafların tayin ettikleri sınırın batısında olup daha önce Rusya'nın idaresinde bulunmuş olan arazi bundan sonra Rusya'nın hakimiyetinde olmayacaktır. Sınır bu antlaşmanın ekinde gösterilmiştir. Sınırın kesin olarak tayini bir Alman ve Rus Komisyonu tarafından belirlenecektir. Adı geçen
arazinin eski tabileri Rusya Devleti'ne karşı her türlü sorumluluktan kurtulmuş olacaklardır.
Rusya Hükumeti bu arazinin iç işlerine her türlü müdahaleden vazgeçer. Almanya ve Avusturya -Macaristan devletleri bu arazinin geleceğini, bunların halkı ile anlaşarak tayin etmeyi kabul ederler.
4.Madde: Almanya Devleti barış görüşmeleri ve Rus kuvvetlerinin boşaltılmasından sonra üçüncü maddenin birinci fırkasında açıklanan sınırın doğusundaki araziyi tahliyeye hazırdır, meğer ki altıncı maddede son şekille hüküm verilmiş ola.
Rusya Devleti, Doğu Anadolu illerinin tahliyesi ve Osmanlı Devleti 'ne iadesinin teminini sağlayacaktır.
Ardahan, Kars, Batum sancakları dahi geciktirilmeden Rus askeri tarafından tahliye edilecektir. Rusya Devleti bu sancakların genel hukuku ve devletler hukuku görüşünden doğacak yeni duruma müdahale etmeyecek ve özellikle bunların halkını bu yeni durumu komşu hükumetler, Osmanlı Devleti ile tayin hususunda serbest bırakacaktır.
5.Madde: Rusya Hükumeti yeniden kurduğu askerler dahil olmak üzere bütün ordularını terhis edecektir.
Bundan başka Rusya Devleti deniz kuvvetlerini ya barışın sonuna kadar kendi limanlarına çekerek orada bulunduracak veyahut bu kuvvetlerin derhal silahlarını alacaktır. Birleşmiş dört devlet ile savaşta bulunan devletler, deniz kuvvetleri hakkında da Rusya deniz kuvvetleri gibi muamele olacaktır.
Kuzey Buz Denizi'ndeki yasak bölge barış görüşmeleri sonuna kadar kapalı kalacaktır.
Baltık Denizi'nde ve Rusya hakimiyetine taalluk eylediği derecede Karadeniz'de derhal deniz lağımlarının kaldırılmasına başlanacaktır
Bu denizlerde deniz ticareti serbesttir.
Bu hükümlerin ayrıntılarını tayin etmek ve deniz ticareti için tehlikesiz yolları hakkında bilgi vermek için çeşitli komisyonlar tayin olunacaktır.
6.Madde: Rusya Devleti Ukrayna Cumhuriyeti ile barış yapmayı ve Ukrayna Cumhuriyeti ile dört devlet arasında imzalanmış antlaşmaları tanımayı kabul eder. Ukrayna arazisi derhal Rus askeri tarafından boşaltılacaktır.
7.Madde: Taraflar İran ve Afganistan'ın bağımsız olduklarını dikkate alarak, bu iki hükumetin siyasi ve iktisadi bağımsızlıklarına riayet eylemeyi kabul
ederler.
8.Madde: Savaş esirleri karşılıklı olarak iade edileceklerdir.
9.Madde: Taraflar savaş tazminatından karşılıklı olarak vazgeçerler.
10.Madde: Taraflar arasında diplomatik faaliyetler kurulacaktır.
11.Madde: Birleşmiş dört devlet ile Rusya arasındaki iktisadi münasebetler ikinci ve beşinciye kadar maddelerde yazılı olan hükümlere tabi olacaktır.
12.Madde: Genel ve özel hukuk, savaş esirlerinin ve sivil esirlerin değiştirilmesi, genel aff meselesi, karşı tarafın elinde bulunan ticaret gemileri haklarında yapılacak muamele Rusya ile imzalanacak özel antlaşma ile tayin edilecektir.
13.Madde: Bu antlaşma Osmanlı Devleti ile Rusya arasında Türkçe ve Rusça, Almanya ve Rusya arasında Almanca ve Rusça, Avusturya-Macaristan
ve Rusya arasında Almanca, Macarca ve Rusça, Bulgaristan ve Rusya arasında Bulgarca ve Rusça metinler geçerli olacaktır.
14.Madde: Antlaşma tasdik edilecek ve süratle Berlin'de karşılıklı verileceklerdir
 

Bu konuyu görüntüleyen kullanıcılar

Geri
Üst Alt