İbnü’l-Heysem (965-1040)

İbnü’l-Heysem (965-1040)

İbn Heysem , bütün İslam fizikçilerinin en büyüğüdür. Irak’ta Basra kentinde doğdu ve Avrupa’da Alhazen adıyla tanındı. Halife el-Hakim döneminde(996-1020) Akademi adı verilen bir okulda çalışmak üzere Kahire’ye gitti.

İbnül Heysem, optik, gökbilim ve matematik de dahil değişik konularda kitaplar yazdı. Optik konusundaki yapıtı öyle geniş, öyle ayrıntılıydı ki, daha sonra Avrupa’da bu konuda yapılan çalışmaların birçoğuna temel oluşturdu. Optik Hazinesi adlı kitabında daha önce Yunanlılarca ileri sürülmüş olan bir düşünceyi,gözün bakılan nesneye doğru ışık ışınları yaydığı düşüncesini reddetti. Onun yerine,ışık ışınlarının bakılan nesneden göze geldiğini ileri sürdü.

İbnül Heysem, ışığın merceklerden geçişi konusunu da inceledi. Işığın kırılmasının nedeninin hava,cam ve su gibi farklı ortamlarda farklı hızlarla hareket etmesi olduğu sonucuna vardı. Bu fikir,17. yy’da Kepler ve Descartes tarafından kullanıldı. İbnülheysem, ayrıca, dışarıdan imgeleri alıp bir duvara yansıtan karanlık kutuyu geliştiren ilk kişidir. Güneş’in tutulma sırasındaki görüntüsünü elde etmek için duvardaki bir deliği kullanmıştır

Optik konusunda çalışmış çok başarılı bir bilgedir. Optiğin görme, yansıma, kırılma, gökkuşağı ve renk gibi hemen hemen bütün konularında incelemelerde bulundu. Asıl büyük başarısı çok eski dönemlerden beri görmenin gözden çıkan ışınlarla gerçekleştiğini savunan göz ışın kuramını kesin olarak reddetmiş olmasıdır. Onun geliştirdiği kanıtlar şunlardır:

1. Karanlıkta göremiyoruz. Işınlar gözden çıksaydı, karanlıkta görmeliydik.

2. Kuvvetli bir ışığa baktığımızda gözlerimiz kamaşır. Eğer ışınlar gözden çıksaydı gözlerimizin kamaşmaması gerekirdi.

3. Eğer karanlık bir odanın tavanına bir delik açarsak,biz sadece o noktayı ve gelen ışığı görürüz. Oysa ışınlar gözümüzden çıksaydı bizim her tarafı görmemiz gerekirdi.

4. Ne zaman yıldızlara baksak onları anında görürüz. Eğer ışınlar gözden çıkmış olsaydı,yıldızları görmemiz için belirli bir zamanın geçmesi gerekirdi. Böyle olmadığına göre demek ki ışınlar gözden çıkmaz. Böylece ışınların gözden değil, nesneden çıktığını kanıtladıktan sonra İbnülheysem,yansıma konusunu ele almıştır. Işığın ayna gibi parlak nesnelerde uğradığı değişimleri inceleyen yansıma, yani katoptrik çok eskiden beri bilinen bir konudur. Nitekim Öklit ve ve ondan sonrda da Batlamyus ilk çağda bu konuyu araştırmış ve geometrik olarak incelemişlerdi. Öklit, herhangi bir deneye başvurmaksızın,ayna yüzeyine gelen ışının yüzeyle yaptığı açının,yüzeyden yansırken yaptığı açıya eşit olduğunu belirtmiştir. Bugün yansıma kanunu adını verdiğimiz bu ifadeyi daha sonra Batlamyus benimseyip doğru olduğunu deneysel olar göstermiştir.

Batlamyus konuyu incelerken iki temel ilkeyi benimsemiştir:

1. Gelen ışının normal ile yaptığı açı,yansıyan ışının normal ile yaptığı açıya eşittir.

2. Gelen ışın, yansıyan ışın ve normal aynı düzlemde bulunur.

İbnü’l-Heysem’in bu konuya katkısı ise gelen ışın ile yansıyan ışının neden eşit açılar oluşturduğunu geometrik yoldan ve nedensel olarak göstermesidir. Ona göre ışık çok yüksek bir hızla hareket eder ve ayna yüzeyine ulaştığında da,ne orada durabilir ne de yüzeye nüfuz edebilir;dolaysıyla hala orjinal hareketin yapı ve gücüne sahip olduğundan aynı ışığı aynı eğim derecesiyle yansıtacaktır. Bunun geometrik açıklaması ise şöyledir: Işık aynı açıyla yansımaktadır. Çünkü eğik geliş hareketi ve aynanın direnci zıt değildir. Böyle bir durumda düşme hareketi biri dik diğeri de yüzeye paralel olan iki kısımdan oluşur. Ayna yüzeyi birincini engellediği diğerini engellemediği için açılar eşit kalır. Çünkü yansıyan hareket,yani tersine çevrilmiş dik kısım ve değişmeden kalan paralel kısmın bileşkesi bu iki hattın düzleminde olacaktır. Yani normal ile geliş açısına eşit bir açı yapacaktır.

İbnü’l-Heysem’in bu kanıtlamasında dikkati çeken en önemli yön gelen ve yansıyan ışınların biri dik diğeri ise yüzeye paralel olan iki kuvvetin etkisinde kaldığını ve hareketin yönünün de bu kuvvetlerin bileşkesinin belirlediğini belirtmesidir.

Böylece yansıma ilkesini nedensel olarak kanıtlayan İbnü’l Heysem,daha sonra kırılma konusunu da inceler. Bu konu, kendinden önce Cleomedes ve Batlamyus tarafından ele alınmıştı. Batlamyus, yansımada olduğu gibi bu konunun da temel ilkesini belirlemeye çalışmıştır. Ancak bugün kırılma yasası adı verilen yasaya ulaşamamıştır. İbnü’l Heysem de bu yasayı elde etmeyi başaramıştır. Bu yasa çok sonraları Snell(1580-1626) tarafından bulunmuştur(Snell Yasası).
 
SON KONULAR
Şems-i Tebrizi bởi Tarih_Dehası,
Şeyh Şâmil (1797-1871) bởi Talebe,
Venizelos bởi Tarih Öğretmeni,
Sait Molla bởi Tarih Öğretmeni,
Lord Gürzon bởi Tarih Öğretmeni,

Bu konuyu görüntüleyen kullanıcılar

Geri
Üst Alt