Konu Özeti Konu Anlatımı 1990 Sonrası Türkiye’de Yaşanan Siyasi, Ekonomik, Sosyokültürel ve Bilimsel Gelişmeler

  • Konbuyu başlatan Talebe
  • Başlangıç tarihi
  • Cevaplar 0
  • Görüntüleme 2K

Talebe

Yönetici
Katılım
14 Şub 2021
Konular
540
Mesajlar
4,040
Tepkime puanı
10,674
Puanları
113
Meslek - Branş
Öğretmen - Tarih
Talebe Hakkında ek bir bilgi sağlanmamış.
5.7. 1990 SONRASI TÜRKİYE’DE YAŞANAN SİYASİ, EKONOMİK, SOSYOKÜLTÜREL VE BİLİMSEL GELİŞMELER

-1990 sonrası ekonomik hayatta liberal yaklaşımın esas alındığı Türkiye’de yurt içi ve yurt dışı gelişmelerin etkisiyle çeşitli krizler yaşanmıştır.

-Bu krizlerin siyasi, sosyal ve ekonomik etkileri olmuştur.

-Türkiye bu dönemde 28 Şubat Postmodern Darbesi’ni, FETÖ’nün 17-25 Aralık 2013’teki ve 15 Temmuz 2016’daki darbe girişimlerini yaşamıştır.

5.7.1. 1990 Sonrası Türkiye’de Yaşanan Ekonomik Gelişmeler Türkiye

-
1980’den sonra dünya ekonomisine entegre olmak için liberal adımlar attı.

-Türkiye’de 1990’larda dövizi sabit, faizleri yüksek tutarak sağlanan sıcak para girişiyle ekonomide yüksek büyüme hızına ulaşıldı.

-Türkiye, 1991 ve 1994’te iki önemli ekonomik kriz yaşadı.

-1991 krizi ABD’nin Irak’a müdahalesinin yarattığı olumsuzluklarla ilişkiliydi.

-1994 krizi; kamu harcamalarındaki hızlı artış, ithalat ağırlıklı tüketime dayalı büyüme ve mali piyasalarda yaşanan istikrarsızlık sonucu ortaya çıktı.

-5 Nisan 1994’te yeni bir ekonomik istikrar programı hazırlandı.

-IMF ile Stand-by Antlaşması imzalandı ve 610 milyon SDR’lik kredi alındı.

-Devlet, borçlanma eğilimini her yıl artırdı.

-Bütçede yaşanan açıklar iç borçlarla karşılanmaya çalışılınca Ekim 2000’de borç 50 milyar dolara ulaştı.

-Ülkedeki reel sektör, yatırım yapmaktansa devlete borç vererek daha fazla kâr elde etmeyi tercih etti.

-Bu durum ülkenin 2000 yılında IMF ile reform sürecine girilmesini hızlandırdı.

-Bu reformlarla para politikasını belirleme yetkisi Merkez Bankasına verildi.

-Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu (BDDK) kuruldu.

-2000-2001 yılı krizlerinde aşırı değerli TL, cari işlemler açığının kritik sınırın üzerinde seyretmesi ve sermayeden yoksun mali sektör etkili oldu.

-19 Şubat 2001’de Millî Güvenlik Kurulu toplantısının hemen ardından Başbakan Bülent Ecevit'in Cumhurbaşkanı -Ahmet Necdet Sezer ile düştüğü anlaşmazlıkla ilgili "Bu, devletin en üst kademesinde kriz var demektir." şeklindeki demeci krizi derinleştirdi.

-21 Şubat’ta bankalar arası para piyasasında gecelik faiz %7500’e kadar çıktı.

-2002 yılı başında üç yıllık Stand-by Anlaşması imzalandı.

-2007’de ABD’de başlayıp 2008’de dünyaya yayılan ekonomik kriz, 1929 Ekonomik Buhranı’ndan sonra dünyanın yaşadığı en büyük kriz olarak tanımlandı.

-Türkiye, krize ilk olarak para politikası ile tepki verdi. TCMB, finansal piyasaları rahatlatmak amacıyla enflasyondaki düşüşe paralel olarak hızlı ve yüksek ölçekli faiz indirimlerine başvurdu.

-Üretim ve talebi canlandırmak için KOBİ’lere verilen destekler artırıldı.

-Yurt dışındaki varlıkların ekonomiye kazandırılması amacıyla Varlık Barışı yürürlüğe konuldu.

-2009 yılında piyasalarda yaşanan talep daralması, reel sektörde işçi çıkarmalara ve istihdam kaybına neden oldu, bunun sonucu olarak işsizlik arttı.

-Türkiye, 2010 yılından itibaren krizin olumsuzluklarını aşmaya başladı.

-2011-2012 yıllarında dış ticaret ve cari açık, ekonominin en önemli sorunu olma özeliğini korudu. 2012-2015 yılları arasında GSYİH büyüme hızı, dış ticaretteki düşük oranlı ve istikrarsız büyüme ve işsizlik ekonomiye dair temel sorunlar oldu.

5.7.2. 28 Şubat Postmodern Darbesi

-28 Şubat, askerî bir darbedir.

-Asker, bu darbede silah gücü ve mevzuat desteğinin dışında kamuoyunun da desteğini almaya çalışmıştır. -Kamuoyu desteği oluşturmak için birtakım sivil toplum kuruluşları, basın-yayın organları, üniversiteler, sermaye çevreleri, sivil bürokrasi ve yargı mensuplarından faydalanmıştır.

-Adını 28 Şubat 1997’deki MGK bildirisinden alan ve postmodern darbe (modern ötesi) iktidardaki Refah-Yol Hükûmetini oluşturan partiler itibarsızlaştırılmış, irtica korkusu yayılarak demokrasiye müdahale edilmiştir.

-28 Şubat süreci Türkiye’de uzun soluklu bir müdahaleler silsilesinin parçası olmuştur.

-Başbakan Necmettin Erbakan’ın İslam ülkeleriyle ilişkileri geliştirme çabası, Türkiye’nin yönünün Doğu’ya çevrilmesi şeklinde değerlendirilerek eleştirilmiştir.

-Türkiye’de 1997 yılında postmodern darbe sürecini hızlandıran olaylar yaşanmıştır.

-28 Şubat MGK bildirisi ile siyasi alan daralmış, askerî alan genişlemiş, rejimin militer yapısı güçlenmiş ve yönetim fiili olarak askerlerin kontrolüne geçmiştir.

-MGK kararlarına muhalif olan hükûmet,18 Haziran’da istifa etmek zorunda bırakılmıştır.

-28 Şubat öncesi gerçekleşen Susurluk Kazası ve onun ortaya çıkardığı kirli ilişkiler ülke gündemindeki yerini kaybetmiştir.

-Millî Güvenlik Kurulunda alınan kararlar tavsiye niteliğinden sıyrılarak eğitim, kültür ve iktisadi hayata dair belirleyici bir özellik kazanmıştır.

-Ülkede siyasal iktidar el değiştirmiş ve Anasol-D Hükûmeti kurulmuştur.

-Türk Silahlı Kuvvetlerinin; iç siyaset, yolsuzluklar, terörle mücadele, Türkiye’nin AB Kopenhag Kriterlerine ne ölçüde uyum sağlayabileceği, Kıbrıs sorunu vb. konulardaki tavsiyeleri de yine MGK aracılığıyla hükümete bildirilmiştir.

5.7.3. Etnik, İdeolojik ve Mezhep Temelli Çatışmaların Toplum Hayatına Etkileri

-Türkiye’nin istikrarını bozmaya yönelik, çeşitli ülkeler ve örgütler tarafından etnik, ideolojik ve mezhepsel kışkırtma temelli oyunlar oynanmaktadır.

-Türkiye’nin sahip olduğu zenginlik ve potansiyele zarar vermek ve ülke içindeki bütünlüğü bozmak isteyen küresel güçler etnik, ideolojik ve mezhepsel farklılıkları ayrıştırıcı bir unsur olarak kullanmak için çalışmalarda bulunmuşlardır.

-Türkiye’nin bu durumundan fayda bekleyen büyük ülkeler, terör örgütlerine destek vererek Türkiye’yi zor duruma sokmak istemişlerdir.

-Türkiye’de 1990’lı yıllarda toplumda Sünni-Alevi ve laik-antilaik bölünmeyi gerçekleştirmeye yönelik eylemler yapılmıştır.

-Bu şekilde, Müslüman bir ülkenin dünyada tek olan demokratik ve laik yönetim deneyimi ortadan kaldırılmak istenmiştir.

-Türkiye, 1990 sonrasında bir ucu ülke dışında bir ucu ülke içinde olan PKK terör örgütünün artan eylemlerine maruz kalmıştır.

-PKK, sivil halkı hedef alan terör eylemlerinde bulunmuştur.

-Türkiye’nin sahip olduğu etnik, ideolojik ve mezhepsel farklılıklar üzerinden ülkeyi ayrıştırmaya yönelik planlar, toplumun birlikte yaşama kültürüyle boşa çıkarılmıştır.

5.7.4. Gezi Parkı Olayları

-İstanbul Büyükşehir Belediyesinin 16 Eylül 2011 tarihinde kabul ettiği Taksim Yayalaştırma Projesi ile Tarihî - Topçu Kışlası’nın İstanbul’a yeniden kazandırılması kararlaştırıldı.

-Bu çerçevede 4 Ekim 2012’de yol genişletme çalışmaları başlatılarak bazı ağaçların yerlerinin değiştirilmesi ve sökülmesi söz konusu oldu.

-Buna karşı çıkan bazı kesimler, Gezi Parkı’nda izinsiz oturma eylemi düzenleyenlere karşı 29 Mayıs 2013 sabahı polis müdahalede bulundu.

-Polisin bu müdahalesi sonrasında gelişen olaylar, hükûmeti zor durumda bırakırken kamuoyunda eylemcilere dair bir mağduriyet algısı oluşturdu.

-Eylemler 31 Mayıs gecesi Ankara ve İzmir’de de görüldü.

-Eylemciler 1-2 Haziran’da şehirlerin belirli bölgelerinde toplanarak yolları kapattı, kamu binaları, banka ve dükkânlara zarar verdi.

-Bu eylemler ilk anda İstanbul’daki Gezi Parkı eylemlerine destek olmak için yapılırken sonrasında mevcut iktidara karşıtlık özelliği kazandı.

-1-15 Haziran 2013 tarihleri arasında güvenlik güçleri ile eylemciler arasında çatışmalar yaşanırken hükümet yetkilileri, eylemcilerin temsilcileri ile görüşmelerde bulundu.

-Bu görüşmelerde kendilerine Taksim Dayanışma Platformu adını veren bir grup bir takım taleplerde bulundu. -Gösterilerin Gezi Parkı’nın korunmasından ziyade çok sayıda projeye, ülkenin birlik ve bütünlüğüne karşı yapıldığını ortaya çıkarmıştır.

-Güvenlik güçlerinin 15 Haziran 2013’teki müdahalesiyle park alanı boşaltıldı ve eylemlerin etkisi giderek azaldı. -Türkiye’nin son yıllarda dış siyasetteki etkin yapısı, iç siyasetteki toplumsal barışı sağlamaya yönelik politikaları ve ekonomik verilerdeki yükselişin sürece etki ettiği söylenebilir.

5.7.5. FETÖ ve 15 Temmuz

-En öz tanımla tabanı ibadet, ortası ticaret, tavanı ihanet çetesi olan FETÖ/PDY (Paralel Devlet Yapılanması), kendine has yapısı olan bir cemaat olarak 1960’larda ortaya çıkmış ve hukuk devletini ortadan kaldırarak zümre egemenliğine dayalı bir devlet kurmayı hedeflemiştir.

-1980’li yıllarda okullaşma ve kamu kurumlarındaki kadrolaşma hareketini sürdüren cemaat, sonraki yıllarda holdingleşerek banka kurmuş ve eğitim, sağlık, finans, taşımacılık, medya gibi sektörlerde çalışmalara başlamıştır. -28 Şubat 1997’de yaşanan postmodern darbeye destek veren Fetullah Gülen, 1999’da ABD’ye gitmiştir.

-Gülen, bu tarihten sonra dinler arası diyalog, ılımlı İslam gibi kavramları kullanmıştır.

-FETÖ, devlet kurumları ve sivil toplum olmak üzere birbirinden özerk iki yapılanmadan oluşmuştur.

-Din, siyaset ve para üçgeninde etkinliğini artırarak örgütü geliştiren Fetullah Gülen, ağlamaklı tarzı ve fiziksel ögeleri de katarak kullandığı hitabetleriyle kendisine bağlı bir grup oluşturmuştur.

-2000’lerin başı örgütün Türkiye ve dünya çapında büyüdüğü dönemdir.

-Örgüt, paralel devlet yapılanması çerçevesinde istihbarat, bilişim, özel kalem ve personel başkanlıklarını ele geçirmiş ve bu durumun sağladığı avantajları sonuna kadar kullanmıştır.

-Paralel yargıçların ve polis şeflerinin yolsuzluk adı altında millî iradeye saldırıda bulundukları 17/25 Aralık 2013- -Darbe Girişimi’nde, klasik Darbe girişiminde bulunanlar basın yayın kuruluşlarından korsan bildiriler yayımladı. -TSK içindeki FETÖ mensupları 15 Temmuz 2016’da Pensilvanya’da bulunan terörist başı Fetullah Gülen’den aldıkları talimatla iktidarı devirip Türkiye’yi işgal etmek için harekete geçmişlerdir.

-Bu kalkışma girişiminde TBMM, köprüler, kavşaklar, stratejik noktalar ve sivil vatandaşlar karadan ve havadan bombalanmıştır. Türk milletinin gösterdiği şanlı direniş kalkışmayı başarısız kılmıştır.

-00.13’te TRT’de yayın akışına ara verilerek darbe bildirisi okutuldu.

-00.37’de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, başkomutan sıfatıyla bir televizyon programına katılarak Türk milletini vatanına ve demokrasisine sahip çıkmaya çağırdı.

-02.20’de Gölbaşı Özel Harekât Daire Başkanlığına yapılan hava saldırısında 47 polis şehit oldu.

-Şehit Ömer Halisdemir, büyük bir kahramanlık örneği göstererek 15 Temmuz Darbe Girişimi’nin seyrini değiştirmiş ve demokrasinin temsili hâline gelmiştir.

-Şehit Ömer Halisdemir’in adı “Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi”ne verilmiştir.

-Türk halkı, yeni doğan çocuklara Ömer Halis Demir’in adını vererek bu kahramana duyduğu sevgiyi göstermiştir. -02.42’de TBMM, jet uçakları tarafından bombalanarak tahrip edildi.

-16 Temmuz 20.02’de darbe girişimi tamamen sonlandırıldı.

-Darbe sırasında 250 vatansever Türk insanı şehit, 2193 insan da gazi oldu.

5.7.6. Bilime Hizmet Eden Dört Türk Bilim İnsanı

-20. yüzyılın ikinci yarısında yetişen Türk bilim insanları, kendi alanlarında dünyada ilk sıralarda yer almışlardır. - -Ön plana çıkan Türk bilim insanlarının birçoğu bilimsel çalışmalarını yurt dışında gerçekleştirmiştir.

-Bu bilim insanlarının isimleri dünya literatürüne girmiş ve eserlerine binlerce atıf yapılmıştır.

-Dünyada en genç yaşta profesörlüğe yükselen Oktay Sinanoğlu, yüzyılın beyin cerrahı olarak adlandırılan Gazi Yaşargil, İslam bilim tarihçisi Fuat Sezgin ve Nobel ödüllü Aziz Sancar bilime hizmet eden Türk bilim insanlarına örnek olarak verilebilir.

En Genç Profesör Oktay Sinanoğlu

-Babasının başkonsolos olarak görev yaptığı İtalya’nın Bari kentinde doğan Oktay Sinanoğlu, Kaliforniya Üniversitesi Berkeley Kimya Mühendisliğini birincilikle bitirmiştir.

-Yale Üniversitesinde yardımcı profesör olarak çalışmaya başlamıştır.

- “Atom ve moleküllerin çok elektronlu kuramı” ile profesörlüğe adım atmıştır.

-26 yaşında profesör olan Oktay Sinanoğlu, Yale Üniversitesi tarafından son 300 yılda dünyanın en genç profesörü unvanıyla dünyaya tanıtılmıştır.

-Almanya’nın en yüksek bilim ödülü olan “Alexander von Humbolt Bilim Ödülü”nü almıştır.

-Oktay Sinanoğlu, bilimsel çalışmalarının yanında sosyal meselelere ve memleket sorunlarına da kafa yormuş, eğitimin Türkçe yapılması gerektiği üzerine konuşmalar yapmıştır.



Nobel Ödüllü Kimyacı Aziz Sancar

-2015 Nobel Kimya Ödülü “hücrelerin hasarlı DNA’yı nasıl onardıkları ve genetik bilgiyi nasıl koruduklarını moleküler düzeyde belirleme” alanındaki çalışmalarından dolayı Tomas Lindahl (Tamıs Lindal), Paul Modrich (Pol -Modrik) ve Aziz Sancar’a verilmiştir.

-Aziz Sancar, bilim alanında Nobel ödülü kazanan ilk Türk bilim insanı olmuştur.

-Aynı zamanda gelişmekte olan ülkelerde bilimin ilerlemesi için faaliyetlerde bulunan Dünya Bilim Akademisinin (TWAS) Nobel Kimya Ödülü’nü kazanan yedinci üyesidir.

-Aziz Sancar, Mardin’in küçük bir kasabasında sekiz çocuklu bir ailenin yedinci çocuğu olarak doğmuştur.

-İstanbul Tıp Fakültesini 1969 yılında bitirmiş, Dallas Texas Üniversitesinde Moleküler Biyoloji dalında doktorasını tamamlamıştır.

-Yale Üniversitesinde DNA onarımı dalında doçentlik tezinden sonra DNA onarımı, hücre dizilimi, kanser tedavisi ve biyolojik saat üzerinde çalışmalarını sürdürmüştür.

-415 bilimsel makale ve 33 kitap yayımlamıştır.

İslam Bilim Tarihçisi Fuat Sezgin

-24 Ekim 1924’te Bitlis’te doğan Fuat Sezgin, Alman şarkiyatçı Helmut Ritter (Helmut Riter) tarafından verilen bir seminere katılmış ve onun etkisi altında kalarak İstanbul Üniversitesi Şarkiyat Araştırmaları Enstitüsüne kaydolmuştur.

-1960 Askerî Darbesi sonrası üniversitelerden men edilen 147 akademisyen arasında bulunan Sezgin, çalışmalarını yurt dışında sürdürmüştür.

-1965 yılında Câbir İbn Hayyân konusunda ikinci doktora tezini Frankfurt Üniversitesinde yazmış ve bir yıl sonra profesör unvanını kazanmıştır.

-Fuat Sezgin, sahasında yazılan en kapsamlı eser olan 17 ciltlik “Arap-İslam Bilim Tarihi”nin ilk cildini, 1967 yılında yayımlamıştır.

-1982’de Johann Wolfgang Goethe Üniversitesine bağlı Arap-İslam İlimleri Tarihi Enstitüsünü kurmuştur. -Frankfurt'ta İslam Bilim Tarihi Müzesi kurmuştur. dünyanın her yerinden büyük bir özenle topladığı 45 bin cilt kitaptan oluşan Bilimler Tarihi Kütüphanesi bulunmaktadır.

-Prof. Dr. Fuat Sezgin’in çalışmalarıyla yaklaşık 700 eseri barındıran ikinci bir müze, 2008 yılında İstanbul Gülhane Parkı içerisinde açılmıştır.

-30 Haziran 2018 tarihinde vefat etmiş ve İstanbul Gülhane Parkı’na defnedilmiştir.

Yüzyılın Beyin Cerrahı Gazi Yaşargil

-Prof. Dr. M. Gazi Yaşargil, 6 Temmuz 1925’te babasının kaymakamlık yaptığı Diyarbakır’ın Lice ilçesinde doğmuştur.

-1943’te Almanya Friedrich Schiller (Firedrik Şiller) Üniversitesinde tıp tahsiline başlamış, İsviçre Basel Üniversitesinden 1949’da mezun olmuştur.

-1965’te profesör, 1973’te ordinaryüs profesör olmuştur.

-1957-1965 yılları arasında parkinson hastalığı ve diğer hareket bozukluklarının tedavisine yönelik ameliyatlar yapmıştır.

-Kendisine yüzyılın beyin cerrahı ve dünya tıp tarihine geçen 50 hekimden biri unvanı verilmiştir.

5.7.7. Türkiye’deki Bilimsel ve Teknolojik Gelişmeler

-
Türkiye 2000’li yıllarda ASELSAN, ROKETSAN, TUSAŞ, OTOKAR ve TÜBİTAK gibi devlet kurumları ve özel sermayeli savunma kuruluşları ile birbirinden önemli askerî projeleri hayata geçirmiştir.

-TÜRKSAT: Türksat 2A uydusu, 2001’de uzaya fırlatılmıştır.

-Türksat 3A haberleşme uydusu, 13 Haziran 2008’de yörüngesine yerleştirilmiştir.

-Türkiye’nin ilk yerli tasarım ve üretim alçak yörünge haberleşme uydusu Türksat 3USAT 2013’te, Türksat 4A - 2014’te, Türksat 4B 2015’te fırlatılarak yörüngesine yerleştirilmiştir.

-ANKA: TUSAŞ mühendisleri tarafından tasarlanan ve birçok yerli alt yüklenici firmanın da görev aldığı Türk insansız hava aracı “ANKA”nın üretim ve montajı 2010’da tamamlanmıştır.

-ANKA, kendi kategorisinde dünyanın en iyi operatif sistemi olmayı amaçlamaktadır.

-HÜRKUŞ: HÜRKUŞ-A, 29 Ağustos 2013’te ilk uçuşunu başarıyla gerçekleştirmiştir.

-HÜRKUŞ, Avrupa Sivil Havacılık Otoritesinden Tip Sertifikası alan ilk Türk uçağı olmuştur.

-GÖKTÜRK: TSK ile kamu kurum ve kuruluşlarının görüntü ihtiyacını karşılamak amacıyla uydu ve görüntülerin alınacağı, işleneceği ve uydunun kontrolünün yapılacağı yer istasyonu geliştirme projesidir.

-2012 yılında görev yörüngesine yerleştirilmiş olan GÖKTÜRK-2, ülkemizde özgün olarak geliştirilen ilk yüksek çözünürlüklü yer gözlem uydusudur.

-ALTAY: Ülkemizde geliştirilmekte olan yeni nesil bir ana muharebe tankıdır.

-Tankın geliştirilmesi çalışmalarına 30 Mart 2007’de Millî Tank Üretim Projesi çerçevesinde başlanmıştır.

Altay’ın iki proto tipi 15 Kasım 2012’de Türk ve dünya kamuoyuna sunulmuştur.
 

Bu konuyu görüntüleyen kullanıcılar

Geri
Üst Alt