Ali Rıza Paşa

Osmanlı Sadrazamı.
1886 yılında Harbiye'yi bitirdi. 1898'de Erkânı Harbiyei Umumiye Dairesi başkanlığı, Üsküp ve Manastır valiliği ve komutanlığı yaptı. 1908'de Harbiye Nazırlığına ve Âyân Meclisi üyeliğine getirildi. Hüseyin Hilmi Paşanın sadaretinde Harbiye Nazırı, Balkan Savaşı'nda Garp Ordusu Başkomutanı oldu. VI. Mehmet tarafından Sadrazamlığa getirildi (2 Ekim 1919). Anadolu'da gelişen Kuva-yı Milliye'cilerle anlaşmanın kaçınılmaz olduğunu görerek , Heyeti Temsiliye ile ilişki kurdu ve Salih Paşayı, Mustafa Kemal ile görüşmek için, Amasya'ya göndererek anlaşma yollarını aradı. Kuracağı kabinede Heyeti Temsiliye'nin isteklerini dikkate alacağına söz verdi. Fakat Kuva-yı Milliye'nin yönetim gücünü eline geçirmeye ve Heyeti Temsiliye'yi kaldırma çabalarına girişti. Müttefik Devletlerin baskısı karşısında istifa etmek zorunda kaldı (1920). Son Osmanlı kabinesinde Nafıa ve Dahiliye Nazırıydı (1922).

AMASYA GÖRÜŞMELERİ VE ALİ RIZA PAŞA:

Damat Ferit Paşa Hükümeti'nin istifası üzerine yerine yeni hükümeti kurmakla Ali Rıza Paşa görevlendirilmişti. Mustafa Kemal Paşa Ali Rıza Paşa'ya hemen bir telgraf çekerek yeni hükümetin Erzurum ve Sivas kongrelerinde oluşan millî teşkilat ve amaçlara saygılı olması halinde Kuva-yı Milliye'nin yardımcı olacağını bildirmiş, yeni hükümetin Meclisin açılıp denetim görevine başlamasına kadar milletin mukadderatıyla ilgili herhangi bir taahhüde girmemesini barış konferansı için millî davayı kavramış, güvenilir delegelerin seçilmesini istemişti. Böylece Temsil Heyeti'yle Kuva-yı Milliye'nin etkisiyle kurulmuş yeni hükümet arasında ortak bir görüş oluşturabilmek amacıyla karşılıklı yazışmalar başlamıştı.
Mustafa Kemal Paşa Harbiye Nazırı Cemal Paşa'nın yeni hükümetin kendisiyle aynı fikirde olduğuna, millî iradenin egemenliğini kabul ettiğine dair telgrafı üzerine 7 Ekim 1919'da Temsil Heyeti adına bir bildiri yayınlamış, milletle hükümet arasında tam bir anlaşma sağlandığından resmî haberleşme yasağının kaldırılmasını bildirmişti. Taraflar arasında süren yazışmaların sonucunda iki tarafın daha yakından görüşmek, ayrıntılar üzerinde anlaşabilmek için Amasya'da bir araya gelmeleri kararlaştırılmıştı. Amasya Görüşmeleri 20-22 Ekim 1919 tarihleri günlerinde Temsil Heyeti adına Mustafa Kemal Paşa, Rauf ve Bekir Sami Beylerle İstanbul Hükümeti adına Bahriye Nazırı Salih Paşa arasında cereyan etti. Görüşmelerin sonunda iki taraf arasında üçü açık ve imzalı, ikisi gizli ve imzasız beş protokol yapıldı.
Birinci protokol Salih Paşa'nın isteklerini kapsıyordu. Bunlar, ordunun siyasetle uğraşmaması, İttihatçılığın tekrar uyanmaması, hükümeti küçük düşürecek müdahelelerden kaçınılması, teşkilata muhalefet ettikleri için tutuklananlar varsa bırakılmaları, tehcir suçlularının cezalandırılmaları, savaşa katılmamızın haklı nedenlere dayandığı yolundaki düşüncelerin gizli tutulması, seçimlerin serbestçe yapılması, asayişi bozacak hallere meydan verilmemesi, hükümetin ne lehinde ne de aleyhinde bir şey yazılmaması gibi isteklerden oluşmuştu.
İkinci protokolde kararlaştırılan başlıca hususlar özetli şöyleydi:
1. Millî Meclis'in vereceği en son karara uyulması şartıyla en az daha önce kararlaştırılmış sınırların korunması (vatanın bütünlüğü ve bölünmezliği ilkesi kabul edildi).
2. Gayrimüslim azınlıklara siyasî egemenliğimizi ve sosyal dengemizi bozacak ayrıcalıkların tanınmaması.
3. Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'nin İstanbul Hükümeti'nce tanınması.
4. Millî Meclis'in İstanbul'da toplanmasının doğru olmadığı, barış sağlanıncaya kadar geçici olarak Anadolu'da hükümetin uygun göreceği bir yerde toplanması.
Salih Paşa, Meclisin İstanbul'da toplanmasının doğru olmadığı fikrine kişisel olarak katıldığını, hükümet adına söz veremeyeceğini belirtmiş, bu fikri hükümet üyelerine kabul ettirmek için elinden geleni yapacağını, başarılı olamadığı takdirde hükümetten çekileceğini söylemişti.
Üçüncü protokolde Temsil Heyeti'nin seçimlere müdahale etmemesi, ancak İttihatçıların ve tehcirle ilgili olanların seçilmemelerini telkin etmesi, Hristiyanların seçimlere katılmalarının sağlanarak temsil gücünün ülkeyi kapsadığının gösterilmesi kararlaştırılmıştı.
Görüşmelerin tamamlanmasından sonra İstanbul'a dönen Salih Paşa, Meclis'in İstanbul dışında toplanmasıyla ilgili görüşünü hükümete kabul ettirememiş, hükümetin bu konudami görüşünü Harbiye Nazırı Cemal Paşa Mustafa Kemal Paşa'ya bildirmişti. Salih Paşa da buna Kanun-i Esâsî'nin engel olduğunu ileri sürmüş ve hükümetteki görevine devam etmişti. Mustafa Kemal Paşa Ali Rıza Paşa Hükümeti'nden memnun olmamakla beraber Meclisin açılıp görevine başlamasına kadar hükümeti desteklemeye karar vermişti. Bundan amaç, Anadolu'ya daha ters bir hükümetin kurulmasına meydan vermemekti.
Sonuç olarak Amasya görüşmeleri millî bir harekete önemli kazançlar sağladı. İstanbul Hükümeti böyle bir görüşmeye istekli olmak ve katılmak suretiyle millî hareketin ve onun temsilcisi Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'nin varlığını ve gücünü kabul etmiş oldu. İtilaf Devletleri isteklerini sadece İstanbul Hükümeti'nce kabul ettirmekle amaçlarına ulaşamayacaklarını gördüler. Damat Ferit Paşa Hükümeti'nin istifası Kuva-yı Milliye'nin saygınlığını yükseltmiş, Millî Mücadele'ye katılanların sayısını artırmıştı. Şimdi de yeni hükümetin bir üyesini Amasya'ya, Kuva-yı Milliyecilerin ayağına kadar göndermesi bu süreci daha da hızlandırmıştı.

ALİ PAŞA İCRAATLARI VE ERMENİ SORUNU:

Altı ay kadar vekaleten yürüttüğü valilik vazifesine asaleten atanmanın vermiş olduğu güvenle Ali Paşa, Hükümet işlerini yoluna koymaya gayret edip bir türlü yakalanamayan kanun kaçaklarını takibata alarak bir çoğunu yakalattı.Devletin alış verişini, mali kaynaklarını düzene koydu. Ticareti elinde bulunduran Ermeniler senelerden beri devlete olan vergi borçlarını ödemiyorlardı. Diğer taraftan memurlara, emeklilere, zaptiyelere onar yirmişer aylık maaşları verilememişti. Bu iki önemli meselenin halli için Ali Paşa bir dizi tedbir aldı. Ermeniler büyük yekun tutan borçlarını ödemeleri konusunda yapılan çağrılara uyarak ancak taksitle borçlarını verebileceklerini beyan ettiler. Böylece alacaklar tahsil edilirken memurun maaşı ödenmeye başlandı ve Ali Paşanın Van'da halk nezdinde itibarı arttı. Adalet işlerinin aksayan yönlerini yoluna koyarak Ermenilerle ihtilaf teşkil edebilecek bütün meseleleri bir bir gözden geçirdi bozulan sosyal barışı tekrar tesis ederek şehre sükunun hakim olmasını sağladı. Müslüman - Hıristiyan geniş halk kitleleri tarafından büyük bir beğeniyle taktir edilen Ali Paşanın çalışmaları Rusya destekli Ermeni ihtilal çetelerinin hiç de hoşuna gitmiyordu. Teorilerini Ermeni - Türk çatışması üzerine kuran bu çeteler, Ali Paşaya karşı büyük bir nefret duyuyorlardı. Çeteler Ermeni ileri gelenlerinden Ali Paşaya destek vererek halkın üzerindeki kendi hakimiyetlerini yok edenlere karşı suikastlar düzenlemeye başladılar. Ali Paşa çetecilerin etkisini kırmak için Vali yardımcılığına Ohannes Efendiyi getirmiş, kardeşi Armarak Efendiyi ise Gevaş'a kaymakam olarak tayin etmişti. Armarak Efendi Ermeni çetecilerinin Akdamar adasını üs olarak kullanmalarını şiddetle engelleyerek çetelerin işlerini zorlaştırdığı gibi, çetelerin halkın üzerindeki tesirini de ortadan kaldırmak üzereydi. Bunun üzerine Çeteler Armarak Efendiyi öldürerek önlerindeki büyük bir engeli kaldırmış oldular. Kardeşinin öldürülmesi üzerine Ohannes Ferid Efendi artık Van'da kalamayacağını ifade ederek Ali Paşadan izin isteyerek Elazığ vali yardımcılığına tayin ister. Ali Paşa durumun nazikliği karşısında ahali-i mutinin hükümete bağlılığını artırmak için Erzurum vilayeti eski tercümanı Mikail Efendinin Van vali yardımcılığına atanması için Bâbı aliye gerekli ikazları yaptı. Bunun üzerine Mikail Efendi Van vali yardımcılığına tayin edildi. Fakat Mikail Efendinin Van'a gelemeyeceği anlaşıldığından eski kaymakamlardan Leon Efendi tayin edilerek Van'daki Ermenilerin gönlü razı edilmeye çalışıldı. Bütün bu iyi niyet çalışmalarına rağmen Ermeni komiteleri faaliyetlerine son vereceklerine Rusya Ermenileriyle irtibatlarını kuvvetlendirerek faaliyetlerini yer altına çekerek daha gizli bir biçimde sürdürmeye devam ettiler.

ALİ RIZA PAŞANIN ÖLDÜRÜLMESİ:

Ali Paşa, İstanbul'a dönerken Ermeni komitacıları tarafından mutlaka öldürüleceğini biliyordu. Onun için İstanbul'a gideceği güzergahını gizli tuttu. Yaklaşık bir buçuk yıl canla başla çalışarak hizmet verdiği Van halkıyla vedalaştı. Bu manzarayı hatırlayan yaşlılar bütün Van halkının gözyaşlarını tutamadığını söylerler. Ali Paşa gözü dönmüş Ermeni çetecilerinden kurtulmak için hedef saptırarak önce Erzurum'a oradan bin bir güçlükle Revan'a gider. Her gittiği yerde Ermeni nümayişleri ile karşılanan Ali Paşa Tiflis'e geçer ve Tiflis üzerinden de Batum'a geçip oradan da vapurla İstanbul'a gitmek ister. Fakat Ermeni komitacılarından Alev Başyan tarafından 1908 yılının son günlerinde Ali Paşa Batum iskelesinde vapura binerken öldürüldü. Harekete hazır olan gemi Ali Paşanın cenazesini İstanbul'a götürmek için demir alır. Fakat aksilikler birbirini kovalar ve gemi ancak on beş günde Sinop açıklarına gelebilir. Ali Paşanın cesedinde çürüme emareleri baş gösterince kaptan Sinop limanına yaklaştı. Cenaze Seyid Bilal cami bahçesine dış kapıdan girip camiye doğru ilerlerken sol tarafta caminin giriş kapısının karşısında defnedildi. Camiye girip çıkanların ilk gözüne çarpan bu mezardır. Mezarın başucundaki taşta şu ibare vardır. (Van İlbayı (valisi) Ali 1907'de Batum'da Ermeni komitaları öldürdü.)Metin Latin harfleriyle yazıldığından tarih yanlış yazılmıştır.

Kötü haber kısa zamanda Van'a ulaşmıştır. Ali Paşayı Van'dan gözyaşlarıyla uğurlayan Vanlılar bu haber karşısında şaşkına dönerler Ali Paşa Van için canını vermiştir. Ağlayarak yolcu ettikleri Paşanın ölüm haberi karşısında Vanlılar içli bir türkü yakarak onu ölümsüzleştirirler. Bugün Van'ın en güzel mahallelerinden birisinin ismi olan Ali Paşa mahallesi Paşanın ismini yaşatmaktadır.
 
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Bu konuyu görüntüleyen kullanıcılar

Geri
Üst Alt