Alma mazlumun âhını çıkar aheste aheste

Üstadı çocuğun eline bir testi vererek çeşmeye gönderir.
Testiye suyu doldururken bir atlı yanaşır ve:
"Çekil bakayım önümden be çocuk!" diye çocuğu azarlayarak bir tarafa iter ve atını çeşmeye doğru sürer.
Çocuk testisini alıp bir kenara çekilmeye çalışırken atını mahmuzlayan adam, onu köşeye sıkıştırır. Zor durumda kalan Çocuk testisini yere bırakır, canını kurtarmak zorunda kalır.
Bu esnada at da üzerine basıp testiyi kırar.
Çocuk ağlayarak üstadının huzuruna gelir.
Üstadı:
"Ne oldu evladım, neden ağlıyorsun?" diye sorar.
Çocuk:
- "Efendim, çeşmede su alırken bir atlı geldi, atını üzerime sürdü.
Can havliyle kendimi kurtarmaya çalışırken testimi de atına tepeletip kırdı."
"Testini kıran atlıya Sen bir şey söyledin mi?
Çocuk; "Hayır Efendim, hiçbir şey söylemedim." der.
Üstadı, "Çabuk git ve o adama bir-iki laf söyle" der.
Çocuk gider, çeşmenin başında atını tımar etmeye çalışan adamın yanına varır bekler. Fakat bir türlü ağzını açıp da,
"Testimi niye kırdın be zalim adam?" diyemez.
Az sonra döner, üstadının huzuruna gelir. Üstadı sorar:
"Atlıya bir şey söyleyebildin mi?"
Çocuk boynunu büker, yere bakarak,
"Söyleyemedim Efendim. Bir şeyler demeye niyet ettim, ama bir türlü ağzımı açıp da ağır bir söz sarf edemedim."
Üstadı sinirlenir:
"Sana diyorum, çabuk git ve o adama bir şeyler söyle, karşılık ver, yoksa sonu felâket olur." der.
Çocuk üstadından kesin emir almıştır, bu sefer kararlıdır.
Çar çabuk çeşmenin başına varır. Bir de ne görsün!
Testisini kıran adamı kendi atı, attığı çiftelerle çeşmenin havuzuna yuvarlamış. Oracıkta cansız yatmakta. Çocuk büyük bir korku ve heyecan içerisinde koşarak dergâha döner. Hemen durumu üstadına haber verir.
Üstadı bu duruma üzülür ve şöyle der:
"Vah vah! Bir testiye bir adam ha! Üzüldüm buna doğrusu!"
Huzurda olanlar dervişler söylenenlerden bir şey anlamadıklarını söyleyince, Üstad Hazretleri durumu şöyle açıklar:
"O atlı adam, çocuğa zulmetti. Zulme uğrayan kişi de tek kelimeyle olsun karşılık vermedi ve zalimi Allah'a havale etti. Yapılan bu zulüm de Allah'ın gayretine dokundu ve zalimi cezalandırdı. Şayet çocuk da onun zulmüne karşılık verip, ona bir şeyler söyleyecek olsaydı, ödeşeceklerdi. Fakat Çocuk, büsbütün mazlum durumuna düştü. Ben ise ödeştirmek için uğraştım, maalesef muvaffak olamadım."
Kim ki mazlum, güçsüz, muhtaç insanlara zulmeder, onları incitir.
Mazlumun ahı gökyüzüne kıvılcım şeklinde yükselir, mazlumun duasını gökyüzüne çıkarır ve onlara sema kapıları açılır ve Yüce Yaradan "İzzetime yemin olsun! Vakti uzasa da, duanı mutlaka kabul edeceğim!" buyurur."

O zalimin cezasını mutlaka verir.
Zira şüphesiz ki her şey gören, bilen ve cümlesine hükmeden Yüce Yaradan'la mazlum kulları arasında hiç bir perde yoktur.
Onun için zalimin zulmü varsa mazlumun Allah'ı var, denmiştir.
Atlının çeşmede, su doldurmak için hazırlanan küçük çocuğa yapmış olduğu zalimce davranışlara karşı; çocuğun hiç bir şey dememesi, boynunu büküp Yüce Yaradan'a tevekkül etmesi;
"Mazlum kulumun koruyucusu, kollayıcısı Benim" buyuran Yüce Yaradan'ın gücüne gitmiş ve atlı hak ettiği cezayı bulmuştur?
Eninde sonunda çıkar, ayağı dolaşır.
"Alma mazlumun âhını çıkar aheste aheste" demişler ya o misal!..
 

Bu konuyu görüntüleyen kullanıcılar

Geri
Üst Alt