Büyük Millet Meclisi Dönemi

  • Konbuyu başlatan Talebe
  • Başlangıç tarihi
  • Cevaplar 0
  • Görüntüleme 664

Talebe

Yönetici
Katılım
14 Şub 2021
Konular
540
Mesajlar
4,040
Tepkime puanı
10,674
Puanları
113
Meslek - Branş
Öğretmen - Tarih
Talebe Hakkında ek bir bilgi sağlanmamış.
Büyük Millet Meclisi Dönemi
Büyük Millet Meclisinin Açılması
Birinci Türkiye Büyük Millet Meclisinin Hususiyetleri

Büyük Millet Meclisinin Açılması
Mustafa Kemal Paşa’nın 19 Mart 1920 tarihli seçim yönergesi niteliğindeki genelgesine uygun olarak seçimler yapılmaya başlanmıştır. Ancak hem seçim kanununun olmayışı hem de iki dereceli olmasından dolayı seçimler kısa bir zamanda bitirilememiş ve uzamıştır. Ayrıca Heyet-i Temsiliye’nin bütünüyle ülkede etkili olmayışı, haberleşme araçlarının yetersizliği, Sarayın ve İstanbul Hükümeti’nin olumsuz tutum ve faaliyetleri ile İtilâf Devletlerinin baskıları seçimlerin sağlıklı ve düzenli olarak yapılmasını önlemekteydi. Diğer taraftan, Mustafa Kemal Paşa ve Heyet-i Temsiliye’nin gücü henüz tam anlamıyla belli olmadığı için bazı vilayet ve sancaklardaki idarecilerde seçimlerin yapılmasında güçlük çıkarığyorlardı.

Seçimler, her ne kadar Ankara’dan Heyet-i Temsiliye’ce yönlenğdirilmeye çalışılmışsa da bölgelerin kendi şartlarına göre bir seyir izlemiştir. Yapılan seçimlerde ülke 66 seçim bölgesine ayrılmış ve her seçim bölgesinden de 5 milletvekilinin seçilmesi belirtilmişti. Buna göre yeni meclis 19 Mart tarihli genelge ile seçilen 330 yeni milletvekilleriyle, İstanbul’dan gelebilecek milletvekillerinden oluşacaktı. Ancak İstanbul’dan kaç milletvekilinin geleceği belli olmadığı için meclise katılacak milletvekillerinin sayısı da belli değildi.

Yapılan seçimler sonunda Millî Mücadele Hareketi’nin lideri olan Mustafa Kemal Paşa hem Erzurum’dan hem de Ankara’dan milletvekili seçilmiş ancak kendisi Ankara milletvekili olarak meclise girmiştir. Milli Mücadele Hareketi’nin önde gelen isimlerinden; Rauf Bey (Orbay) Sivas’tan, Kara Vasıf Bey (Karakol) Sivas’tan, Ali Fuat Paşa (Cebesoy) Ankara’dan, İsmet Paşa (İnönü) Edirne’den, Kâzım Karabekir Paşa Edirne’den Bekir Sami Bey (Kunduh) Amasya’dan, Cafer Tayyar Paşa (Eğilmez) Edirne’den, Mersinli Cemal Paşa Isparta’dan, Ali Fethi Bey (Okyar)İstanbul’dan, Dr. Adnan Bey (Adıvar) İstanğbul’dan, Refet Paşa (Bele) İzmir’den, Fevzi Paşa (Çakmak) Kozan’dan, milletvekili seçilerek meclise girmeye hak kazanmışlardır.

Ankara’ya gelebilen milletvekilleriyle birlikte meclisin 23 Nisan Cuma günü açılmasına karar verildikten sonra bu karar Mustafa Kemal Paşa tarafından 21 Nisan 1920’de çok acele kaydıyla Kolordulara, Bütün Valiliklere, Bağımsız Sancaklara Müdafaa-i Hukuk Merkez Hey’etlerine, Belediye Başkanlıklarına bildirilmişti.

Bu telgrafın metni şöyledir:

“1. Allahın lütfuyla Nisan’ın 23’ncü Cuma günü, Cuma namağzından sonra, Ankara’da Büyük Millet Meclisi açılacaktır.

2. Vatanın istiklâli, yüce Hilâfet ve Saltanat makamının kurtarılması gibi en önemli ve hayati görevleri yapacak olan Büyük Millet Meclisi’nin açılış gününü Cumaya rastlatmakla, o günün kutsallığından yararlanılacak ve bütün sayın milletvekilleriyle Hacı Bayram veli Camiği şerifinde Cuma namazı kılınarak Kur’an’ın ve namazın nurlarından da feyz alınacaktır. Namazdan sonra, sakalğı şerif ve sancakğı şerif alınarak Meclisin toplanacağı yere gidilecektir. Meclise girmeden bir dua okunarak kurbanlar kesilecektir. Bu merasimde Camiği şerif’ten başlayarak Meclis binasına kadar Kolordu Komutanlığı’nca askeri birliklerle özel tören düzeni alınacaktır.

3. Açılış gününün kutsallığını belirtmek için bu günden başlağyarak vilâyet merkezinde, Vali Beyefendi Hazretleri’nin düzenleyeceği şekilde, hatim indirilmeye ve Buhariği şerif okunmaya başlanacak ve Hatmği şerif’in son kısımları uğur getirsin diye Cuma günü namazdan sonra Meclis’in toplanacağı yerin önünde tamamlanacaktır.

4. Kutsal ve yaralı vatanımızın her köşesinde bu günden itibaren aynı şekilde Hatmği şerifler indirilmesine ve Buhariği şerif okunmasına başlanarak, Cuma günü ezandan önce minarelerde Salâ verilecek ve bütün vatan topraklarının kurtuluşu için girişilen Millî Mücadele’nin önemini ve kutsallığını, milletin her bir ferdinin, kendi vekillerinden meydana gelmiş olan bu Büyük Millet Meclisi’nin vereceği vatani görevleri yapmaya mecbur olduğunu anlatan vaazlar verilecektir. Daha sonra din ve devletimizin, vatan ve milletimizin kurtuluşu, selâmeti ve istiklâli için dua edilecektir. Bu dinî ve vatanî merasim yapıldıktan ve camilerden çıkıldıktan sonra, Osmanlı vilâyetlerinin her tarafında, hükümet konağına gelindikten sonra Meclis’in açılmasından dolayı resmî tebrikler yapılacaktır. Her tarafta Cuma namazından önce uygun şekilde Mevlidği şerif okunacaktır.

5. Bu tebliğin hemen yayınlanarak, her tarafa ulaştırılabilmesi için her vasıtaya başvurulacak, sür’atle en ücra köylere, en küçük askeri birliklere, memleketin bütün teşkilat ve kuruluşlarına ulaştırılması sağlanacaktır. Ayrıca büyük levhalar halinde her tarafa asılacak ve mümkün olduğu yerlerde bastırılıp çoğaltılarak parasız dağıtılacaktır.

6. Yüce Allah’tan tam bir başarıya ulaştırması niyaz olunur.

Heyet-i Temsiliye Adına

Mustafa Kemal”

Mustafa Kemal Paşa, genelgesinde yer alan Padişah ve Halife ile ilgili sözler ve meclisin açılışıyla ilgili yapılacak olan geniş kapsamlı dini tören için “o günün duygu ve düşüncelerine uymak zorunda kalınışın bir gereğidir” demektedir.

Mustafa Kemal Paşa meclisin açılışından bir gün önce bütün vilayet ve bağımsız sancaklarla birlikte çeşitli ordu birliklerine komutanlıklarına gönderdiği telgrafta, 23 Nisan’da meclisin açılıp çalışmalara başlamasından sonra bütün sivil ve askeri makamların bütün milletin tek başvuru yerinin Büyük Millet Meclisi olacağını bildirmişti.

Meclisin toplanma yeri olarak çeşitli binalar gezildikten sonra, II. Meşrutiyet döneminde İttihat ve Terakki Cemiyeti Kulubü olarak yapılmış olan tek katlı uzunca bir koridorla, bu koridorun iki yanında birer salonla beş büyük ve üç küçük odayı kapsayan yapımı tamamlanmamış bina tespit edilmiştir.

21 Nisan tarihli yönergede belirtilen çerçeve içinde Ankara’daki tören yapıldıktan sonra, meclis, 23 Nisan 1920’de saat 13.45’te Ankara’da bulunan 115 milletvekilinin iştirakiyle açılmıştır.. Meclis’te bulunan milletvekillerinin yaşca en büyüğü olan Sinop Mebusu şerif Bey kürsüye gelerek açış konuşmasını yaptı. Şerif Bey’in yaptığı açış konuşması şöyledir:

“Burada bulunan saygıdeğer Efendiler,

İstanbul’un geçici kaydıyla yabancı kuvvetler işgal olunduğu ve bütün temelleriyle halifelik makamının ve hükümet merkezinin bağımsızlığının yok edildiği hepinizce bilinmektedir. Bu duruma baş eğmek, milletimizin teklif edilen yabancı esaretini kabul etmesi demekti. Ancak ezelden beri hür ve bağımsız yaşamış olan milletimiz esaret altına alınmayı büyük bir şiddet ve kesinlikle reddetmiş ve hemen vekillerini toplayarak yüce meclisini meydana getirmiştir. Bu yüce meclisin en yaşlı üyesi sıfatıyla ve Allah’ın yardımıyla milletimizin içte ve dışta tam bağımsız olarak kaderini (geleceğini) bizzat üstlendiğini ve idare etmeye başladığını bütün dünyaya ilân ederek Büyük Millet Meclisi’ni açıyorum.”

Daha sonra kürsüye gelen Mustafa Kemal Paşa söz alarak, olağanüstü yetkilere sahip olarak açılan bu meclisin yeniden seçilen milletvekilleriyle birlikte devlet merkezinden (İstanbul) kurtularak Ankara’ya gelen ve gelebilecek olan milletvekillerinin hep birlikte bu meclisi oluşturduklarına dair bir açıklama yapmıştır. Bu konuşmadan sonra 24 Nisan 1920’de toplanmak üzere Meclis 14.30 ‘da tatil edildi.

24 Nisan 1920 günü yeniden toplanan meclis öncelikle milletvekillerinin mazbatalarını incelemiş ve kabul ederek milletvekillikleri onaylamıştır. Daha sonra kürsüye gelen Mustafa Kemal Paşa, Mondros Mütarekesi’nden itibaren Meclis’in açılışına kadar cereyan eden olayları, yapılan faaliyetleri ve alınan önlemleri anlatmış, İstanbul Hükümeti’nce şahısları hakkında yayınlanan beyannamedeki bilgilerin ve yine çıkartılan fetvanın uydurma olduğunu söylemiştir. Mustafa Kemal Paşa konuşmasında hükümetin kurulmasıyla ilgili bir de teklif sunmuştur. Mustafa Kemal Paşa’nın hükümetin kurulmasıyla ilgili esasları ihtiva eden teklifi şöyledir:

“1. Hükümetin kurulması zarurîdir.

2. Geçici olarak bir hükümet başkanı seçmek veya Padişah’a bir vekil tanımak mümkün değildir.

3. Meclis’te yoğunlaşan millî iradenin, doğrudan doğruya vatanın mukadderatına el koymuş oluğunu kabul etmek temel ilkedir. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin üstünde kuvvet yoktur.

4. Türkiye Büyük Millet Meclisi yasama ve yürütme yetkilerini kendinde toplar.

5. Meclisten seçilecek ve vekil olarak görevlendirilecek bir hey’et, hükümet işlerine bakar. Meclis başkanı, bu hey’etin de başkanıdır.

Not: Padişah ve halife, baskı ve zorlamadan kurtulduğu zaman, Meclisin düzenleyeceği kanuni esaslar içerisinde yerini alır.”

Nutuk’ta bu ilkelere dayanan bir hükümetin niteliğinin kolayca anlaşılabileceğini söyleyen Atatürk bunun, “millî hakimiyet temeline dayanan halk hükümeti, cumhuriyet olduğunu” belirtmektedir

24 Nisan 1920 günü yapılan Meclis başkanlığı seçimine Mustafa Kemal Paşa aday gösterilmiş ve yapılan oylama neticesinde o gün mecliste bulunan 120 milletvekilinden 110’nunun oyunu alarak Büyük Millet Meclisi başkanlığına seçilmişti. Erzurum Milletvekili Celalettin Arif Bey İkinci Başkanlığa, Konya Milletvekili ve Mevlana Dergahı Postnişini Abdülhalim Çelebi ile Kırşehir Milletvekili Cemalettin Efendi de Başkan yardımcılıklarına seçilmiştir.

Birinci Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin yapısal özellikleri ile sosyo-ekonomik özelliklerinden de kısaca bahsetmek, Millî Mücadele Dönemi’nin bu önemli organını daha iyi tanımamıza imkân verecektir.

23 Nisan 1920’de açılan Meclisin isminin ne olacağı konusunda milletvekilleri arasında bir görüş birliği oluşmamış, Meclise farklı farklı isimlerin verilmesi milletvekillerince önerilmiştir.

Meclise giren muhafazakar ve mukaddesatçı veya islâmcı milletvekilleri meclisin isminin “Meclis-i Kebir” veya “Meclis-i Kebiri Millî”, Türk Ocak’lı veya Türkçü milletvekilleri ise “Kurultay”, Osmanlıcılar ise “Meclis-i Mebusan” olmasını istiyorlardı. Nitekim, Kazım Karabekir Paşa “Şurây-ı Millî”, Celalettin Arif Bey’in Meclis-i Kebiri Millî, Hamdullah Suphi Bey ise “Kurultay” isimlerinin verilmesini istiyorlardı.

Meclisin açılmasından önce milliyetçi ve inkılâpçı olan milletvekilleri de Meclisin isminin “Büyük Millet Meclisi” olmasını istemişlerdi. Bu isim üzerinde karar verildiği için ilk açılış konuşması yapan Sinop Mebusu Şerif Bey, konuşmasının sonunda “Büyük Millet Meclisini açıyorum” demişti.

Büyük Millet Meclisi isminin başına Türkiye sözcüğünün ne zaman kullanıldığı konusunda bilgiler farklıdır. Nutuk’taki belgelere göre Kasım 1920’den itibaren Mustafa Kemal Paşa’nın Türkiye Büyük Millet Meclisi ünvanını kullandığını görüyoruz. Büyük Millet Meclisi’nin imzaladığı ilk anlaşma olan Gümrü Barış Antlaşması’nda Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti deyimi geçmiştir. Ancak Şubat 1921’den itibaren Türkiye Büyük Millet Meclisi kesintisiz olarak kullanılmaya başlanmıştır.

23 Nisan 1920’de açılan bu meclisi oluşturan iki ana kaynak mevcuttu. Bunlardan birisi Mustafa Kemal Paşa’nın 19 Mart tarihli genelgesi ki bu genelge aynı zamanda bir seçim yönergesi niteliği taşımaktadır. Bu genelgede ülke bütün vilayetlerin her livasında (sancak) 5’er milletvekili seçilmesi istenmişti. Ülke 66 seçim bölgesine ayrılmış olduğu için yeni seçilen milletvekili sayısı 330 olması gerekiyordu. Diğeri ise yine aynı genelgede belirtilen, İstanbul’daki Meclis-i Mebusan’a üye seçilen yani bu mecliste milletvekili olanlardan (İstanbul’un işgali ve ardında da Meclisin çalışmalarını tatil etmesiyle faaliyetlerini durdurduğundan) Ankara’ya kaçıp gelebilenler doğrudan bu meclise girebileceklerdi.

Ancak ülkenin olağanüstü şartlarında bu Meclise katılan üye sayısı sürekli değişiklik göstermiş, bu da Meclisle ilgili araştırmalarda ve yakın dönem Tarih araştırmalarında meclis üye sayılarının farklılıklar göstermesine yol açmıştır. Nitekim bu mecliste yer alan milletvekillerinden Ali Fuat Paşa 337 sayısını vermesine karşılık, Mazhar Müfit Kansu 399 üyenin meclis çalışmalarına katıldığını, katılmayanların ise sayısının 38 olduğunu ve toplam sayının 437’ye ulaştığını söylemektedir. Adana milletvekili Damar Arıkoğlu ise bu sayının 414 olduğunu ancak ölen ve katılmayanların düşülmesi halinde 381 milletvekilinin toplantılara katıldığını söylemektedir.

Birinci Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne değişik toplumsal gruplardan ve kesimlerden ve yine değişik meslek mensuplarından olan kişiler milletvekili olarak girmişlerdir. Bu değişik toplumsal ve meslek gruplarının dağılımı şöyledir:

Toplam Milletvekili Sayısı: 437
Meslek Grubu Üye Sayısı
1. Memur Toplamı 205
Asker 60
Yüksek memur 38
Mülki yönetici 44
Diplomat 2
Öğretim Üyesi 4
Öğretmen 13
Hakim-Savcı 17
Diğer memur 27
2. Serbest Meslek Toplamı 61
Avukat 29
Gazeteci 11
Bankacı 3
Doktor 16
Mühendis 2
3. Eşraf Toplamı 83
Çiftçi 42
Tüccar 36
Aşiret reisi 5
4. Din Adamı 49
5. İşçi 1
6. Belediye Başkanı 7
7. Bilinmeyen 31​

Birinci Büyük Millet Meclisinin Hususiyetleri
a) Millî Meclis Olması

23 Nisan 1920’de açılan bu meclisi diğer Osmanlı Meclislerinden ayıran en belirgin özelliği “millî meclis” olmasıdır. Bu meclise katılan bütün milletvekilleri Türk ve Müslüman’dır. Oysa diğer Osmanlı Meclisleri, millî meclis yapıları göstermemiştir. Çünkü bu meclislerde gayri müslimler ile Türk olmayan Müslümanlar milletvekilleri olarak görev yapmışlardır.

Bu meclisi millî bir meclis yapan diğer bir özelliği de, “millî bir gayeye” hizmet etmek amacıyla açılmış olmasıdır. Bu meclis, milletçe karşı karşıya kalınan ortak bir tehdite karşı yani vatanımızın işgal edilmiş olunmasına, istiklâlimizi kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kalınmasına karşı mücadele etmek amacıyla açılmıştır. Yani hedef “Misak-ı Millî”nin gerçekleşmesidir.

Meclisin milliliğini ortaya koyan bir diğer özelliği bu meclise katılan milletvekillerinin belirlenmesinde ve seçilmesinde millî teşkilatların yani Müdafaa-i Hukuk Cemiyetlerinin rol oynamış olmasıdır. Bu meclise katılan milletvekillerin büyük bir kısmı Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri’nin üyesi, kurucusu ve yöneticisidirler.

b) Tek ve Üstün Meclis Olması

Bu meclis Mustafa Kemal Paşa’nın 24 Nisan 1920’de Meclis’e sunduğu önergede de belirttiği şekilde millî iradeyi kendisinde toplamış, kendisini vatanın geleceğine el koymuş olarak kabul etmiş ve kendisinin üzerinde bir kuvvet, bir yetki ve makam tanımamıştır.

Meclis 20 Ocak 1921 tarihli Anayasa’da da belirtildiği gibi, millete ait olan hakimiyeti yani “Millî Egemenliği” millet adına temsil etmeye ve kullanmaya yetkili tek organ olmuştur. Halifeyi ve Padişahı kendi üzerinde bir yetki, makam ve güç olarak görmemiştir. Nitekim 24 Nisan’da aldığı kararla “Padişah ve halife baskıdan kurtulduğu zaman, Meclisin düzenleyeceği kanuni esaslar çerçevesinde durumunu alır” diyerek Meclis’i herşeyin üstünde bir organ olarak öngörmüştür.

c) Güçler Birliğine Sahip Olması

Birinci Türkiye Büyük Millet Meclisi bir olağanüstü meclistir. Bu meclisin olağanüstülüğü, sadece olağanüstü bir dönemde ve yine olağanüstü şartlarda açılmış olmasından kaynaklanmamaktadır. Atatürk’ün bütün Vilayetlere ve Kolordu Komutanlıklarına hitaben yolladığı genelgede de belirttiği gibi Ankara’da toplanacak olan meclis “selâhiyetği fevkaladeye haiz bir meclis” olacaktı. İşte meclisin bu olağanüstü yetkilere sahip olması teşrii (yasama) ve icrai (yürütme) kuvvetlerini kendinde toplamıştır. Yani bu meclis hem yasama organıdır, hem de yürütme organıdır. Hatta bu meclis zaman zaman yargı gücünü de kullanmış çıkardığı kanunlarla ve kurduğu mahkemelerle (Hıyanetği Vataniye Kanunu ve İstiklâl Mahkemelerinin kurulması ve yargılamaları) yargılamalar yapmış, hükümler vermiştir.

d) İdealist ve Demokratik bir Meclis Olması

Birinci Türkiye Büyük Millet Meclisi, çok zor şartlar altında yapılan seçim ve belirlemelerle oluşturulmuş bir meclistir. Bu mecliste her sosyal grup ve kesimden üyeler temsil edilmiştir. Halkın her kesiminden temsilcilerin görev yaptığı bu meclis gerek dış görünüş itibarıyla ve gerekse de milletvekillerinin sahip oldukları görüş ve zihniyetler itibarıyla yam anlamıyla demokratik bir meclis olmuştur.

Türk toplumunun o günkü şartları içerisinde, “çarıklı köylüsünü, sarıklı hocasını, kalpaklı ve Avrupai kılıklı aydınını bir araya getiren tek düşünce, vatanın bütünlüğü ve bölünmezliğini korumak ile millî istiklâli sağlamaktır.” Bütün maddi ve manevi imkânlar bu gayeye sevkedilmiş, faaliyetler, gayretler bu gayenin başarısına yöneltilmiştir.

Demokratik bir meclistir. Çünkü o günkü toplumsal yapımızda var olan her türlü inanç ve görüşün temsil edildiği bir meclis olmuştur. Mecliste bulunan milletvekilleri arasında Sünni’si ve Alevi’si olduğu gibi, Islâhatçısı, Hilâfetçisi ve Saltanatçısı, İttihatçısı, Bolşeviği (Sosyalist-Kominist), Türkçü ve Milliyetçisi, İnkılâpçısı bulunmaktaydı. Meclis bütün toplumsal kesimleri ve her türlü inanç ve düşünceye mensup olanları bir araya getirdiği için demokratik bir yapı ve karakter göstermiştir.

Bu kadar farklı fikir ve görüşe sahip milletvekillerinin tek bir proğram etrafında bir araya geldiklerini görüyoruz. O da Mîsak-ı Millî proğramıydı.

e) Fedakâr ve Kahraman Bir Meclis Olması

Misak-ı Millî proğramı etrafında bir araya gelen bu milletvekillerinin oluşturduğu bu meclis gayeye ulaşıncaya kadar aralıksız çalışmayı karar altına almış bir meclistir. Bu meclise giren bir çok milletvekili eşi ve benzeri görülmemiş bir fedakarlık örneği vermişlerdir.

Büyük sıkıntılar ve yokluklar içerisinde Ankara’da günlerce hatta aylarca yaşamaya çalışan bu insanlar, 8 ay boyunca devletten maaş almamışlar ve aldıkları maaşlarının büyük bir kısmını da bütçe açığının kapatılması için yine devlete vermişlerdir.

Aylarca belki de yıllarca evinden, barkından, ailesinden uzak ve işini gücünü, tarlasını ve bahçesini bırakıp vatan kurtarmaya koşmuş olan bu insanlar, yazdıkları hatıralarında, o günlerde çektikleri sıkınğtıları detaylı olarak anlatmışlardır.

Yine bu insanların büyük bir kısmı hem mecliste milletvekilliği yapmış hem de askerî ve mülkî görevlerini yerine getirmeye çalışmışlardır. Millî Mücadele’de Ordu Komutanlarımızın bir çoğu aynı zamanda milletvekilliği görevlerini de yürütmüşlerdir. Bu mecliste yer alan milletvekillerini büyük bir kısmı kahraman insanlardır. Antep’te Maraş’ta, Adana’da Urfa’da Ege’deki direniş hareketlerinde liderlik yapan, büyük kahramanlıklar gösteren bu insanlar bu mecliste bulunmuşlardır.

Bu meclis, bir Millî Mücadele Hareketi’ni omuzlamış ve üç yıllık fedakarca ve kahramanca verilen azim ve gayretle bu mücağdeleyi başarıya götürmüş ve zafer kazanmıştır. Bu nedenle kahraman bir meclistir.​
 
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Bu konuyu görüntüleyen kullanıcılar

Geri
Üst Alt