Çırağan Vakası (Vak'ası)

Çırağan Vakası

Sultan İkinci Abdülhamid Hanı tahttan indirip, Sultan Beşinci Murad’ı tekrar tahta geçirmek için yapılan baskın.




Sultan Abdülaziz Han zamanında Yeni Osmanlılar cemiyetine giren Ali Suâvî, uzun bir müddet yurt dışında kaldı. Sonra memlekete dönüp, Galatasaray Lisesi Müdürlüğüne tayin edildi. Mizaç olarak, meşhur olmaktan ve büyük mevkilere gelmekten çok hoşlanırdı. Her renge girerek çeşitli vazifeler almayı denemiş, fakat başarısızlığı sebebiyle her seferinde vazifesinden atılmıştı. Kendisi gibi, Sultan Abdülhamid Han zamanında yükselmekten ümidini kesenler, onun etrafında toplandılar. Düşünceleri; hastalığı sebebiyle tahttan indirilen Sultan Murad’ı tekrar tahta geçirmekti. Filibeli muhacirlerden etrafına topladığı epeyce bir kalabalıkla, 19 Mayıs 1878’de, Çırağan Sarayına girmeyi başardı. Sultan Murad, bu sarayda olduğu için onu dışarıya çıkarmaya çalıştı. Bu sırada Beşiktaş’ın inzibat işleriyle görevli komutanı Mirliva Hasan Paşa, topladığı askerlerle derhal isyancıların üzerine yürüdü. Hasan Paşa, elindeki bastonu Ali Suâvî’nin başına vurarak onu öldürdü. İki taraf da silah kullanınca kan döküldü.

Silah sesleri, Yıldız Sarayından duyulunca Sultan Abdülhamid Han, Çırağan Sarayına asker sevk etti ve Sultan Murad’ın kılına dokunulmamasını emretti. Ali Suâvî’nin adamlarından yirmi bir kişi ölüp, on yedi kişi yaralandı. Olay iki saat içerisinde bastırıldı.

Ali Suâvî’nin yalısında bulunan defter ve vesikalar, İngiliz olan hanımı tarafından yakıldığından, cemiyetine, hükümet adamlarından kimlerin üye olduğu anlaşılamadı. Ancak, saldırı sırasında sağ ele geçenler, dîvân-ı harbe verilerek muhtelif cezalara çarptırıldılar.

Basit gibi görünen bu küçük ihtilâl teşebbüsü, haklı olarak Sultan Abdülhamid’i sıkı emniyet tedbirleri almaya sevk etti. Düşman orduları, sarayından birkaç kilometre mesafede karargâh kurmuş, mümkün olabildiği derecede ülkesini ve menfaatlerini koruyabilmek ve Ayastefanos Antlaşması'nı bozabilmek için diplomatik yolla bütün bir Avrupa’yla mücadele eden Sultan’ı, bir gazetecinin, tahtından indirip yerine rahatsız olan ağabeyini getirmek istemesi, Abdülhamid Hanı fevkalâde şaşırttı. Sultan, alelâde bir gazetecinin, böylesine bir işe cüret etmesine inanamamıştı.

Ali Süâvî’nin başarısızlıkla sona eren bu isyanından kısa bir süre sonra, ikinci bir Çırağan hadisesi daha meydana geldi. Kleanti Skalyeri-Aziz Bey komitesi tarafından, 1878 Temmuzunda Sultan Murad, ikinci defa Çırağan Sarayından kaçırılmak istendi. Bu komite, Sultan Beşinci Murad’ın hal’inden kısa bir süre sonra kurulmuştu. Komitenin birinci reisi olan Kleanti Skalyeri, İstanbul’da Prodos mason locasının üstâd-ı âzamı idi. Üyelerinin büyük bir kısmı, Sultan Murad taraftarlarından olup, diğerleri de memur sınıfından idi. İçlerinde yüksek devlet adamı yoktu. Kleanti, veliahtlığı zamanından beri Beşinci Murad’ın dostu idi ve saltanatını temin için bütün gayretiyle çalışıyordu. Komitenin ikinci üyesi Sultan Murad’ın annesinin cariyelerinden Nakşibend Kalfa idi. Masonların itimadını kazanan İbrahim Edhem Paşa'nın sadrazamlıktan azl edilmesinden sonra, bu komite kurulmuştu. Nakşibend Kalfa, devlet ileri gelenlerinden bazılarını komiteye katmak için çalıştı, fakat başarılı olamadı.

Kleanti, Sultan Murad’la Çırağan Sarayında görüştü. Beşinci Murad’ın, durumundan şikâyet ederek, milletin kendisini bulunduğu durumdan kurtaracağı günü beklediğini söylemesi üzerine, komite harekete geçti. İstanbul’un çeşitli semtlerinde, duvarlara Sultan Murad lehine beyannameler yapıştırıldı. Bir ara bu komite, Sultan İkinci Abdülhamid’i öldürmek için harekete geçti, fakat gerçekleştiremedi. Şubat 1878’de hazırlanan plana göre, su yollarından Çırağan Sarayına girilerek Sultan Murad, önce komite üyelerinden Aziz Beyin evine getirilecek, oradan da halk ile biat merasiminin yapıldığı yerlerden birine gidilerek, ilgili ulema ve devlet erkânı da davet edilerek, Sultan Murad tahta geçirilecekti.

Komite, bu planını gerçekleştirmek için müsait bir zaman beklerken, Birinci Çırağan Vakası meydana geldi. Başarısızlıkla neticelenen bu vaka, komiteyi yıldıracağı yerde daha da gayrete getirdi. Sultan Murad’ı kaçırmak çarelerini araştırmak için Aziz Beyin evinde çalışmaları hızlandırdılar. Bu sırada, Hacı Hüsnü Bey adında bir âzâ, komiteyi ifşa etti. Komite üyeleri, kaçırma hadisesini hazırladıkları bir toplantı esnasında iken Aziz Beyin evi zaptiyeler tarafından basıldı. Kleanti, Nakşibend Kalfa ve Ali Şefkati yurt dışına kaçtılar. Kleanti, kaçarken bütün önemli evrakı beraberinde götürdü. Diğer üyeler yakalanarak, serasker kapısında müteşekkil dîvân-ı harbe verildiler. Dîvân-ı harbin verdiği karara göre Kleanti, Aziz Bey, Nakşibend Kalfa ve tabib Âgâh Efendi idama mahkûm edildiler. Fakat Padişah tarafından af olunarak, cezaları on beş sene kalebentliğe çevrildi. Diğer âzâlar, komite ile irtibatları ve faaliyetlerine göre, sürgün ve hapis cezalarına çarptırıldılar.

Birinci ve İkinci Çırağan vakalarında ortak noktalar mevcuttu. İki olay da Sultan Murad’ı tahta geçirmek için düzenlenmiş, ikisi de ulema, ordu ve devlet erkânının iştiraki olmadan tertip edilmiştir. Ali Süâvî olayında rol sahibi olan üç kişi, aynı zamanda Kleanti komitesinin üyesidir. Ayrıca, Ali Süâvî ve Kleanti masondurlar. Ayrı ayrı görünen bu iki Çırağan hadisesinin, yurt dışında önemli bir teşkilatın emri veya muvafakati ile yapıldığı tahmin edilmektedir.
 

Bu konuyu görüntüleyen kullanıcılar

Geri
Üst Alt