Talebe
Yönetici
- Katılım
- 14 Şub 2021
- Konular
- 598
- Mesajlar
- 4,094
- Tepkime puanı
- 11,895
- Puanları
- 113
- Meslek - Branş
- Öğretmen - Tarih
Talebe Hakkında ek bir bilgi sağlanmamış.
Yazarın son konuları
T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük Dersi 2.Dönem 2.Sınava Hazırlık Çalışma Kâğıdı
Tarih Dersi 11. Sınıf 2.Dönem 2.Ortak Yazılı Sınava Hazırlık Çalışma Kâğıdı
Tarih Dersi 10. Sınıf 2.Dönem 2.Ortak Yazılı Sınava Hazırlık Çalışma Kâğıdı
Tarih Dersi 9. Sınıf 2.Dönem 2.Ortak Yazılı Sınava Hazırlık Çalışma Kâğıdı
TYT Tarih Kavram Haritaları
9.Sınıf Tarih 2. Dönem Sınav Öncesi Çalışma Soruları
Birinci Dünya Savaşı Öncesi Genel Durum, 1. Dünya Savaşı ve 1.Dünya Savaşının Sonu
Atatürk’ün Okuduğu Okullar Kavram Haritası
Akropol
Ahura Mazda
Tarih Dersi 11. Sınıf 2.Dönem 2.Ortak Yazılı Sınava Hazırlık Çalışma Kâğıdı
Tarih Dersi 10. Sınıf 2.Dönem 2.Ortak Yazılı Sınava Hazırlık Çalışma Kâğıdı
Tarih Dersi 9. Sınıf 2.Dönem 2.Ortak Yazılı Sınava Hazırlık Çalışma Kâğıdı
TYT Tarih Kavram Haritaları
9.Sınıf Tarih 2. Dönem Sınav Öncesi Çalışma Soruları
Birinci Dünya Savaşı Öncesi Genel Durum, 1. Dünya Savaşı ve 1.Dünya Savaşının Sonu
Atatürk’ün Okuduğu Okullar Kavram Haritası
Akropol
Ahura Mazda
5.3. EKONOMİYİ DÜZELTME ÇABALARI
-Balta Limanı Antlaşması, Sanayi Devrimi’ne yeterince ayak uyduramayan ve uluslararası pazarlarda direnmeye çalışan yerli Osmanlı sanayisine büyük zarar vermiştir.
-Osmanlı Devleti’nde fetihlerin durması, artan savaş maliyetleri ve vergi gelirlerinin azalması bütçe açıklarına sebep olmuş, yaşanan mali bunalımlar sonucu dış borçlanma başlamıştır.
-XVII. yüzyılın ortalarına kadar yaşanan bütçe açıkları, Galata bankerleri olarak bilinen sermaye sahiplerinden alınan kredilerle kapatılmıştır.
-XVIII. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Avrupa, Osmanlı Devleti’ne sadece mal satmakla yetinmeyip sermaye yatırımı da yapmaya başlamıştır.
-Büyük bankalar tarafından tahviller aracılığı ile devletlere borç vermek kazançlı bir iş hâline gelmiştir. -Böylece Avrupa devletlerinin borç alan ülkeyi mali kontrol altına alması da kolaylaşmıştır.
-Bu yüzden İngiltere ve Fransa kendilerinden borç alması için Osmanlı’ya baskı yapmıştır.
-1853 yılında başlayan Kırım Harbi, Osmanlı maliyesini zor durumda bırakmıştır.
-Osmanlı yöneticileri, Kırım Savaşı’nda destek veren İngiltere ve Fransa’nın kredi açma konusundaki tekliflerini kabul ederek ilk borç antlaşmasını 24 Ağustos 1854 tarihinde İngiltere ve Fransa ile imzalamıştır.
-Her borç alışta devlet, gelir kaynaklarını teminat olarak göstermiş ve bu durum ülkeyi ipotek altına sokmuştur.
-Osmanlı Devleti, XIX. yüzyıl boyunca daha fazla ve daha yüksek faizle borçlanmaya devam etmiş, ödenemeyen dış borçlar yeni borçlanmaları da beraberinde getirmiştir.
-Dış borçlanmaya rağmen masraflarını karşılayamayan Osmanlı Devleti, bir iç borçlanma anlamına gelen kâğıt para basımına başvurmuş “Esham-ı cedide” adı verilen hazine bonosu çıkarmıştır.
-Ekonomik hayatı canlandıracak yatırımlara kaynak ayrılamadığı için borçlar giderek ödenemez olmuş ve en sonunda da Osmanlı maliyesi iflas etmiştir.
-1876’da tahta çıkan Sultan II. Abdülhamid, Osmanlı borçlarının devletlerden değil şahıslardan alındığını ifade ederek borçlar konusunun siyasi yönünün bulunmadığını, meselenin doğrudan alacaklıların temsilcileriyle çözülmesi gerektiğini belirtmiştir.
-II. Abdülhamid, dış borçlar meselesinin bir an önce çözüme kavuşturulmasını, devletin çıkarları açısından gerekli görmüştür. Avrupa’nın her fırsatta borçları bahane ederek Osmanlı Devleti’nin iç işlerine müdahale etmesi engellenmek istenmiştir.
-20 Aralık 1881’de “Muharrem Kararnamesi” yayımlanmıştır.
-Bu kararnameye göre Maliye Bakanlığı dışında bağımsız bir Düyûn-ı Umûmiye yönetimi kurulmuştur.
-Bu yönetim; İngiltere, Fransa, Almanya, İtalya, Avusturya, Osmanlı ve Galata bankerlerini temsil eden yedi kişilik bir konseyden oluşmuştur.
-Düyûn-ı Umûmiye İdaresi; kendisine verilen gelirlerin toplanmasından, işletilmesinden ve alacaklıların toplanmasından ve borçlarının ödenmesinden sorumlu kılınmıştır.
-II. Abdülhamid'in reformları ve Düyûn-ı Umûmiye İdaresi ile yeniden güven kazanan yabancı sermaye sahipleri, Osmanlı Devleti'nde yeni yatırımlara girişmiştir.
- II. Abdülhamid Dönemi’nde bütçeyi dengelemek için yeni borçlar alınsa da ekonomik hayatı canlandıracak yatırımlar yapılmıştır.
-Düyûn-ı Umûmiye İdaresi’nin kuruluşundan sonra Osmanlı ekonomisinin önemli bir kısmı kademeli olarak yabancıların denetimi altına girmiş ve Avrupalı alacaklıların zenginleşmesine sebep olmuştur.
Millî İktisat Politikası
-Osmanlı ekonomisi, yapılan ticari antlaşmalar ve kapitülasyonlar ile XIX. yüzyılda dışa bağımlı duruma gelmiştir.
-Gayrimüslim girişimcilerin yanında, yabancı sermaye sahipleri de Osmanlı’nın sanayileşme çabalarını sevk ve idare etme konusunda tam yetkili kılınmıştır.
-Galata bankerleri olarak bilinen gayrimüslim sermaye sahipleri, Tanzimat’la birlikte hukuki olarak canlarını ve mallarını güvence altına almıştır.
-Gayrimüslimler, hükûmetin para ve maliye politikalarını yürütür konuma gelmiştir.
-1912 yılında İstanbul’daki özel bankacılardan hiçbiri Türk değildir.
XIX yüzyılın başlarında devletin Avrupa ile ticaretini çoğunlukla Rumlar ve Levantenler yürütürken 1820’lerden itibaren Ermeniler, ticaretteki etkinliklerini artırmıştır.
-Osmanlı sanayi tesislerinin büyük çoğunluğu İstanbul ve İzmir’de kurulurken Anadolu şehirleri, sanayileşme hamlesi içine dâhil edilmemiştir.
-Müslüman ve Türk nüfus ise daha çok tarım, hayvancılık, küçük esnaflık, zanaatkârlık ve askerlikte kendini göstermiştir.
-II. Meşrutiyet’in ilanından sonra İttihat ve Terakki Partisi iktidara gelmesiyle güçlenen milliyetçilik düşüncesi, Osmanlı aydınının iktisadi fikirlerini de etkilemiştir.
-İttihatçılar, Millî İktisat Politikası’yla hem Batı kapitalizminin Osmanlı ekonomisi üzerindeki etkilerini giderebileceklerine hem de ülke içinde giderek güçlenen azınlık tüccarlara karşı millî burjuvazi yaratabileceklerine inanmıştır.
-İttihatçılar, Millî İktisat Politikası kapsamında yerli burjuvazinin sanayi yatırımlarını desteklemek amacıyla Teşvik-i Sanayi Kanunu’nu çıkarmıştır.
- İttihatçılar, serbest dış ticaret politikasından vazgeçmiş ve koruyucu bir dış ticaret politikası uygulamıştır.
-Millî İktisat Politikası, I. Dünya Savaşı’nın başlamasıyla uygulamaya konmuştur.
-Balta Limanı Antlaşması, Sanayi Devrimi’ne yeterince ayak uyduramayan ve uluslararası pazarlarda direnmeye çalışan yerli Osmanlı sanayisine büyük zarar vermiştir.
-Osmanlı Devleti’nde fetihlerin durması, artan savaş maliyetleri ve vergi gelirlerinin azalması bütçe açıklarına sebep olmuş, yaşanan mali bunalımlar sonucu dış borçlanma başlamıştır.
-XVII. yüzyılın ortalarına kadar yaşanan bütçe açıkları, Galata bankerleri olarak bilinen sermaye sahiplerinden alınan kredilerle kapatılmıştır.
-XVIII. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Avrupa, Osmanlı Devleti’ne sadece mal satmakla yetinmeyip sermaye yatırımı da yapmaya başlamıştır.
-Büyük bankalar tarafından tahviller aracılığı ile devletlere borç vermek kazançlı bir iş hâline gelmiştir. -Böylece Avrupa devletlerinin borç alan ülkeyi mali kontrol altına alması da kolaylaşmıştır.
-Bu yüzden İngiltere ve Fransa kendilerinden borç alması için Osmanlı’ya baskı yapmıştır.
-1853 yılında başlayan Kırım Harbi, Osmanlı maliyesini zor durumda bırakmıştır.
-Osmanlı yöneticileri, Kırım Savaşı’nda destek veren İngiltere ve Fransa’nın kredi açma konusundaki tekliflerini kabul ederek ilk borç antlaşmasını 24 Ağustos 1854 tarihinde İngiltere ve Fransa ile imzalamıştır.
-Her borç alışta devlet, gelir kaynaklarını teminat olarak göstermiş ve bu durum ülkeyi ipotek altına sokmuştur.
-Osmanlı Devleti, XIX. yüzyıl boyunca daha fazla ve daha yüksek faizle borçlanmaya devam etmiş, ödenemeyen dış borçlar yeni borçlanmaları da beraberinde getirmiştir.
-Dış borçlanmaya rağmen masraflarını karşılayamayan Osmanlı Devleti, bir iç borçlanma anlamına gelen kâğıt para basımına başvurmuş “Esham-ı cedide” adı verilen hazine bonosu çıkarmıştır.
-Ekonomik hayatı canlandıracak yatırımlara kaynak ayrılamadığı için borçlar giderek ödenemez olmuş ve en sonunda da Osmanlı maliyesi iflas etmiştir.
-1876’da tahta çıkan Sultan II. Abdülhamid, Osmanlı borçlarının devletlerden değil şahıslardan alındığını ifade ederek borçlar konusunun siyasi yönünün bulunmadığını, meselenin doğrudan alacaklıların temsilcileriyle çözülmesi gerektiğini belirtmiştir.
-II. Abdülhamid, dış borçlar meselesinin bir an önce çözüme kavuşturulmasını, devletin çıkarları açısından gerekli görmüştür. Avrupa’nın her fırsatta borçları bahane ederek Osmanlı Devleti’nin iç işlerine müdahale etmesi engellenmek istenmiştir.
-20 Aralık 1881’de “Muharrem Kararnamesi” yayımlanmıştır.
-Bu kararnameye göre Maliye Bakanlığı dışında bağımsız bir Düyûn-ı Umûmiye yönetimi kurulmuştur.
-Bu yönetim; İngiltere, Fransa, Almanya, İtalya, Avusturya, Osmanlı ve Galata bankerlerini temsil eden yedi kişilik bir konseyden oluşmuştur.
-Düyûn-ı Umûmiye İdaresi; kendisine verilen gelirlerin toplanmasından, işletilmesinden ve alacaklıların toplanmasından ve borçlarının ödenmesinden sorumlu kılınmıştır.
-II. Abdülhamid'in reformları ve Düyûn-ı Umûmiye İdaresi ile yeniden güven kazanan yabancı sermaye sahipleri, Osmanlı Devleti'nde yeni yatırımlara girişmiştir.
- II. Abdülhamid Dönemi’nde bütçeyi dengelemek için yeni borçlar alınsa da ekonomik hayatı canlandıracak yatırımlar yapılmıştır.
-Düyûn-ı Umûmiye İdaresi’nin kuruluşundan sonra Osmanlı ekonomisinin önemli bir kısmı kademeli olarak yabancıların denetimi altına girmiş ve Avrupalı alacaklıların zenginleşmesine sebep olmuştur.
Millî İktisat Politikası
-Osmanlı ekonomisi, yapılan ticari antlaşmalar ve kapitülasyonlar ile XIX. yüzyılda dışa bağımlı duruma gelmiştir.
-Gayrimüslim girişimcilerin yanında, yabancı sermaye sahipleri de Osmanlı’nın sanayileşme çabalarını sevk ve idare etme konusunda tam yetkili kılınmıştır.
-Galata bankerleri olarak bilinen gayrimüslim sermaye sahipleri, Tanzimat’la birlikte hukuki olarak canlarını ve mallarını güvence altına almıştır.
-Gayrimüslimler, hükûmetin para ve maliye politikalarını yürütür konuma gelmiştir.
-1912 yılında İstanbul’daki özel bankacılardan hiçbiri Türk değildir.
XIX yüzyılın başlarında devletin Avrupa ile ticaretini çoğunlukla Rumlar ve Levantenler yürütürken 1820’lerden itibaren Ermeniler, ticaretteki etkinliklerini artırmıştır.
-Osmanlı sanayi tesislerinin büyük çoğunluğu İstanbul ve İzmir’de kurulurken Anadolu şehirleri, sanayileşme hamlesi içine dâhil edilmemiştir.
-Müslüman ve Türk nüfus ise daha çok tarım, hayvancılık, küçük esnaflık, zanaatkârlık ve askerlikte kendini göstermiştir.
-II. Meşrutiyet’in ilanından sonra İttihat ve Terakki Partisi iktidara gelmesiyle güçlenen milliyetçilik düşüncesi, Osmanlı aydınının iktisadi fikirlerini de etkilemiştir.
-İttihatçılar, Millî İktisat Politikası’yla hem Batı kapitalizminin Osmanlı ekonomisi üzerindeki etkilerini giderebileceklerine hem de ülke içinde giderek güçlenen azınlık tüccarlara karşı millî burjuvazi yaratabileceklerine inanmıştır.
-İttihatçılar, Millî İktisat Politikası kapsamında yerli burjuvazinin sanayi yatırımlarını desteklemek amacıyla Teşvik-i Sanayi Kanunu’nu çıkarmıştır.
- İttihatçılar, serbest dış ticaret politikasından vazgeçmiş ve koruyucu bir dış ticaret politikası uygulamıştır.
-Millî İktisat Politikası, I. Dünya Savaşı’nın başlamasıyla uygulamaya konmuştur.
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
SON KONULAR