Keçecizade İzzet Molla

Keçecizade İzzet Molla

On dokuzuncu yüzyıl Osmanlı devlet adamı ve şâiri.
Muhammed İzzet Molla, Konyalı Mustafa Efendi’nin evlâdından olan Muhammed Sâlih Efendinin oğludur. 1785 târihinde İstanbul’da doğdu. Tanzimât öncesi Divan Edebiyatının son temsilcilerindendir.

Zamanının usûlüne göre din ve fen ilimlerini tahsil ettikten sonra, ilmiye sınıfına girerek İstanbul’da Galata Kadılığına kadar yükseldi. Babası Sâlih Efendi 1799 (H. 1214)da vefat edince birçok sıkıntılar çekti. Hattâ bir gün sabahleyin intihâr etmeye karar verip evinden çıkmıştı. Bir kayığa binip Kuruçeşme sâhilinden geçerken penceresi önünde Sâib Dîvânı’nı incelemekte olan meşhur Hançerli Bey, bu gencin zarîf hâlini görünce bir beytin açıklamasını ricâ etmişti. İzzet Molla dalmış olduğu ümitsizlik fırtınasından sıyrılarak, beyti pek güzel açıkladı. Hançerli Bey onun ilmine ve irfanına hayrân kaldı. Böylece İzzet Molla intihar gibi büyük bir günahtan kurtulmuştu. Bu zât, onu ileride Hâlet Efendiyle tanıştıracaktır. Bu sıralarda on dört yaşlarında olan İzzet Molla, edebiyatla meşgul olan enişteleri Meş’alecizâde Esad Efendi ile Kadıasker Moralızâde Hâmid Efendinin himâyesinde büyüdü. İlmiye mesleğindeki ilk vazifesi 1809’da Bursa Müfettişliğidir. İzzet Molla, hemen az bir süre sonra Merzifonlu Kara Mustafa Paşa’nın torunlarından bir hanımla evlendi. Bu evlilikten dört erkek çocuğu oldu.

Bunlardan birincisi, Tanzimât devri sadrâzamlarından meşhur mason Fuâd Paşadır. İzzet Molla, Hâlet Efendiden başka, Şeyhülislâm İsmet Beyzâde Ârif Hikmet Efendinin de dikkatini çekmişti. Sultan İkinci Mahmûd Hanın da iltifâtlarına mazhar olmuş, bu sebeple sık sık saraya dâvet edilmiştir. Serbestçe konuşmaları, pâdişah tarafından lâtife kabul edilir, azarlanmazdı.

1825’te Mekke-i mükerreme kâdısı, 1826’da ise İstanbul pâyesi verildi. Haremeyn, sonra 1827’de eyâlet tevzî defteri müfettişi oldu. Rus Harbine taraftar olmadığı için aynı yıl Sivas’a sürüldü. Sonra haklı olduğu anlaşılınca, affı için ferman çıkarıldı. Ancak ferman yoldayken, Ağustos 1829’da kırk dört yaşında vefât etti. Önce Sivas’a defnedildi; sonra kemikleri İstanbul’a getirilerek Atpazarı’nda Canbaziye Mahallesinde, Mustafa Bey Mescidi avlusundaki âile mezarlığına defnedildi. Babası da orada medfundur. Nüktedan, zekî ve hoşsohbet bir zât olup, Mevlevî tarikatına mensuptu.

Edebî şahsiyeti ve tesirleri: Devrinin ilim ve edebiyat dünyâsı içinde tanınıp, îtibâr kazandı. Bu vaziyet ilim ve irfandaki kudretini gösterdiği gibi şiir ve edebiyattaki üstün seviyesini de ifade etmektedir. Kasidelerinde Seyyid Vehbi ve Nef’î tesiri görülür. Mevlevî olması dolayısıyla Mevlânâ’dan sık sık bahseder. Divan şâirlerinden Fuzûlî, Rûhî-i Bağdâdî, Nedim ve Şeyh Gâlib’e meyleder. Aynî, Neş’et, Beliğ, Nazim, Nevres ve özellikle Şeyhülislâm Ârif Hikmet Efendi gibi şâirleri taklit ederdi. Divan edebiyatı geleneğine bağlıdır. Kâfiye ve mazmunları orijinal olması bakımından zamanındakilerden ayrılır. Savunduğu fikirleri zengin hayalleri arkasında saklamasını bilir. Divan edebiyatının son orijinal şâirlerinden sayılmıştır.



Eserleri:

1. Devhat-ül-Mehâmid fi Tercemet-il-Vâlid: Babasının biyografisidir.

2. Gülşen-i Aşk: Tasavvufî, sembolik bir mesnevîdir.

3. Mihnet Keşan: Keşan’a sürgüne gidişini ve dönüşünü anlatan bir mesnevîdir.

4. Dîvân-i Bahr-i Efkâr: Bu eserini (Dîvân’ını) Mevlâna Celâleddîn-i Rûmî hâtırasına kaleme almıştır. Bu dîvânında Mevlâna’ya olan bağlılığını;

Molla-yi Rûm’un kemter gedâsı

Etdikde nazmın tanzîme himmet

Her bir gazelde nâm-ı şerifin

Yâdıyla kıldı arz-ı muhabbet

mısralarıyla ifâde etmiştir. 1839 (H. 1255)da Mısır’da basılmıştır.



5. Lâyiha: İzzet Molla’nın siyâsî konularda, devlet işleri ile ilgili bir eseri olup, dili sâdedir.

6. Dîvân-ı Hazân-ı Âsâr: Olgunluk dönemine ait şiirlerini ihtivâ eder. Bu Dîvân’ını, Şah-ı Nakşibend’in hâtırası için kaleme almıştır. Bu Dîvân’ındaki:

Rûhî fedâk ey gül-i gülzâr-ı Nakşbend

Oldum hezâr cânım ile zâr-ı Nakşbend

Evvelki oldu ârif-i Rûm’un avârifi

Dîvân-ı diğerim ola âsâr-ı Nakşbend

mısraları da bu numûnelerden birisidir. 1841 (H. 1257) de İstanbul’da basılmıştır.

7. Şerh-i Elgâz-ı Râgıb Paşa: Meşhur Râgıp Paşanın bâzı muammalı beyitlerinin açıklaması olup, bu eseri basılmamıştır.
 
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Bu konuyu görüntüleyen kullanıcılar

Geri
Üst Alt