Mısır Medeniyeti

MISIR MEDENİYETİ

Ekteki resimleri görmek için kayıt olmalısınız

MISIR HANEDANLIK DÖNEMLERİ


I HANEDANLAR ÖNCESİ

M.Ö. 3100 dolayları
II ERKEN HANEDANLIK DÖNEMİ
M.Ö. 2950-2575
III ESKİ KRALLIK DÖNEMİ
M.Ö. 2575-2150
IV İLK ARA DÖNEM
M.Ö. 2125-1975
VORTA KRALLIK DÖNEMİ
M.Ö. 1975-1640
VI İKINCİ ARA DÖNEM
M.Ö. 1630-1520
VII
YENİ KRALLIK DÖNEMİ
M.Ö. 1539-1075
VIII ÜÇÜNCÜ ARA DÖNEM
M. Ö. 1075-715
IXGEÇ HANEDANLIK DÖNEMİ
M.Ö. 715-332
X YUNAN-ROMA DÖNEMİ
M.Ö. 332-M.S.395


Mısır Medeniyeti

MISIR HANEDANLAR ÖNCESİ


Mısır bir zamanlar fillerin ve ceylanların otladığı, insanların ise avcılık ve toplayıcılık ile geçimlerini sağladığı, yaşamlarını sürdürdüğü verimli topraklara sahip bir bölge idi. İnsanlar keçi, koyun, eşek ve domuz gibi hayvanları yetiştirmişler ve buğday, arpa, keten ve çeşitli sebzeler ekmişlerdir. Bundan yaklaşık olarak 7000 yıl öncesinde iklimler değişti ve Nil çevresi dışında Sahra çölüne benzer bir çöl giderek genişlemiştir. Bu sebeple insanlar ırmak kenarlarına göç etmeye ve tarımla uğraşmaya başladılar. Taşkınlar sırasında nehrin suları bir kanallar şebekesi ile tarlalara dağıtılırdı. Kuzeyde (Nil'in kuzeye doğru aktığı gözönüne alınırsa), Aşağı Mısır'da Buto önemli bir ticaret merkezi oldu. Güneyde, yani Yukarı Mısır'da ise, Nakade ve Hierakonopolis önemli yerleşim birimiydi. Yukarı Mısır hükümdarı Narmer'in M.Ö.3100 yıllarında iki ülkeyi birleştirdiği sanılır.

1899 yılında Hierakonpolis Tapınağı'nın altında diğer eşyaların yanında, dikkate değer iki heykel bulundu. Tarihöncesi dönemin sonlarında oldukça yaygın olan asa ve arduvazdan yapılmış tören levhası. bunlar taç taşıyan bir adamı tasvir eden alçak kabartmalarla süslüydü. Hiyeroglif yazı ile iki isim yazılmıştı: "Akrep Kral" ve "Kral Narmer". M.Ö.3000 yılına doğru ilk firavunlardan kalma bu eşyalar ve "Kral Narmer'in tören levhası" adıyla bilinen levha, Mısır Bilimi 'nin en ünlü bulguları arasındadır.

İlk Krallar
-Ka
-Ro
-Narmer


ERKEN HANEDANLIK DÖNEMİ



1.Hanedan
2.Hanedan
3.Hanedan

-Menes
-Cer
-Cet
-Den
-Anecib
-Semerhet
-Ka'a
-Hotepsehemvi
-Reneb
-Nineçer
-Peribsen
-Sehemib
-Hasehemvi
-Zoser
-I.Nebka
-Haba
-Huni




ESKİ KRALLIK DÖNEMİ



Firavunlar bu dönemde ülke içinde denetimlerini, güçlerini arttırmışlardır. Güneyde Nübye'ye kadar uzanan toprakların yönetimini bu dönemde düzene koymuşlardır. Daha sonraları kaynaklarını kendi mezarlarının yapımına ayırmışlardır.

Khufu o dönemde mutlak bir iktidara sahipti fakat 6.Hanedan döneminde yerel yöneticiler firavunun iktidarına ortak olmaya başladı. Firavunlar ile yerel yöneticiler arasında iktidar mücadeleleri başladı. Böylece Mısır iç çekişmelerle, yoksullukla ve kıtlıkla mücadele ettiği bir döneme başlamış oldu.


4.Hanedan
5.Hanedan
6.Hanedan
7. ve 8. Hanedanlar

-Snefru
-Khufu
-Recedef
-Khafra
-II.Nebka
-Menkaure
-Şebseskaf
-Userkaf
-Sahure
-Neferirkare
-Şepseskare
-Neferefre
-Neuserre
-Menkauhor
-Cedkare
-Unas
-Teti
-I.Pepi
-I.Merenre
-II.Pepi
-II.Pepi
-Kakare
-Neferkaure
-Neferkauhor
-II:Neferirkare


İLK ARA DÖNEM

9. ve 10. Hanedanlar
11. Hanedan
Herakleopolis Kralları
Teb Kralları

-Meryibye
-Heti
-Merikare
-Iti
-Mentuhotep
-I.Inyotef
-II.Inyotef
-III.Inyotef



ORTA KRALLIK DÖNEMİ


11.Hanedan döneminde Teb başkent oldu ve firavunlar tekrar ülkeye hakim olmaya başladılar. Tüm ülkeye hakim olan tek firavun II.Mentuhotep'ti. 50 yıllık hükümdarlığı boyunca birbirini takip eden iki hanedan boyunca etkisini koruyan bir rönesans başlattı. Lişt yakınlarında yeni bir başkent kurdurdu. Tapınakları onarttı, yeni tapınaklar ve piramitler inşa ettirdi. Bu dönemde Mısır uluslararası bir güç olmaya başlamıştır. Nübye tekrar ele geçirilmiş, ticaret gelişmiş ve güney sınırlara güçlü kaleler inşa edilmiştir. Güç ve refah Doğu Akdeniz'den gelen yöneticilerine Hiksoslar dene bir halkıda Mısır'a çekmiştir. Merkezi Memfis'te bulunan 13.Hanedan döneminde Hiksoslar da siyasi bir güç kazanmaya başlamışlardır. Ülkeyi kendi başkentleri Avaris'ten yönetmişler ve İkinci Ara Dönem olarak bilinen karmaşıkbir dönem boyunca hüküm sürmüşlerdir. Msır kökenli yöneticilerde Teb'de, Hiksoslar'ın mücadelesi olmaksızın hükümdarlıklarını sürdürdüler.



11.Hanedan
12.Hanedan
13.Hanedan

-II.Mentuhotep
-III.Mentuhotep
-IV.Mentuhotep

-I.Amenemhet
-I.Senusret
-II.Amenemhet
-II.Senusret
-III.Amenemhet
-IV.Amenemhet
-Kraliçe Sobeknefru
-Ugaf
-V.Amenemhet
-Harnecheryotef
-Amenikemau
-I.Sebehotef
-Hor
-VI.Amenemhet
-II.Sebehotep
-Hencer
-III.Sebehotep
-I.Neferhotep
-IV.Sebehotep
-V.Sebehotep
-Aye
-Mentuemzaf
-II.Dedumose
-III.Neferhotep



TEB


Yukarı Mısır'da Nil kıyısında, Kahire'nin 714km. güneyinde yeralan Teb yerli prens sülalesinin tahta çıkmasıyla önem kazanmaya başladı. Orta Krallık Dönemi 'nin siyasal ve dinsel merkezi oldu. Akhenaton 'un dinsel reformundan ve Ramses'in delta bölgesinde oturmasından sonra geriledi. Büyük Amon rahiplerinin kendilerini Mısır kralı ilan etmelerine karşın, eski gücüne bir daha kavuşamayarak Persler tarafından birçok kez yağmalandı ve Ptolemaios sülealesi döneminde boşaltıldı. Teb anıtlarınının oldukça önemli bir bölümü çok iyi bir şekilde korunmuştur. Bunlara örnek olarak Karnak ve Luksor tapınakları sayılabilir. Daha sonra IX. ve X. sülale dönemlerinde bir yeraltı mezarlığı, XI. sülale dönemindeyse bir mezarlar bütünü kurulan batı kıyısındaki bölümündeyse, sonraki firavunların Krallar Vadisi 'ne gömülmesi geleneğinin sürdürülmesiyle yapılan anıtmezarlar, tapınak-mezarlar ve tapınaklar (Amenofis Tapınağı) bu kategorinin içinde sayılabilir.


İKİNCİ ARA DÖNEM


14.,15. ve 16. Hanedanlar
17. Hanedan
Asyalı Krallar
Teb Kralları

-Nehesi
-Şeşi
-Hilan
-Apepi
-Hamudi
-V.Inyotef
-I.Sebekemzaf
-Nebireyerav
-II.Sebekemzaf
-I.Ta'o
-II.Ta'o
-Kamose




YENİ KRALLIK DÖNEMİ


Amarna arşivlerinde belirtildiğine göre bu yeni dönemde, Akhenaton büyük krallıklarla ilişkilerini sürdürdüğü gibi, kendisine bağımlı ülkelerin arasındaki düşmanlıkları ve ayaklanmaları da yakından izledi. Akhenaton'u izleyen firavunlar, onun reformlarından hızlı bir dönüş sürecine girerek, çok tanrılı dini geri getirmeye çalıştılar ve başkenti yeniden Teb'e taşıdılar. Amon rahipleriyle birlikte Aton dinini yasaklayan Tutankhamon (M.Ö.1361 - M.Ö.1352), kendisine o güne kadar görülmemiş zenginlikte bir ehram yaptırdı. 18.sülalenin son firavunu Horemheb (M.Ö.1348- M.Ö.1320), geleneksel Amon dinini geri getirdi ve orduya dayalı güçlü bir yönetim mekanizması oluşturdu. Horemheb'in veziri olan ve onun ardından firavun olarak tahta çıkan Ramses l (M.Ö.1320- M.Ö.1318), 19.sülaleyi (M.Ö.1320 - M.Ö.1200) kurup, Akhenaton'un anıtlarını yıktırmakla birlikte, etkili merkezden yönetim sistemini korudu ve Filistin'de yitirilmiş toprakları geri almayı başardı. Oğlu Seti l ve onun tahtı bir süre babasıyla paylaşan oğlu Ramses II, Suriye'de Mısır üstünlüğünü sağlamak için Hititlerle birkaç kez savaştılar. Hititlerle yapılan Kadeş Savaşı'ndan bir sonuç alamayan Ramses II, daha sonra Asur tehdidi karşısında, Hititlerle Kadeş Antlaşması'nı imzalamak zorunda kaldı. Böylece Suriye iki komşu devlet arasında paylaşılırken, Filistin ve Nübye egemenliği güvenlik altına alındı.

Ramses l'in oğlu Merneptah (M.Ö.1237 - M.Ö.1223), Batı Anadolu ve Ege kökenli Deniz Halkları'nın desteklediği Libyalı göçebelerin giriştiği büyük istila hareketini püskürtmek için, onlarla savaşmak zorunda kaldı. 19.sülale içte, firavunların tanrısallığını vurgulamayı sürdürürken, tapınak yapımı ve onarımı büyük önem kazandı. Amon-Re'nin Teb'deki tapınağı (Karnak) 3,2 hektardan büyük bir alanı kaplayacak biçimde genişletildi. Tapınak ve mezar duvarları, savaş, av ve tören sahneleriyle süsledi.Yeni Krallık döneminin aşağı yukarı bütün firavun mezarları, duvarlarında tüneller açılarak uzaktaki Krallar Vadisi'yle birleştirildi. Dışta, Mısır'ın Asya'daki toprakları Asurlular'dan gelen saldırılara karşı korundu. Ama Merneptah'tan sonraki firavunlar, iç ve dış sorunların artması karşısında çaresiz kaldılar.Sonunda, iç karışıklıklardan yararlanarak tahtı ele geçiren Sethnahte (M.Ö.1200 - M.Ö.1198) düzeni yeniden sağlayarak, 20.sülaleyi (M.Ö.1200 - M.Ö.1085) kurdu.20.sülale felaket ve yıkımın habercisi oldu. Sethnahte'nin oğlu Ramses III (M.Ö.1198 - M.Ö.1166), Libyalıların ve Deniz Halkları'nın Mısır'ı karadan ve denizden istila girişimini başarıyla püskürterek, cenaze törenleri için görkemli bir tapınakyaptırdıysa da onun döneminden sonra krallık çökmeye başladı. Libya'dan akın akın gelen savaşçı kabileleri sınır bölgelerine yerleştirilerek paralı asker olarak kullanılmakla birlikte, birbirini izleyen büyük savaşlar, imparatorluğu sarstı, ekonomiyi büyük ölçüde felce uğrattı. Yönetimdeki bozukluğun da etkisiyle, yüksek görevliler ve komutanlar bağımsızca davranmaya başladılar. Özellikle Teb rahipleri siyasal alanda büyük ağırlık kazandılar. Sonunda, Ramses XI döneminde (M.Ö.1113 - M.Ö.1085) başlayan iç savaş, Yeni Krallık'ın çökmesiyle sonuçlandı.

Yeni Krallık döneminde yapılan tapınaklarda Mısır dinini evrenle bütünleştirmek amaç alındı. Krallık saraylarında da tapınak mimarlığı uygulanarak, firavunun tanrısal özelliği vurgulandı. Döşemelerde doğa canlandırıldı, duvarlar kralın zaferlerini ve törenleri canlandıan fresklerle süslendi, tavanlarda da gökyüzü canlandırıldı. En güzel örnekleri Amarna'da ve Deyr ül-Medine'de bulunan evlerde de, mimarlık gelişti. Yüksek görevler için birçok birçok odalı, hizmetkar alanları ve bahçeleri bulunan çok büyük evler yapılırken, daha aşağı sınıf üyeleri için küçük, 5 odalı evler gerçekleştirdi. Bu arada sanatın çeşitli dalları da önemli ölçüde gelişti. Tutankamon'un tahtları değerli ağaçlardan yapılıp, mücevherlerle süslendi.
18.Hanedan
19.Hanedan
20.Hanedan

-Ahmose
-I.Amenhotep
-I.Tutmosis
-II.Tutmosis
-Kraliçe Hatşepsut
-III.Tutmosis
-II.Amenhotep
-IV.Tutmosis
-III:Amenhotep
-Akhenaton (IV.Amenhotep)
-Smenhkare
-Kraliçe Anhetheprure
-Tutankhamun
-Aye
-Horemheb
-I.Ramses
-I.Seti
-II.Ramses
-Merneptah
-II.Seti/Amenmesse
-Siptah
-Kraliçe Tausret
-Sethnahte
-III.Ramses
-IV.Ramses
-V.Ramses
-VI.Ramses
-VII.Ramses
-VIII.Ramses
-IX.Ramses
-X.Ramses
-XI.Ramses

Tutmosis I
(M.Ö.1494-M.Ö.1482)


Tutmosis I doğduğunda halktan biriydi; firavun soyundan gelmiyordu. Amenhotep I'in kızkardeşi Ahmose ile evlendi ve firavun ölünce, yerine geçecek bir oğlu olmadığı için tahta geçti. Karısı Ahmose ona iki oğlan çocuğu doğurdu.

Tutmosis Karnak'taki Amon tapınağının inşasına devam etti. Yeni heykeller,kolonlar ve avlular ekletti. Nubye'deki bir kasabayı ele geçirdi. Teke tek bir dövüş sonunda öldürdüğü kasaba şefini gemisinin pruvasına asarak Teb'e döndü. Hiksos'a karşı savaştı ve birçok kabileyi ele geçirdi. Zaferini ölümsüzleştirmek için Karnak'ta sedir ağacından yapılmış kolonlardan oluşan bir koridor yaptırdı.

Tutmosis, hükümdarlık süreci boyunca, Mısır İmparatorluğu'nun zirvedeki yerini sağlamlaştırdı ve Teb şehrini askeri birlikleriyle güçlendirdi. Cesedinin kalıntıları Deir el Bahri'de bulunmuştur.

SETI I (M.Ö.1306-M.Ö.1290)


XIX.Hanedan'in ikinci firavunu olan Seti I, Ramses I'in ve Sitre' nin oğluydu. Babası gibi o da iyi bir komutandı. Suriye civarındaki garnizonları güçlendirdi ve bir tampon bölge oluşturdu. Palestin'i kuşattı, Damascus'u Mısır kontrolüne aldı. Dönemin en güçlü askeri imparatorluğu olan Hitit'le barışı sağladı. Karnak'ta babasının kurduğu tapınağın inşaatına devam etti. Abydos'ta büyük bir tapınak daha yaptı. Teb'de Krallar Vadisi'ndeki mezarını yaptırdı. Fakat daha sonra güvenlik amacıyla Deir-el Bahri'ya taşındı. Şu anda Kahire Müzesi'nde sergilenmektedir. Krallar Vadisi'ndeki mezarı çok renkli, kabartmalarla süslüdür.

ÜÇÜNCÜ ARA DÖNEM

Ramses Xl'in ölümünden (M.Ö.1085) sonra Tanis valisi Semendes, kendini firavun ilan ederek 19.sülaleyi (M.Ö.1085 - M.Ö.945) kurdu. Böylece Mısır, Semendes'in soyundan gelen kuzeydeki 21.sülale firavunları ile güneydeki Tebli komutanlar ve Amon rahipleri arasında bölüşüldü. Bu arada, Libya kökenli paralı askerlerin güçlü önderlerinden Şoşenk l, kuzey kesimi ele geçirip, yönetime elkoyarak, 22.sülaleyi (M.Ö.945) başlattı. Teb'de 22.sülale (M.Ö.817 - M.Ö.730) işbaşına geçerken, delta bölgesinde de XXIV. sülale (M.Ö.720-M.Ö.714) kuruldu. Bu bölünme sonucunda düşmanlıklar, kanlı iç savaşlar patlak verdi ve M.Ö. VIII. yy'da Mısır, onbir özerk eyalete bölündü. Zayıflayan ülkede, 25.sülaleyi (M.Ö.716 - M.Ö.656) kuran Kuşi hükümdarlarından Şabaka, egemenliğini Mısır'ın her yanma yayarak bütünlüğü yeniden sağladıysa da, 25.sülalenin Kuşi firavunları, Yakındoğu'nun başlıca devleti haline gelen Asurluların Mısır'a girmesine (M.Ö.671) engel olamadılar. Asurluları Mısır'dan çıkarmaya yönelik iki girişimin (M.Ö.667 - M.Ö.664) başarısızlıkla sonuçlanması üstüne, Kuşi firavunları, Mısır'ın siyaset sahnesinden bütünüyle silindiler. Asur kralı Asurbanibal sert bir sindirme hareketine giriştiyse de, Mısır'ın yönetimini delta bölgesindeki yerel hükümdarlara bıraktı



21.Hanedan
22.Hanedan
23.Hanedan
24.Hanedan
25.Hanedan
Tanis Kralları
Teb Karalları
Libya,Teb Kralları
Leontopolis Kralları
Sais Kralları
Nübye,Teb Kralları

-I.Semendes
-Amenemnisu
-I.Psusennes
-Amenemope
-I.Osorkon
-Siamun
-II.Psusennes
-Herihor
-Plahni
-I.Pinecem
-Masaherta
-Menheperre
-II.Smendes
-II.Pinecem
-III.Psusennes
-I.Şoşenk
-II.Osorkon
-I.Takelot
-II.Şoşenk
-III.Osorkon
-II.Takelot
-III.Şoşenk
-Pami
-V.Şoşenk
-V.Osorkon
-Harsiese
-Pedibastet
-IV.Şoşenk
-IV.Osorkon
-III.Takelot
-Rudamon
-Iuput
-Nimlot
-Peftoau'ibast
-Tefnahte
-Bakenrenef
-Kaşta
-Piye
-Şabaka
-Şebitku
-Taharka
-Tantamani



GEÇ HANEDANLIK DÖNEMİ



Sais hükümdarı Psamtek l, 26.sülaleyi (M.Ö.664 - M.Ö.525) kurdu; ama soyundan gelenler Pers hükümdarı Kambiz'in saldırışı karşısında tutunamadılar. Persler, M.Ö.525'ten M.Ö.404'e, sonra da M.Ö.341 'den M.Ö.333'e kadar, Mısır'a egemen oldular. Ahameni sülalesinden Pers hükümdarları, başlangıçta Mısır'ı firavun unvanıyla yönettikleri için, Ahameni egemenliği dönemine, 27.sülale dönemi (M.Ö.525 - M.Ö.404) adı verildi. Pers hükümdarı Darius Il'nin ölümünden sonra 28.sülale (M.Ö.404.-M.Ö.399), Mısır'a bir süre için bağımsızlığını yeniden kazandırdıysa da, sürekli taht çekişmeleriyle geçen bir sürece girildi ve birbirini izleyen kısa ömürlü 29. (M.Ö.399 - M.Ö.380) ve 30. (M.Ö.380 - M.Ö.341) sülaleler, umutsuzca, Pers saldırılarına karşı Mısır'ın bağımsızlığını korumaya çalıştılar. Ama 30. (M.Ö.380 - M.Ö.341) sülale firavunlarından Nektanebo l'i yenilgiye uğratan Pers hükümdarı Artakserkses II, Mısır'ı yeniden ele geçirerek bir satraplığa dönüştürdü. Kentlerin surlarını yıktırıp, tapınakları yağmalattı. Bunun üstüne Nübyeli bir komutanın kurduğu 31.sülale (M.Ö.341 - M.Ö.332), kısa süre direndiyse de, sonunda Pers egemenliğine boyun eğmek zorunda kaldı.



26.Hanedan
27.Hanedan
28.Hanedan
29.Hanedan
30.Hanedan
31.Hanedan

-I.Psamtek
-II.Nekho
-II.Psamtek
-Apries
-Amasis
-III.Psamtek
-Kambises
-I.Darius
-Kserkses
-I.Artakserkses
-II.Darius
-Amirtaeus
-I.Neferties
-Psammuthis
-Hakor
-II.Neferites
-I.Nektanebo
-Cedhor
-II.Nektanebo
-III.Artakserkses
-Arses
-III.Darius



YUNAN-ROMA DÖNEMİ



Makedonyalı Büyük İskender'in M.Ö. IV. yy'da Mısır'ı Perslerden almasından sonra, komuanlarından Ptolemaios, İskender'in ölümünün (M.Ö.323) ardından ülkeyi 300 yılı aşkın süre yönetecek Makedonya kökenli Ptolemaios sülalesini (M.Ö.323 - M.Ö.30) kurdu.İçte güçlü bir merkezden yönetim, dışta da başarılı bir yayılma siyaseti izlemesi, önceleri ülkeye refah ve zenginlik getirdi. Daha sonra başlayan sülale içi çekişmeler, birbirini izleyen ayaklanmaların patlak vermesine elverişli bir ortam hazırladı. Ama patlak veren ayaklanmaların tümü, kanlı biçimde bastırıldı.Ptolemaios Sülalesi Hükümdarları, geleneksel dini destekledilerse de Mısırlılar, Makedonyalı yüksek görevlilerin ve askerlerin başlarına getirilmesini hiç de hoş karşılamadılar. M.Ö.30'da, son Ptolemaios hükümdarı Kleopatra VlI'nin ölümünün ardından. Mısır, Ptolemaios sülalelesini yıkan Roma yönetimine geçti. Helenistik çağdan kalma mimarlık yapıları ve heykeller, Mısır sanat geleneğinin bu dönemde de canlılığını sürdürdüğünü göstermektedir.Hiyeroglif yazıyla ve demotike yazısıyla yazılmış papirüs metinler Eski Mısır dilinde pek çok yapıtın verildiğini kanıtlamaktadır. Ayrıca farklı kültürlerin buluşma noktası olan İskenderiye, bu dönemde, Helen uygarlığının ve bilim dünyasının önemli bir merkezine dönüşmüş, uzun yıllar boyunca büyük bilim adamlarım ve edebiyatçıları çeken bir odak olmuştur.
Makedonya Hanedanı
Ptolemaios Hanedanı
Roma İmparatorları

-Büyük İskender
-VII.Kleopatra
-Roma Medeniyeti


KLEOPATRA
(M.Ö.69-M.Ö.30)

Dünyanın en güzel kadınlarından biri olarak kabul edilen Mısır Kraliçesi Kleopatra M.Ö.69 yılında doğdu. Aşk yolunda hayatını kaybetmekten çekinmeyen bir kadın olarak bilinir. Mısır tahtına onyedi yaşındayken kardeşi Ptolemy ile birlikte geçti. Kardeşi ile yalnızca krallık haklarını paylaşmakla kalmıyor ayrıca onun kraleçesi, karısı sayılıyordu. Bir süre sonra kraliçelikten uzaklaştırılarak Suriye'ye sürüldü. İlk büyük zaferinide Julius Caesar'a karşı kazandı. Caesar İskenderiye 'ye geldiği zaman en büyük amacı onunla kardeşinden önce konuşabilmekti. Yanına bir adamını alıp hemen yola çıktı. Elli üç yaşındaki imparatoru güzelliği ile büyülediği söylenir. Ptolemy Caesar'a karşı giriştiği savaşta öldürüldü. Kleopatra bu seferde en küçük kardeşiyle tahta çıktı. Kısa bir süre sonra da onu zehirleyerek ortadan kaldırdı. Caesar birkaç ay daha Mısır'da kaldıktan sonra Roma'ya döndü. Bir erkek çocukları oldu; adını Caesarion koydular. Caesar öldürüldükten sonra ise Kleopatra memleketine kaçtı. Roma İmparatorluğuna karşı Kleopatra ikinci zaferini Mark Antony'e karşı kazandı. Dayanılmaz güzelliği ve sarayın sonu gelmez eğlenceleri ile Antony'i avcununu içine aldı. Çılgınca bir aşk hayatı yaşadılar. Üç çocukları oldu. Bu durumu beğenmeyen Romalılar Octavius Caesar'ı seçerek artık memleketi ile bir ilgisi kalmayan Antony'nin üzerine gönderdiler. Octavius Antony ile Kleopatra'nın ordularını yenerek İskenderiye'ye dayandı. Antony kendisini öldürdü. Kleopatra Octavius'u da etkilemeye çalıştıysada başarılı olamadı. Roma sokaklarında bir tutsak olarak dolaştırılacağını anlayınca kendisini bir yılana sokturarak intihar etti. M.Ö.30 yılının 29 Ağustos'unda Kleopatra'nın ölümüyle Mısır Roma'nın bir eyaleti haline geldi.


MISIR MEDENİYETİ


MISIR HANEDANLAR ÖNCESİ



Mısır bir zamanlar fillerin ve ceylanların otladığı, insanların ise avcılık ve toplayıcılık ile geçimlerini sağladığı, yaşamlarını sürdürdüğü verimli topraklara sahip bir bölge idi. İnsanlar keçi, koyun, eşek ve domuz gibi hayvanları yetiştirmişler ve buğday, arpa, keten ve çeşitli sebzeler ekmişlerdir. Bundan yaklaşık olarak 7000 yıl öncesinde iklimler değişti ve Nil çevresi dışında Sahra çölüne benzer bir çöl giderek genişlemiştir. Bu sebeple insanlar ırmak kenarlarına göç etmeye ve tarımla uğraşmaya başladılar. Taşkınlar sırasında nehrin suları bir kanallar şebekesi ile tarlalara dağıtılırdı. Kuzeyde (Nil'in kuzeye doğru aktığı gözönüne alınırsa), Aşağı Mısır'da Buto önemli bir ticaret merkezi oldu. Güneyde, yani Yukarı Mısır'da ise, Nakade ve Hierakonopolis önemli yerleşim birimiydi. Yukarı Mısır hükümdarı Narmer'in M.Ö.3100 yıllarında iki ülkeyi birleştirdiği sanılır.

1899 yılında Hierakonpolis Tapınağı'nın altında diğer eşyaların yanında, dikkate değer iki heykel bulundu. Tarihöncesi dönemin sonlarında oldukça yaygın olan asa ve arduvazdan yapılmış tören levhası. bunlar taç taşıyan bir adamı tasvir eden alçak kabartmalarla süslüydü. Hiyeroglif yazı ile iki isim yazılmıştı: "Akrep Kral" ve "Kral Narmer". M.Ö.3000 yılına doğru ilk firavunlardan kalma bu eşyalar ve "Kral Narmer'in tören levhası" adıyla bilinen levha, Mısır Bilimi 'nin en ünlü bulguları arasındadır.


İlk Krallar
-Ka
-Ro
-Narmer



ERKEN HANEDANLIK DÖNEMİ

1.Hanedan
2.Hanedan
3.Hanedan

-Menes
-Cer
-Cet
-Den
-Anecib
-Semerhet
-Ka'a
-Hotepsehemvi
-Reneb
-Nineçer
-Peribsen
-Sehemib
-Hasehemvi
-Zoser
-I.Nebka
-Haba
-Huni


ESKİ KRALLIK DÖNEMİ

Firavunlar bu dönemde ülke içinde denetimlerini, güçlerini arttırmışlardır. Güneyde Nübye'ye kadar uzanan toprakların yönetimini bu dönemde düzene koymuşlardır. Daha sonraları kaynaklarını kendi mezarlarının yapımına ayırmışlardır.

Khufu o dönemde mutlak bir iktidara sahipti fakat 6.Hanedan döneminde yerel yöneticiler firavunun iktidarına ortak olmaya başladı. Firavunlar ile yerel yöneticiler arasında iktidar mücadeleleri başladı. Böylece Mısır iç çekişmelerle, yoksullukla ve kıtlıkla mücadele ettiği bir döneme başlamış oldu.


4.Hanedan
5.Hanedan
6.Hanedan
7. ve 8. Hanedanlar

-Snefru
-Khufu
-Recedef
-Khafra
-II.Nebka
-Menkaure
-Şebseskaf
-Userkaf
-Sahure
-Neferirkare
-Şepseskare
-Neferefre
-Neuserre
-Menkauhor
-Cedkare
-Unas
-Teti
-I.Pepi
-I.Merenre
-II.Pepi
-II.Pepi
-Kakare
-Neferkaure
-Neferkauhor
-II:Neferirkare



MISIR MİTOLOJİSİ

EFSANELER

MISIR'DA DİNİ YAŞAM

TANRILARIN SOYAĞACI

MUMYALAMA


Osiris ve Isis


Osiris’in tahta geçtikten sonra ilk yaptığı işlerden biri , ilkel bir hayat süren Mısır’lıları uygarlaştırmak olmuştur. Osiris onlara ilk tarım araçlarını yapmayı, toprağı işlemeyi , buğdayı ve üzümü yetiştirmeyi , ekmek , şarap ve bira yapmayı öğretmiştir. Ayrıca ilkel Mısır’lılara ilk defa tapınak inşa etmeyi ve tanrılara tapmayı öğreten ve dini törenleri düzenleyen de Osiris’tir. Hatta ikili flütü de ilk Osiris yapmıştır.Osiris , şu an Louvre Müzesi’nde bulunan Amenmos Steli’ne göre , bolluk , bereket getiren bir doğa tanrısı özellikleri de taşımaktadır. Osiris , doğal kaynaklara hükmetmekte , onunla birlikte rüzgarlar esmekte , ekinler yeşermekte ve hayvanlar yetişmektedir.

Osiris Mısır’ın uygarlaştırılmasını tamamladıktan sonra , bütün dünyanın uygarlaştırılması işine girişir. Tahtı kardeşi ve aynı zamanda da karısı olan İsis’e bırakır ve yanında veziri Thoth , Anubis ve Ofois ile birlikte sefere çıkar. Uzun süre dünyanın uygarlaşması için çalışır. Burada Anubis için de bir parantez açmak gerekmektedir . Eski Mısır’da Anpu diye adlandırılan Anubis , mitolojiye göre , ölülere Öteki Dünya’nın yolunu gösteren çakal başlı varlıktır. Piramit metinlerinde , Anubis Ra’nın oğlu olarak yer alır. Başka metinlerde ise Osiris ya da Seth ile ilişkilendirilir. Osiris ile ilgili efsanelerde , adı çok sık geçmese de, Anubis’in önemli bir yeri vardır. İlk olarak Anubis daha önce de gördüğümüz gibi dünyanın fethine Osiris ile birlikte çıkmıştır. Ancak bu fetih savaşla yapılan istila anlamına değil, insanların uygarlaştırılması anlamına gelmektedir. Aslında bu efsaneden yola çıkarak , Anubis , tanrıların insanları eğitmesinde önemli rol oynayan varlıklardan bir olarak karşımıza çıkar. İkinci olarak da Anubis Osiris’in ölümünden sonra onun “vücudunun” korunması işini üstlenir. İlk olarak bu görevi olan Anubis zamanla Osiris’in cenazesi ile olan ilgisinden dolayı ölü kültleri ile ilgili bir özellik kazanmış ve mumyalama ve ölünün yargılanması ile ilgili yol gösterme görevleri gibi görevler üstlenmiştir.Osiris döndüğünde ülkesini , İsis’in başarılı yönetimi sayesinde çok iyi durumda bulur. Ancak bu dönem uzun sürmez.

Tahta geçmeyi arzulayan , fakat Osiris’in yokluğunda dahi hüküm süremeyen Seth , Osiris’i yok etmek için bir plan hazırlamıştır. Bu plana göre Seth , Osiris’in ölçülerine göre bir sandık hazırlatır ve sandığı en değerli taşlarla süsletir . Seth , bundan sonra kendisine yardım eden yetmiş iki kişiyle birlikte planını uygulamaya koyulur. Seth büyük bir yemek verir ve Osiris’i de çağırır. Osiris hiç bir şeyden şüphelenmeyerek yemeğe gider. Yemek sonunda Seth , sandık kimin ölçülerine uyarsa , sandığın sahibinin o olduğunu söyler. Denemek için herkes sırayla sandığın içine yatar. Sıra Osiris’e gelmiştir.

Osiris yatar yatmaz Seth sandığı çiviler , eritilmiş kurşunla lehimler ve Nil nehrine atar. Böylece Seth planını uygulamıştır. Bu olay “ Osiris’in krallığının yirmi sekizinci yılında , Athyr ayının on yedisinde olmuştur. İsis bunu duyunca , üzüntüsünden saçlarını keser , elbiselerini parçalar ve Osiris’in kapatıldığı sandığı aramaya çıkar. Osiris’in kapatıldığı sandık , Fenike’ye , Byblos kentine kadar sürüklenmiş ve burada karaya vurmuştur. Karaya çıktığı yerde ise süratle büyüyen bir ağaç sandığı gövdesinin içine almıştır. Byblos Kralı Malkandros bu ağacı gördüğünde hayran kalır ve ağacı kestirerek sarayına sütun olarak diktirmeye karar verir. Ağaç kesildiğinde çok güzel bir koku çıkarmıştır. Bu olay Isis’in kulağına kadar gelmiştir. İsis durumu anlar ve Malkandros’un sarayına gider. Burada önce Astarte’nin çocuğunun dadısı olur. İsis bir gün çocuğu ölümsüz yapmak ister ve bu amaçla çocuğu ölümsüzlük ateşine batırır. Bunu gören kraliçe çığlıklar atarak İsis’i engeller.

İsis artık kendini tanıtmak zorunda kalır. Daha sonra Kral Malkandros’dan izin alarak ağacın gövdesini açar ve içinden sandığı alır. İsis sandığı vatanına geri getirdikten sonra , Buto şehrine , oğlu Horus’un ziyaretine giderken sandığı , güvenli zannettiği bir yere saklayarak bırakır. Gece dolunayda avlanan Seth sandığı bulur ve Osiris’in bedenini tanır. Bunun üzerine , Seth Osiris’in bedenini 14 parçaya ayırır ve bu parçaları Mısır toprakları üzerine dağıtır. Bunu duyan İsis papirüs ağacından yapılma bir tekneye biner ve bütün Mısır’ı dolaşarak Osiris’in bedeninin parçalarını toplar ve parçaları her bulduğu yere bir tapınak diker. Bu yüzden Mısır’ın bir çok yerinde , içinde Osiris’in cesedinin bulunduğu söylenen bir çok tapınak vardır. Efsanenin sonunda ise Osiris’in oğlu Horus Seth’i yener . Yeniden canlanan Osiris artık bu dünyada yaşamak istemez ve hükmetmek için ölüler ülkesine gitmeyi tercih eder. Burada yine Anubis ile birlikte olacaktır. Anubis ölüleri yargılanması için Osiris’e getirecektir.




Mısır'da Dini Yaşam


Mısırlılar her tanrının görev ve gücünü açık bir şekilde tanımlamak veya kendilerini bu tanrılara bağlayan bağları hassas biçimde kurmakla fazla uğraşmazlardı. Onlar insanlardan önce yeryüzündeydi ve insanın sahip olamayacağı ölçüde büyük bir güce sahiptiler. Genellikle her tanrı tapınağının bulunduğu şehre bağlıydı. Bazen, aynı tanrının birden fazla şehirde taınağı bulunabilirdi. Bazı tanrılar, saltanattaki sülale tarafından koruyucu olarak benimsendiyse bunlara kült sunulurdu.

Eski Mısırlılar, dünya işlerinin düzgün işleyişinin tanrıların keyfine bağlı olduğuna inanırdı. O halde onlarla iyi ilişkiler kurmak gerekirdi.Bu da tanrılarla ilişki kurabilen tek kişi olan ve kendiside yeryüzündeki tanrı, yaşayan Horus olarak kabul edilen firavunun görevi idi. Firavun her gün tanrıya yemekler sunar, gizli odada bulunan tanrıyı temsil eden heykeli yıkar ve değiştirirdi. Oğlu'nun iyi hizmetlerinden memnun olan tanrı karşılık olarak ona "sonsuz hayat, güç ve sağlık" verirdi.

Firavun böylece tanrılarca Mısır'ın refahının vaat edilmesini tek başına sağlardı. Bununla birlikte firavunun her köşesindeki tapınaklarda bulunması imkansızdı. Onun yokluğunda şehir sakinleri sırayla bu kutsal hizmeti üstlenirlerdi. Bunlar gerçek birer rahip değildi ve dini işler hayatlarının bir bölümünü alırdı. Ruhban sınıfının ortaya çıkışı M.Ö.1000 yıllara rastlar.Sıradan halk ancak Yeni Krallık Dönemi'nin sonunda tanrılar önünde dua etmelerini anıtlar üzerinde betimlemeye cesaret etti. Sihirli heykelcikler zehirli hayvanlardan korurdu. Yine daha sonra insanlar tercih ettikleri tanrıya kutal hayvanının mumyasını sunardı.



MUMYALAMA

Mumyalama, öldükten sonra yaşam olduğuna inanıldığı için, ölen kişinin hayattayken sahip olduğu görünümü korumasını sağlamaktı. Vücut öncelikle iç organlarından ve suyundan arındırılırdı. Cesetin çürümesini engellemek için üzerine güzel kokular dökülür ve içi hoş kokulu ve şifalı bitkilerle doldurulurdu. Şeritler kullanılarak özenle sarılan mumya , koruyucu muskalarla kaplanırdı. İç içe konulan birçok tabuta yerleştirilen mumya son olarak bir lahitin içine yerleştirilirdi. Lahitin üzerine ölen kişinin tasviri yontulurdu. İç organlar kanopslara konulurdu. Ölünün hizmetçiliğini yaptığına inanılan küçük heykelcikler inanışa göre cenazeye gözkulak olurdu.

Ölünün yeniden hayata dönmesi için rahip tıpkı heykellerde olduğu gibi mumya üzerinde "ağız açma töreninde bulunurdu. Burada amaç ölünün tekrar hayata dönmesi için nefes almasını sağlamaktır. Mezarlardaki günlük eşyaların ve mobilyaların bolluğunun açıklamasıda budur. Cesedin cennete ulaşması için Osiris'in mahkemesinden geçmesi gerekirdi. Thoth'un terazisi üzerine yerleştirilen bir kuş tüyünü (Maat) dengelemesi gerekirdi.Bunu yapamazsa bir canavar tarafından yutulacağına inanılırdı.

Osiris'in mahkemesinde sorulan sorulardaki tuzaklara düşmemek için mezara ölüler kitabı konulurdu. Resimlerle süslü olan bu kitapçık doğru cevapları içerirdi.

Kralların mezarlarındaki lüks eşyalar mezar hırsızlarının bir hayli ilgisini çekiyordu. Bu yüzden Yeni Krallık Dönemi'nde krallar Teb'de çöllük bir arazi üzerinde bulunan Kralllar Vadisi'ne gömülmeye başlandı.



MISIR MİTOLOJİSİ


EFSANELER

MISIR'DA DİNİ YAŞAM

TANRILARIN SOYAĞACI

MUMYALAMA


MISIR'DA BİLİM


Mısır'da okullar yanlızca varlıklı ailelerin erkek çocukları içindi.Çoğu çocuk okula gitmezdi.Bunun yerine ,erkek çocuklara babaları bir meslek öğretir,kızlarsa evde annelerine yardım ederlerdi.Mısırdaki okullar tapınaklara bağlıydi.Erkek çocuklar yedi yaşlarına geldiklerinde okula başlarlardi.Okuma-yazmayi ogrenir ve zamanlarinin cogunu metinleri koplayarak gecirirlerdi.

Papirus çok pahalı bir bitki olduğundan çocuklar,kırık çömlek parçalarına yazıyorlar.ögretmenleride yazıcılar oluyordu.

9 yada 10 yaşlarında bir erkek çocuk başka bir okula devam edebilirdi.Burada, mektup ve yasal belgelerin nasıl yazılacağını öğrenirdi.Aynı zamanda,aralarında tarih, edebiyat, coğrafya,din,diller,muhasebe ,matematik,ve tip konularınında olduğu bir dizi alanda eğitim alabilirlerdi.

UZUNLUK ÖLÇÜLERİ


Bürokrat bir toplum olan Mısırlılar'da uzunluk ölçüleri temel olarak kadastro memurları, arazi katipleri ve tabii ki mimarların kullanımı içindi. Başvuru birimi 52,3 santimetre uzunluğundaki kraliyet cubitiydi. Tutankhamon 'un maliye bakanı adına kayıtlı cubit üzerine sık kullanılan alt birimler işaretlenmişti; 1,87 santimetre boyunda 28 parmak ve 4 parmak uzunluğunda 7 hurda (7,47cm). Her parmak, altına ismi yazilan bir tanrının korumasındaydı. Ön yüzünde yeralan parmakların yarısı 1/2'likten 1/6'lığa kadar kesirlere bölünmüştü. Mısır ölçüm sistemi ondalık değildi.

ZAMAN ÖLÇÜLERİ


Klepsydre veya su saati güneş batarken suyla doldurulurdu. Çanağın altına yerlestirilen küçük delik sayesinde su yavasça doldurulurdu. Su seviyesi çanağın icindeki ilk işarete geldiğinde gecenin ikinci saati başlamış olurdu. On iki derece işareti aylara göre eşitsizlik gösteren gecelerin uzunluğuna denk düşerdi. Gnomon, günboyunca saati gösterirdi. Basit bir çubuğun gölgesi, derecelendirilmiş düzlem üzerinde ilerlerdi. Aleti düz bir satıh üzerine yerleştirmek yeterliydi.

TIP


Mısır'da doktorlar hastalığın nedenini ögrenmekten çok denenmiş yöntemler uyguluyorlardı. "Kellerin saçını çıkarmak icin reçete" gibi yöntemlerde büyüden faydalanırken örneğin öksürüğe karşı büyü yapılması gibi bazı yöntemler daha ciddiydi. Tiam bitkisinin 1/32'si ince ince kıyılarak ateşte kaynatılırdı. Buhar bir gün boyunca bir kamışla yutulurdu. Mısır'daki tıp konusunda bilinen uygulamalar temelde M.Ö.1600 yıllarında yazılmış, bulucularının adlarını taşıyan iki büyük papirüs parçasından (Ebers Papirüsü ve Smith Papirüsü) gelmektedir. Ebers papirüsündeki metin, birçok kaynaktan yapılmış bir derlemedir. Smith papirüsüyse, M.Ö.2500'de yazılmış bir metnin kopyasıdır. Ebers papirüsü özel hastalıklar için sihirli sözler, bunun yanı sıra tanrılara yakarılar, çok dikkatli yapılmış hastalık tanımlamaları, müshil olarak hint yağı ve yanıklar için tanen (tanik asit)gibi değerli reçeteler içerir. Smith papirüsü ise, kanamayı durdurmak için baskı uygulama, göz, kalp ve öbür iç organ hastalıklarına ilşkin bölümler gibi, günümüzde de geçerli olan cerrahi bilgiler içerir. Verilen hastalık tanımlamaları, belirtilerinin anlatımı, muayene sonucunda doktorun belirleyeceği şeyler, tedavi önerileri ve teşhis koyma gibi uygulamalar, ana çizgileri bakımından modern tıbbınkine benzer. En büyük Mısırlı hekim, aynı zamanda Sakkare Basamaklı Piramidi'nin mimarı olan Imhotep'tir. Kral Coser hizmetindeki bilgin Imhotep ölümünden asırlar sonra tıp tanrısı olarak kabul edilmişti.



AĞIRLIK ÖLÇÜLERİ



Uzun sure deben adı verilen 90 gram ağırlığındaki ölçü kullanıldı. Bu ölçüden kefeli teraziyle yapılan tartılarda faydalanılıyordu.



SU SAATLERİ



Mısırlılar da bir günü 24 saat'e bölmüşlerdi. Zamanı su saatleri kullanarak anlarlardı. Su saatleri iç yanlarına saatlerin işaretlenmiş olduğu kaplardı. İcleri suyla doluydu ve dip taraflarında açılmış ufak bir oluk vardı. Su dışarı akıp boşaldıkça ortaya çıkan, saatleri gösteren numaralar zamanı bildirirdi.



TAKVİMLER



Mısırlılar, yıldız ve gezegenlerle ilgilenmişlerdir.Bu konudaki bilgileriyle çok ayrıntılı takvimler hazirlamışlardır.Bir takvim "Sopdet" adlı bir yıldıza göre oluşturulmuştu. Sopdet'in ufuk çizgisinde her yıl aynı zamanda kaybolduğunu ve bundan 70 gün sonra tam gün doğumundan hemen önce yeniden ortaya çıktıgını fark etmişlerdi. Bu da Nil sularının yükseldiği yıllık su baskınlarının başladığı sırada gerçekleşmişti. Bu tarihi, yılbaşı kabul ettiler.Bir başka takvimse, ay dönümüne göre oluşturulmuştu. Romalılar, Mısır'ı işgal ettiklerinde bundan o kadar çok etkilenmişlerki hemen benimsemişlerdi. Bu takvim Avrupanın her yanında 16.yy a kadar kullanılmıştır.

SAYILAR


= 1 = 10 = 100



MISIR'DA SANAT


Hiyeroglif Sistemi


Eski Mısır dili, akrabası olduğu günümüz Arapçası ve İbranicesi gibi sami dillerindendi. Ancak birer alfabesi olan Arapça ve İbranicenin tersine Mısırca, fonetik işaretler karışımı (bir işaret-basit veya karmaşık bir ses) veya ideogramlar (bir işaret-bir düşünce) ile yazılırdı. Buda aşağı yukarı 700 hiyeroglif demekti. Oldukça doğalcı görünüşleri, (kuş,yılan,insan ve çeşitli eşyalar) Avrupalı bilginlerin uzun süre bu işaretlerin simgesel bir değeri olduğunu sanmasına yol açtı. Gerçek 1822 yılında Champollion tarafından keşfedildi.


M.Ö.3200 yılında bulunan hiyeroglif yazısı büyük bir değişikliğe uğramadan M.S.3.yüzyıla kadar varlığını sürdürdü. Estetik işaretlerden oluşan yazı değişik yerlerde kabartma olarak kullanıldı. Hiyeroglif, gündelik hayatta kullanım için rahat olmadığından katipler "Hiyeratik" denilen, basitleştirilmiş işaretlerden oluşan ve daha sıklıkla kullanılan bir yazı geliştirdiler. Hiyeratik, mektup yazımında, idari hesap ve sözleşmelerde kullanıldı. Katipler yazılarını papirüs, taş ve çömlek parçaları üzerine siyah veya kırmızı mürekkeple yazardı. Papirüs bitkisi nil kıyısında ve deltasında bolca yetişirdi. Sapları ayrılarak birbirinin eşi tabakalar halinde kesilirdi. Suyla ıslatılan tabakalar yan yana dizilir, bunlarında üzerine ikinci bir kat yerleştirilirdi. Üst üste konulan bu iki kat, birbirine kaynasın diye tokmakla dövülürdü. Nihayet yüzey parlatılırdı. Kurutma işleminden sonra açık kahverengi bir kağıt yaprağı elde edilirdi. Daha sonra bu yapraklar dik veya yatık olarak kullanılmak üzere uç uca eklenirdi. Papirüse yazı siyah mürekkebe batırılan kamış yardımı ile yapılırdı; macun halindeki mürekkep kullanılmadan önce suyla inceltilirdi. Kırmızı mürekkep aşıboyasından, siyah mürekkeb ise is karasından elde edilirdi.


Yazıcılar: Mısır hiyeroglif yazısı son derece karmaşıktı.Yazıcı adı verilen kimseler,okumak ve yazmak için özel olarak eğitilmişlerdi.Bu becerileri onlara güç ve saygınlık kazandırıyordu. Yazıcılar tapınaklarda ya da devlet yönetiminde iyi işlere girebiliyorlardı. Çoğunluk vergi de ödemiyordu.


Stenografi: Daha sonraları Mısırlılar,hiyeroglif yazısının daha kolay bir uyarlaması olan 2 türlü steno yazı geliştirmişlerdir.Hiyeroglif yazısı ise, tapınaklardaki ve kamusal yapılardaki kayıtlarda kalmıştı. Mısırlılar,bir yazı biçimi bulan en eski uluslardan biridir. Onların "Alfabeleri" bizim bugün kullandığımız gibi harflerden değil,resim ve işaretlerden oluşmuştu. Biz Mısır yazısına "Kutsal yazı" anlamına gelen hiyoroglif adı veririz.Bu isim Mısırlıların,yazı yazma yetilerinin onlara ilim Tanrısı Tot tarafından verildiğine inanıyor olmalarından kaynaklanıyor. Firavun adları kartuş adı verilen oval bir çerçevenin içine yazılırdı.



PAPİRÜS


Eski Mısırlıların yazı kağıdı yapmak için özünden yararlandıkları papirüs, sürüngen köksaplı, boyu 2,5-3 metreyi bulabilen bir bitkidir. Günümüzde yalnızca İtalya'nın bazı yerlerinde ve Gabon'da yetişir. Kuzey Afrika'da yetişen yumrulu papirüsün köksapından, yenebilen yumrular elde edilebilir. Eski Mısırlılar tarafından elde edilen papirüsten yazı yaprakları, Roma İmparatorluğu'nun son dönemlerine kadar kullanılmış, o dönemden başlayarak yerini, daha ucuz olan parşömen almıştır.



MISIR'DA HEYKELCİLİK


Firavunlar döneminde Mısır'da bir heykel hareketli bir varlık kadar canlı olmuştur. İlahi bir varlık, bir kralın veya daha başka bir kişinin görüntüsü şeklinde yontulmş heykel fazla değer taşırdı. Heykel temsil ettiği kişinin canlı bir varlığıydı. Bu yüzden kimin kimin heykeli olduğunu ve o kişinin özelliklerini heykel üzerine yazmak önemliydi. Hiyeroglifle yazılmış açıklamalarından yoksun bir heykel gücünü yitirirdi. Canlılığını kaybeder, madde boyutuna indirgenirdi.


Heykellere insana gösterilen özen gösterilmiş hep Mısır'da. Heykellerin üzerine, heykellerin varlığını sürdürebilmesi için sonsuza dek kendisine sunulacak ürün listesi yazılırdı. Bu ürünlere birkaç örnek ekmek, et, bira,ördeksu gibi doğanın temel ürünleridir. Bunun sonucunda yazı sonsuza dek sözün söylediğini yerine getirdiğine inanıldı.


Karnak dev tanrı Amen'in oturduğu yer olarak inşa edilmiştir. Her firavun odönemde büyük tanrı adına birçok heykeller yaptırmış, bu yüzden tapınak 2000 yıldan fazla şantiye alanı olarak kalmıştır. Tapınağa değişik şekillerde birçok heykeller yapılmış, M.Ö.4. yüzyılda bu heykellerin büyük bir kısmı gömülmüştür. Bunlar daha sonra bir çukurun içinde 8000 adak eşyası, 450 heykel ve 10 sfenks olarak bulunmuştur.


Eski Mısır'da heykel bitirildiğinde "ağız açma" töreni yapılırdı. Heykele nefes aldırmayı sağladığından heykelin bu işlemle hayat kazandığına inanılırdı. Bunu yapan heykeltraşlar en sert malzemeyi seçerlerdi. Model her zaman karşıdan görünüşü ve yalın bir duruşla betimlenirdi.


Küp heykel türü Orta Krallık Dönemi 'nde ortaya çıkan bir heykel türü olmuştur. Bir taş blokunun içinden çıkan bir çocuk başı Yeni Krallık Dönemi 'nin getirdiği bir heykel türü olmuştur.

EĞLENCE

Resimler ve mezarlarda bulunan nesneler bize, Mısırlıların eğlenmek için neler yaptıklarını gösterir. Tapınaklarda, konusu tanrılarla ilgili oyunlar oynanırdı. Dinsel şenlikler ve geçit törenleride,açık havalarda eğlenmenin yollarından biriydi.


Nehir: Nil önemli bir spor ve eğlence kaynağıydı. Birçok mısırlı,gününü avlanarak,balık tutarak,yüzerek ve nehrin kıyılarında piknik yaparak geçirirlerdi.Zıpkınla balık avlarlardı.


Oyun ve Oyuncaklar: Mısırlıların, fiş ve tahta çivilerle oynanan çeşitli oyun tahtaları vardı.Günümüze ulaşmış hiç bir oyun kuralı yoktur. Dolayısıyla bu oyunların nasıl oynandığı bilinmemektedir.Çocuklar, fırıldak,oyuncak bebekler ve tekerlekli tahtadan hayvanlarla oynarlardı.


Evcil hayvanlar ve hayvanat bahçeleri: Mısırlılar, hayvansever insanlardı ve aralarında kedilerin köpeklerin, maymunların ve kazların bulunduğu çeşitli evcil hayvanlar beslerlerdi. Kimi zaman bir köpeğin tasmasi,kopegin sahibi ile beraber gomulurdu.Bazi firavunlarin,degisik hayvanları topladıkları ve hatta kendilerine ait hayvanat bahçeleri bile kurdurdukları


Müzikli toplantılar: Varlıklı Mısırlılar zengin eğlenceler düzenlerlerdi. Şarkıcı, dansçı, müzisyen, hokkabaz ve canbaz grupları tutulurdu.



DİĞER SANATLARI


Araç Gereç ve Teknikler: Uzmanlar, hem mezarlarda bulunan modellerden ve resimlerden, hem Mısırlı ustaların yaptığı nesnelerden, onların teknikleriyle ilgili pek çok bilgi edinebilmişlerdir.


Dokumacılık: İlk dokuma tezgâhları yerde yatık dururlardı ve ufak tahta kazıklarla yere tutturulurlardi. Daha sonraları dikine tezgahlar yapıldı. Bunlar daha kullanışlıydı, çünkü fazla alan kaplamıyorlardi.


Deri İşleri: Deri, çantalarin, sandaletlerin, kalkanların, ok kılıflarının(saplarının) yapımında ve mobilyacılıkta kullanılmıştır


Çömlekçilik: Çömleklere, çömlekçi çırağının elle dondurduğu bir çarkın üzerinde biçim verirlerdi. Çömlekler, bir odun fırınıniçinde pişirilirdi.


Marangozluk: Ahsap saplı, bronz ve bakır marangoz aracları.


Mobilyacılık: İnce bir zevkin ürünleri olan firavun ve soylular için yapılmış koltuklar, karyolalar, çekmeceler, tuvalet eşyalari, arabalar ve daha çok çeşitteki Eski Mısır Mobilyalarının modelleri ağaç işçiliği ve süslemeleriyle; yüksek düzeyde kalite, özen ustalık gösteren ürünlerdir.Arkeoloji ve sanat yönünden değerleri cok yüksek olan bu eşyaların günümüze bozulmadan ulaşabilmesi kaya mezarlarının cok iyi izole edilmiş olmasındandır.


Metal işleri: Balmumu dokerek kalıp cikarma yontemiyle cok guzel heykeller ve suslemeler yapılmıstır. Bu yontem gunumuzde de kullanilmaktadir



MISIR PİRAMİTLERİ


Mısır'daki piramitler, firavunlar ve yakın akrabaları için yapılmış anıtkabirlerdir. Çoğu Eski İmparatorluk döneminden (M.Ö. yaklaşık 2686 - 2181) kalmadır ve Nil'in batı kıyısında, yaklaşık 100 km uzunluğunda bir bölgede (deltanın güneyinde, Havara ile Ebu Ruveyş arasında) bulunurlar. Piramitler, mezar üstüne yapılan alçak, dikdörtgen biçiminde bir taş yapı olan Mastaba'dan geliştirilmişlerdir. Bilinen en eski piramit (M.Ö. yaklaşık 2650), Kral Coser'in Sakkara'daki Basamaklı Piramit'tir. Göbeğinde geniş bir mastaba vardır ve üst üste konmuş, gittikçe küçülen altı şekiden oluşmuştur. Özenle yapılmış bir yapılar bütünüyle çevrili olan bu piramit, günümüzde kısmen onarılmıştır. Bundan sonraki gelişme aşaması, Meydun'da bulunan 93 m yükseklikteki piramitle temsil edilir. Bu piramit, 4.sülalenin (M.Ö. yaklaşık 2613 - 2493) kurucusu Snefru'nun buyruğuyla yapılmış, önce basamaklı bir piramit olarak tasarlanıp, sonra basamakları kireçtaşıyla kaplanmıştır. Dehşur'daki piramit de Snefru tarafından yaptırılmıştır. Tabanı ile tepesi arasında yarı yolda eğimi değişir; böylece kıvrılıyormuş gibi görünür. Bütün klasik Mısır piramitlerinin ayırt edici özelliklerinden biri (buna Snefru'nun yaptırdıkları da dahildir), bir tapınak yapıları bütünü oluşturmuşlardır; söz konusu yapılar bütünü, piramitten biraz uzakta bulunan alçak bir tapınak ile piramidin yanında, bir geçidin birleştirdiği lahit tapınaktan oluşur. Tapınak yapı topluluklarının örneği, günümüzdeki Kahire yakınındaki Cize'de (ya da Giza} bulunmuştur. Burada 4.sülaleden Keops, Kefren ve Mikerinos adlı firavunların birbirine yakın piramitleri bulunur.



Keops Piramidi M.Ö. yaklaşık 2500'de yapılmıştır. Dünyanın en büyük piramididir. Kenarlarının uzunluğu 230 m, yüksekliği 147 m.'dir. Bütün Cize külliyesi, M.S. X. yy'dan başlayarak Kahire'nin yapımında inşaat malzemesi olarak kullanılmış, bu yüzden ehramların üçünün de özgün dış kaplamaları sökülmüştür. Tek istisna, oldukça iyi korunmuş granitten yapılan Kefren tapınağıdır. Eski imparatorluğun en büyük piramidi, 6.sülale dö- neminde (M.Ö. yaklaşık 2345 - 2181) yapılan Pepifi'nin piramididir. Bu sülaleyi izleyen çalkantılı dönemde ( , M.Ö. yaklaşık 2181 - 2040) hemen hiç piramit yapılmamış, ama 11.sülale firavunlarından Mentuhotep II iktidarı ele geçirince (M.Ö. yaklaşık 2060), piramit yapımına yeniden başlanmıştır. 11. ve 13.sülaleler döneminde, M.Ö.1786'ya kadar piramit yapımı sürmüş (Dehşur ve el-Fayyum'da), ama daha sonra kesme taştan yapılmış mezarlar yeğlenmeye başlanmıştır.



Piramitlerin Esrarı

* Her biri 20 ton olan taşlardan inşa edilmiştir ve bu taşları temin edilebilecek en yakın mesafe yüzlerce kilometre uzaklıktadır. Bu taşların nasıl getirildiği konusunda kesin olmayan farklı varsayımlar bulunmaktadır.

* Piramit, kimin adına yapıldıysa, onun bulunduğu odaya, yılda sadece 2 kez güneş girmektedir. (doğduğu ve tahta çıktığı günler)

* Mumyalarda radyoaktif madde bulunduğundan mumyaları ilk bulan 12 bilim adamı kanserden ölmüştür.

* Piramitlerin içerisinde ultra sound, radar, sonar gibi cihazlar çalışmamaktadır.

* Kirletilmiş suyu, birkaç gün Piramit'in içine bıirakırsanız; suyu arıtılmış olarak bulursunuz.

* Piramit'in içerisinde süt, birkaç gün süreyle taze kalır ve sonunda bozulmadan yoğurt haline gelir.

* Bitkiler Piramit'in içinde daha hızlı büyürler.

* Piramit'in içine bırakılmış su, 5 hafta süreyle bekletildikten sonra yüz losyonu olarak kullanılabilir.

* Çöp bidonu içindeki yemek artıkları, hiç koku vermeden Piramit içinde mumyalaşır.

* Kesik, yanık, sıyrık gibi yaralar büyükçe bir Piramit'in içinde daha çabuk iyileşme eğilimi gösterir.

* Piramitlerin bazı odalarının içinde ne olduğu hakkında bir bilgi yoktur; araştırmacıların çoğu, ya içinde kayboldular ya da aynı yerde birkaç tur attılar, fakat içlerini göremediler.

* Piramitlerin içi yazın soğuk kışın sıcak olur.



MISIR PİRAMİTLERİ



Piramitlerden Giza Bölgesinde olan üç piramit dünyanın yedi harikasından biri olarak kabul görmüştür. Bunlar piramitlerin tek ayakta duranları ve en yaşlılarıdır. Dördüncü Hanedandan firavun Khufu için yapılan Giza Piramidi'nin M.Ö.2560 yılında yapıldığı sanılmaktadır.Mısır’da büyük piramit (Giza Piramidi) ile mimarinin zirveye ulaştığı gözlenir. Piramidin şekli güneş tanrısı Ra ile yakından ilişkilidir. Piramitlere, yaradılış efsdanesindeki Benu kuşunun konduğu uzun bir dikilitaş olarak başlanmış, aynı zamanda güneş ışınlarının toprağa düşerken değdiği en yüksek noktayı göstermişti. Giza Piramidi Libya Çölü’nde Gize Platosu üzerine kurulmuştur. Dördüncü Hanedanın iki firavunu Khafra ve Menkanura da piramitlerini buraya yaptırmıştır. Giza Piramidi’nin ustabaşısının Hempn olduğu sanılmaktadır. Piramitlerin yapımına başlamadan önce arazi düzeltilirdi. Tasarlanan piramit kenarlarının pusulanın dört ana yönüne göre koordinantları belirlenirdi.Giza Piramidi’nde düzeltilecek alan dört alçak duvar ile sınırlandırılıyordu. Daha sonra içi su ile doldurulmuştu. Piramidin yönlendirilmesi pusula olmadığı için büyük bir olasılıkla yıldızlarla konumlandırılıyordu. Dört yüzde yalnızca 1 derecelik bir hata ve kare kaidenin en uzun kenarı ile en kısa kenarı arasında 20cm’lik fark vardır. Ortadaki kaya kütlesi bırakılmıştır. Bu yüzden köşegenlerden alınamayan uzunluk, kenarlardan alınmıştır. Bu uzunluk hurma ya da keten lifinden yapılmış iplerle yapılmıştı. Piramitlerin yapımı ile ilgili ilk teorilerden en çok kabul göreni yapı yülseldikçe her katın etrafını dolaşan rampalar kullanılarak blokların taşınmasıydı. Yapı bittikten sonra piramitler beyaz Turah kireçtaşı ile kaplanıyordu. Kaplama işi zirveden aşağıya doğru yapılmakta idi. Giza piramidinde yüzlerin eğim açısı 54 derece 54 dakikadır. Yüksekliği 145,75m’dir. Kenarları ise 229m’dir. Ortadaki kaya kütlesinin miktarı bilinmediğinden taş blok sayısını hesaplamak zordur. Ama yaklaşık olarak 2 ila 15 ton arasında değişen bloklardan ayrı ayrı 2.300.000 tane kullanıldığı sanılmaktadır. Kuzey yüz üzerinde kutup yıldızlarına dönük olarak konumlandırılmış ve diğer piramitlerden farklı olarak kuzey yönünde iki girişi vardır. Piramidin içi, hırsızların mezarın bulunduğu yere ulaşamaması için karmaşık koridorlardan oluşan bir labirent biçiminde tasarlanmıştır. Ama bu yeterli olmamıştır ve mezar büyük olasılıkla M.Ö.23. yüzyılda soyulmuştur. Tarihçi olan Sicilyalı Diodoros Giza Piramidi’nin 20 yılda 360.000 adamla yapıldığını, Heradotos ise 20 yılda 100.000 adamla yapıldığını söyler. Giza’daki üç piramit dünyanın yedi harıkasından biri sayılmış ve bu durum günümüzde geçerliliğini korumaktadır.



ULAŞIM



Eski Mısır'da halkın büyük bir bölümü NiL'e yakin yaşadığından, en iyi yolculuk araçları teknelerdi.Nil nehri,güneyden kuzeye dogru eser fakat,ruzgar cogunlukla kuzeyden eser.Bu da,teknelerin akintiyla beraber akis asagi suruklenebilecegi,buna karsilik,eger yelkenlerini acarlarsa,ruzgarin onlari akintinin tersine itebilicegi anlamina gelir.


Mısır tekne Çeşitleri:

-Eski krallık balıkçı teknesi

-Eski çağ yapımı saz tekne

-Mavna...ağır yükleri taşımada kullanılırdı.

-Cenaze tekneleri


Deniz yoluyla Ne kadar uzaklara gittiler? Mısırlı tüccarlar,deniz yoluyla Doğu akdeniz`deki limanlara ve Kızıldenize giderlerdi.Doğu Afrika'daki Punt'a ulaşanları olmuştur. Oralara, tütsü yapmakta kullanılan çok değerli sakız ağaçlarını aramaya giderlerdi.

Tekne ile ulaşım sağlayamazlarsa, insanların çoğu yürümek zorunda kalırdı. Çok varlıklıllar, özel iskemlelerle taşınırlardı. Satıcılar mallarını taşımak için eşek kullanırlardı.





MODA


Mısırlıların çoğu yoksuldu ve sicaktan dolayıda görünüşlerine pek aldırış etmezlerdi. Oysa varlıklı insanlar için görünüşü kurtarmak ve iyi görünmek önemliydi. Yine de, bügünkünün tersine, moda, yaklaşık bin yıl kadar aynı kaldı.

Çocukların başı uzun bir örgü arkada kalıcak şekilde traş edilirdi.

Bir kadının başlıca giyeceği, iki askılı keten bir giysiydi. Erkekler ise keten etek giyerlerdi.

Yaşlı erkekler ise daha uzun etek giyerlerdi.

Kimi erkekler ise başlarını traş edip peruk takarlardı.


Ayakkabılar ve eldivenler: Sandalet ve eldivenler cok özel durumlarda giyilirdi.


Takılar: Mısırda herkes takı takardı. Varlıklılar, yarı değerli taş ve cam kakmalı, altın ve gümüşten yapılmış parçalar takardı. Daha yoksul kişiler bakır ve çini (bir çeşit cilalanmış seramik) kullanırlardı.


Kozmetik: Çoğu erkek ve kadınlar yüzlerini boyarlardı. Dudak ve göz boyaları, öğütülerek toz haline getirilmiş madensel tuzlardan yapılırdı. Bu toz kaplara doldurulup yağ veya suyla karıştırılırdı.



ORDU


Yeni krallık dönemi başlamasıyla beraber, akınlar yapma ve bir imparatorluğa sahip olmaisteği ordunun yeniden duzenlenmesi gereklliğini ortaya cıkardı. Atlar ve at arabalaro orduya katıldı. Gönüllü askerler toplanip egitildi,ve ordu genisletildi.Ordu herbiri 4000 piyade ve 1000 at arabali askerden olusan tumenlere ayrilmisti.Her tumene bir tanri adi verilmisti.Tumenlerde ayrica her biri 200 piyadeden oluşan 20 boluge ayrilmisti

Boluklerse,ayni kislayi paylasan 10'ar kisilik birliklere ayrilmisti.Her bir boluge 25 tane cift kisilik at arabasi bagliydi .At arabali askerler,gerek donanimlari,gerekse sahip olduklari yetenek ve egitimlerinden dolayi,ordunun en seckin topluluguydular.Savasta onalr hep on saflarda carpisirlardi.

Eski ve Orta krallik donemlerinde Mısır ordusu, kralin korumalari ve parali askerlerden kurulu ufak bir gucten olusuyordu. İnsanlar acil durumlarda orduya cagrilirlardi; Fakat cogunun askeri egitimi yoktu. Bu yuzden pek bir ise yaramazlardi.


Silahlar ve Egitim: Mısır askerleri;savas baltasi,gurz,mizrak,kilic,hancer, yay ve ok gibi bircok silah turuyle savasabilir durumda olmaliydi.Bununla beraber her birlik belli bir silahin kullaniminda uzmanlasmaya yonelebilirdi.Genc askerlere,uzun yuruyuslerinde yapildigi,zorlu bir egitim verilirdi


İmparatorlugun Kurulusu: Yeni Krallik ordulari,bir imparatorluk kurma amaciyla olusturulmustu.Dis seferleri cogunlukla firavin yonetirdi.Mısır imparatorlugunun en parlak doneminde,Suriye'den Nil'in dorduncu caglayanina kadar yayilmisti.Mısırlilar,imparatorlugun yayildigi genis ticaret sinirlari icinde ticaret yaparak ve somurgelerinden topladiklari vergilerle zenginlesmislerdi.





İSKENDERİYE


2000 yili askin suredir,deniz ticaretinde sadece Mısır diil,Guney asya ve uzak dogu ile akdeniz ve bati dunyasinin odaklandigi bir liman kenti olan iskenderiye,M.O 332 de Buuyk iskender in buyrugu ile kurulmustu.Mimar Deinoktares'in izgara planli kent projesini hazirladiginda burasi yoksul bir balikci koyu idi.iskenderin olumunden sonra Ptolemaios Krallari,Kentin kurulusunu ve gelismesini surdurerek limani Heptastadion sosesi ile Pharos adasina bagladilar.Burada hellen kultur ve sanatinin mimari yapilari ve kurumlari olan Tiyatro,Agora ve Gymnasium'un yani sira unlu Serapeium ve Poseidon tapinaklari,İskenderiye Kutuphanesi,Felsefe okulu ve liman Tesisleriyle Hellenistik dunyanin en onemli Ticaret,edebiyat,Kultur ve sanat merkezi haline geldi.

M.O30'da Roma egemenligine gecen İskenderiye,Mısır eyaletinin merkezi oldu.İmparator Augustus'un Mısır i Kisisel mulku ilan etmesi ile İskenderiye,Mısır ve Afrika urunlerinin ihrac edildigi ve Depolandigi ayricalikli bir statuye baglandi.Bizans zamanindaki Hiristiyan Monofizit ve Kipti Patrikliginin merkezi olan kent 7.yy da Musluman Araplar tarafindan isgal edildi.Bu sirada tahrip edilen Kent sonralari Araplar'in onemli Ticaret limani ve deniz ussu haline donusturuldu.Ortacag boyunca latin Cumhuriyetlerinden Venedik,Cenova ve Pizali deniz tacirlerinin,Dogu akdenizde baharat ve Hint Ticaretini ustlendikleri en onemli liman oldu.1517'de Mısırla birlikte Osmanli egemenligine giren kent 1798'de Napoleon'un komutasindaki Fransiz Kuvvetleri tarafindan isgal edildi.Kent bu isgalden buyuk zarar gordu ve nufusu 7000'e dustu.1801'de ingiliz ve Turkler tarafindan geri alindi.Kavalali Mehmet Ali Pasa zamaninda buyuk imar faliyetleri baslatildi.Kenti Koruyan surlar yeniden insa edildi ve onarildi.1819'da Mahmudiye Kanali acildi.Tophane Tersane ve Res El-Din Sarayi insa edildi.XiX.yy'da Buyuk onem kazanan iskenderiye,Mısır'i elde etmek isteyen İngilizler tarafindan 11 Temmuz 1882'de topa tutuldu ve yagmalandi.Ardindan isgal edildi.Birinci Dunya Savasi sonunda Osmanli egemenliginden cikan kent;ingizlilerin deniz ussune donusturuldu.

1922'de Tam bagimsiz olan Mısır'in en buyuk 2.kenti olan İskenderiye’nin, liman tesislerinde, antrepolarinda yogun deniz ticareti yasanir. Kistak Kesiminde eski Dogu limaninin guneyinde ise modern yerlesim bulunur. Bircok cami, saray, anit, park ve bahceleriyle canli ve renkli bir kent olan İslenderiye, petrol, dokuma gida, otomativ sanayi, gelismis ticari yasami, Kahire, Port Said'e bagli yollari ile Kahire'den son en gelismis kenttir.

Mısırin son Kralicesi Kleopatranin sarayida İskenderiyede bulunmaktadir. Daha Cok yeni olarak İskenderiye Korfezinde Yapilan su alti arastirmalari sonucunda bu sarayin kalintilari su yuzune cikarilmistir.



TAPINAKLAR


Karnak Amon Tapınagı yakınında bulunan ve görkemli eski Mısır Mimarlığının Nil kıyısındaki en zarif örneklerinden biri olan tapınak ,Yeni Krallık döneminin 9.firavunu III.Amenhotep tarafindan,Eski Mısır Tanrilarının en büyüğü Amon-Ra adına M:Ö XIVçyy da inşa ettirilmistir.Daha sonraları Tutankamon, II.Ramses,B.Iskender,Roma ve Müslüman Araplar Tarafindan cesitli ekleme ve yapilarla günümüze kadar gelmiştir.1885'de başlatılan araştırma,kazı ve restarasyon calışmaları günümüze kadar devam etmektedir

Tapinağa 24m yükseklikteki pilondan girilir.Pilon cephesinde 4 tane oturan,2si ayakta duran büyük boy6 adet Ramses heykeli bulunmaktaydi.Günümüzde tahtta oturur şeklindeki iki heykel,girisin saginda ve solunda yer alır.Pilon cephesi boydan boya II.Ramses'in zaferlerine ait tasvir ve yazilarla suslenmistir.Pilon'dan sonra II.Ramses olarak bilinen büyük avluya girilir.Burası Kapalı Lotus başlıklı sütünlar ve aralarında yeralan Osiris heykelleri ile cevrilidir.Avlu girisinin saginda,orta krallikdan kalma orjinal ve küçük Teb üçlüsü tapinaği ile sol yanda ve yukarıda yerel bir şeyh tarafından XIII.yy'da inşa ettirilen Abu al-Haggag Camii yer alır.Avludan sonra güney yönünde sapma yaparak koridor şeklinde uzanan açılmis papirüs başlıklı52m yüksekliğinde 14 devasa sütün çift sıra halinde 2.büyük avluya ulaşır.III.Amenhotep'e ait olan bu sütünların üzerine.Tel Amarna'daki Aten inancını terkederek Teb' e gelen ve Amon inancını kabul eden Tutankamon tarafından,bu dönüşümü kutlamak için süslemeler yaptirilmıştır.Buradan Hıpostil hole girilir.32 sütünlu olan bu ilginç bölümden sonra Khonos,Mut ve Adak şapeli,yuvarlak kemerli,freksli,nişli,iki yanında kalsik roma sütün başlıklı girişi olan Roma kutsal mekanı,doğum odası,III.Amenhotep ve Büyük Iskender'e ait dar ve karanlık kutsal mekanlar bulunur.Her yıl Ağustos ayı sonlarinda 15 gün süreyle kutlanan Opet Festivali nedeniyle Karnak Tapınağından törenlerle getirilen bir örneğini görebiliceğimiz Amon Ra Teknesi bu mekanda bi süre bekletilirdi.Karnak ve Luksor Tapınaklarini birbirine bağlayan yolun sfenksli olan önemli bir bölümü pilon duvarı karşısında bulunmaktadır.





KARNAK TAPINAĞI



Dunyada bugune kadar insa edilmis en buyuk ve en dikkate deger dini kompleks olan Amon Tapinagi,modern Luksor kenti yakinlarinda ki Karnak mevkiindedir.Tapinak.Amon rahiplerinin "Cennetin en buyugu,Dunyanin en eskisi"diyerek hergun ilahiler okuduklari,Tanri Amon inancinin merkezi (Nesut-Towi,anlami 2 kentin Tahti)olan Teb Kentinde tarihi bilinmeyen cok eski bir yapi ile baslamis,orta ve yeni krallik donemlerinde yapilan eklemelerle eski misir'in buyuk kompleksine donusmustur.

300 donum alana yayilmis olan kompleksin,guney yonundeki 8 hektarlik alanda,yuzey arastirmalari ve kazi calismalari surdurulmektedir.XI.Hanedan doneminde baslatilan,XVIII. ve XX. hanedanlar doneminde tamamlanan buyuk boyutlu yapilarin cekirdegi AMon Tapinagina iki yanindan koc basli Sfenkslerin bulundugu caddeden girilir.Uzerinde yazit ve desen bulunmayan 113m genisliginde ve 15m kalinligindaki buyuk 1.pilondan sonra yuksek duvar ve sutunlarla cevrilmis sagli sollu koc baslikli Sfenkslerin siralandigi buyuk salona gelinir.Sol yanda II.Seti tapinagi,Amon,MutKhons Tnarilari icin uc kucuk sapel ve sagda uc yani Osiris sutunlari ile cevrili avlusu bulunan III.Ramses Tapinagi yer alir.Ortada 25.Hanedanin HAbes kokenli Firavunlarindan Tharka'ya ait koskun 21.m Yuksekligindeki papirus baslikli 10 sutundan birisi ile Amon bas rahiplerinden XXI.hanedan Firavunu Smendes e air buyuk heykel bulunur.Avluya bitisik olan ve XVIII. hanedan firavunlarindan Horemhab'in insa ettirdigi 2.pilon duvarindan gecilerek buyuk Hipostil hole girilir.Buranin yapimini III.Amenhotep baslanmis,I.Seti devam ettirmis ve II.Ramses Tamamlatilmistir.6 donumluk alana yayilmis 15 ve 23m yukseklikte 134 sutunun olusturdugu buyuk Hipostil holden yukari baktigimizda,sutunlari birbirleri uzerine egilip sallanarak,gokyuzune ulasmaya calisan agaclara benzetirsiniz.

3.pilon III.Amenhotep,4.pilon I.Tutmosis tarafindan yaptirilmistir.4.pilon onunde I ve III.Tutmosis'e ait dikili taslardan 1.ayakta(yukseklik 28m. agirlik 143 ton)digerinin parcalariysa avluda yatmaktadir.Buradan itibaren Tanri Amon'a ait kutsal dar ve kucuk mekanlar,giristeki ana aks'in devaminda ardarda dizilirken,sag tarafta guney yonundeki aksta III.Tutmosis ve Hatcepsut'un yaptirdigi pilonlar ve anitsal heykeller ile kutsal gol ve nilometre yer alr.4.pilonun arkasindan III.Tutmosis in yaptirdigi 14 sutunlu kucuk hipostil hol ve Kralice Hatcepsut'a 2 dikili tastan birisi durmaktadir.(29.56m 200 ton agirliginda).5. pilon I.Tutmosis,6.pilon ise II.Tutmosis tarafindan yaptirilmis.Tapinagin sonunda bulunan en ilginc bolum,III.Tutmosis in yaptirdigi buyuk festival tapinagidir.Botanik ve hayvanat bahcesi olarak bilinen bu bolumde,firavunun suriye seferinden donerken getirdigi hayvan bitkilere ait cok guzel kabartmalar islenmistir.Tamami kesme tastan insa edilen Amon kompleksinde,2000 yil boyunca cesitli firavunlar tarafindan eklemeler yapilmistir.Beraberinde pek cok yazit ve tasvirlerin islenmesi bu kompleksi ayni zamanda dunyanin en buyuk ve en eski arsivlerinden biri haline getirmistir.
 
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Bu konuyu görüntüleyen kullanıcılar

Geri
Üst Alt