Örf ve Âdet

  • Konbuyu başlatan Talebe
  • Başlangıç tarihi
  • Cevaplar 0
  • Görüntüleme 922
  • Etiketler
    örf
  • Cevaplar: 0 Görüntüleme: 922

Talebe

Yönetici
Katılım
14 Şub 2021
Konular
540
Mesajlar
4,040
Tepkime puanı
10,674
Puanları
113
Meslek - Branş
Öğretmen - Tarih
Talebe Hakkında ek bir bilgi sağlanmamış.
ÖRF VE ADET


Örf ve adet, tanımlamayı güçleştirecek şekilde birlikte kullanılan iki sosyolojik te­rimdir. Genel anlamıyla Örf, kanun olmadı­ğı halde, belirli bir toplumun bireyleri ara­sında ortak, halk tarafından alışkanlık ola­rak uygulanan, bulunulan yer ve durumun şartlarına göre teşekkül eden, akla uygun ve dince iyi kabul edilen davranış kalıp ve ku­rallarıdır. Bir başka deyişle örf, toplumdaki bireyler için hayatî önemi olan belirli du­rumlarda en uygun davranışı belirleyen ku­rallardır. Adam öldürmemek, ırza tecavüz etmemek gibi. örflere aykırı hareket eden ler şiddetle cezalandırılırlar. Bunlar çoğu defa bir toplumun kanunlarına kaynaklık ettiklerinden, sözü edilen cezalar kanun yo­luyla verilir, İslam hukukunda da örf, hak­kında kesin hüküm bulunmayan konularda vazgeçilmez bir hukuk kaynağıdır.
Adet ise, bir toplumda öteden beri uygu-lanagelmiş yazısız, gelenekle nesilden nesi-le geçen, halk arasında tatbik edilen, iyilik ve kötülük değer hükümlerine göre yapıl­ması ve yapılmaması gereken hareketleri belirten kurallardır. Resmi toplantılarda ko­yu renkli takım elbise giymek, sabahları kahvaltı yapmak, yemekte bıçağı sağ elle tutmak gibi.
Yukarıdaki açıklamalardan anlaşıldığı üzere örf ve adetler, sosyal hayatı düzenleyen kurallar sisteminin bir kısmını oluştu­rurlar. Sosyal bilimciler, bu düzenleyici ku­rallara genel olarak "norm" adını verirler. Bir sosyal norm, belirli bir toplumdaki in­sanların neyi, ne zaman ve nasıl yapmaları gerekliğini tayin eden, düzenleyen bir ku­raldır. Bunun için bütün insanların hayatı sabahtan akşama kadar bu kurallara uygun hareketleri ihtiva eder. Sabahleyin kalkınca el, yüz yıkamak, gerekiyorsa traş olmak, yemeğe otururken, yerken, yemekten kal­karken belirli hareketlere dikkat etmek vb. Şurası bir gerçektir ki, her kültür kendi top­lumunu birlik ve bareberlik içinde ayakta tutmak maksadıyla mensuplarının hareket­lerini düzenlemek zorundadır. Böylece davranış kuralları, insanlar için birer hare­ket klavuzu halini alır; her defasında insa­nın şekilde hareket edeceği yerde -ki bu dü­zensizlik ve davranış anarşisi doğurur-, bir toplumda yaşayanlarca ortaklaşa kabul edi­len hazır kuralları kullanmak daha pratik ve kolaydır. Herkesin her defasında değişik değişik davranışlar sergilemesi, toplum içindeki birliği bozar ve sosyal hayatı çekil­mez, içinden çıkılmaz bir kaosa dönüştü­rür.
Örf ve adetler, zaman zaman çeşitli top­lumlarda sosyal bir problem olmaktadırlar. Bu sosyal problemin genellikle iki şekilde olduğu görülür: Birincisi, özellikle devrim yapılan ülkelerde olup reformla oluşturulan hukuk sistemi Örflere dayanmadığından, çı­karılan kanunlarla örfler arasında bir çaüş-ma meydana gelir. İkincisi ve muhtemelen daha önemlisi, çok hızlı sosyal ve kültürel değişme içinde bulunan ülkelerde ortaya çı­kan problemdir. Ki, bu da oralarda bir takım örf ve adetlerin kaybolmasının yanında, bü­tün geleneksel değerler ile Örf ve adetlere karşı aydınlarda olumsuz bir (avnn giderek artmasıdır. Modem sanayi toplumunun ge­tirdiği hayat tarzı ve onunla birlikte yayıl­maya başlayan rasyonalist-pozitivist dü­şünce tarzının örf ve adetlere karşı çıkışa zemin hazırladığı gözlemlenir. Bu ikinci durumda örf ve adetlere karşı oluşan olum­suz tavrın itiraz noktalan daha çok örflerin eskiliği, akla uymayışlan ve sosyal baskı ile kabul edilmeleridir. Bu hususların sosyolo­jik mahiyeti dikkate alındığında itirazların bilimsel açıdan geçerli tarafı olmadığı gö­rülür. Sosyal bilimcilerimizden Erol Gün­gör'e göre, örf ve adetler insanda yaratılış­tan gelen eksiklikleri kapatmak ve sosyal hayata uyum sağlamak gibi son derece önemli bir fonksiyon icra ederler. Bilindiği üzere, insan sosyal bir varlıktır. Bu özelliği­ne uygun bir yetişme sürecinden geçerek belirli davranış kalıplarına uygun hareket­lere alışmak zorundadır. Bütün bunlar an­cak bir toplum hayatında bulunur ve gelişir. Toplumların değişmesiyle, sözü edilen davranış kalıplarının değişmesi kaçınılmaz olacaktır. Fonksiyonel olarak insanın sos­yal hayata intibakını sağlayan davranış ku­rallarının yeni şartlara ve anlayışlara göre şekillenmesi gerekir. Yani davranış kalıpla­rına standartlık kazandıran örf ve adetler de değişir. Bu değişme, modernleşmekle olan tüm ülkelerde yaşanmaktadır.
Bugün dünya çok hızlı olan teknolojik gelişmeye paralel bir sosyal değişmeyi ba­şaramadığından, büyük bir sosyal bunalım içindedir. Dünyanın maddi çehresi büyük bir hızla ve eskisinden çok farklı şekilde de­ğişiyor. Ancak manevi değerler sözü edilen bu değişmenin çok gerisinde kalıyor veya teknolojik değişme yeni bir takım yapay de­ğerlerin doğmasına zemin hazırlıyor. Eskiden sosyal yapının maddi unsurlannda meydana gelen bu değişmeler, manevi de­ğerlerin, bu arada örf ve adetlerin yeni şart­lara uymasını sağlayacak kadar hızlı değil­di. Ancak XIX. yüzyıldan sonra şahit olu­nan baş döndürücü değişmeler Örf ve adet­lerin değer ve itibarım kaybettirmekte, hat­la yerlerine yenilerini koymakladır. Tekno­lojik gelişme ve sanayileşmenin örf ve adet­ler bakımından meydana getirdiği durumlar şöylece özetlenebilir:
1- Modern toplumda insanlar daha çok şehirlerde yaşamaktadır. Şehir hayatı in­sanları sınırlan belirli ve baskın olan eski sosyal ve coğrafî mevkilerinden çıkmaları­nı sağlamaktadır. Artık insanlar belli bîr ye­re ait kişiler değil, herhangi bir adamdır , anonimleşmiştir. Bu da onun, zaman için­de, duruma göre eski örf ve adetlerin kont­rolünden çıkması sonucunu doğurmakta­dır.
2- Şehir hayatında insan, kendini hayatı düzenleyen daha başka sosyal norm ve ku­ralların yaşandığı değişik kültürel ortamlar­da, meslek, sanat, inanç, arkadaş grupları içinde bulmakta ve farklı örf ve adetlerin şekillendirdiği bir hayatın varlığını idrak etmekledir. Sonuç olarak giderek kendi örf ve adetleri nisbî ve değişebilen kurallar ha­line geliyor ve kişi üzerindeki mutlak etkisi büyük ölçüde zayıflıyor.
3- Modern hayat, örf ve adetlerin eğitim ve öğretimini imkansızlaştınyor. örf ve adetler beşeri ilişkileri düzenleyen ve sos­yal münasebetlerde tatbik edilen kurallar­dır. Yaşanarak, tatbik edilerek öğrenilir. Oysa, şehirde insanın Öğrenim kaynaklan anonimleşmekte, yani şahıstan şahısa bİT hadise olmaktan çıkmaktadır. Usta-çırak, hoca-talebe ilişkisi eski durumunu yitirmiş,
kitle iletişim araçları yeni öğretim odaklan olarak onların yerini almıştır. Modem ve teknolojik olarak daha etkili kültür kaynak­larının aile içine sızması ve sanayileşmenin getirdiği diğer nedenlerle günümüzün aile hayatı da örf ve adet eğitimini yeterli ölçü­lerde verememektedir.
4- Bilim anlayışının, modernleşme ne­deniyle kendi esaslarına uygun olmayacak tarzda büyük çoğunluk tarafından paylaşı­lan bir zihniyet haline gelmesi, hayatı dü­zenleyen sosyal değerlerin bu hakim mater­yalist ve pozitif düşünce tarzlarıyla açıkla-namamasmı doğurmuştur. Bu nedenle yeni nesiller, kendilerine göre tartışılmayan, çağdaş açıklaması yapılamayan din, örf ve adetler gibi bütün geleneksel değerlerden yüz çevirmeye başlamış, hatta bazen akılcı ölçülere uymadığı için bu değerlere hücum etmişler, bazen de deneysel gerçekliğini or­taya koyamayınca hepsinin hurafe ve batıl sayılması gerektiğini ileri sürmüşlerdir.
Bilindiği gibi örf ve adetler kültürün un­surlarındandır. Kültürel unsurlar birbirle­riyle o kadar girift bir yapı oluşturmuşlardır ki, herhangi birinde meydana gelecek bir değişme, öbürünün tahmin edilmeyen bir fonksiyonunun sona ermesine neden olabil­mektedir. Onun için gelişen hayat şartlarına uyum sağlamak amacıyla Örf ve adetler gibi sosyal değerlere yeni bir açıklama ve yo­rum getirirken bu bütünlük daima dikkate alınmalıdır.
İzzet ER
 
Son düzenleme:
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
Örf bởi Tarih Öğretmeni,
Örfi Hukuk bởi Talebe,

Benzer konular

Bu konuyu görüntüleyen kullanıcılar

Geri
Üst Alt