popülizm

  • Konbuyu başlatan Talebe
  • Başlangıç tarihi
  • Cevaplar 0
  • Görüntüleme 842
  • Etiketler
    popülizm
  • Cevaplar: 0 Görüntüleme: 842

Talebe

Yönetici
Katılım
14 Şub 2021
Konular
559
Mesajlar
4,059
Tepkime puanı
10,674
Puanları
113
Meslek - Branş
Öğretmen - Tarih
Talebe Hakkında ek bir bilgi sağlanmamış.
POPÜLİZM

Bir öğreti veya daha doğrusu bir hareket olarak popülizm pek çok yerde, bazan bir­biriyle çelişen biçimlerde karşımıza çıka­bilmektedir. Dolayısıyla, popülizm sosyal bilimler literatürünün kesinliği en az olan terimlerinden birisidir. Terimin anlam çer­çevesini sınırlamaya hizmet edecek her­hangi bir uluslararası popülist hareket mev­cut olmadığı için, onu kullananlar geniş sa­yılabilecek çeşitlilikte hareket veya feno­menlere "popülist" etiketini verebilmişler­dir. Bu noktada, mevcut literatürde açık olarak gördüğümüz, bütün bu popülizm çe­şitlemesini tek bir tanımla ifade etmenin pek mümkün olmayışıdır. Isaiah Berlin bu olguyu "Sinderalla karmaşası" olarak nite­lendirir:
"Bununla şunu kastediyorum: Bir yerler­de kendisine uyacak bir ayağın bulunduğu bir ayakkabı mevcuttur. Aşağı yukarı uyan çok çeşitli ayak sözkonusudur, fakat aşağı-yukan uyan bu ayaklarla tuzağa düşmeme­miz gerekir. Prens durmaksızın, elinde ayakkabıyla dolaşmaktadır, ve bir yerlerde, emin olabiliriz ki, katıksız popülizm dene­bilecek bir 'ayak' onu bekler durumdadır, îşte bu, popülizmin çekirdeği, özüdür."
Bu Öz arayışı bizi "halk" kavramına gö­türecektir. Bu, siyasi yörüngenin sağında, solunda veya ortasında görülebilen pek çok popülistin dilinde ortak bir kelimedir. Bu noktada, "halk" kelimesinin, geniş bir ba­kışla, üç anlamda kullanıldığına dikkat çe­kilebilir:
(a) "Polonya halkı" örneğinde ol­duğu gibi, siyasi topluluğun bütünü, yani "millet" anlamında;
(b) daha sınırlı olarak, bir tür seçkinler grubu yahut yüksek tabaka karşısında "topluluğun fazla imtiyazı bu­lunmayan üyeleri"ne işaret edecek anlam­da;
(c) en geniş ve genel olarak, fertler top­lamını ifade eden "insan kalabalığı" anla­mında.
Buradan hareketle, en gevşek tanımıyla, popülist teriminin 'halk'ı doğrudan işin içi­ne katan herhangi bir hareketi tanımlamak için kullanıldığını belirtmek yerinde olur. Bu halk, daha ziyade yukarıdaki ikinci an­lamda; basit, sıradan, fazla eğilimli olma­yan halk; sade vatandaş veya kütledir; şu ta­bakaları daha ziyade kavrayacak çerçeveye sahiptir: İşçiler, köylü/çiftçiler, küçük mü­teşebbisler, tüccarlar; yanı, küçük, ürkek, yabancıya kapalı herhangi birileri.
Bu noktada bir sınıflama yoluna gitmek gerekirse; genel olarak sosyal bilimciler po­pülizme iki geniş ve farklı cepheden bak­mışlardır:

I- Tarımcı popülizm:


Bir anlamda "kır kesimi köktenciliği". Burada terim, belirli bir sosyo-ekonomik (abana (ağırlıkla, çift­çi/köylü) dayanan ve modernleşme süre-
cinde beliren hareketleri ifade eder. Bu ayı­rımda, geniş açıdan üç alt-grup örneği veri­lebilir:
(a) Çiftçi köktenciliği,
(b) entellek-tüel tarımcı sosyalizm, ve
(c)
kendiliğinden gelişen köylü hareketleri.

2- Siyasi popülizm:


Kır kesimine dayan­maktan çok, geniş halk tabanına hitap eden, kentli popülist hareketler. Burada seçkin veya imtiyazlı olanlar karşısında kütlenin harekete geçirilişi, "sokaktaki adam"a hitap edilme söz konusudur. Bu ayırımda da, ge­ne, dört alt-grup ömeği verilebilir:
(a) po­pülist diktatörlük,
(b) popülist demokras
i, (c) tepkici popülizm, ve
(d) politikacı popü­lizmi.
Burada, hemen, bu ayırımların katıksız olmadığını bazı Örnek hareketlerin gruplar arası geçişli örnekler olabileceğini belirt­mek yerinde olur. Gene de belirgin farklı­lıkları sınıflamaya elverişli olduğu için ko­nuyu bu gruplarla ele almak geçerli bir yol olacaktır.
Tarım kesimini önde tutan popülist hare­ketler arasında ilk olarak belirtilen "kökten­ci çiftçi hareketleri"nin numunelik Örneği 1890'ların Amerikan Halk Parıisi'dir. Ta­raftarlarının popülist etiketini benimsediği bu hareket, çiftçilerin yaşadıkları ekonomik zorluklardan ötürü kendisini göstermiş, mükemmel bir çiftçi kütlesi hareketiydi; hareketin doğurduğu parti kısa bir süre Amerika iki-parti sistemini tehdit etmişti. Harekelin sade vatandaşı öne çıkaran, anü-elitist yönü dikkati çekiciydi; Öyle ki Ame­rikan popülistlerinin "halk'ı, "plütokratiar, aristokratlar ve bütün diğer farelerle" karşı­laştırdığı görülmüştü.
Tarımcı sosyalizmi hedefleyen entcllck-tüel popülist hareketin tipik örneği ise, kötü yönetimin etkisinde olan aydınların devrime girişmek için halka gittikleri XIX. yüz­yıl Rus devrimci hareketi, Narodnichest-vö'dur. Harekete katılanlar ve yaratan'ar, Amerikan örneğinin tersine kır kesimi in­sanları değil, onlar adına hareket eden ay­dın kesim idi (Herzen, Çernişevski, Pleha-nov, Bakunin ve bir dizi üniversite nesli). Anti-Çar, anti-kapitalist ve devrimci olan bu hareketin öncülerinin düşü, güç kazandı­rılmış mir'e (köy topluluğu) dayalı yeni bir toplum kurmaktı. Amerikan popülistleri kır kesiminde tutunup ülke çapında başarılı olabilmişken, rejime yabancı bir aydın grup olan Rus narodnikleri, köylülerin destek vermeye isteksiz kalmaları sonucu ancak şehirlerde -teröre başvurarak- bir süre kısmi başarı kazanmıştır. Marksizm'in ortaya çı­kışıyla, Lenin'in 1917 devrimini sonuca vardıran başarısında popülist doktrinden yararlanmasının da rolü olduğu söylenebi­lir. Lenİnci anlamda Rus popülizmi için bir tanımlama verilecek olursa; popülizm, ka­pitalizmde gerilemeden başka birşey gör­meyip daha eski feodal sömürü biçimleri­nin ortadan kaldırıl mas mı isteyen, küçük, orta-tabakadan üreticilerin bakış açısı ve tavrıyla kapitalizme karşı bir protesto ol­muştur.
Kendiliğinden gelişen kır kökenli hare­ketlerin özünde toprağın kontrolünü elde tutma ve seçkin/imtiyazlı grupların ege­menliğinden kurtulma önde gelmektedir. Dikkat çekici bir örneği, popülizmin Rus­ya'dan Doğu Avrupa'ya yayılmasıyla özel­likle Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra geli­şen, "Yeşil Uyanış" diye adlandırılan, köy­lü/çiftçilerle, kurulan partilerin hareketleri­dir. Bu gruptaki örnekler arasında, Rus Dcvrimi'nin Bolşeviklerin egemenliğinden önceki devresi, Meksika İhtilali'ndeki Zapatistalar ve halta Cezayir Dcvrimi'ndeki Fanon'un yol gösterici ligiyle gelişen sö­mürgeciliğe karşı kır kesiminin ayaklanışı, verilebilir. Bu çerçevede, popülizmin mo­dernleşme ve onun sonuçlarının getirdiği problemlere bir cevap olarak doğduğu gö­rülür. Çağdaş üçüncü dünya için anlamlı bu modelde, ana çelişki bir bütün olarak top­lum (millet) ile eski sömürgeci güçler ve büyük devletler (dış dünya) arasındadır. Bu bakımdan burada "halk"ın, daha önce sözü edilen anlamaları arasında "millet" ile denk düştüğü söylenebilir. Bu denkleşme bir grup popülist hareketi "popülist milliyetçi­lik" olarak adlandırmamızı mümkün kıla­caktır.
Gene bu çerçevede sıradan halk ile imti­yazlı seçkinler arasındaki çelişki önemli bir unsur olarak belirmektedir. Bu noktada, Shils'in popülizme bakışı hayli anlamlıdır "Büyük kent ve taşra arasında bir gerilim olgusu." Popülist harekette bu ayırımın kes­kin ve çarpıcı bir örneğini Bulgar popülisti Stamboliski'nin ifadelerinde bulmak müm­kündür;
"Köy ve kentte, görünüşleri ve ihtiyaçla­rı farklı, iki grup insan yerleşmiş bulun­maktadır... Köylerde, tabiatın getirdiği zor­luklar karşısında çalışan, savaşan ve hayatı­nı kazanan insanlar yaşar. Kentlerde ise ta­biatı sömürerek değil de başkalarının eme­ğini sömürerek hayatını kazanan bir insan grubu yaşar. Bu, istisnası olmayan bir ku­raldır... Şehir halkı, aldatmaca, aylaklık, yozlaşma ve asalaklık ile hayatım sürdür­mektedir..."
Ana gruplandırmada "siyasi popülizm" olarak adlandırdığımız ayırımın ilk alt-gru-bunda bulunan popülist diktatörlük, daha ziyade Latin Amerika'da örneği görülen,
karizmatik bir önderin, bilinen siyasetin ku­rallarını aşarak kitlenin desteğini sağlayıp üstün güç kullanması türündeki hareketlere ad olarak verilmekte. Bu bağlamda popü­lizm, kurumlaşmış seçkinlere, bir önder ve -grup yahut sınıf ayırımı güdülmek siz i n-halk arasında oluşan bir birliktelikle mey­dan okuma şeklinde kendisini gösteren bir siyasi hareket olarak tanımlanabilir. Pek-çok Latin Amerika ülkesi için bu yapı bir si­yasi partiye dönüşebilmekle beraber Iider-halk birlikteliği ve liderin ağırlığı daha dik­kat çekicidir. Lider öncülüğündeki popüliz­min örnekleri arasında, Arjantin'de Juan Peron, Brezilya'da Getulio Vargas, Şili'de Carlos îbanez del Campo, Ekvador'da Jose Maria Velasco Ibarra, Peru'da Manuel Od-rıa ve Kolombiya'da Jorge Eliecer Gaitan (1940'Iar) ile Gustavo Rojas Pinilla (1960-70'ler) etrafında odaklanan hareketler başta gelmektedir. Bu önderlerin çoğunun özelli­ği askeri bir geçmişe sahip bulunmaları ve iktidara geldikleri zaman, halkın desteğinin yol açtığı üstün güçle "büyük şef olarak hizmet vermeleridir. Siyasi parti örnekleri arasında dikkati çekenler ise, Meksika'da PRI, Brezilya'da PSD, Bolivya'da M.N.R. Peru'da APRA, Dominik Cumhuriyeti'nde PRD, Kosta Rika'da PLN ve Venezuela'da Accion Democratica'du.
İmtiyazlı seçkinler karşısında sadece köylü/çiftçileri değil, aynı zamanda kente taşınmış hoşnutsuz orta sınıflan da kendisi­ne çeken Latin Amerika popülizminin ön­derleri sadece karizmatik "şefler olmayıp orta sınıflar arasından da sivri I ip çıkanlar olabilmektedir. Özellikle gerilla hareketle­ri olarak kendisini gösteren bu "neo-popü-lizm"de, içinde mücadele edilen dünya şöy­le tasvir edilebilmektedir: "Şehirlerde yer-
leşerek, diğer (kırsal) kesimleri sömürme girişimlerini oralarda kurumlaştıran 'var­lıklıların' üstün geldiği; bütün mülksüzlerin ve yeryüzünün gadre uğramışları olan, bü­tün 'yoksulların' diğer tarafta bulunduğu bir dünya." Bu noktada, ilgilendirdiği kesimler itibarıyla toparlayıcı bir tanımlamayı, en dikkat çekici şekliyle, di Tella'nın ifadele­rinde bulmak mümkündür:
"Kentli çalışan sınıf veya çiftçilerin des­teğini benimsemekle beraber her iki kesi­min de otonom teşkilat gücüyle doğmayan; ayrıca, siatüko-aleyhtan bir ideolojiyi önde tutan emekçi-ol mayan kesimlerce de des­teklenen bir siyasi hareket."
Demokratik ideoloji içerisinde bir popü­lizm çeşitlemesi aradığımızda, karşımıza "popülist demokrasi" diyebileceğimiz bir tür çıkacaktır. Demokrasilerde halkın tem­sili esas olduğuna göre, popülizm bu nokta­da kendisini gösterecek, 'temsil' kurumuna karşı çıkışla 'halk'ın daha dolaysız olarak karar verme mekanizmalarına katılımını ifade edecektir. Bu türün gerçekleşmesini sağlayacak vasıtalar arasında, temsil kuru­munun yasalarının halk oylamasına tabi tu­tulması, referandumla halkın bazı konular­da kanun teklif edebilmesi ve gene referan­dumla çokluk itibarıyla mevcut meclise gü­vensizlik ortaya çıktığında seçimlerin he­men yenilenmesi gibi Örnekler verilebilir. Böyle bir yapının en önde gelen örneği İs­viçre modelidir. Bunun yanında, özellikle birçok Amerikan eyaleti başta gelmek üze­re, bazı ülkelerde, belirli alanlarda anayasa­ya dayalı referandum kurumu yerleşmiş bu­lunmaktadır.
Siyasi çeşiüemesi içerisinde "tepkici po­pülizm" diye nitelenen siyaset tarzı, özel­likle demokratik ülkelerde kitlelerin önyargılannı harekete geçirerek öne çıkan politi­kacıların doğurduğu bir örnek olmaktadır. Etnik düşmanlıklar ve aşın kanat duyarlık­larını uyandırarak kitlelere hitap eden bu ti­pin çarpıcı bir örneği, Amerika'da 1960'lar-da gelişen Sivil Haklar hareketi sonucu ırk ayrımının kaldırılışına açıkça muhalefet ederek bir dönem kahramanlıştınlan Geor-ge Wallace olmuştur.
Nihayet, "politikacı popülizmi" diye ad­landırılan siyaset tarzı ise "halk" kavramı­nın en önemli niteliklerinden biri olan "muğlakhğı"nın imkan verdiği bir siyaset biçimi olarak karşımıza çıkar. Bu model, sözü edilen belirsizliğin verdiği hareket im­kanı ile, belli bir kesim yerine, halkın bütü­nü adına konuştuğu iddiasında olan politi­kacıları ve ideolojisi belirsiz, kesin ilkeleri ve belirgin açıklıkta politikaları bulunma­yan, kütlenin her üyesine açılmağa hazır halk partilerini ortaya çıkarır. Halk kavra­mının Popülizm sınıflaması içerisindeki bu türe en uygun anlamı, daha önce sözü edi­lenlerin üçüncüsü olan "insan kalabalığı" olsa gerektir. Zira, zamanımızın çoğu de­mokratik rejimlerinde hiç de yabancısı ol­madığımız politikacı tipinin, hatta sadece siyaset alanında değil sosyal hayatta da ör­neği görülen-sözgelîmi bir sanat adamı, bir aydın gibi- eğitimli ve seçkin tipinin, dilin­deki "halk adına konuşmak veya yapmak" yahut "halka inmek" sözleriyle somutlaşan tulumun üstü örtük kastettiği anlamda halk, olsa olsa "insan kalabalığı" olmalıdır. Bu bağlamda, mevcut yazına bir katkı olarak, çarpıcı bir niteleme gerekirse, bu şekilde billurların popülist türü "demagojik popü­lizm" olarak adlandırmamız mümkündür.
Bir sonucu ulaşma yolunda denilebilir ki, sözü edilen bu ayınmlandırma ve altgruplar zaman zaman birbiriyle kıyaslana­mayacak farklı olgulara dokunmaktadır. Dolayısıyla popülizmi bütünüyle kavrayıcı bir tanıma ulaşmak güçtür. Çerçevesindeki belirsizliğe rağmen "halk" bir kilit kavram olarak popülizmin özünde mevcuttur. Ca-novan'a "popülizm kavramı mevcut olma­saydı hiçbir sosyal bilimci onu icat etmek istemezdi" yargısında hak verirken, bugün terimin bilim dünyasında, birçok dilde -üs­telik ortak adla- yerleşmiş olduğunu (söz­gelimi Türkçe'de popülizm, İngilizce'de populism, Fransızca'da populisme, Ispan-yaca'da populismo) gözden uzak tutmak mümkün değildir. O Halde, gene de az-çok toparlayıcı bir tanıma ulaşmak gerekirse; Shils'in popülizmin varlığı için gerekli gör­düğü iki temelden söz etmek yerinde olur: 1- Bütün diğer standartların, geleneksel ku­rumların ve diğer tabakaların iradesi üze­rinde 'halk'ın iradesinin üstünlüğü, 2- Halk ve onu üstün tutan önderler arasında, ku­rumların üzerinde, daha 'dolaysız' bir ilişki­nin arzu edilirliği. Bu iki temele bir üçüncü unsur olarak, Worsley'e uyarak, karar ver­me sürecine "halkın katılımı"nın varlığım da eklersek, bu esasları toplayan bir model olarak tanımlayacağımız bir popülizm, yu­karıda çeşitlenen grupların çoğu için an­lamlı olacağı ve bir dizi siyasi kültür ve mo­delde geçerlik taşıyabileceği gibi, bu şekil­de popülizmi demokratik ve sosyalist gele­neklerin yeni bir boyutu olarak görmemiz mümkün olacaktır.
M. Lutrullah KARAMAN
 

Bu konuyu görüntüleyen kullanıcılar

Geri
Üst Alt