- Katılım
- 13 Şub 2021
- Mesajlar
- 4,486
- Çözümler
- 1
- Tepkime puanı
- 1,542
- Tepkiler
- 1,481
- Puanları
- 113
- Yaş
- 54
- Konum
- Türkiye
- Web sitesi
- tarihbilinci.com
- Meslek - Branş
- Tarih Öğretmeni
Yazarın son konuları
Solaklar
Yeniçeri cemâat ortalarından 60,61, 62, 63. ortalara verilen ad. Bunların kumandanı olan dört yayabaşıya “Ser solak” veya“Solakbaşı” denilirdi. Hükümdârın muhâfız bölükleri de bu dört ortadan teşkil olunurdu. Bunlar cesur, kuvvetli, boylu-boslu, tecrübeli, sözü dinlenir, hitâbeti düzgün yeniçeriler arasından seçilirdi. Pâdişâhın atının sağında giden iki solak, ok ve yaylarını kullanırken, sol ellerini; solunda gidenler ise sağ ellerini kullanırlardı. Ellerini bu sûretle kullanmalarına sebep pâdişâha arkalarını dönmeden hedefi vurabilmeleri içindi.
Osmanlı Devletinde solak ortaları ilk defâ Yıldırım Bâyezîd döneminde kuruldu. Solak ortalarında her ortanın en eskisinin Solakbaşı olması kânundu. Fâtih zamânında ve İstanbul’un fethi esnâsında solak mevcûdu iki yüz kadardı. Kânûnî Sultan Süleyman devrinde her solak ortasında seksen nefer varken, sonradan herbir orta, yüz nefere çıkarılmıştır. Maaş defterlerinde bu sûretle solakbaşılarıyla berâber yüz birer adet nefer solak görülmekte olup, bundan sonra solakların adedi artmamıştır.
Hükümdârın sefere gidişinde köprü, su geçidi, ormanlık gibi tehlikeli ve hayvanı ürkütecek yerler geçilirken, solakbaşılar pâdişâhın atının yularından tutarlardı. Su geçilirken, solaklar hünkârın yanına yaklaşarak iki tarafında yer alıp, suyu yürüyerek veya yüzerek geçerlerdi. Sultan Dördüncü Murâd, Revân Kalesi yakınında Diki Nehrini kabarma esnâsında atıyla birlikte geçerken, yanında bulunan solaklardan biri suya kapılıp boğulma tehlikesi içine girmişti. Sultan, tek eliyle solağı havaya kaldırıp nehrin kıyısına kadar o hâlde taşımış ve ayrıca kendisine bir kese de altın bahşiş vermişti.
Muhârebe meydanında dört solakbaşı ile dört kethüdâ ve dört odabaşı hükümdârın yanında dururken, dört yüz kemankeş, yâni okçu solak, pâdişâhı her taraftan çepeçevre çevirir, hattâ silâhdâr, rikâpdâr, çuhadâr vesâire gibi hükümdârın en yakınlarını bile atın yanına sokmazlardı.
Solaklar, başlarına bir buçuk karış yüksekliğinde döğme yaldızlı ve ön tarafı selvi biçiminde yeşil sorguçlu bir tas, sırtlarına saçaklı entari, bunun üstüne dolama tarzında entari kaftan, bacaklarına kırmızı çakşır, ayaklarına sarı mest, bunun üzerine de sarı çizme giyer, bellerine yaldızlı som kemer bağlarlar, bu kemere de gümüş kabzalı uzun bir kama sokar, ellerinde baltaya benzer bir silâh taşırlardı.
Solak sınıfı 1829’da kaldırıldı.
Yeniçeri cemâat ortalarından 60,61, 62, 63. ortalara verilen ad. Bunların kumandanı olan dört yayabaşıya “Ser solak” veya“Solakbaşı” denilirdi. Hükümdârın muhâfız bölükleri de bu dört ortadan teşkil olunurdu. Bunlar cesur, kuvvetli, boylu-boslu, tecrübeli, sözü dinlenir, hitâbeti düzgün yeniçeriler arasından seçilirdi. Pâdişâhın atının sağında giden iki solak, ok ve yaylarını kullanırken, sol ellerini; solunda gidenler ise sağ ellerini kullanırlardı. Ellerini bu sûretle kullanmalarına sebep pâdişâha arkalarını dönmeden hedefi vurabilmeleri içindi.
Osmanlı Devletinde solak ortaları ilk defâ Yıldırım Bâyezîd döneminde kuruldu. Solak ortalarında her ortanın en eskisinin Solakbaşı olması kânundu. Fâtih zamânında ve İstanbul’un fethi esnâsında solak mevcûdu iki yüz kadardı. Kânûnî Sultan Süleyman devrinde her solak ortasında seksen nefer varken, sonradan herbir orta, yüz nefere çıkarılmıştır. Maaş defterlerinde bu sûretle solakbaşılarıyla berâber yüz birer adet nefer solak görülmekte olup, bundan sonra solakların adedi artmamıştır.
Hükümdârın sefere gidişinde köprü, su geçidi, ormanlık gibi tehlikeli ve hayvanı ürkütecek yerler geçilirken, solakbaşılar pâdişâhın atının yularından tutarlardı. Su geçilirken, solaklar hünkârın yanına yaklaşarak iki tarafında yer alıp, suyu yürüyerek veya yüzerek geçerlerdi. Sultan Dördüncü Murâd, Revân Kalesi yakınında Diki Nehrini kabarma esnâsında atıyla birlikte geçerken, yanında bulunan solaklardan biri suya kapılıp boğulma tehlikesi içine girmişti. Sultan, tek eliyle solağı havaya kaldırıp nehrin kıyısına kadar o hâlde taşımış ve ayrıca kendisine bir kese de altın bahşiş vermişti.
Muhârebe meydanında dört solakbaşı ile dört kethüdâ ve dört odabaşı hükümdârın yanında dururken, dört yüz kemankeş, yâni okçu solak, pâdişâhı her taraftan çepeçevre çevirir, hattâ silâhdâr, rikâpdâr, çuhadâr vesâire gibi hükümdârın en yakınlarını bile atın yanına sokmazlardı.
Solaklar, başlarına bir buçuk karış yüksekliğinde döğme yaldızlı ve ön tarafı selvi biçiminde yeşil sorguçlu bir tas, sırtlarına saçaklı entari, bunun üstüne dolama tarzında entari kaftan, bacaklarına kırmızı çakşır, ayaklarına sarı mest, bunun üzerine de sarı çizme giyer, bellerine yaldızlı som kemer bağlarlar, bu kemere de gümüş kabzalı uzun bir kama sokar, ellerinde baltaya benzer bir silâh taşırlardı.
Solak sınıfı 1829’da kaldırıldı.