Konu Özeti Konu Anlatımı Yumuşama Dönemi Türk Dış Politikasını Etkileyen Gelişmeler

  • Konbuyu başlatan Talebe
  • Başlangıç tarihi
  • Cevaplar 0
  • Görüntüleme 1K

Talebe

Yönetici
Katılım
14 Şub 2021
Konular
559
Mesajlar
4,059
Tepkime puanı
10,674
Puanları
113
Meslek - Branş
Öğretmen - Tarih
Talebe Hakkında ek bir bilgi sağlanmamış.
4.4. YUMUŞAMA DÖNEMİ TÜRK DIŞ POLİTİKASINI ETKİLEYEN GELİŞMELER

-1960-1980 arası dönemde Türk dış politikasının temelini Kıbrıs Meselesi oluşturmuştur.

4.4.1. Türkiye’nin ABD ve SSCB ile İlişkileri

-Yumuşama Dönemi Türk-Amerikan ilişkilerinde; Küba Füze Krizi, Johnson Mektubu ve Kıbrıs Barış Harekâtı belirleyici olmuştur.

-Küba Buhranı, ABD’nin aldığı kararların Türkiye’nin güvenliğini tehlikeye düşürebileceğini gösterince Türkiye’de Amerikan karşıtı hareketler ivme kazandı.

-Türkiye, bu olayla tek yönlü dış politika izlemenin zararlarını gördü.

-Ulusal çıkarları konusunda kendi kararlarını alıp sonra müttefiklerine danışmanın daha uygun olacağını anladı. -Türkiye, sonraki yıllarda SSCB ile iş birliğinin artırılması, afyon yasağının kaldırılması ve Kıbrıs Müdahalesi ile ilgili konularda ulusal çıkarlarını ön planda tutmayı esas aldı.

-ABD Başkanı Johnson’ın gönderdiği ve Türk kamuoyunun içeriğini ancak 1966’da öğrenebildiği mektup,

Türkiye’nin Kıbrıs’a müdahalesini ABD’nin istemediğini göstermişti.

-İlk defa Ankara sokaklarında ABD’ye “Go home!” denmeye başlanmıştı.

-1974’te düzenlenen Kıbrıs Barış Harekâtı üzerine ABD, Türkiye’ye ambargo uyguladı.

-Türk ordusunun modernize edilmesi için gerekli askerî yardımlar üç yıl süreyle kesildi.

-Türk ordusunda yerli savunma sanayisinin geliştirilmesinin gerekliliği dile getirilmeye başlandı.

-13 Şubat 1975’te Kıbrıs Türk Federe Devleti kuruldu.

-1978’de ABD ambargosunun kaldırılmasıyla iki ülke arasındaki ilişkiler gelişme gösterdi.

-Johnson Mektubu, Türkiye-ABD ilişkilerinde bir kırılma noktası oluştururken Türkiye-SSCB ilişkilerinde olumlu bir dönem başlattı.

4.4.2. Türk-Yunan İlişkileri

-Türk-Yunan ilişkileri; Batı Trakya, Ege Adaları, Kıbrıs ve kıta sahanlığı meseleleri olmak üzere dört ana sorun çerçevesinde gelişme gösterir.

- 1970’lerin ikinci yarısında Türk dış politikasının en önemli konularından biri Yunanistan ile yaşanan Ege sorunu, Kıta sahanlığı, FIR hattı ve Yunan adalarının silahlandırılması Ege Denizi’nde yaşanan Türk-Yunan gerginliğinin temel sorunlarıdır.

Kıta Sahanlığı

-Yunanistan, 1961’den itibaren Ege Denizi’nde petrol aramak isteyen şirketlere arama ruhsatı verdi. Türkiye bu gelişmeler karşısında, Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığına (TPAO) Ege Denizi’nin ortasından geçen bir çizgiyi esas alarak yirmi yedi ruhsat verdi.

-Yunanistan, 7 Şubat 1974’te Türkiye’ye söz konusu ruhsatın kapladığı sahaların Yunan kıta sahanlığına girdiğini, bu nedenle arama ruhsatının geçersiz olduğunu bildiren bir nota verdi.

-Türkiye Anadolu kıyılarından itibaren denizin altından batıya doğru uzanan toprakların Anadolu’nun tabii uzantısı olduğunu, dolayısıyla Türk kıyılarına yakın adaların Türk kıta sahanlığı içinde bulunduğunu, Yunan kıta sahanlığına girmediğini bildirdi.

-Kıta sahanlığı konusunda Türk-Yunan çatışması bu şekilde başlamış oldu.

-1975’te iki ülke başbakanları Demirel ve Karamanlis, Brüksel’de bir araya geldi.

-İki Başbakan meselenin Milletlerarası Adalet Divanına götürülmesi için anlaştı.

-1976 yılı başında Sismik-I’in Ege’ye açılması iki devleti karşı karşıya getirdi.

-Bu olaydan sonra Yunanistan ile Türkiye, konuyu İsviçre’nin başkenti Bern’de görüştü. İki ülke arasında 1976’da Bern Deklarasyonu imzalandı.

-Türkiye ile Yunanistan arasındaki kıta sahanlığı meselesi, günümüzde de devam etmektedir.

FIR Hattı Sorunu

-Türk -Yunan ilişkilerinde Ege anlaşmazlığına 1974’te dâhil olan diğer bir konu ise FIR Hattı yani “Ege Denizi üzerindeki sivil havacılığın güvenli olarak yürütülmesini sağlayacak yükümlülükler”di.

-1952’de İstanbul’da ICAO (Uluslararası Sivil Havacılık Örgütü) tarafından düzenlenen toplantıda alınan kararla Ege’deki FIR sorumluluğu Yunanistan’a verildi.

-Atina’nın FIR’ı zamanla bir hava egemenliği olarak görmesi ve bir hudutmuş gibi göstermesi üzerine Türkiye, bu hattın değiştirilmesi için ICAO nezdinde girişimlerde bulundu fakat bir sonuç elde edemedi.

-Türkiye’nin 1974’te gerçekleştirdiği Kıbrıs Barış Harekâtı da FIR hattı sorununda etkili oldu.

Ege Adaları

-Türkiye’nin Ege kıyıları, Türkiye’ye çok yakın mesafede yer alan ve ülke güvenliği açısından tehlike taşıyan çok sayıda Yunan adasıyla çevrelenmiştir.

-Yunanistan’ın 1970’li yıllarda kara sularını 6 milden 12 mile çıkarma isteği, Türkiye tarafından kabul görmemiştir. -Yunanistan’ın Ege Denizi’ndeki kara sularını 12 mile çıkarma isteğinin gerçekleşmesi durumunda Türkiye’nin açık denize çıkışı engellenecek aynı zamanda deniz yatağı ve deniz yatağının altı dâhil tüm Ege Denizi’nin Yunanistan’ın eline geçmesi söz konusu olacaktır.

-Yunanistan'ın, egemenliği altında yer alan ve uluslararası antlaşmalarla silahsızlandırma yükümlülüğü getirilen adaları önce gizli daha sonra açıktan silahlandırması, Türkiye ve Yunanistan arasındaki ilişkilerde gerginliğe yol açan önemli bir sorun olmuştur.

-Türkiye ile Yunanistan arasındaki bu sorun günümüzde de devam etmektedir.

Batı Trakya Türklerinin Sorunları

-Kıbrıs ve Ege’nin dışında Türkiye ile Yunanistan arasında her iki ülkedeki azınlıkların durumu da sorun olmuştur. -Batı Trakya Türk azınlığının en zor yılları, Kıbrıs Meselesi’nin yaşanmasıyla başladı.

-Yunan yönetimi kısa bir süre için ülkeden ayrılan bazı Türklerin vatandaşlıklarını iptal etti.

-1965’te Batı Trakya Türklerinin ev, dükkân, tarla gibi taşınmaz mal satın almaları ve kiralamaları yasaklandı. -1967’de Yunanistan’da yönetime hâkim olan Albaylar Cuntası, bir dizi yeni yasa ve uygulama ile Türk azınlığı zor durumda bıraktı.

-1968’de çıkartılan bir kanunla Cemaat Heyetleri dağıtıldı.

-Yunan Anayasası’na eklenen bir madde ile Hristiyan olmayanların devlet memuru olamayacağı hükme bağlandı. Sivil toplum örgütlerinin ve azınlık okullarının tabelasındaki Türk ifadeleri kaldırıldı.

Kıbrıs Meselesi

-İngiltere’nin 1950’li yıllarda Kıbrıs’tan çekilmeye karar vermesi ile Kıbrıs Meselesi gündeme geldi.

İngiltere’nin çekilme kararı üzerine Türkiye ve Yunanistan, Kıbrıs’ın kendi ülkelerine verilmesini talep etti.

-Kıbrıslı Rumlar adanın Yunanistan’a bağlanması (Enosis) için kanlı yıldırma yöntemlerini de kapsayan eylemlerde bulunmaya başladı.

-Kıbrıslı Rumlar, İngiltere’ye kendi isteklerini kabul ettirmek için EOKA’yı (Kıbrıs Mücadelesi Ulusal Örgütü) kurdular.

-Kıbrıslı Türkler EOKA’ya karşı korunma amacıyla Türk direniş örgütleri olan Volkan ve Türk Mukavemet Teşkilatını kurdu.

-Adada yaşanan Türk-Rum çatışması iki NATO devleti olan Türkiye ve Yunanistan’ı savaşın eşiğine getirdi.

-Zürih ve Londra Antlaşmaları ile taraflar arasında uzlaşmaya varılarak Kıbrıs Cumhuriyeti 1960’ta kuruldu.

-1963’te 24 Türk’ün şehit edilmesiyle (Kanlı Noel) Türklerin imhası veya adadan atılmasını öngören Akritas Planı uygulamaya konuldu.

-Makarios’un mecburi askerlik sistemini kurması, Rumları askere almaya başlaması ve dışarıdan ağır silahlar satın alması üzerine Türkiye’nin Kıbrıs’a müdahale kararı kesinleşti.

-28 Aralık 1967’de başkanlığını Fazıl Küçük, yardımcılığını da Rauf Denktaş’ın yaptığı Kıbrıs Geçici Türk Yönetimi ilan edildi.

-EOKA, Türklerle görüşmeler yapmasından rahatsızlık duyduğu Makarios’a karşı 15 Temmuz 1974’te bir darbe gerçekleştirdi ve Kıbrıs Elen Cumhuriyeti’ni ilan etti.

-EOKA üyesi Nikos Sampson liderliğe getirildi.

-Bu durum adanın fiilen Yunanistan’la birleşmesinden başka bir şey değildi.

-Türkiye, 1959 Zürih ve 1960 Londra Antlaşmalarının verdiği yetkiye dayanarak 20 Temmuz 1974’te I. Kıbrıs Barış Harekâtı’nı, 14 Ağustos’ta da II. Kıbrıs Barış Harekâtı’nı düzenledi.

-Türk Barış Harekâtı aynı zamanda Yunanistan’da cunta idaresinin de sonu oldu ve ülkeye demokrasi getirdi.

-BM Genel Kurulu, 1983’te Kıbrıs Rumlarını Kıbrıs Hükûmeti olarak tanıma kararı aldı.

-Bunun üzerine Türk tarafı 15 Kasım 1983’te Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni kurdu.

-Türkiye Cumhuriyeti, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni kurulduğu gün tanıdı.

4.4.3. Ermeni Diasporası

-Ermeni diasporası, 1965’te sözde Ermeni soykırımının 50. yıldönümünde Büyük Ermenistan ve sözde soykırımın tanınması yönünde taleplerde bulunmuş ve çalışmalarını bu yönde devam ettirmiştir.

-1970’li yıllarda Ermenistan’ın Kurtuluşu İçin Gizli Ermeni Ordusu anlamına gelen ve kısa adı ASALA olan terör örgütü ile sesini dünyaya duyurmaya çalışmıştır.

-Örgüt, Türkiye ile müttefiklerini düşman olarak görmüş ve Ermeni davasının ancak silahlı mücadeleyle çözülebileceği görüşünü savunmuştur.

-Yurt dışındaki Türk görevlileri, elçilikleri ve kuruluşlarına yönelik ASALA tarafından düzenlenen saldırılar yoğunluk kazanmıştır.

-1974’ten sonra Türk diplomatları ve temsilciliklerine yönelik sabotaj, suikast ve saldırı biçimindeki terör faaliyetlerinin çoğu, Ermeni diasporasının etkin olduğu ülkelerde gerçekleştirilmiştir.

-1983’teki Orly Olayı, ASALA terör örgütünün gerçekleştirdiği son suikast olmuştur.

-Bu olayda Türklerin dışında başka milletlerden de ölenlerin olması Batı kamuoyunda tepkiler oluşturmuş, bu tepkiler üzerine ASALA’nın etkinliği son bulmuştur.

-ASALA terör örgütünün yaptığı saldırılarda 1973-1984 yılları arasında 34 Türk diplomatı ve dış temsilcilik mensubu hayatını kaybetmiştir.

-1991’de Ermenistan’ın bağımsızlığını kazanmasından sonra Ermeni diasporası, faaliyetlerini daha da artırmış ve bağlantılarının bulunduğu ülkelerin yönetimlerine sözde soykırım iddialarını tanıtmaya yönelik politikalar izlemiştir. -Ermenistan’ın 1993’te Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ bölgesini işgal etmesi, diaspora Ermenilerini güçlendirmiştir. -Ermenistan’ın dış politikasını belirlemeye çalışan diaspora “Büyük Ermenistan” ideali çerçevesinde Türkiye’den toprak talebinde bulunmuştur.

-ABD, Fransa, İngiltere ve Almanya olmak üzere Avrupa’da etkili olabilecek bir yapıya sahip olan Ermeni diasporasının, Türkiye’nin AB’ye girişini engellemeye yönelik çalışmaları da olmuştur.

-1965-2000 yılları arasında sözde soykırımı Uruguay, Güney Kıbrıs Rum Cumhuriyeti, Arjantin, Rusya, Kanada, Yunanistan, Lübnan, Belçika, Vatikan ve İtalya gibi ülkeler tanımıştır.

- Ermeni diasporası’nın bütün bu çalışmalarına rğmen 21 Eylül 1991’de bağımsızlığını ilan eden Ermenistan’ı ilk tanıyan ülkelerden biri Türkiye olmuştur.

-Ermenistan ile iyi ilişkiler tesis etmeye çalışan Türkiye, iki toplum arasındaki ilişkilerin geliştirilip sorunların çözülmesine yönelik konferanslar ve sempozyumlar düzenlenmiştir.
 

Bu konuyu görüntüleyen kullanıcılar

Geri
Üst Alt