Lozan Barış Antlaşması
Mudanya Mütarekesi’nin imzalanmasıyla birlikte kalıcı barışın yapılması için İsviçre’nin Lozan şehrinde konferans toplanması kararlaştırıldı. TBMM Hükümeti İtilaf Devletlerine daha 4 Ekim’de gönderdiği nota ile barış konfransının İzmir’de yapılmasını; konferansa Rusya dahil Karadeniz bölgesindeki devletlerin de katılmasını teklif etmiş ise İtilaf Devletleri bu teklifi kabul edilmeyince; Konferansın Loğzan’da yapılmasını kabul etti. Lozan’a gidecek heyete başkanlık etmek üzere de İsmet Paşa seçildi.
İtilaf Devletleri İstanbul hükümetini de konferansa çağırınca TBMM saltanatı kaldırdı ve Türk Milletinin gerçek temsilcisinin Ankara Hükümeti olduğunu İtilaf Devletlerine bildirdi. Konfrans 20 Kasım 1922’de başladı. Konferansa Türkiye’nin karşısında İngiltere, Fransa, İtalya, Japonya, Amerika ile kendi konularında Romanya, Bulgaristan, Sırbistan veYunanistan temsilcileri katılıyordu.
Türk heyetinde Dışişleri Bakanı İsmet Paşa, Sıhhiye (Sağlık) Bakanı Rıza Nur, Eski maliye bakanı Trabzon Mebusu Hasan (Saka) Bey ile askeri, mali, iktisadi, hukuki müşavirler ve katiplerden oluşan 20 kişi bulunuyordu.
Konferans’ın birinci safhası 20 Kasım 1922-4 Şubat 1923’ kadar devam etti. Konferans çok çetin geçiyordu. Çünkü Bogazlar, Musul, Kapitülasyonlar, Osmanlı borçları, Türkiye ve Yunanistan arasındaki azınlıkların durumu, Patrikhane meselesi gibi en hayati konular vardı.
Konferansta İngiltere’nin çıkarları açısından en fazla üzerinde durduğu konular Musul ve Boğazlar’ın durumuydu. Fransa Suriye mandaterliği, borçlar, kapitülasyonlar ve imtiyazlar meselesini kendi lehine sonuçlandırmak için uğraşıyordu. İtalya, kapitülasyonlar, adalar ve kabotaj meselelerine önem veriyordu.
Türk heyeti başkanı olarak İsmet Paşa Boğazlar meselesi görüşülürken Sovyet Rusya’nın desteğini almaya çalışmış ve devamlı olarak Sovyet Dışişleri Komiseri Çiçerin ile görüşmüştür. Çiçerin Boğazların Karadeniz’de kıyısı olmayan devletlere kapalı tutulması için kontrolün Türkiye’de kalması gerektiğini savunmuştur.
İngiltere ile Musul meselesinde anlaşmaya varılamadı. İngiltere Musul’da nüfusun çoğunluğunun Araplara aitliğini ileri sürüyor; Türk heyeti ise aksine Musul’un coğrafi, tarihi, ırki, ekonomik ve kültürel yönden Türkiye’ye ait olduğunu belgeliyordu. Musul meselesi üzerinde anlaşmaya varılamayınca mevcut durumun korunması ve andlaşmadan sonra bir yıl içinde meselenin sonuçlandırılması, aksi takdirde meseleyi Milletler Cemiyeti’ne götürme hususunda anlaşmaya varıldı.
İtilaf devletleri her ne olursa olsun Kapitülasyonları devam ettirmek niyetindeydiler. Osmanlı Borçlarının nasıl ödeneceği de anlaşmazlık konularıydı. İtilaf Devletleri yapılan görüşmelerden sonra Türk heyetine 31 Ocak 1923’de bir andlaşma tasarısı verdiler. Türk heyeti tasarıyı 4 Şubat’a kadar inceledi ve bunun kabul edilemeyeceğini bildirdi. Konferans sonuç alınmadan dağıldı. Konferansın birinci safhasında anlaşmaya varılan tek konu Yunanistan ile Türkiye arasında imzalanan 30 Ocak tarihli sivil rehinelerle askeri esirlerin geri verilmesi maddesidir. Türk heyeti geri dönüş için hareket etti ve 20 Şubat 1923’de Ankara’ya döndü.
İtilaf Devletlerince verilen andlaşma metni TBMM’nin gizli ve açık oturumlarında tartışıldı. İsmet Paşa’nın imzasıyla 8 Mart 1923’de İtilaf Devletlerine Türkiye’nin teklifleri bildirildi. İtilaf Devletleri Türkiye’nin tekliflerini Londra’da toplanarak değerlendirdi ve 23 Nisan 1923’de yeniden Konferansın toplanmasını kararlaştırdılar.
Lozan Konferansı’nın ikinci safhası 23 Nisan 1923’de başladı. Sert tartışmaların yapıldığı ikinci toplantıda birçok husus İsmet Paşa tarafından telgrafla Ankara’ya bildirildi ve hükümetin görüşü soruldu. 24 Temmuz 1924’de anlaşmayı Türk heyeti imzaladı. Heyet döndükten sonra andlaşma metni TBMM’de tartışmaya açıldı. Mebuslar görüşlerini açıkladılar. Özellikle Musul meselesi, Trakya’da bazı kısımların sınır dışı kalması, İskenderun Sancağının topraklarımızdan ayrılması ve Fransa mandasında kalması ve Suriye sınırı hususunda ciddi tenkitler yapıldı. Andlaşma 23 Ağustos 1923’te Mecliste 213 oyla kabul edildi.
Lozan Antlaşmasının Hükümleri
Lozan Antlaşmasında sınırlar, boğazlar, kapitülasyonlar, Osmanlı Devleti’nin Borçları, azınlıklar konuları üzerinde anlaşmaya varılan hükümleri aşağıdaki şekilde tesbit edilmiştir.
1) Sınırlar
a- Suriye Sınırı: 20 Ekim 1921 tarihinde imzalanmış olan Ankara Antlaşması’nın hükümlerine göre kabul edildi.
b- Irak Sınırı: Musul meselesi ve Irak sınırı Lozan Konferansı’nda sonuçlanamadı. Türkiye-İngiltere arasında dokuz ay içinde sonuca bağlanmak üzere ertelendi.
c- Bulgaristan Sınırı: Karadeniz kıyısındaki Rezve Deresi ağzından başlayıp, Türk-Yunan sınırı olan Meriç nehrinin kesiştiği yere kadar olacaktır.
d- Yunanistan ve Adalar: Yunanistan ile Meriç nehri sınır olarak kabul edildi. Karaağaç savaş tazminatı olarak Türkiye’ye iade dildi. İmroz, Bozcaada ve Tavşan adaları Türkiye’de kalacaktı. Oniki Ada İtalya’da kaldı. Diğer Ege adaları Yunanistan’a bırakıldı.
2) Azınlıklar:
Türkiye’de yaşayan gayr-i müslim azınlıklara ayrıcalıklar verilmedi. Türk vatandaşı olan azınlıklar kanun önünde eşit olacaktı. Batı Trakya Türkleri ile İstanbul Rumları dışında kalan Türkler ve Rumlar karşılıklı mübadele edilecektir.
3) Kapitülasyonlar:
Kapitülasyonların her çeşidi (ekonomik, idarî, malî, adlî) kaldırıldı.
4) Borçlar:
Osmanlı Devleti’nin Kırım Harbiyle başlayan (1854) ve devleti iflasa götüren borçlarının Fransız Frangı olarak ödenmesi kabul edildi. (Türkiye kendi payına düşen borçlarını 1954 yılına kadar ödedi)
5) Boğazlar ve İstanbul’un Durumu:
Boğazlar savaş tehlikesi karşısında veya Türkiye’nin savaşa girmesi halinde silahlandırılacaktı. Boğazların her iki yakasında 15 km’lik bir bölge silahsız kalacaktı. Boğazların yönetimi “Boğazlar Komisyonu” adı verilen uluslararası bir komisyon tarafından sağlanacaktı. Savaş gemilerinin boğazlardan geçişi belirli esaslara bağlandı. Ticaret gemileri serbestçe geçiş yapabileceklerdi. Türkiye harbe girmiş ise tarafsız devletlerin gemileri boğazlardan geçebilecekti.
Andlaşmanın TBMM tarafından onaylanmasını takiben birbuçuk ay içinde İtilaf Devletleri İstanbul ve Boğazlar bölgesindeki kuvvetlerini çekerek ve Türkiye’yi terkedeceklerdir.
Lozan Antlaşmasının Önemi
Lozan Andlaşmasının önemini anlamak için Osmanlı Devleti’nin yıkılışını, Anadolu’nun işgalini ve Sevr paçavrasını hatırlamak lazımdır. Lozan Andlaşması Türk milletinin bağımsızlığını geri getirerek, milletlerarası hukukta Türkiye Cumhuriyetinin tescilidir. Milli sınırlar içinde milli devletin dünyaya ilanıdır. Tam olarak gerçekleşmese de o günkü şartlar içinde Misak-ı Milli’nin büyük oranda gerçekleşmesidir. “Şark Meselesi” olarak Batı devletlerince adlandırılan ve Türklerin Anadolu’dan da atılmasını amaçlayan projeleri Lozan Antlaşması ile iflas etmiştir. Batı devletlerinin ve onların maşalarının Türkiye üzerine hesapları Lozan’dan sonra da günümüze kadar devam etmektedir. Bunları da gözönüne aldığımızda Lozan’ın önemli bir andlaşma olduğu ortaya çıkmaktadır.
Türk milletinin istiklâl mücadelesi ve bu mücadelenin zaferle sonuçlanması, Lozan andlaşmasının imzalanması Batı emperyalizmi altında yüzyıllardır inleyen Afrika ve Asya’daki mazlum milletlere de örnek oldu ve bu milletler bağımsızlık mücadelelerine başladılar. Lozan Andlaşması Türkiyeyi parçalayıp bir Ermenistan ve Kürdistan devleti kurma projelerini ortadan kaldırdı.