SARDES
Sardes Lidya Krallığı’nın başkentidir. Hermos (Gediz) vadisi içinde, Tmoloslar’ın (Bozdağ) kuzey etekleri üzerindeki yalçın kayalıkta kurulmuştur. Güçlü surlarla çevrili sitalde krallık sarayı ile öteki resmi binalar olduğu anlaşılmaktadır. Aşağı kent stadelin batı ve kuzey etekleri üzerindeki geniş alanda kurulmuştur. Kuzeyde saptanan kireç taşından anıtsal teras duvarları bu yörenin Lidyalılar açısından önem taşıdığına ve resmi karakterine işaret eder; ancak bunlar günümüze yalnızca parçalar halinde kalabilmiştir. Ekonomik etkinlikler daha çok batı yakada, kenti bu yönde sınırlayan Paktalos (Sart) çayı yöresinde toplanmıştır. Altın arıtma atölyeleri, mücevherci dükkanları ve pazar yeri hep bu taraftadır.
Halka ait konutlar oldukça sade ve yoksul görünümlüdür. Taş temel üzerinde yükselen kerpiç duvarlar sazdan bir damla örtülüydü. Çok basit türde tek hücreli olarak inşa edilmişlerdir. Boyutları 8.00*3.20m civarında olan hücreler dikdörtgen planlıdır. İç bölünme ev halkınıın gereksinimine göre ayarlanmıştır ancak arada belirgin bir bölme duvarı da yoktur. Tavana asılan bir perde benzeri bir şeyle bölme sağlanmıştır. İçerde kiler bölümü ile ocak ve fırına yer verilmiştir. VI. yy’ın ikinci yarsında konutların duvarları dıştan boyalı kabartmalarla süslü, pişmiş toprak levhalarla kaplanmaya, çatılar da kiremitle örtülmeye başlanmıştır. Sardes aşağı kenti önceleri sursuzdu. VII. yy’ın ilk yarısı içinde Kimmerler’in yağmalarına sahne olan Sardes, VII. yy’ın ikinci yarısı içinde 20 m kalınlığında ve yüksekliği 10 m’yi aşan bir surla çevrildi.
Kralın nekropolü 4-5 km kuzeyde, Marmara (Gygaie) Gölü’nün güney kıyılıarında, halkın gömü alanı ise Paktalos Çayı’nın hemen batısındaki yamaç üzerindedir. Kral ve Kraliçe’nin gömüldüğü nekropolde irili ufaklı 150 kadar tümüslüsten üçünün krallara ilişkin olduğu düşünülmektedir. 335m çapında ve 61m yüksekliğindeki biri, Anadolu’daki benzerlerinin en yükseğidir. Bu anıtın küçük gömü odası zaman zaman ağırlıkları 16 tona ulaşan, özenle işlenmiş mermerleşmiş kireçtaşı bloklarından yapılmıştır. Mezar odalari taştan inşa edilmiş, önüne bir giriş ve kapı eklenmiş, son olarak da yığılan toprağın yanlara doğru kaymaması için tepenin çevresine taştan bir duvar örülmüştür.
Halkın gömüldüğü Paktalos Çayı’nın batı yakasıındaki küçük mezarların girişleri basamaklar ve kabartmalı stellerle belirtilmiş, üzerlerine de küçük bir tümülüs olacak biçimde toprak yığılmıştır. Çoğu Lidya Krallığı sonrasına, Pers egemenliği dönemine ait bir, iki ya da ender olarak üç odalı bu mezarlarda cesetler genellikle kayaya oyulmuş tekneler ya da ahşap mobilyaları taklit eden oyma bacaklı sedirler üzerine bırakılmıştır. Bu tür mezarlar bir aile için yapılmış ve bu yüzden de zaman zaman açılacak biçimde düzenlenmişlerdir.
ARTEMİS TAPINAĞI
Sardes’teki günümüze kadar iyi durumda korunmuş yapılardan biridir. Tapınağın kalıntıları Bozdağ sırtlarıyla akropol arasındadır.
Artemis Sunağı
Sardes’teki orjinal Artemis tapınağı MÖ 300 lerde inşa edilmiştir. 21*11m boyutlarındaki pembe kumtaşı sunak, tapınağa batıdan bağlıdır.
Sunak Midas şehrindeki ve Alacahöyük yakınındaki Kalehisar’daki Kybele’ ye adanmış sunaklara benzemektedir. Zaten bu sunağın da Kybele’ ye ait olduğu düşünülmüş ancak kazılarda çıkarılan çok sayıda Yunan ve Lidce yazıtın, tapınağın Artemis’ e ait olduğunu kanıtlaması şaşkınlık yaratmıştır. (Herodotos’a göre; MÖ 499 yılında Perslere karşı düzenlenen Ionia Ayaklanması sırasında Sardes yıkılıp yağmalanır ve yöresel tanrıça Kubaba (Kybele) ‘ya ait tapınak da ortadan kaldırılır).
Artemis tapınağı üç aşamadan geçmiştir. Birinci devirde Batı’ya bakan 23.00*67.52 m boyutlarında uzatılmış arkaik bir cella, kare bir pronaos ve dar bir opisthodomostan oluşmaktaydı. Dipteros şeklinde yapılmak istendiği düşünülmüştür. Naos’un batısında 21x11 m boyutlarındaki Artemis Sunağı bulunmaktadır.
İkinci devirde (MÖ 2.yy’ın ikinci yarısı) Tapınak pseudo dipteral amphiprostylos şekline çevrilmeye çalıışılmış ancak tamamlanamamıştır. Peristesis bu dönemde yapılmıştır. 13 sütun doğu tarafına dizilmiştir. Böyle devam edilseydi 8*20 sütunlu bir pseudo dipteros olması gerekirdi ancak ophisthodomostaki 2 sütun daha öne alınmış ve 4 tane sütun daha inşa edilmiştir. Böylece 6 sütunluk bir prostyle yaratılmıştır.
Üçüncü devirde ise daha önceki devride yarım bırakılmış kısımlar tamamlanmıştır. Tapınak ikiye ayrılmış, doğu kısmı, Antoninus Pius’un karısı Faustina I’e adanmış bir ibadet yeri olmuştur.
MS 4.yy’dan sonra tapınak bir kiliseye çevrilmiştir.
AKROPOL
Burada bulunan eserlerin bir kısmı MÖ 7.yy Yunan ve Lidya çömleği olsa da en çok Bizans dönemine ait yapılar bulunmuştur. Akropolün merkezindeki Hellenistik döneme ait mermer kule Antiochus III tarafından yaptırılmıştır.
GYMNASIUM-HAMAM KÜLLİYESİ ve MERMER AVLU
Yirmiüçbin metrekareden (2.27 hektar) fazla bir alan kaplayan bu anıtsal külliye, antik kentin en işlek ve merkezi kesiminde yerlemiştir. Binanın güney cephesi bir sıra dükkanla beraber mermer sütunlu geniş bir caddeye açılıyordu.
Roma hamamının tonozlu mekanları Hellenistik devrin sütunlu gimnaz ve palestrası birleşerek “hamam-gimnaz” diyebileceğimiz yeni bir mimari türü ortaya çıkarmıştır ki Sardes külliyesi bu türün en gelişmiş örneklerinden biridir. Sardes Hamam-Gimnazı’nın doğu yarısını kaplayan sütunlarla çevrili palestra gimnaz faaliyetleri içinidir; batı yarının tonozlu salonları ise hamam kısmıdır. Külliye’nin ana girişi palestranın doğusunda ve binanın ana ekseni üstünde üçlü bir kapıdandır; bu eksenin batı ucundaki iki katlı, sütunlu, çok zengin bir cephe düzeni oluşturan dikdörtgen mekanı Mermer Avlu olarak adlandırıyoruz.
Mermer Avlu’nun külliye içerisindeki yeri, sütunlu mimarinin sembolik anlamı bakımından çok önemlidir. Roma hamam ve gimnazlarında bu tür salonlar genellikle İmparator kültü ile ilişkilidir. Bu mimari aynı zamanda Roma tiyatrosunun sahne dekorundan esinlenilmiştir. Belki Mermer Avlu dekorasyonunda -özellikle doğu sütunları başlıklarında- yaygın olarak işlenen Dionysos teması bu ilişkiyi anımsatmak içindir.