Barbaros Hayreddin Paşa

Osmanlı’nın ilk Kaptan-ı Derya'sı: Barbaros Hayreddin Paşa

Kaptan-ı Derya Barbaros Hayreddin Paşa, savaş dehası ve denizcilik bilgisiyle tanınıyor. Onun döneminde Osmanlı Akdeniz’de en parlak günlerini yaşadı.
Asıl adı “Hızır Reis” olan Barbaros Hayreddin Paşa, Osmanlı tarihinin en ünlü ve başarılı denizcilerindendi. 1478’de Midilli Adası’nda dünyaya geldi.
Batılılar ağabeyi Oruç Reis’e havuç rengine çalan kırmızı sakalı nedeniyle, İtalyanca kırmızı sakal anlamına gelen “Barbarossa” adını verdi. Ağabeyi öldükten sonra bu lakap Hızır Reis’e miras kaldı.
Hızır Reis’e Hayreddin adını ise Yavuz Sultan Selim koydu.
Oruç Reis, kardeşi İlyas ile birlikte deniz ticareti yaparken, Rodos Şövalyeleri’ne tutsak düştü. Kurtulduktan sonra, ticaretle uğraşmak yerine korsan olmaya karar verdi. Bir süre sonra kardeşi Hızır Reis de ticareti bırakıp ona katıldı. Barbaros Paşa, ağabeyi Oruç ile Kuzey Afrika kıyılarında korsanlık yaparken ünü Akdeniz’e yayıldı.



Barbaros’un denizcilik bilgisi
Barbaros kardeşler 1515’de Cezayir’i ele geçirerek, Cezayir Krallığı’nı kurdu. Cezayir Kralı olarak devletin başına geçen Oruç Barbaros (Oruç Reis), 1518’te İspanyollar ile yapılan bir savaşta öldü.
Ağabeyinin ölümünden sonra Cezayir Kralı olan Barbaros Paşa, İspanyollar ile savaşmaya devam etti. Kazandığı başarılar sayesinde ünü daha da çok yayıldı.

Ekteki resimleri görmek için kayıt olmalısınız


1533’de Kanuni Sultan Süleyman, Barbaros’u devlet hizmetine çağırdı ve Barbaros’u Osmanlı donanmasına Kaptan-ı Derya atadı.
Akdeniz’i Osmanlı egemenliğine geçiren Barbaros Hayreddin Paşa’nın savaş dehası ve denizcilik bilgisi en üst seviyedeydi. Onun sayesinde Osmanlı İmparatorluğu en parlak dönemini yaşadı.
Değerli denizciler yetiştirdi
Barbaros Paşa, Osmanlı sınırlarını Fas’a kadar uzattı. Aynı zamanda değerli denizciler yetiştirdi, tersaneyi geliştirdi. Bu denizcilerin en ünlüleri Turgut Reis, Salih Reis, Piri Reis, Murat Reis, Seydi Ali Reis ve Kılıç Ali Reis. Osmanlı deniz gücü onun yetiştirdiği denizciler sayesinde varlığını uzun süre sürdürdü.
Türk denizciliğine altın çağını yaşatan Barbaros Hayreddin Paşa, 1534 yılında fiilen başladığı yeni görevinde on iki yıl süreyle çok büyük ve önemli seferler yaptı, birçok zafer kazandı. Bunlar Tunus, Mayorka, Pulya, Korfu, Venedik, Adalar Denizi ve Akdeniz Seferleri ile özellikle 27 Eylül 1538 tarihinde Andrea Doria komutasındaki Haçlı Donanması’na karşı kazandığı Preveze Deniz Zaferi ile Fransa Kralı'nı himaye için yaptığı Nice Seferi.
Deniz sesi işitilen bir yere gömülmek istedi
1544’te İstanbul’a dönen Barbaros Hayreddin Paşa, 4 Temmuz 1546’da Beşiktaş’ta bulunan yalısında hayatını kaybetti.
Hayreddin Paşa’nın türbesi, vasiyetinde “deniz sesi işitilen bir yere gömülmek” istediğini belirtmesinden dolayı Beşiktaş’ta.
Şair Yahya Kemal Beyatlı, Barbaros’u şu sözlerle anlatıyor:
"Deniz ufkunda bu top sesleri nerden geliyor?
Barbaros, belki donanmayla seferden geliyor.
Adalar’dan mı? Tunus’tan mı, Cezayir’den mi?
Hür ufuklarda donanmış iki yüz pare gemi,
Yeni doğmuş aya baktıkları yerden geliyor.
O mübarek gemiler hangi seherden geliyor?"
Kaynak: TRT Haber
 
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
SON KONULAR
Şems-i Tebrizi bởi Tarih_Dehası,
Şeyh Şâmil (1797-1871) bởi Talebe,
Venizelos bởi Tarih Öğretmeni,
Sait Molla bởi Tarih Öğretmeni,
Lord Gürzon bởi Tarih Öğretmeni,
BARBAROS HAYREDDİN PAŞA (1478 - 1546)

1478 yılı dolaylarında Midilli'de doğdu. Aslen Vardar yenicesinden olan babası Yakup Ağa, bir Osmanlı sipahisiydi ve 1461 yılında Midilli'nin fethi sırasında Fatih Sultan Mehmed ile birlikteydi.

Asıl adı Hızır olduğu halde Barbaros ve Hayreddin lakaplarıyla tanınır. Batılılar havuç rengine çalan kırmızı sakalından dolayı, ağabeyi Oruç'a verdikleri "Barbarossa" adını daha sonra Hızır için de kullandıklarından Barbaros diye tanınmış, Hayreddin lakabını ise kendisine Yavuz Sultan Selim takmıştır.


Osmanlı Donanması kaptanpaşalığına yükselmeden önce deniz ticaretiyle uğraşan Hayreddin, Akdeniz’de korsanlık yapmıştır. Selanik Körfezi dolaylarında başlayan ticaret hayatı, kardeşi Baba Oruç’un Rodos şövalyelerine esir düşmesiyle sekteye uğradı. Baba Oruç’u kurtarmak için Bodrum’a gelen Barbaros Hayreddin, daha sonra Midilli’ye geçerek ticaret hayatına devam etti.

I. Selim’in, kardeşi Korkut’un Osmanlı toprakları dışına kaçmasına engel olmak için kıyılarda yasaklamalara gitmesiyle, 1510 yılında Tunus ve Trablusgarb arasındaki Cerbe Adası’na gitti. Orada kardeşi Oruç Reis ile buluşarak küçük bir donanma kurdu ve Avrupa ülkelerinden gelen gemileri yağmalamaya başladılar.

1515 yılında Yavuz Sultan Selim’e gönderdiği hediyelerle sarayda resmi olarak tanınıp, bilinir oldu. Padişah’tan yardım alan Barbaros, sahip olduğu donanmayla İspanyollar’la savaştı. Kaptanpaşalığa getirildikten sonra, Tunus, Mayorka, Apulya, Venedik, Adalar Denizi ve Akdeniz seferlerinin yanı sıra 1538 yılında, 122 gemiden oluşan donanmasıyla Andrea Doria yönetimindeki 600'den fazla gemiden oluşan Haçlı donanmasına karşı Turgut Reis ve diğer reislerle beraber sefere çıktı ve büyük bir zafer kazandı. Fransa Kralı'nı korumak için yaptığı Nice seferi, en son seferidir. 1544 yılında İstanbul’a dönen Barbaros Hayreddin Paşa, yalnızca Fransa Kralı’nı kurtarmakla kalmadı, Fransa’nın elindeki Müslüman esirlere özgürlüklerini kazandırdı ve yüklü bir savaş ganimetiyle yurda döndü.

Türk denizciliğine en parlak devrini yaşatan Barbaros Hayreddin Paşa, 1534 yılında fiilen başladığı ‘Kaptanpaşalık’ görevini, 12 yıl boyunca başarılı bir şekilde sürdürdü. .

Bir çok zafer kazanan Barbaros, Avrupa'da nam saldı. Avrupalılar çocuklarını Barbaros geliyor diye korkutur hale geldiler. 5 Temmuz 1546 tarihinde vefat eden Barbaros Hayreddin Paşa, sağlığında Beşiktaş'ta yaptırdığı medresenin yanındaki türbesine defnedildi. Onun ölümü için "Mate reisü'l-bahr-Denizin reisi öldü" denildi. Barbaros Hayreddin Paşa zamanında Osmanlı denizciliği gücünün zirvesine ulaşmış, onun mektebinde yetişen değerli denizciler ve teşkilatlı tersane sayesinde bu güç varlığını bir süre daha devam ettirmiştir.

Barbaros Hayreddin Paşa, alim ve cesur bir komutandı. İri yapılı ve kumral tenliydi. Saçı, sakalı, kaşları ve kirpikleri çok gürdü. Ömrü denizlerde geçtiğinden Rumca, Arapça, İspanyolca, İtalyanca ve Fransızca gibi Akdeniz dillerini çok iyi bilirdi. Çinili Hamam kendisine aittir. Oğulları Mehmed Paşa, Hasan Paşa ve Vali Paşa'dır.



PREVEZE DENİZ ZAFERİ [28 Eylül 1538]


Hadım Süleyman Paşa komutasındaki Türk donanması Hindistan sahillerine demirlemiş, Paşa’dan karşıdaki Diyu Kalesi’ne saldırı emri bekliyordu. Hindistan’dan çok uzakta, Preveze açıklarında ise diğer bir Türk donanması Haçlı donanmasına karşı konuşlanmıştı. Bu, iki büyük komutanın birbirine meydan okuyuşuydu aynı zamanda; Haçlı donanmasının başındaki Andrea Doria ve Barbaros Hayreddin Paşa’nın. 1538 yılıydı ve Osmanlı İmparatorluğu’nun en görkemli zamanıydı. Batıda ‘Büyük Süleyman’ diye de bilinen Kanuni Sultan Süleyman’ın devriydi, yalnızca karada değil denizde de zaferler birbirini kovalıyordu. Kanuni’nin Kaptan-ı Derya’sı, Andrea Doria karşısındaki Barbaros Hayreddin Paşa’ydı.

Haçlı donanmasının çok daha güçlü olmasına karşın, Barbaros Hayreddin Paşa komutasındaki Türk donanması Preveze Savaşında kesin bir zafer kazandı. Türk deniz gücünün Hristiyan Avrupa'ya karşı en büyük başarısı olan bu zafer, Osmanlı Devleti'ni Akdeniz'de tartışmasız en büyük deniz gücü durumuna getirdi.
 
BARBAROS HAYREDDİN PAŞA

Osmanlı Devleti'nin kaptan paşası, Türklerin en ünlü deniz kuvvetleri komutanı (1467-1546). Asıl adı Hızır'dır. Babası, Midilli adasına yerleşen Ya-kup adında bir tımarlı sipahi idi. İshak, Oruç ve İlyas adlarmda üç kardeşi vardı. Bunlar, adada yetiştikleri için denizciliğe heves ettiler. Büyük kardeş Oruç'a, Baba Oruç denilmiştir.
Hızır Reis, önce Midilli ile Batı Trakya kıyıları arasmda deniz ticareti yaptı. Baba Oruç ile İlyas ise Doğu Akdeniz'e korsanlığa başlamışlardı. Baba Oruç, bir Rodos şövalyeleri gemisinin saldırısına uğradı. Yapılan çarpışmada kardeşi İlyas şehit oldu, kendisi de tutsak düşerek Bodrum kalesine hapsedildi. Hızır Reis, ağabeyi Baba Oruç'u kurtarmak için Bodrum'a gitti. Bir süre orada kaldı. Baba Oruç'un kaçıp kurtulması üzerine Midilli'ye döndü ve yeniden deniz ticaretine başladı. Fakat Yavuz Sultan Selim'in, kardeşi Korkut'un ülke dışma kaçmasını önlemek için bütün kıyılara gemi girip çıkmasını yasaklaması üerine, Batı Trablus ile Tunus arasında bulunan Cerbe adasına gitti (1510). Burada Oruç Reisle buluşarak adaya yerleşti. İki kardeş, küçük bir donanma ile Kuzey Afrika kıyılarında çalışmalarını sürdürdüler. Tunus sultanından, kazançlarının beşte birini vermek koşuluyla Tunus limanı ağzmda bulunan bir kaleye yerleşme izni aldılar. Bundan sonra daha başarılı seferler yaptılar. Ünleri her tarafa yayıldı. Türk korsanlarından tanınmış yedi reis gemileriyle onlara katıldı. Böylece büyük bir korsan donanması meydana geldi.
 
BARBAROS HAYREDDİN PAŞA


(ö. 953/1546) Ünlü Türk denizci ve kaptan-ı deryası.


Vardar Yenicesi'nden gelip Midilli'nin fethinden sonra buraya yerleşen Yâkub adlı bir sipahinin oğludur. 1478 yılı civarında doğduğu tahmin edilmektedir. Asıl adı Hızır olduğu halde Barbaros ve Hayreddin lakaplanyla tanınır. Batılılar havuç rengine çalan kırmızı sakalından dolayı ağabeyi Oruç'a verdikleri "Barba-rossa" adını daha sonra Hızır için de kullandıklarından Barbaros diye tanınmış, Hayreddin lakabını ise kendisine Yavuz Sultan Selim takmıştır.

Dört kardeşin en küçüğü olan Hızır gençliğinde yaptırdığı bir gemiyle Midilli, Selanik ve Eğriboz arasında ticarete başladı. Rodos şövalyelerine esir düşen ağabeyi Oruç'un kurtarılmasından sonra ise iki kardeş Şehzade Korkutun himayesine girdiler. Bu sıralarda İspanyol-lar'in Batı Akdeniz'e hâkim olma gayretleriyle Endülüs'te yaptıkları zulümler yüzünden buradan aynlmak zorunda kalan müslümanların göçleri bölgedeki eski dengeyi bozdu: bunun üzerine Oruç ve Hızır kardeşler Batı Akdeniz'e yönelerek 1504'ten sonra Kuzey Afrika sahillerinde görünmeye başladılar. İki gemilik küçük filoları için emin bir liman arayan iki kardeş, Tunus Hafsî" Sultanı Ebû Abdullah Muhammed b. Hasan (1493-1526) ile anlaşarak Halkulvâdî'de (La Goletta) yerleştiler. Gemilerinin sayısı artınca da Cerbe adasına geçip orayı üs edindiler ve akınlarını İtalya kıyılarına kadar uzattılar. İspanyol işgalindeki Bicâye (Bougie) Limanı'nı alamayan Barbaros kardeşler 1513 yılında bir yarımada üzerinde bulunan Cicelli'yi (Djidjelli) ele geçirdiler. Kendi başlarına bir şehir yönetimi kurmuş bulunan Cicelli halkı Oruç'u sultan ilân etti. Böylece Barba-roslar'ın Kuzey Afrika'da kuracakları devletin temelleri atılmış oldu.

Bir ara sıla için Midilli'ye dönen Barbaros kardeşler, Yavuz Sultan Selim'in himayesine girmek amacıyla Muhiddin Reis'i seren yüklü bir barca ve değerli hediyelerle İstanbul'a gönderdiler (1515). Böylece Osmanlı desteğini de sağlayan Barbaroslar Bicâye'yi aldıkları gibi Ka-toük Ferdinand'ın ölümünden (İ516) faydalanarak İspanyol İşgalinden kurtulmak isteyen Cezayir şehrinin yardımına da koştular. Cezayir ve onun batısındaki Şer-şel'in (Cesaree) ele geçirilmesinden sonra Oruç Reis Şerşel ve Cezayir sultanı ilân edildi. Bunu 1517'de Tenes ve Tlemsen şehirlerinin zaptı takip etti. Ancak yerlilerle anlaşan İspanyollar'ın 1518'de Tlem-sen'i geri aldıkları savaşta Oruç Reis şehid oldu.

Yalnız kalan Hızır Osmanlı desteğini güçlendirmek için adamlarından Hacı Hüseyin'i, Cezayir halkının Ekim 1519 tarihli arîza*sı ve kırk esirle birlikte Osmanlı padişahına gönderdi[69]. Afrika'da olup bitenleri öğrenen Yavuz Sultan Selim, "Hızır Reis nasrüddîn-dir, hayrüddîndir" diye memnuniyetini ifade ederek onun Cezayir hâkimi olarak tanındığını belirten bir hatt-ı şerif gönderdi. Ayrıca kendisine Anadolu'da gönüllü asker toplama imtiyazı tanınarak yeniçerilerle topçulardan oluşan 2000 kişilik bir yardımcı birlik gönderilmesi kararlaştırıldı. Böylece hutbenin padişah adına okunduğu Cezayir Osmanlı topraklarına katılmış olduğu gibi Hızır da artık Hayreddin Paşa diye anılmaya başlandı.

Cezayir'e hâkim olduktan sonra burayı idarî bakımdan ikiye ayıran Hızır Reis, doğu kısımlarını yerli emirlerden Ahmed b. Kâdfnin, batı kısımlarını ise Muhammed b. Ali'nin idaresine bıraktı. Ancak Hızır Reis'in faaliyetleri ve Türkler'in Kuzey Afrika'da yerleşmeleri İspanyollar') tekrar harekete geçirdi. Sicilya kral naibi Hugo del Moncada kumandasındaki seksen gemiden oluşan bir filonun 1519 Ağustosunda Harras bölgesine yaptığı çıkartma Hızır Reis tarafından püskürtüldü. Hâtıralarında belirttiğine göre bu savaş sırasında Avrupalılar Hızır'a ağabeyi gibi "Barbarossa" lakabını verdiler.

Barbaros Hayreddin 1520-1529 yılları arasında İspanyollar'ın elinde bulunan küçük bir adanın dışında bütün yörenin hâkimi oldu. Cicelli'den sonra Kol (Colio) Limanı ile Bone ve Konstantin'i de ele geçirdi. Fakat Tunus Sultanı Muhammed'in saldırısı ve Ahmed b. Kâdî'nin isyanı üzerine 1524'te Cezayir'i terketmek zorunda kaldı. Ancak üç yıl sonra şehre yeniden hâkim olabildi. Başta Sinan ve Aydın reisler olmak üzere Akdeniz'deki Türk denizcileriyle civardaki adalar halkı onun hizmetine girdiler. Cezayir'de bir silâh atölyesi kuruldu. Barbaros mevcudu otuz beş gemiye yükselen filosu ile İtalya'dan sonra İspanya sahillerini de tehdide başladı. Çeşitli baskı ve zulümlere uğrayan Gırnata müslümanlan Barbaros'un şahsında büyük bir destek buldular. Yurtlarından ayrılmak zorunda kalan bu müs-lümanlar (Moriscos) Türk gemileriyle Afrika sahillerine taşındı. Cezayir'e getirilen Endülüs müslümanlannın sayısı 70.000'i buldu. Ayrıca ele geçirilen ganimetlerle Cezayir şehri zenginleşti ve Türkler'in Hindistanı {veya Meksikası) diye şöhret kazandı.

Bu arada Barbaros İspanyollar'ın elindeki Adakale'yi de (Penon) alarak (1530) buraya bir dalgakıran yaptırdı. Öte yandan 1531 "de Şerşel'e saldıran Andrea Doria kumandasındaki İspanyol filosu bir sonuç elde edemedi. Fakat Doria ertesi yıl Osmanlılar'a ait Koron ve Patras'ı ele geçirdi. Bunun üzerine Kanunî Sultan Süleyman donanma kumandanlığına getirmek için Barbaros'u İstanbul'a çağırdı. Yerine evlâtlığı Kara Hasan'ı bırakan Barbaros yirmi tekne ile Cezayir'den yola çıkarak İstanbul'a vardıktan bir gün sonra, 11 Cemâziyelâhir 940[70] günü padişah tarafından kabul edildi. Ardından Kanûnrnin isteğiyle, Irakeyn Seferi'nde bulunan Vezîriâ-zam İbrahim Paşa'nın (Makbul) yanına Halep'e giden Barbaros, Cezâyir-i Bahr-i Sefîd beylerbeyi ligi pâyesiyle Kemankeş Ahmed Paşa'nın yerine kaptan-ı deryalığa tayin edildi[71]. Böylece o zamana kadar Gelibolu sancak beyliği pâyesiyle verilen kaptan-ı deryalık bey-lerbeyilik derecesine yükseltilmiş oldu.

Barbaros kaptanpasalığa getirildikten sonra İspanyollar'in Öncülük ettiği Avrupa İttifakını yenip Akdeniz'de Türk üstünlüğünü kurabilmek için bir yandan güçlü ve düzenli bir donanmanın kurulmasına çalışırken öte yandan da V. Karl'a karşı Fransa ile iş birliği yapılmasına önem vermiştir.

1534 Ağustosunda seksen gemi ile İstanbul'dan ayrılan Hayreddin Paşa Reg-gio, Sperlonga. Fondi gibi İtalya'nın güneyindeki kasabaları vurduktan sonra Tunus'a yöneldi ve Mevlây Hasan'ın ter-kettiği şehri ele geçirdi[72]. Ancak ertesi yıl Tunus seferine çıkan V. Kari şehri geri alarak[73] Mevlây Hasan'ı yeniden iş başına geçirdiği gibi Goletta'ya da bir İspanyol garnizonu yerleştirdi. 1537'de Korfu kuşatmasına katılan Barbaros, buranın alınamaması karşısında Venedîk'e ait adaların zaptına girişti. Bu amaçla 1538 baharında Ege denizine açılarak Eğriboz'un güneyindeki Paros, Antiparos, Skyros, Egi-na (Ekin), Naksos (Nakşe), Andros, Scar-panthos (Kerpe) ve Kasos (Kaşot) adaları ile Girit açıklarındaki adacıklardan toplam yirmi sekiz ada ve iki kaleyi Osmanlı idaresine kattı. Böylece Sakız, Kıbrıs ve Girît'in dışında Venedik'in Doğu Akdeniz ve Ege'deki hâkimiyetine son verilerek deniz yollarının emniyeti sağlanmış oldu.

Bu arada V. Kari ile Fransa Kralı I. Fran-çois arasında Nice Mütarekesi'nin imzalanmasından sonra İspanya ile papalık, Venedik ve Portekiz arasında Osmanlı-lar'a yönelik yeni bir ittifak yapıldı. 208 veya 246 gemiden oluşan Andrea Doria kumandasındaki müttefik donanması Korfu'da toplandı. Buna karşılık 122 gemiden meydana gelen Osmanlı filosu ise Barbaros'un idaresinde Arta körfezine girdi. Doria Türk donanmasını dışarıya çekebilmek için 25 Eylül 1538'de harekete geçerek bir kısım kuvvetlerini ileri yolladı. Ancak kısa süren bir çarpışmadan sonra bu gemiler geri dönmek zorunda kaldı. Bunun üzerine Doria, hem Barbaros'u kendisini takibe zorlamak hem de muhtemel bir fırtınaya karşı Levkas ve Magenisi adacıkları arasına sığınabilmek için Preveze açıklarında demirledi[74]. Barbaros da Levkas'ın kuzeyini dolanarak müttefiklerin karşısına çıktı ve gemilerini kıvrık bir hançer şeklinde yanyana dizerek savaş düzeni aldı. Sağ kanat kumandanlığını Turgut Reis'e, sol kanadınkini de Salih Reis'e

verdi, kendisi ise ortada yer aldı. Düşmanın sayıca üstünlüğü karşısında bir yarma hareketine girişen Barbaros müttefik Haçlı filosunun gerilerine kadar ilerledi. Donanmasını ancak ertesi gün[75] harekete geçirebilen Doria ise Barbaros'un karşısına çıkmak yerine açık denize dümen kırdı. Böylece büyük bir bozguna uğratılan müttefik donanmasının otuz altı teknesi ele geçirildi, 2175 de esir alındı. Türk donanmasının kayıpları ise oldukça azdı.

Preveze Zaferi'yle Doğu Akdeniz'den sonra Orta Akdeniz bölgesinde de Türk üstünlüğü sağlanmış oldu. Bu arada Doria tarafından daha önce ele geçirilen Adriyatik kıyısındaki Nova da (Castelnuova) kolaylıkla geri alındı[76]. Venedik Osmanlılarla bir barış yaparak (1540) ittifaktan ayrılırken V. Karl'ın Cezayir'e karşı giriştiği 1541 seferi ise fırtına yüzünden hezimete dönüştü.

I. François Preveze'den sonra yeniden Osmanlılar'a yaklaşmaya başladı. Başından beri Fransızlarla iş birliğinden yana olan ve 1532'de I. François İle ilişki kurmuş bulunan Barbaros'un da uygun görmesiyle Akdeniz'de V. Karl'a bağlı yerlere karşı ortak bir harekete karar verildi. Fransa elçisi Paulin'i de yanına alarak 28 Mayıs 1543'te İstanbul'dan hareket eden Barbaros 110 gemilik fi-losuyla Messina, Reggio ve Ostia gibi İtalyan sahillerini vurduktan sonra 20 Tem-muz'da Marsilya'ya vardı ve burada törenlerle karşılandı. Fransız donanmasının hazırlıklarının tamamlanmasından sonra Savoi Dukalığı'ndaki Nice'in alınmasına karar verildi. Şehir 20 Ağustos'-ta ele geçirildiği halde kalenin zaptı uza-yinca kuşatmaya son verilerek Türk donanmasının kışı Toulon'da geçirmesi uygun görüldü. Fakat altı ay kadar Güney Fransa'da kalan Barbaros, François'nin V. Karl'la anlaşması karşısında İstanbul'a dönmek zorunda kaldı. Dönüş sırasında da Cenova'da esir bulunan Turgut Reis'i kurtardı.

Nice seferi Barbaros'un son büyük seferidir. Bundan sonra daha çok tersane işleriyle meşgul olan Barbaros, 6 Ce-mâziyelevvel 953'te[77] kısa bir hastalıktan sonra vefat etti ve sağlığında Beşiktaş'ta yaptırdığı medresenin yanındaki türbesine defnedildi. Ölümüne "Mâte reîsü'!-bahr" (Denizin reisi öldü) sözü tarih düşürülmüştür.

Barbaros Hayreddin Paşa zamanında Osmanlı denizciliği gücünün zirvesine ulaşmış, onun mektebinde yetişen değerli denizciler ve teşkilâtlı tersane sayesinde bu güç varlığını bir süre daha devam ettirmiştir.

Çağdaş kaynaklara göre Barbaros iri yapılı, kumral tenli idi. Saçı. sakalı, kaşları ve kirpikleri çok gürdü. Ömrü denizlerde geçtiğinden Rumca, Arapça, İspanyolca, İtalyanca ve Fransızca gibi Akdeniz dillerini iyi bilirdi. Ayrıca mûsikiyi de seviyordu. Cezayir'de yaptırdığı caminin kitabesinde[78] unvanı "es-Sultânü'l-mücâhid mevlânâ Hayreddin ibn el-emîr eş-şehîr el-mücâhid Ebî Yûsuf Ya'küb et-Türkî" şeklinde gösterilmiştir. Daha sonraki devirlerde, Ege'ye açılacak donanmanın Beşiktaş'taki Hayreddin İskelesi'nde demirlemesi gelenek olmuştur. Barbaros'un evlâtlığı Hasan da Cezayir beylerbeyiliği yapmıştır.

Barbaros Hayreddin Paşa sağlığında Seyyid Murâdî'ye hâtıralarını yazdırmıştır. Gazavât-i Hayreddin Paşa adını taşıyan hatırat, biri mensur diğeri manzum olmak üzere iki şekilde kaleme alınmıştır. Mensur olan Fransızca'ya[79], İtalyanca'ya (E. Peleaz, la uita e la storia di Ariddeno Barbarossa, Palermo 1887) ve kısmen Arapça'ya (Nûreddin Abdülkâdir, ez-Zühretü'n-nâ'ire, Cezayir 1934) çevrildiği gibi sadeleştirilerek de yayımlanmıştır {Barbaros Hayrçddin Paşa'nın Hâtıraları, nşr. Ertuğrul Düzdağ, [-II, İstanbul, ts.]. Manzum hatırat ise Necip Âsim tarafından tanıtılmıştır.[80]



Bibliyografya:


Seyyid Murâdî. Gazauât-ı Hayreddin Paşa, İÜ Ktp., TY, nr. 2639; Pîrî Reis, Kİlâb-ı Bahriye, İstanbul 1935, s. 634, 639; Pare Dan. Histoire de Barbarie et de ses corsaires, Paris 1649; Kâtib Çelebi, Tuhfetü'l-kibâr, s. 23-59; Râmizpaşazâde Mehmed İzzet. Hartta-i Kapû-d&nân-ı Derya, İstanbul 1285, s. 26-28; Ham-mer (Atâ Bey), V, 164-177, 182-186, 191-196, 201-204, 206, 209-214, 236-238, 260; Ch. Fa-rine, Histoire de deux Barberoussa, Paris 1886; Jurien de la Graviere. Doria et Barberousse, Paris 1886; a.mif., Les Corsaires Barbaresques, Paris 1887; H. de Grammont, Hisloire d'Alger sous la dominaüon Turçue (1516-1580), Paris 1887; Mehmed Şükrü, Esfâr-ı Bahriyye-i Osmâ-nîyye, İstanbul 1306, I, 357-430; R. Basset, Do-cuments musulınans sur le siege d'Alger en 1541, Paris 1890; Ali Rıza Seyfi, Barbaros Hay-reddin, İstanbul 1330; Kalelizâde M. Şükrü, Barbaros Kardeşler, istanbul 1932; Fevzi Kur-toğlu, Barbaros Hayreddin Paşa, İstanbul 1935; İskender Fahreddin Sertelli. Barbarosun Ölümü, İstanbul 1937; P. Achard, La uie extra-ordinaire des freres Barbarousse Corsaires et rois d'Alger, Paris 1939; Ş. Bona. / corsari bar-bamschi, Torino 1964; Ş. Carletti, Andrea Doria, Roma 1968; F. Lopez de Gömara, "Chr.onicnıe des Barberousses", Memoriai historîco espa-nol, VI, Madrid 1854, s. 327-439; P. Estamislic — K. Aguilo, "Documentos relativos alsitio y saqueo de Mahon par Barbarroja", Riüista de Menorca (1898), s. 137-156; (1909), s. 271-280; C. Capasso, "Barbarossa e Carlo V", Archiüio Startça lta.Ua.no, LXIX (1932J, s. 169-209; İsmail Soysal, "Türk-Fransız Diplomasi Münasebetlerinin İlk Devresi", TD, III/5-6 (1953). s. 72-85; M. Tayyib Gökbilgin, "Venedik Devlet Arşivindeki Vesikalar Külliyatında Kanunî Sultan Süleyman Devri Belgeleri", TTK Belgeler, 1/2 (1965), nr. 27-28, 34,40-41,61, 82; a.mlf., "Venedik Devlet Arşivindeki Türkçe Belgeler Kolleksiyonu ve Bizimle İlgili Diğer Belgeler", a.e., V-VII1/9-12 (1971), nr. 131, 188; J. Deny — J. Laroche, "L'expedition en Pro-vence de l'armee de mer du sultan Süleyman sous le commendement de l'amiral Hayreddin Pacha, dit Barberousse (1543-1544)", Turcica, I, Paris 1969, s. 161-211; S. Soucek, "The Rise of the Barbarossas in Nortlı Afri-ca", Ar.Ott, III (1971), s. 238-250; a.mlf.. "Re-marks on Some Western and Turkish Sour-ces Dealing with the Barbarossa Brothers", GDAAD, I (1972), s. 63-76; C. H. İmber, "The Costs of Naval VVarfare the Account of Hayreddin Barbarossa's Hercez Novi Campaign in 1539", Ar.Ott, IV (1972), s. 203-216; Afif Büyüktuğrul. "Preveze Deniz Muharebesine İlişkin Gerçekler", TTK Belleten, XXXV11/145 (1973), s. 51-85; Robert Mantran, "Khayr ed-dine Barberousse et l'Implantation Ottoma-ne en Afrique du nord", Les Africaîns, III (1977), s. 73-101; Fahir İz. "Barbaros Hayreddin Paşa Gazavatnamesi Üzerinde Yeni Bir Araştrrrria", TDAY Belleten 197211989), s. 81-92; Enver Ziya Karal. "Barbaros Hayreddin Paşa", /A, II, 311-315; Şerafettin Turan, "Barbaros Hayreddin", Küçük Türk-İslâm Ansiklopedisi, 4. fas., İstanbul 1981, s. 315-319; A. Gallotta. "Khayr al-Dîn (Khİdir) Paşha", El2 (Fr.), IV, 1187-1190.
 
Barbaros Hayreddin Paşa

Büyük Osmanlı kaptan-ı deryası (amirali).
1466’da bir rivayette de 1483 yılında doğdu. Asıl adı Hızır'dı. Din ve devlet yolunda yaptığı büyük işlerden dolayı Kanuni Sultan Süleyman Han tarafından, dine hayrı dokunan manasına gelen Hayreddin ismi verildi. Doğu Akdeniz kıyılarındaki kavimler tarafından "kızıl sakallı" manasına gelmek üzere Barbarossa diye tanınmaktadır.

Midilli’nin Osmanlılarca fethinden sonra, kale muhafızı olarak buraya gelmiş, aslen Vardar Yenicesi’nden Yakub Ağanın dört oğlundan biriydi. Hızır’ın, İshak ve Oruç adında iki ağabeyi ve İlyas adında bir kardeşi vardı. İshak Midilli’de çalışıyor, Oruç ve Hızır deniz ticareti yapıyorlardı. Üç kardeş baba memleketi olan Selanik ve Saros’a gemi işleterek ticaretle meşgul oluyorlardı.

O zamanlar korsanlarla dolu Akdeniz’de deniz ticareti tehlikeli bir işti. Nitekim Oruç Reis de ticaretle uğraşırken Rodos şövalyeleri tarafından esir edildi. Bir kolayını bulup esaretten kurtulunca, iki kardeş birlikte denizciliğe başladılar. Bu konuda Şehzade Korkut'un yardımlarını gördüler. Şehzade Korkut'un ölümünden sonra denizci iki kardeş beraberce Tunus Hafsi Sultanı Ebu Abdullah Muhammed'e müracaat ederek ganimetlerin beşte birini vermek şartıyla Halk-ül-Vad Kalesine yerleştiler (1512).

Ceneviz, Fransız, İspanyol ve Venedik gemilerine karşı kazandıkları başarılar, servet, kuvvet ve şöhretlerini artırdı. Kuzey Afrika’daki bazı kabilelerin ileri gelenleri tarafından zalim beylere, İspanyol ve Ceneviz istilacılarına karşı yardıma çağırıldılar. Böylece Oruç Reis, Kuzey Afrika’da bir devlet kurmaya başlıyordu. Becel, Cicel, Şirşel ve Cezayir ellerine geçti. İspanya’nın müttefiki olan Tenes ve Tlemsen’i de aldılar. Fakat İspanyollara sığınan Tlemsen Beyi, İspanyol kuvvetleri ile tekrar hücuma geçti. Bu harpte Oruç Reis şehid oldu. Oruç Reisin şehadeti sonrasında çıkan karışıklıklarda Hızır Reisin mertlik ve ustalığı Cezayir şehrinde bir süre tutunmasına yettiyse de, ilerde İspanyollarla Arapların tekrar hücum edeceğini anlayan Hızır Reis, Yavuz Sultan Selim’e bir heyet göndererek, topraklarının Osmanlı hakimiyetine kabulünü diledi. Yavuz Sultan Selim bu teklifi memnuniyetle kabul etmekle kalmadı. Barbaros Hayreddin’e Beylerbeyi payesini verdi. Her türlü yardımı vaad etti ve Kuzey Afrika’ya 2000 kişilik bir yeniçeri kuvveti ile top gönderdi. Ayrıca Anadolu’dan asker toplama izni verdi. Hızır Reis, 1520’den sonra, bütün Hıristiyanlık dünyasını ürküten fevkalade zaferler kazandı. Akdeniz’deki bütün Türk ve öteki Müslüman denizciler onun emrine girmek için koştular. Kısa zamanda kırk teknelik bir donanma kuruldu.

Cezayir, Şirşel ve Tenes tekrar ele geçirildi. Cezayir şehri yakınındaki Penon şehri İspanyolların elindeydi. Bunlar bilhassa pazar günleri Müslümanların bulunduğu şehri topa tutuyordu. Barbaros, Penon Kalesini kuşatarak teslim olmalarını teklif etti. Kabul edilmeyince lağım kazılarak kale havaya uçurulup zaptedildi.

Aydın Reis idaresindeki Türk denizcileri, Marsilya ve Nis sahillerini basıp esir ve ganimetlerle dönüyorlardı. İslam alemini sevindiren bu zaferler, Hıristiyanları mateme boğuyordu. Rahiplerin gönderdiği şikâyet mektupları ve bizzat gelen şikayetçilerin verdiği kara haberler o zamanlar Almanya, İtalya, Hollanda ve İspanya tahtlarına sahip olan imparator V. Şarlken’i bir meclis toplamaya mecbur etti. Toplanan bu meclis, İspanyol ve Fransız deniz kuvvetlerinin Andrea Doria komutasında, Barbaros Hayreddin Paşanın üzerine gitmesini kararlaştırdı. Bu gayeyle yola çıkan Haçlı donanması, Kuzey Afrika’da bir hareket üssü elde etmek üzere 40 gemilik bir donanma ile Şirşel’e çıkarma yaptı ise de şehrin müdafileri, Andrea Doria’yı birçok ölü ve yaralı bırakarak çekilmek zorunda bıraktı. Hayreddin Paşa, Haçlı donanmasını bulmak üzere Akdeniz’e açıldı. Fakat Andrea Doria selameti İspanya kıyılarına kaçmakta buldu. Barbaros Hayreddin Paşa, Akdeniz’de çarpışacak düşman bulamayınca, İspanya’da Hıristiyan zulmüne karşı ayaklanan Endülüs Müslümanlarına yardım etti ve binlerce Müslümanı Afrika’ya geçirerek kurtardı.

1533 senesinde Kanuni Sultan Süleyman tarafından İstanbul’a çağrılan Hayreddin Paşa, yerine evlatlığı Hasan Ağayı bırakarak mükemmel bir donanma ile İstanbul’a doğru yola çıktı. Yolda 18 gemilik bir düşman filosunu Mesina açıklarında yaktı. Koron’da bulunan Haçlı donanması Preveze’ye kaçtı. İstanbul’da büyük bir merasimle karşılanan Barbaros, birkaç gün sonra Kanuni Sultan Süleyman tarafından kabul olundu. Merasimle, Cezayir Beylerbeyi payesiyle kaptan-ı deryalığa tayin edildi.

1534 baharında 80 gemilik donanma ile Akdeniz’e açılan Hayreddin Paşa, Santa Luka, Sidraro, Fondi ve Isperlanga şehirlerini zaptetti. Bundan sonra Tunus’a yönelen Osmanlı donanması, Tunus Beyi Hasan’ın üzerine yürüdü. Kayrevan’a çekilen Hasan Bey mağlup oldu ve kabileler itaate mecbur edildi (1534).

Tunus Beyinin Avrupa’dan yardım isteği üzerine 1535'te Alman İmparatorluğu, Papalık, İspanya, Napoli, Ceneviz ve Portekiz donanmalarından mürekkep 300 gemi ve 24 bin kişilik ordu, Halk-ül-Vad’de karaya çıktı. Burayı bir süre müdafaa eden Hayreddin Paşa, Tunus şehrine çekildi. Şehrin müdafaası zorlaşınca, Haçlı ordusunu yaran Osmanlı ordusu, Bab-üz-Zünnab limanına çıkarak oradan Cezayir’e geçti. Şehre giren Haçlılar, günlerce katliam yaptılar. Cezayir’e gelen Barbaros, tekrar denize açılarak, İspanya kıyılarına baskınlar düzenledi. Mayorka ve Minorka adalarının limanlarını tahrip etti. Yolda Haçlı donanmasından Müslüman esirleri kurtardı ve gemilerle Cezayir’e döndü.

Tekrar İstanbul’a davet edilen Hayreddin Paşa, 1536’da karadan Napoli’ye yürüyecek orduya denizden yardımla vazifelendirildi. Osmanlı donanması, Otranto’da çıkartma yaptı ve Kastro Kalesini zaptetti.

Bir sene sonra Venedik’e ait Syra, Egina, Nios, Paros, Tinos ve Skorpento ve Kasos adaları zaptedildi. Nakos dukalığı Osmanlı idaresine bağlandı. Osmanlı donanmasının parlak zaferleri Venedik’i güç durumda bıraktı. Papa’ya ve diğer Avrupa devletlerine müracaat ederek Haçlı donanması talebinde bulunan Venedik’in isteği kabul edildi. 600 gemilik olan Haçlı donanmasının komutasına yine Andrea Doria getirildi.

Barbaros Hayreddin Paşa, bu büyük deniz kuvvetini, 27 Eylül 1538’de Preveze önlerinde 122 kadırga ile karşıladı. Akşama kadar süren tarihin bu en büyük deniz muharebesi sonunda, Haçlı donanması perişan edildi. Andrea Doria gecenin karanlığından istifade ederek, savaş alanından kaçabildi (Bkz. Preveze Deniz Savaşı). Böylelikle Akdeniz’de Osmanlı hakimiyeti tamamen sağlanmış oldu.

Barbaros Hayreddin Paşanın gücünden faydalanmak isteyen Beşinci Karl, onu Kuzey Afrika hükümdarı olarak tanıyacağını, ancak, Osmanlı Devletinden ayrılmasını istedi. Bu teklif kabul edilmeyince, Beşinci Karl, yanında Andrea Doria ve Fernando Cortez ile Cezayir’e saldırdı. Ancak Hasan Ağa tarafından mağlup edildiler.

Hayreddin Paşa, daha sonra İspanya ve İtalya sahillerine hücumlar tertipleyerek, İspanya Kralını, Fransa Kralı Birinci Fransuva ile sulha mecbur etti ve bu esnada birçok Müslüman esiri kurtardı. 1544’te İstanbul’a döndü. İstanbul’da iki sene yaşadıktan sonra 1546’da vefat etti. İstanbul Beşiktaş’ta deniz kenarındaki türbesine defnedildi. Ölümüne ebced hesabı ile “Mate reis-ül-bahr” (Denizin Reisi vefat etti. H. 953) tarihi düşürülmüştür.

Osmanlı Devleti’nde 12 sene kaptan-ı deryalık hizmetinde bulunan Barbaros Hayreddin Paşa, devletin sınırlarını Fas’a kadar uzattı. Beşiktaş’ta bir medrese inşa ettirdi. Serveti ile İstanbul’un birçok semtine hanlar, hamamlar, konaklar, evler, değirmenler, fırınlar yaptırdı. Hayreddin Paşa geceyi üçe ayırırdı. Birinci kısmında Kur’an-ı kerim okur, ikinci kısmında ibadet eder ve üçüncü kısmında da uyurdu.
 
Barbaros Hayreddin Paşa

Barbaros Hayreddin Paşa, 1478 yılı civarlarında Midilli'de doğdu. Aslen Vardar yenicesinden olan babası Yakup Ağa, bir Osmanlı sipahisiydi ve 1461 yılında Midilli'nin fethi sırasında Fatih Sultan Mehmed ile birlikteydi. Asıl adı Hızır olduğu halde Barbaros ve Hayreddin lakaplarıyla tanınır. Batılılar havuç rengine çalan kırmızı sakalından dolayı, ağabeyi Oruç'a verdikleri "Barbarossa" adını daha sonra Hızır içinde kullandıklarından Barbaros diye tanınmış, Hayreddin lakabını ise kendisine Yavuz Sultan Selim takmıştır.


Barbaros Hayreddin Paşa, kardeşleri İlyas ve Oruç ile beraber birçok deniz savaşında bulundu. Diğer kardeşi İshak ise Midilli'de kaldı. Barbaros Hayreddin Paşa, Cezayir seferine Oruç Reis ile birlikte çıktı. Cezayir'in fethedilmesinden sonra Oruç Reis, Cezayir'e Bey oldu. Barbaros Hayreedin Paşa, İshak ve Oruç Reis'ler şehit olunca Cezayir Beyliği'ne atandı. Beylerbeyi ünvanını alan Barbaros Hayreddin Paşa, İstanbul'a gelip 1534 yılında Kaptan-ı Derya oldu.


Bir çok zafer kazanan Barbaros, Avrupa'da nam saldı. Avrupalılar çocuklarını Barbaros geliyor diye korkutur hale geldiler. 5 Temmuz 1546 tarihinde vefat eden Barbaros Hayreddin Paşa, sağlığında Beşiktaş'ta yaptırdığı medresenin yanındaki türbesine defnedildi. Onun ölümü için "Mate reisü'l-bahr-Denizin reisi öldü" denildi. Barbaros Hayreddin Paşa zamanında Osmanlı denizciliği gücünün zirvesine ulaşmış, onun mektebinde yetişen değerli denizciler ve teşkilatlı tersane sayesinde bu güç varlığını bir süre daha devam ettirmiştir.


Barbaros Hayreddin Paşa, alim ve cesur bir komutandı. İri yapılı ve kumral tenliydi. Saçı, sakalı, kaşları ve kirpikleri çok gürdü. Ömrü denizlerde geçtiğinden Rumca, Arapça, İspanyolca, İtalyanca ve Fransızca gibi Akdeniz dillerini çok iyi bilirdi. Çinili Hamam kendisine aittir. Oğulları Mehmed Paşa, Hasan Paşa ve Vali Paşa'dır.
 

Bu konuyu görüntüleyen kullanıcılar

Geri
Üst Alt