- Katılım
- 13 Şub 2021
- Konular
- 61
- Mesajlar
- 4,873
- Çözümler
- 1
- Tepkime puanı
- 415
- Puanları
- 83
- Yaş
- 53
- Konum
- Türkiye
- Web sitesi
- tarihbilinci.com
- Meslek - Branş
- Tarih Öğretmeni
Yazarın son konuları
T.C İnkılâp Tarihi ve Atatürkçülük – 12 Proje Konuları
11.Sınıf Tarih Proje Konuları
10.Sınıf Tarih Proje Konuları
9.Sınıf Tarih Proje Konuları
Dosya indirmek için şartlarımız !
2024 Yılı Millî Eğitim Bakanlığına Bağlı Özel Program ve Proje Uygulayan Eğitim Kurumlarına Öğretmen Atamasına İlişkin Kılavuz
Etkisiz Üye !
İstekleriniz, önerileriniz ve teşekkürleriniz
Yeni Müfredatta "Tarih" Eğitiminde Köklü Değişiklik
Turist Rehberliği Meslek Kanunu ile Seyahat Acentaları ve Seyahat Acentaları Birliği Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
11.Sınıf Tarih Proje Konuları
10.Sınıf Tarih Proje Konuları
9.Sınıf Tarih Proje Konuları
Dosya indirmek için şartlarımız !
2024 Yılı Millî Eğitim Bakanlığına Bağlı Özel Program ve Proje Uygulayan Eğitim Kurumlarına Öğretmen Atamasına İlişkin Kılavuz
Etkisiz Üye !
İstekleriniz, önerileriniz ve teşekkürleriniz
Yeni Müfredatta "Tarih" Eğitiminde Köklü Değişiklik
Turist Rehberliği Meslek Kanunu ile Seyahat Acentaları ve Seyahat Acentaları Birliği Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Mühr-ü Hümâyun
Osmanlı padişahlarının kullandıkları mühre verilen ad.
Padişahların mühürlerine “Tuğra” denir. Mutlak vekil olduklarını belirtmek için sadrazamlara da verilen bu mühürlere “Mühr-i şerif”, “Hâtem-i vekâlet” de denilirdi. Vezirlere mühür vermek Abbasî halifelerinde ve Türk hükümdarlarında da âdetti. Osmanlı padişahlarından mühürleri görülenlerin en eskileri, Sultan İkinci Bayezid Han ile Yavuz Sultan Selim Handır.
Tahta geçen Osmanlı sultanı dört mühür hazırlattırırdı. Biri zümrüt, üçü altından olan bu mühürlerde sultanın kendi isimleriyle babalarının isimleri ve bunların üzerinde de “El-muzaffer dâimâ” yazılıydı. Hükümdar değişince tuğra gibi mühürler de değişir, eskileri alınıp saray hazinesine konurdu. Dört köşeli ve diğerlerine göre daha küçük olup, zümrütten yapılanı, padişah tarafından yüzük şeklinde kullanılırdı. Diğer üçü beyzi şekilde altından olup, biri sadrazamda, ikincisi hasodabaşında, üçüncüsü de harem-i hümâyûn hazinedarı olan kadın efendide bulunurdu.
Mühr-i Hümâyûn ilk önceleri yüzük şeklindeydi. Daha sonraları sadrazamların zincire bağlı bir kese içinde boyunda taşımaları âdet hâline geldi. Mühr-i Hümâyûn vazifeden alınan sadrazamdan alınır, saraya çağırılan yeni sadrazama verilirdi. Vazifeden alınan sadrazam seferde ise veya herhangi bir sebeple Mühr-i Hümâyûn zayi olmuş ise, bu durumda hasodabaşındaki mühür geçici olarak alınır, yeni sadrazama verilirdi. Sadrazam mührü almadıkça padişaha vekil sayılmazdı. Sadrazamların kendi isimleri yazılı mühür ilk defa Keçecizâde Fuad Paşa tarafından 1861-1862 senesinde kullanılmıştır. Bundan sonra sadrazamların daha önce imza yerine kullandıkları “Sah” işareti yerine mühür kullanmaları âdet oldu.
Padişahlar, parmaklarında yüzük şeklindeki Mühr-i Hümâyûnu maliye tarafından kendilerine takdim edilen şahsî para ve bazı muayyen haraç ve sairenin tesliminde, teslim aldığına dair imzaladığı makbuzlarda kullanırdı. Mühr-i Hümâyûn Osmanlı saltanatının sonuna kadar kullanıldı.
Osmanlı padişahlarının kullandıkları mühre verilen ad.
Padişahların mühürlerine “Tuğra” denir. Mutlak vekil olduklarını belirtmek için sadrazamlara da verilen bu mühürlere “Mühr-i şerif”, “Hâtem-i vekâlet” de denilirdi. Vezirlere mühür vermek Abbasî halifelerinde ve Türk hükümdarlarında da âdetti. Osmanlı padişahlarından mühürleri görülenlerin en eskileri, Sultan İkinci Bayezid Han ile Yavuz Sultan Selim Handır.
Tahta geçen Osmanlı sultanı dört mühür hazırlattırırdı. Biri zümrüt, üçü altından olan bu mühürlerde sultanın kendi isimleriyle babalarının isimleri ve bunların üzerinde de “El-muzaffer dâimâ” yazılıydı. Hükümdar değişince tuğra gibi mühürler de değişir, eskileri alınıp saray hazinesine konurdu. Dört köşeli ve diğerlerine göre daha küçük olup, zümrütten yapılanı, padişah tarafından yüzük şeklinde kullanılırdı. Diğer üçü beyzi şekilde altından olup, biri sadrazamda, ikincisi hasodabaşında, üçüncüsü de harem-i hümâyûn hazinedarı olan kadın efendide bulunurdu.
Mühr-i Hümâyûn ilk önceleri yüzük şeklindeydi. Daha sonraları sadrazamların zincire bağlı bir kese içinde boyunda taşımaları âdet hâline geldi. Mühr-i Hümâyûn vazifeden alınan sadrazamdan alınır, saraya çağırılan yeni sadrazama verilirdi. Vazifeden alınan sadrazam seferde ise veya herhangi bir sebeple Mühr-i Hümâyûn zayi olmuş ise, bu durumda hasodabaşındaki mühür geçici olarak alınır, yeni sadrazama verilirdi. Sadrazam mührü almadıkça padişaha vekil sayılmazdı. Sadrazamların kendi isimleri yazılı mühür ilk defa Keçecizâde Fuad Paşa tarafından 1861-1862 senesinde kullanılmıştır. Bundan sonra sadrazamların daha önce imza yerine kullandıkları “Sah” işareti yerine mühür kullanmaları âdet oldu.
Padişahlar, parmaklarında yüzük şeklindeki Mühr-i Hümâyûnu maliye tarafından kendilerine takdim edilen şahsî para ve bazı muayyen haraç ve sairenin tesliminde, teslim aldığına dair imzaladığı makbuzlarda kullanırdı. Mühr-i Hümâyûn Osmanlı saltanatının sonuna kadar kullanıldı.
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
SON KONULAR
Mevleviyye
bởi Talebe,
Mezkür
bởi Tarih Öğretmeni,
Müstantik
bởi Tarih Öğretmeni,
Mürit
bởi Tarih Öğretmeni,