Hükümdar Büyük İskender (Alexander III)

Büyük İskender (Alexander III)

(d. İÖ 356, Pella, Makedonya - ö. İÖ 13 Haziran 323, Babil)

İÖ 336-323 yılları arasında Makedonya kralı ve tarihteki en büyük komutanlardan biri. Pers İmparatorluğu'nu yıkarak Yunanistan'dan Hindistan'a kadar uzanan büyük bir imparatorluk kurmuş, Eski Yunan uygarlığının Doğu'ya yayılmasında etkili olmuş ve efsanevi bir kahramana dönüşmüştür.
II. Philippos ile Epeiros (Epir) kralı Neoptolemos'un kızı Olympias'ın oğlu olan İskender, 13-16 yaşlarında Aristoteles'ten aldığı derslerin etkisiyle felsefe, tıp ve bilime ilgi duydu. Babası II. Philippos'un Byzantion'a ( İstanbul) saldırdığı IO 340'ta Makedonya'yı yönetti ve bir Trak kabilesini yendi, iki yıl sonra II.Philippos'un Yunanlılara karşı kazandığı Khaironeia Çarpışması'nda ordunun sol kanadına komuta etti. Babasının annesini boşaması ve bir komutanının kızıyla evlenmesi üzerine annesiyle birlikte Epeiros'a gittiyse de daha sonra babasıyla barıştı. II. Philippos'un öldürülmesinin (İÖ 336) ardından komutanlarca kral ilan edildi. Öncelikle bütün olası hasım ve rakiplerini öldürttü. Babasının sağlığında Asya seferini gerçekleştirmek üzere oluşturulan, Korinthos'taki Helen Birliği synhedrion'da (meclis) bu birliğin hegemon'u ve başkomutanı seçildi. Delphoi üzerinden Makedonya'ya dönerken İÖ 335 ilkbaharında Trakya'ya girdi. Şipka Geçidini aşarak Triballileri (Triballoi) ezdikten sonra Tuna'nın öbür yakasına geçerek Getaları dağıttı. Ardından batıya dönerek Makedonya'yı istila etmiş olan Hyrialıları yendi. Bu sırada öldüğüne ilişkin söylentiler üzerine Thebai ve Atina'da ayaklanma patlak verdi. Bu ayaklanmanın ardında hem yeni Pers kralı III. Dareios' un mali desteği, hem de Demosthenes'in çabalan yatıyordu. Askerlerini günde 30 km gibi o çağa göre çok yüksek bir hızla ilerleterek Yunanistan'a giren İskender, tar pınaklar ve şair Pindaros'un evi dışında bütün Thebai'yi yerle bir etti. Yaklaşık 6 bin kişinin öldürüldüğü, sağ kalanların köle olarak satıldığı bu sindirme hareketi sonunda bütün Yunan devletleri Makedonya üstünlüğüne boyun eğdi. . Asya'nın fethi. Tahta çıkışından beri Pers İmparatorluğu'nu ele geçirmeyi tasarlayan Büyük İskender, II. Philippos'un kurduğu orduyu beslemek ve 500 talente ulaşan borçları ödemek için gerekli kaynakları bulma düşüncesiyle hemen sefer hazırlıklarına girişti. Kral naibi olarak yönetimi Anti-patros'a bıraktıktan sonra İÖ 334 ilkbaharında toplam 30 bin piyade ve 5 binin üzerinde süvariden oluşan ordusuyla yola çıktı. Bu ordunun içinde 14 bin Makedonyalı ve Helen Birliği'ne bağlı 7 bin asker yer alıyordu. Silah ve güç dağılımı açısından çok iyi düzenlenen orduya mühendis, mimar, bilim adamı, saray görevlisi ve tarihçiler de eşlik ediyordu.

Homeros'tan aldığı esinle önce İlion'u ( Troya) ziyaret ederek Akhilleus'un mezarına çelenk koyan İskender, Pers ordularıyla ilk kez Granikos Çarpışması'nda karşı karşıya geldi. Bu çarpışmada elde ettiği zafer ona Batı Anadolu'nun kapılanın açtı. Yunanistan'da izlediği politikanın tersine, tiranları sürerek demokrasilerin kurulmasına ön ayak oldu. Ama kentleri fiilen kendisine bağlama yoluna gitti. Karya'daki Miletos (Milet) ve Halikarnassos ( Bodrum) kentlerinin direnişini kırarak yöneticilerini teslim olmaya zorladı.

İÖ 334-333 kışında Batı Anadolu'nun fethini tamamladıktan sonra, İÖ 333 ilkbaharında Akdeniz kıyı yolunu izleyerek Perge'ye ulaştı. Söylenceye göre Frigya'dan geçerken, Asya'ya hükmedecek kişinin çözebileceğine inanılan Gordion düğümünü kesti. Gordion'dan Ankyra'ya (Ankara) yöneldi, oradan da Kapadokya ve Kilikya Kapıları (Kilikiai pylai; bugün Gülek Boğazı) üzerinden güneye indi. Myriandros (bugün İskenderun yakınında) dolayında kamp kurduğunda, Pers hükümdarı III. Dareios da Pinaros Çayı (bugün Deliçay) kıyısında savaş düzeni almış bulunuyordu. Bu karşılaşmayı izleyen İssos Çarpışması (IÖ 333 sonbaharı) sonunda Dareios kesin bir yenilgiye uğradı ve ailesini savaş alanında bırakarak kaçtı.

İskender bu zaferden sonra Suriye ve Fenike'ye doğru ilerledi. Amacı Fenike kıyılarını fethederek Pers donanmasını üssüz bırakmak ve etkisizleştirmekti. Dareios' un barış önerisine karşı, kendisini Asya'nın efendisi olarak tanımasını ve koşulsuz teslim olmasını istedi. Başlangıçta Pers kentlerini kolayca ele geçirmesine karşın, Tyros (bugün Sur) önünde sert bir direnişle karşılaştı. Uyguladığı bütün kuşatma taktiklerine karşın, bu müstahkem ada kenti yedi ay boyunca başarıyla saldırılara karşı koydu. Kuşatma sürerken Dareios, ailesi için fidye olarak 10 bin talent ödemeyi ve Fırat Irmağının batısında kalan topraklan bırakmayı önerdi. Bu olayla ilgili olarak, İskenderun komutanı Parmenion'un "İskender'in yerinde olsam kabul ederdim" dediği, buna karşılık İskender'in de "Parmenion olsaydım, ben de kabul ederdim" biçiminde bir karşılık verdiği anlatılır.

Tyros şiddetli saldırılara daha fazla direnemeyerek İÖ Temmuz 332'de düştü. İskender'in en büyük askeri başansı sayılan bu harekâta geniş çaplı bir yağma da eşlik etti. Kentin bütün erkekleri öldürüldü, kadın ve çocukları da köle olarak satıldı. Suriye'yi Parmanion'a bırakarak güneye ilerleyen İskender, Gaza'da (Gazze) iki ay süren direnişe son verdikten sonra İÖ Kasım 332'de Mısır'a girdi ve halk tarafından kurtarıcı olarak karşılandı. Memphis'te (Memfis) kutsal Apis'e kurbanlar keserek firavunların geleneksel çifte tacını giydi. Kışı Mısır'da yönetimi düzenlemekle geçirdi. Mısırlı yöneticiler atamakla birlikte, orduyu Makedonyalıların komutasında tuttu. Günümüzde İskenderiye olarak anılan Alexandreia kentini kurdurdu. Bazı kaynaklara göre Nil'in taşmasının nedenlerini araştırmak üzere bir keşif grubunu görevlendirdi. Bu arada Amon Tapınağı (Ammoneion) ve kâhininin bulunduğu Siva Vahasına sonradan çeşitli söylencelerle süslenen çetin bir yolculuk yaptı. Tanrı Zeus'un oğlu olduğuna ilişkin söylence de bu tapmakta Asya seferinin geleceği konusunda Tanrı Amon'la görüştüğü ve aldığı yanıtı kimseye söylemediği yolundaki kayıtlara dayanır. Mısır'ın fethiyle Doğu Akdeniz'de kesin denetimi sağlayan İskender, İÖ 331 ilkbaharında Tyros'a döndü. Suriye'ye Makedonyalı bir satrap atadıktan sonra Mezopotamya' ya ilerledi ve temmuzda Fırat kıyısındaki Thapsakos'a vardı. Ninive'yle Arbela (Erbil) arasındaki Gaugamela Ovasında Dareios'la yeniden karşı karşıya geldi ve onu bir kez daha yenerek kaçmaya zorladı (bak. Gaugamela Savaşı). Güneye inerek Babil'i aldı ve Mazaios adında bir Persi satrap olarak atadı. Ardından Susa'ya girdi ve Zagros Dağlarını aşarak İran içlerine yöneldi. Persepolis'te I. Kserkses'in sarayını törenle yaktı. Kserkses'in Yunanistan'da yaptıklarına karşı bir misilleme olan bu hareketle aynı zamanda "öç seferi"nin sona erdiğini gösterdi. İÖ 330 ilkbaharında Media' ya girerek başkent Ekbatana'yı aldıktan sonra, Yunanlı askerlerin geri dönmesine izin verdi.Pers topraklarını içine alan yeni bir imparatorluk kurmayı ve "Asya'nın efendisi" olmayı amaçlayan İskender, daha doğudaki toprakları ele geçirmeye yönelik yeni bir sefer başlattı. Kısa sürede yerel satraplara boyun eğdirerek Hazar kıyılarına, oradan da Afganistan içlerine ulaştı. Bu fetihler sırasında Makedonyalı ve Pers bileşimine dayalı yeni bir yönetim sistemi oluşturduğundan, eski komutanlarıyla baş-gösteren anlaşmazlıktan giderek derinleşti. Kendisine suikast girişimiyle suçladığı Parmenion'la oğlunu ortadan kaldırarak ordusunu yeni baştan düzenledi. İÖ 330-329 kışında Helmand Irmağını izleyerek kuzeye doğru iler* ledi. Bu sırada Baktriane satrabı Bessus'un genel bir ayaklanma başlatması üzerine, Hindukuş Dağlarını aşarak karışıklıklara son verdi. Bu harekâtı yürütürken Siriderya' ya kadar ilerledi ve burada İskitlerin sert direnişiyle karşılaştı. Başka göçebe halkların da ayaklanmasıyla büyük güçlükler çıkaran bu direnişi ancak İÖ 328 sonbaharında bastırabildi.

Davranışlarıyla giderek bir Doğu despotuna dönüşen İskender, Pers hükümdarları gibi giyinmeye ve proskynesis (hükümdar karşısında yere kapanarak selamlama) uygulaması gibi Pers geleneklerini benimsemeye başladı. Bu arada Baktriane prenseslerinden Roksane'yle evlendi. Kendini tanrılaştırmaya giriştiyse de, Makedonyalılar ve Yunanlılarca alaya alınınca bundan vazgeçmek zorunda kaldı. Bir komploya karıştığı gerekçesiyle tarihçi Kallisthenes'i hapse attırması bilgin ve filozoflar arasındaki desteğini yitirmesine neden oldu.

Genç yaşta ölmesine karşın 12 yıl 8 ay süren hükümdarlık dönemine büyük çaplı seferleri sığdıran İskender'in kurduğu geniş imparatorluk temelde Perslerden kalma yönetim sistemine dayanıyordu. Bununla birlikte yerel satraplara bağlı olmayan tahsildarlardan oluşan merkezî bir vergi toplama mekanizması kurarak yeni bir mali sistemin temelini attığı bilinmektedir. Görevlilerin yolsuzlukları ve yiyiciliği nedeniyle bu sistemi iyi işletememekle birlikte, sikke çıkarma hakkım tekeline alarak ve Pers hazinelerinde birikmiş gümüş ve altını para biçiminde piyasaya sürerek bütün Önasya'da ve Akdeniz'de ticaret ve para ekonomisini geliştirdiği söylenebilir.

Öte yandan İskender'in yeni kentler kurması (Plutarkhos bu kentlerin sayısının 70'in üzerinde olduğunu söyler) Yunan yayılmasında yeni bir dönem açtı. Askeri birer üs olarak kurulan, ama zamanla birer kültür ve ticaret merkezine dönüşen bu kentler Eski Yunan etkisinin Hindistan'a kadar yayılmasında önemli rol oynadı. Bu arada Pers-Makedonyah karışımıyla yeni bir ırk yaratma girişimi sonuçsuz kaldıysa da, Yunan kültürüne yatkın, ama Doğu'ya özgü yeni bir soylu sınıfı ortaya çıktı.

Kendisini ve askerlerini en güç işlere yöneltmeyi başaran güçlü bir irade ve yetenekle esnek bir düşünce yapısını birleştiren İskender, koşullar gerektirdiğinde geri çekilmeyi ve değişiklikler yapmayı bilen bir kişiydi. Düş gücü ve romantizmi kendisini Herakles, Akhilleus ve Dionysos gibi kahramanlarla özdeşleştirmesine yol açacak ölçüde güçlüydü. Çabuk öfkelenme, acımasızlık ve inatçılık gibi özellikleri uzun seferlerde daha çok ortaya çıkıyordu. Güvenmediği kişileri hiç sorgulamadan öldürmekten çe-kinmemesine karşın, adamları onun peşinden gidiyor, ona bağlı kalıyor ve güçlüklere katlanıyordu.

Dünyanın en büyük askeri dehaları arasında sayılan İskender, değişik kuvvetleri bir arada kullanmada ve düşmanın yeni savaş biçimlerine yeni taktiklerle karşı koymada son derece ustaydı. Yaratıcılığıyla, savaşın sonucunu belirleyecek fırsatları değerlerdir-meyi çok iyi bilirdi.

İskender'in kısa süren hükümdarlığı, Avrupa ve Asya tarihi açısından önemli bir dönüm noktası sayılır. Seferleri ve bilimsel araştırmalara merakı, coğrafya ve doğa tarihi gibi konulardaki bilgilerin gelişmesine katkıda bulunmuş, ayrıca büyük uygarlık merkezlerinin geliştirdiği bilgi birikiminin ortak bir potada kaynaşmasına zemin hazırlamıştır. Siyasal açıdan olmasa bile, ekonomik ve kültürel açıdan Cebelitarık'tan Pen-cap'a uzanan, ticarete ve toplumsal ilişkilere açık bir imparatorluk kurduğu ve ortak sayılabilecek bir uygarlığa ve bir lingua franca{*) olarak Yunan koine lehçesine dayalı yeni bir dünya yarattığı söylenebilir.
 
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
SON KONULAR
Şems-i Tebrizi bởi Tarih_Dehası,
Şeyh Şâmil (1797-1871) bởi Talebe,
Venizelos bởi Tarih Öğretmeni,
Sait Molla bởi Tarih Öğretmeni,
Lord Gürzon bởi Tarih Öğretmeni,
Büyük İskender

(M.Ö.356-M.Ö.323)






Yaşadığı çağda bütün medeni dünyayı idaresi altına almıştır. Babası Kral Philip savaşlarla, politikasıyla Makedonya'yı Yunan devletlerinin önderi durumuna yükseltmişti. İskender ise bütün dünyaya yayılmak amacını güttü.

Büyük İskender Makedonya'nın baş şehri olan Pella'da, M.Ö.356 yılında doğdu. Aristo'dan ders almaya başladığında 12 yaşındaydı. 16 yaşındayken de Roma'ya karşı savaşa giden babasının yerine memleketi idare etti. 20 yaşındayken babasının öldürülmesi üzerine tahta çıktı, büyük Makedonya ordusunun başına geçti. M.Ö.334 yılında memlekette durumunu iyice sağlamlaştırınca Küçük Asya'ya geçerek Yunan şehirlerini İranlılar'ın elinden kurtardı. Sonra da Suriye ile Fenike üzerinden geçerek Mısır'a indi. M.Ö.332 yılında İskenderiye şehrini kurdu. Bu şehir 150 yıl yunan kültürünün beşiği olmuştur. Sonra gene İran'a dönerek Darius'un ordusunu bozguna uğrattı. Hindistan'ın şimdi Pencap denilen bölgesine girdi. Orada askerleri baş kaldırarak daha ileri gitmek istemediklerini bildirdiler. İskender boyun eğdi, böylece memlekete dönmek üzere yola çıktılar. Büyük İskender Doğu ile Batı arasında karşılıklı ilginin doğmasına yol açmıştır. Yunan kültürü ile Asya kültürünün birbirine karışmasına, geleneklerin kaynaşmasına yardım etmiştir.

Ele geçirdiği her devlette Yunanca devlet dili olmuştur. Onun savaşları yayılışları imparatorlukların ilk işaretleridir. Makedonya'ya dönerken İskender ancak Babil'e kadar gelebilmiştir. Orada hastalanmış ve ölümü kaçınılmaz olunca bütün askerleri ile yatağının yanında teker teker vedalaşmıştır. M.Ö. 13 Haziran 323'de de ölmüştür. İskenderin ölümünden sonra Makedonyalı General Ptolemaios I Soter, Mısır tahtını ele geçirmiştir.



Ptolemaios I Soter (M.Ö.360-283): Makedonyalı bir soylunun oğlu olan, Büyük İskenderin'in ordusunda generalliğe yükselerek Mısır valiliğine atanan, İskenderin ölümünden sonra cesedini İskenderiye'ye gömen; Kyrene'de patlak veren karışıklıklardan yararlanarak Kyrenelileri egemenliğine alan ve Perdikkas'ı yenilgiye uğratarak (M.Ö.321), Mısır Kralı unvanını alan (M.Ö.305) Ptolemaios I Soter, Suriye'yi ele geçirdi. Anadolu kıyılarını ve Kıbrıs'ı denetimi altına aldı. Ticareti geliştirerek, Mısır'ı büyük ölçüde zenginleştirmiştir. Ptolemaios I Soter kendini Mısır kralı ilan ettikten sonra Eski Mısır ve Yunan dinlerinin bir karışımı olan Serapis kültünü kurmuştur.

Ptolemaios II Philadelphos (M.Ö.309-246): Ptolemaios I'in oğlu olan Ptolemaios II Philadelphos, babasının yerine M.Ö. 253 yılında tahta çıktı ve kızkardeşi ile evlendi. Edebiyetçıları ve sanatçıları korumuştur.

Ptolemaios III Euergetes (M.Ö.280-211): M.Ö.246 yılında Mısır tahtına çıkmıştır. Seleukos Kallinikos'a karşı Lagos sülalesinin en büyük zaferini kazanarak, Batı Asya'nın bir bölümünü ve Babil yakınlarına kadar uzanan bölgeyi ele geçirdi. Pers krallarının götürdüğü firavunlar dönemi putlarını geri getirdi. M.Ö.240'a doğru Seleukos'la barış imzalayıp, birçok tapınak yaptırmıştır.

Ptolemaios IV Philopator (M.Ö.244-203): M.Ö.221 yılında Mısır tahtına çıkmıştır. Yönetimi bakanı Sosibios'a bırakıp ailesini üyelerini öldürtmüştür. Daha sonra kültüne ortak olan kızkardeşi Arsinoe III ile evlenip, Antiokhos III Megas'ı Raphia Savaşı'nda, Trakyalı ve Galyalı paralı askerleri ile yenmiştir.

Ptolemaios VI Philometor (M.Ö.186-145): Babası Ptolemaios V Epiphanes'ten sonra Mısır tahtına (M.Ö.181) çıkmıştır. Yaşı küçük olduğundan ülke uzun süre onun yerine, annesi Kleopatra I tarafından yönetildi.M.Ö.173'te kızkardeşi Kleopatra II ile evlenip, Antiokhos IV'ün Mısır'ı istila etmesi üstüne yerine İskenderiyeliler tarafından kardeşi Ptolemaios VII tahta çıkarıldı. Antiokhos çekilince, ülkeyi iki kardeş birlikte yönettiler, sonra krallığı paylaştılar. Ptolemaios VII Sirenaik'e giderken, Ptolemaios VI Mısır'da kaldı. Suriye'nin taht kavgalarına karıştı ve Aleksandros I Balas'la çarpışırken öldü.
 

Bu konuyu görüntüleyen kullanıcılar

Geri
Üst Alt