- Katılım
- 14 Şub 2021
- Mesajlar
- 3,604
- Tepkime puanı
- 15,800
- Tepkiler
- 15,586
- Puanları
- 113
- Meslek - Branş
- Öğretmen - Tarih
Talebe Hakkında ek bir bilgi sağlanmamış.
PLATONCULUK
Rönesans Avrupasında ortaya çıkan fi­kir ve felsefe akımlarından biridir. Kelime olarak M.ö. 427-347 tarihleri arasında ya­şamış bulunan İlkçağın büyük filozofu Pla-ton'un (müslümanlann telaffuzu ile Efla-tun'un) fikir ve felsefesinin yeniden canlan­dırılmasını ve savunulmasını hatırlatır. Fa­kat bu akım, Platon'un fikirlerinin doğrudan doğruya kendi eserlerinden alınarak oriji­nal tarzı ile verilmesi anlamını taşımaz. Te­rim, Platon'un fikir ve felsefesini Platon'dan Önce veya sonra gelen fikir adamı ve filo­zofların, özellikle onu kendi görüş ve dü­şüncelerine göre farklı tarzda yorumlayan (Plotinos ve benzeri) kimselerin görüşleri ile birlikte çeşitli düşünceleri de yansıtan oldukça renkli bir fikir akımını ifade eder. Plaleme uluğun çeşitli şekillerinin uyuştuk­ları ortak kavram, idealar öğretişidir. Yani, değişen dünyada değişmeyen değerlerdir.
İlkçağın sonlarına doğru büyük bir olay olarak onaya çıkan Hıristiyanlık, birkaç yüzyıl takip ve baskı altında tutulduktan sonra, dördüncü yüzyılda Roma imparator­luğu tarafından resmen tanınıp serbest bıra­kılınca kısa sürede teşkilatlanarak bütün fi­kir ve felsefe akımlarım kendi kontrolü altı­na almıştır. Bundan böyle de artık her dü­şünce ve hareket, varlığını sürdürebilmek için kiliseden ve onun temsilcilerinden izin ve tasdik alır olmuştur. Nitekim Roma Im-paratoru Justinianus 529 yılında Hıristiyan­lık adına, dine aykırı olduğu gerekçesiyle felsefenin, özellikle Yunan felsefesinin okutulmasını yasaklamış, Atina'daki Pla­ton Akademisi'ni kapatmıştı. Ortaçağ veya skolastik dönem dîye isimlendirilen bu dö­nem zihniyetine karşı tavır alıp özellikle Is lam dünyasının etkisiyle uyanarak yeni fi­kir ve felsefeler üretmeye kalkan Batı, bir­kaç yüzyıl süren bu geçiş döneminden son­ra kendine yeni düşünce kaynaklan arar­ken, hayal ettiği hür düşünce Ürünlerinin ilkçağ Batı felsefelerinde olduğu hükmüne vararak on lan incelemeye ve savunmaya başlamıştı. İşte, Platonculuk denen akım da bu tavır ve niyetle ortaya çıkmış akımdır. Bu dönemde Platon'un bazı eserleri bulu­nup ortaya çıkarılmış, latin dillerine tercü­meleri sağlanmış ve bazı fikirlerine sahip çıkılmış bulunmaktadır.
özellikle hıristiyan düşünürler, hıristİ-yanlığın inanç esaslarıyla Platon'un felsefe­sini birçok çabaya rağmen tam anlamıyla uzlaştırmadılarsa da, Augustİnus ve Boet-hius'un etkisiyle Platonculuk bir dayanak buldu; Ortaçağ skolastiğinde de güçlü bir akıma dönüştü. XIII. yüzyılda müslüman düşünür ve bilginlerin ve eserlerinin etki­siyle gelişen Aristotelesçilik bu etkiyi sınır-landırdıysa da Rönesans ile birlikte Platon-
culuk yine belli bir yükseliş gösterdi. XV. yüzyılda Floransa'da Lorenzo de Medi-cî'nin desteklediği ve koruduğu Platon de­mişi XVI. yüzyılda Avrupa'da Platonculu-ğun canlanmasına temci oluşturdu. XVII. yüzyılda İngiltere'de Cambridge Platoncu-lan olarak nitelenen bazı düşünür ve bilgin­ler ortaya çıktılar. XVIII ve XIX. yüzyılda kıta Avrupasında, Alman idealizminin Ön­de gelen temsilcileri Platonculuk ve yeni Platonculuktan etkilendiler. XX. yüzyılda Alfred North Whitehead, matematiksel bir temelden hareketle varlık ve tabiat üzerine Platoncu bir görüş geliştirmeye çaba göste­recektir.
Fakat, tekrar edelim bunlar, Platon'un kendine ait katıksız ve orijinal düşünceler değil, çeşitli fikirlerle, özellikle Pythagor-culann ve Aristoteles'in fikirleriyle kanş-mış çeşitli yorumculann ve önemli tarzda da Plotinos'un ve bunu takibeden dönem­lerdeki yeni platonculann düşünceleriyle karıştırılıp yoğrularak farklılaş tın İmiş fi­kirlerdir.
Bu akımın ilk temsilcilerinden biri Kar­dinal Nicolas de Cues'dİr. 1401-1464 yıllan arasında yaşamış olan bu kişi, Platon'un fi­kirlerini lam bir kanşım halinde sunuyordu. Bu kanşımın içinde Platon ile birlikte mila­dın ilk yüzyılında mistik düşüncenin tem­silcisi olarak kabul edilen Denys I'Areopa-gite, sudur teorisinin kurucusu Plotinos (203-270), onun takipçisi Proclus (410-485) ve benzerlerinin fikirleri vardı. Öteki temsilcisi 1355-1450 yıllan arasında yaşa­mış olan Georges Gemiste Plethon'dur. İs­tanbul'dan İtalya'ya gelerek burada Platon ve fikirlerine karşı ilgi ve sevgi duyan grup­lar oluşturmuş ve bu sayede Floransa şeh­rinde (1459'da) Platon Akademisi kurulmuştur. Bu Akademi'de çalışanlardan bir diğeri, 1400-1472 yıllan arasında yaşamış olan Jean Bessarion'dur. Bu son iki isim, Platon'u Aristoteles'e karşı savunuyor, an­cak onu Yeni Platoncu fikirler içinde be­nimsiyorlardı. Maksatları devlete ve kilise­ye yeni temel bulmaktı. Daha sonra gelen ve bu Akademi'de hizmet veren bir başka fi­kir adamı Marsilio Ficino (1433-1499)idi. Bu da Platon İle Aristoteles'i uzlaştırmaya çalışıyordu. Ona göre Platon ile Aristote­les'in felsefeleri, tıpkı müslüman yazarların ve düşünürlerin dediği gibi, bir ve aynı olan insan aklının ortaya koyduğu "tek haki-kat"in iki ayrı ifade tarzından ibarettir. O, bu fikirlerini daha sonra da Hıristiyanlıkla uzlaştırmaya çalışmıştı.
Görülüyor ki Platonculuk, PJaton'un fi­kirlerini öğrenme, Öğretme, savunma ve ka­tıksız olarak bu fikirleri yayma anlamını ifade etmez. Aksine Platonculuk, merkeze oturttuğu Platon'un ve onun fikirlerinin çevresinde yelpazelenen çeşitli fikir adam­ları ile çeşitli fikir ve kanaatleri gösteren karma bir fikir akımıdır.
Fahrettin OLGUNER
Rönesans Avrupasında ortaya çıkan fi­kir ve felsefe akımlarından biridir. Kelime olarak M.ö. 427-347 tarihleri arasında ya­şamış bulunan İlkçağın büyük filozofu Pla-ton'un (müslümanlann telaffuzu ile Efla-tun'un) fikir ve felsefesinin yeniden canlan­dırılmasını ve savunulmasını hatırlatır. Fa­kat bu akım, Platon'un fikirlerinin doğrudan doğruya kendi eserlerinden alınarak oriji­nal tarzı ile verilmesi anlamını taşımaz. Te­rim, Platon'un fikir ve felsefesini Platon'dan Önce veya sonra gelen fikir adamı ve filo­zofların, özellikle onu kendi görüş ve dü­şüncelerine göre farklı tarzda yorumlayan (Plotinos ve benzeri) kimselerin görüşleri ile birlikte çeşitli düşünceleri de yansıtan oldukça renkli bir fikir akımını ifade eder. Plaleme uluğun çeşitli şekillerinin uyuştuk­ları ortak kavram, idealar öğretişidir. Yani, değişen dünyada değişmeyen değerlerdir.
İlkçağın sonlarına doğru büyük bir olay olarak onaya çıkan Hıristiyanlık, birkaç yüzyıl takip ve baskı altında tutulduktan sonra, dördüncü yüzyılda Roma imparator­luğu tarafından resmen tanınıp serbest bıra­kılınca kısa sürede teşkilatlanarak bütün fi­kir ve felsefe akımlarım kendi kontrolü altı­na almıştır. Bundan böyle de artık her dü­şünce ve hareket, varlığını sürdürebilmek için kiliseden ve onun temsilcilerinden izin ve tasdik alır olmuştur. Nitekim Roma Im-paratoru Justinianus 529 yılında Hıristiyan­lık adına, dine aykırı olduğu gerekçesiyle felsefenin, özellikle Yunan felsefesinin okutulmasını yasaklamış, Atina'daki Pla­ton Akademisi'ni kapatmıştı. Ortaçağ veya skolastik dönem dîye isimlendirilen bu dö­nem zihniyetine karşı tavır alıp özellikle Is lam dünyasının etkisiyle uyanarak yeni fi­kir ve felsefeler üretmeye kalkan Batı, bir­kaç yüzyıl süren bu geçiş döneminden son­ra kendine yeni düşünce kaynaklan arar­ken, hayal ettiği hür düşünce Ürünlerinin ilkçağ Batı felsefelerinde olduğu hükmüne vararak on lan incelemeye ve savunmaya başlamıştı. İşte, Platonculuk denen akım da bu tavır ve niyetle ortaya çıkmış akımdır. Bu dönemde Platon'un bazı eserleri bulu­nup ortaya çıkarılmış, latin dillerine tercü­meleri sağlanmış ve bazı fikirlerine sahip çıkılmış bulunmaktadır.
özellikle hıristiyan düşünürler, hıristİ-yanlığın inanç esaslarıyla Platon'un felsefe­sini birçok çabaya rağmen tam anlamıyla uzlaştırmadılarsa da, Augustİnus ve Boet-hius'un etkisiyle Platonculuk bir dayanak buldu; Ortaçağ skolastiğinde de güçlü bir akıma dönüştü. XIII. yüzyılda müslüman düşünür ve bilginlerin ve eserlerinin etki­siyle gelişen Aristotelesçilik bu etkiyi sınır-landırdıysa da Rönesans ile birlikte Platon-
culuk yine belli bir yükseliş gösterdi. XV. yüzyılda Floransa'da Lorenzo de Medi-cî'nin desteklediği ve koruduğu Platon de­mişi XVI. yüzyılda Avrupa'da Platonculu-ğun canlanmasına temci oluşturdu. XVII. yüzyılda İngiltere'de Cambridge Platoncu-lan olarak nitelenen bazı düşünür ve bilgin­ler ortaya çıktılar. XVIII ve XIX. yüzyılda kıta Avrupasında, Alman idealizminin Ön­de gelen temsilcileri Platonculuk ve yeni Platonculuktan etkilendiler. XX. yüzyılda Alfred North Whitehead, matematiksel bir temelden hareketle varlık ve tabiat üzerine Platoncu bir görüş geliştirmeye çaba göste­recektir.
Fakat, tekrar edelim bunlar, Platon'un kendine ait katıksız ve orijinal düşünceler değil, çeşitli fikirlerle, özellikle Pythagor-culann ve Aristoteles'in fikirleriyle kanş-mış çeşitli yorumculann ve önemli tarzda da Plotinos'un ve bunu takibeden dönem­lerdeki yeni platonculann düşünceleriyle karıştırılıp yoğrularak farklılaş tın İmiş fi­kirlerdir.
Bu akımın ilk temsilcilerinden biri Kar­dinal Nicolas de Cues'dİr. 1401-1464 yıllan arasında yaşamış olan bu kişi, Platon'un fi­kirlerini lam bir kanşım halinde sunuyordu. Bu kanşımın içinde Platon ile birlikte mila­dın ilk yüzyılında mistik düşüncenin tem­silcisi olarak kabul edilen Denys I'Areopa-gite, sudur teorisinin kurucusu Plotinos (203-270), onun takipçisi Proclus (410-485) ve benzerlerinin fikirleri vardı. Öteki temsilcisi 1355-1450 yıllan arasında yaşa­mış olan Georges Gemiste Plethon'dur. İs­tanbul'dan İtalya'ya gelerek burada Platon ve fikirlerine karşı ilgi ve sevgi duyan grup­lar oluşturmuş ve bu sayede Floransa şeh­rinde (1459'da) Platon Akademisi kurulmuştur. Bu Akademi'de çalışanlardan bir diğeri, 1400-1472 yıllan arasında yaşamış olan Jean Bessarion'dur. Bu son iki isim, Platon'u Aristoteles'e karşı savunuyor, an­cak onu Yeni Platoncu fikirler içinde be­nimsiyorlardı. Maksatları devlete ve kilise­ye yeni temel bulmaktı. Daha sonra gelen ve bu Akademi'de hizmet veren bir başka fi­kir adamı Marsilio Ficino (1433-1499)idi. Bu da Platon İle Aristoteles'i uzlaştırmaya çalışıyordu. Ona göre Platon ile Aristote­les'in felsefeleri, tıpkı müslüman yazarların ve düşünürlerin dediği gibi, bir ve aynı olan insan aklının ortaya koyduğu "tek haki-kat"in iki ayrı ifade tarzından ibarettir. O, bu fikirlerini daha sonra da Hıristiyanlıkla uzlaştırmaya çalışmıştı.
Görülüyor ki Platonculuk, PJaton'un fi­kirlerini öğrenme, Öğretme, savunma ve ka­tıksız olarak bu fikirleri yayma anlamını ifade etmez. Aksine Platonculuk, merkeze oturttuğu Platon'un ve onun fikirlerinin çevresinde yelpazelenen çeşitli fikir adam­ları ile çeşitli fikir ve kanaatleri gösteren karma bir fikir akımıdır.
Fahrettin OLGUNER